Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1399 E. 2023/251 K. 27.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/1399 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/251

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
ESAS-KARAR NO : 2017/403 E 2019/1033 K

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 27/02/2023
YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, 22/05/2015 tanzim, 01/09/2015 vadeli 230.000,00 TL meblağlı, alacaklısı … olan borçluları … ve … olan ve teminat senedi olarak verilen senedin ciro yoluyla ve kötü niyetle davacılara zarar vermek amacıyla sözleşmeye aykırı olarak doldurulup, davalılardan ciro yoluyla hamil … tarafından icra takibine konu edildiğini, senedin tanzim tarihi itibariyle müvekkillerinden kefil davacı … ‘ in vesayet altında olduğu senet imzalamaya fiil ehliyeti bulunmadığı, ayrıca senedin kat karşılığı İnşaat ve Taşeronluk Sözleşmelerinin teminatı olarak imzalanıp açık olarak davalılardan lehtar …’e verilmiş olduğunu, belirterek dava konusu teminat bonosunun temelinde ki asıl borç münasebetine göre müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin ve takibe esas bonunun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ olunmasına rağmen,yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; 03.02.2011 tarihli sözleşmede “Teminatlı daire yerine 200.000 TL teminat senedi verilecektir” ibaresinin bulunduğu görülmüş ise de sözleşmenin taraflarının … ve … olduğu ve dava konusu iddia ile ilişkili olmadığı, davacılar davaya konu senedin 22.05.2008 tarihli sözleşmenin teminatı olarak verildiğine ilişkin delil sunulmadığı, davacıların senedin yalnızca keşideci ve avalist olarak imza ve adları yazılı açık bir bir senet olarak verildiği , iradeleri dışında doldurulduğunu da iddia ettikleri boş olarak verilen senedin doldurma yetkisinin de lehtara verildiğinin kabulü gerekeceği, teminat olarak açık senet verildiği iddiasındaki borçlunun bu hususun aksini yazılı delille ispat etmesi gerekeceği, davacı yanın senedin teminat olarak verildiğini ispat edemediğine göre temeldeki borç ilişkisinden borçlu olmadığının tespiti yönündeki talep ve senedin sonradan doldurulduğu iddiası ile ilgili başkaca bir araştırma yapılmadığı gerekçesiyle davacılar … ve … yönünden davanın esastan reddine, davacı … … yönünden ise davaya konu senetle ve senedin teminat olarak verilmesi iddiası ile ilgili aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, aktif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; senedin teminat olarak açığa imzalı olarak verildiğini, mahkemece dosyadaki delillerin ve taraflar arasındaki arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmesinin hatalı yorumlandığını, senedin anlaşmaya aykırı doldurulurