Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/157 E. 2023/86 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/157 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/86

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : …. (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2019
ESAS-KARAR NO : 2016/678 E 2019/616 K
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ
BİRLEŞEN DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/10/2017
KARAR TARİHİ : 08/02/2023
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili asıl davada, taraflar arasındaki 11.04.2014 tarihli anlaşma uyarınca müvekkiline teslim edilen ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğunun tespit edilmesi üzerine 07.10.2015 tarihli mail ile davalıya bildirimde bulunulduğunu, ayıp hususunun 16.10.2015 tarihli tutanak ile taraflarca kabul edildiğini ve ayıplı olan ürünler yerine yenisinin gönderildiğini, ancak bu aşamadan sonra döşenmiş malzemelerin hemen hemen tamamına yakın kısmında çeşitli bozulma, kırılma ve deformasyonun devam ettiğini, bunun üzerine davalıya noter aracılığıyla ihtarname gönderildiğini, davalıdan satın alınan eksik ve hatalı imalat sonucu deformasyona uğrayan kırılan malzeme bedeli ile bunların yerinde sökümü ve yerine baskı beton malzemelerinin konulması sebebiyle harcanacak demontaj, montaj, sert zemin tamir işleri yapılırken bir kısım zararın doğacağını belirterek şimdilik 10.000 TL’nin zararın doğduğu tarihten itibaren ticari faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili asıl davadaki talebini, 06.02.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.068.325,00 TL daha arttırmıştır.
Davacı vekili birleşen davada, taraflar arasındaki 11.04.2014 tarihli satım sözleşmesinin müvekkili tarafından ayıptan ari olarak ifa edildiğini, ancak davalı tarafından sözleşmenin ayıplı ifa edildiğinden bahisle müvekkili hakkında asılsız, ticari faaliyetlerini olumsuz etkilecek şekilde söylenti ve reklam yaptığını, bu şekilde yoksun kalınan kar alacağı doğduğunu, müşteri memnuniyeti çerçevesinde ürün değişimi için gönderilen ürünlerin yerinde kullanılmayıp başka boş alanlarda kullanıldığını, ayrıca geç ödemeler nedeniyle müvekkilin temerrüt alacağın bulunduğunu belirterek şimdilik 10.000 TL’nin ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalı vekili, ayıp iddialarını yerinde olmadığını, ürünlerinde oluşan deformasyon sebebinin uygulama sonrası işlem hatalarından kaynaklandığını, ürünlerin işin sonunda döşenmesi gerekirken ürünlerin işin devamı sırasında monte edildiğini, şantiyenin tüm yüklünü taşıdığını, uygulanma sonrası temizlik ve donmalara karsı asit içerikli kimyasallar ve tuzun etkisine maruz kaldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, asıl davadaki dava dilekçesinde beyanlarını tekrar ederek açılan davanın yerinde olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece asıl dava yönünden taraflar arasındaki sözleşmeye konu ürünlerin ayıplı olduğu ve davacının talep edeceği zararın 253.823,81 TL olduğu dava dilekçesinde ticari faiz isteminin yasal faiz anlamına geldiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne, birleşen dava yönünden kötü reklam yapıldığı hususu ispat edilemediği, değişim için gönderilen malzemelerin amacına uygun kullanıldığı, kullanılan malzeme bedelinin asıl davada mahsup edildiği, davacının mal bedeli yönünden davalıyı temerrütte düşürdüğünün ve temerrüt alacağının doğduğunun ispat edilemediği bildirilerek birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili;
Mahkemece ıslah dilekçesi doğrultusunda asıl davanın tamamen kabul edilmesi gerektiği halde hatalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, zira değişik iş dosyasıyla yapılan tespit tarihinden sonra meydana gelen zararın yıllar içerisinde arttığını gözden kaçırıldığı, hasarlı ve hasarsız ayrımı yapılmaksızın tüm karoların değiştirilmesi gerektiği, yamalı bir şekilde değişimin müvekkilinin prestijini sarsacağı, bilirkişi raporları arasında çelişkili bulunmadığı aksine zararın yıllar içerisinde artacağına işaret eden değişik iş raporuna uygun şekilde düzenlenen ve ıslah dilekçesinde esas alınan raporun hükme de esas alınması gerektiği, delil tespitinde değişen karolar haricinde tespit yapılmış olup delil tespitine konu olmayan karoların mahsup edilmesinin doğru olmadığı, mahkemenin faize türüne, faiz başlangıç tarihine yönelik değerlendirmelerininde hatalı olduğu belirtilerek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf eden asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili;
Mahkemece birleşen davaya yönelik ve asıl davada karşı deliller toplanmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile hüküm tesis edildiği, tanıklarının dinlenilmediği, ticari defterlerin incelenmediği, ayıp ihbar sürelerine yönelik değerlendirmenin hatalı olduğu, mahkemece ayıp yönünden laboratuvar koşullarında bilirkişi, incelemesi yapılmaksızın, soyut bilgi ve yoruma dayanan rapor esas alınarak karar verildiği, ayıp iddiasının doğru olmadığı, karoların uygulanması sonrası karşı tarafın eylemleri nedeniyle hasarın meydana geldiği, bu hususta karşı tarafın birden çok kez ikaz edildiği, 16.10.2015 tarihli tutanağın müvekkilinin yetkilileri tarafından imzalanmadığı, tutanak ile ayıbın varlığının kabul edildiği sonucuna ulaşılamayacağı, karar celsesinden önce mahkeme başkanı ve heyetin reddine talep edildiği, hakimin reddi talebi yönünden verilen ret kararının da doğru olmadığı, mahkeme heyetinin HMK’ya aykırı ve yanlı davrandığı bildirilerek asıl ve birleşen davaya yönelik mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıptan sorumluluğun bulunup bulunmadığı ve varsa kapsamı, ayıbın bulunmaması halinde karşı tarafın kar mahrumiyeti ve ürün değişiminden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı ve var ise kapsamı ile vadesinde ödenmeyen satış bedelinden kaynaklanan temerrüt alacağının bulunup bulunmadığı ve kapsamı noktasında toplanıyor.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava satım sözleşmesine konu karo malzemesinin ayıplı olduğu iddiasından kaynaklanan zararın tazmini, birleşen dava taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu ürünlerin ayıplı olmadığı halde ticari itibarın sarsılmasına sebebiyet vererek, ürün değişimi için gönderilen malzemelerin yerinde kullanılmayarak oluşan zararın tazmini ile temerrüt alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece 20.06.2019 tarihli celsede sözlü yargılamaya geçilmiş olup, son celse öncesi 03.07.2019 tarihinde asıl dosya davalı birleşen dosya davacı yanca hakimin reddi talep edilmiş olup, çekilme/red sebeplerinin tamamının istinaf kanun yoluna başvuru halinde ileri sürülebilecek maddi vakıalara yönelik olduğu, hakimin çekilme veya red sebebine ilişkin olmadığı nazara alınarak, mahkememizin 04.07.2019 tarihli celsesinde HMK 41/1-c maddesi gereğince esas hükümle birlikte istinaf yasa yolu açık olmak üzere red talebinin geri çevrilmesine karar verildiği, HMK 41/1-c maddesi gereğince mahkemece tahkikatın bitmiş ve sözlü yargılamaya geçilmiş olması karşısında, yargılamanın geldiği aşama itibariyle davayı uzatmaya yönelik kabul edilerek reddedilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır.
Taraflar arasında 11.04.2014 tarihli ön sözleşme kapsamında … Projesi’nin dış mekanlarında kullanılmak üzere karo kaplama malzemesinin satışının kararlaştırıldığı, satın alınan ürünlerin teslim edildiği ve bedellerinin ödendiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf satım sözleşmesine konu karo malzemesinin ayıplı olup olmadığı, meydana gelen hasarın alıcının karo malzemelerinin montajı ve sonrasında eylemlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı var ise alıcının zararın kapsamı, ürün değişimi için gönderilen malzemelerin nerede kullanıldığı, sözleşmenin ayıpsız ifa edildiğinin tespiti halinde kar mahrumiyeti alacağının bulunup bulunmadığı ve bu alacağın kapsamı, satım bedelinin süresinde ödenip ödenmediği, satıcının temerrüt bedeline hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır.
Taraflar arasındaki ilişkinin 11.04.2014 tarihli ön sözleşme ile başladığı, ön sözleşmenin “ürünlerin tamamı uygulama yapılmasından itibaren üretimden kaynaklanan malzeme ve işçilik hatalarından kaynaklanan 5 yıllık süre ile garanti kapsamında olacaktır.” hükmünü içerdiği, yine ödemelerin fatura tarihine göre 45 gün vadeli TL çek ile yapılacağının kararlaştırıldığı, sonrasında alıcının dosya kapsamında bulunan satın alma sipariş formları ile satıcıdan talepte bulunarak faturalar düzenlenerek satışın gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
Bir kısım bozulmalara ilişkin alıcı tarafından mail gönderildiği, 16.10.2015 tarihli tutanak ile “16-10-2016 tarihinde saha tespitlerinde aşağıda dokumu bulunan malzemelerinde kusurlu imalat olduğu tespit edilmiştir. söz konusu malzemeler bedelsiz olarak askaro firması tarafından simpaş altın oran t2-parsel şantiyesine gönderilecektir.” belirlemesiyle tutanağın her iki yan tarafından imzalandığı anlaşılmıştır. Satıcı tarafından tutanakta imzası bulunan kişinin şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığı iddia edilmiştir. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/42 D.iş doyası kapsamında alınana bilirkişi raporunda satım sözleşmesine konu malzemenin, üretimden kaynaklı dış mekan malzemenin deformasyonun yıllar içerisinde aratarak devam edeceği zararın 14.03.2016 tarihi ile 253.823,81 TL olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamında mahallinde yapılan keşif sonrasında alınan 02.10.2017 havle tarihli kök ile 30.11.2017 tarihli ek bilirkişi raporlarında teslim edilen karo malzemelerinin üretimden kayaklı ayıplı olduğu, dış mekan şartlarına uygun olmadığı, montaj ve sonraki eylemlere yönelik iddiaların yerinde olmadığı belirtilerek 1.078.325 TL zararın olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamında alınan 12.09.2018 tarihli bilirkişi raporu ile 08.04.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda teslim edilen karo malzemelerini üretimden kayaklı ayıplı olduğu, dış mekan şartlarına uygun olmadığı, montaj ve sonraki eylemlere yönelik iddiaların yerinde olmadığı belirtilerek 253,823,21 TL olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporuna taraf vekilleri tarafından gerekçeleri de gösterilmek suretiyle itiraz edilmiştir.
Mahkemece dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi dosya kapsamında alınan raporlar ile değişik iş dosyası kapsamında alınan rapor arasında çelişkiler bulunduğu, bu çelişkilerin giderilmediği görülmüştür. Yine dosya kapsamındaki raporlarda hükme esas alınan İTÜ raporunun raporlarda esas alınmasının doğru olup olmadığı karar yerinde tartışılmamıştır. Ayrıca satım sözleşmesine konu karolardaki ayıbın imalattan mı yoksa hatalı montaj, montaj sonrası kullanımdan mı kaynaklandığı hususu mevcut araştırma ile belirsiz olup, aşınmanın donmaya karşı kullanılan hangi üründen kaynaklanmış olabileceğine yönelik gerektiğinde uzman laboratuvarlarda yapılacak teknik bir değerlendirme yapılmaksızın esas hakkında karar verilmesi doğru değildir.
Birleşen dosya yönünden ise mahkemece birleşen dosya davacı yanın taleplerinin 3 farklı kaleme ilişkin olduğu, ayıp dışında ödemelerin belirli vadeler içerisinde yapılması hususunda taraflar arasında anlaşma bulunduğu, sözleşme bedelinin geç ifa edildiği belirtilerek talepte bulunulmuş ise de mahkemece sözleşme ve sipariş formları, gerektiğinde tarafların ticari defter ve kayıtları birlikte değerlendirilerek davalı birleşen davacı yanın bu yöndeki delilleri toplanmaksızın ve karar yerinde yeterince tartışılmaksızın birleşen davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, tarafların istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/678Esas, 2019/616Karar ve 04/07/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Dava taraflarınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 08/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”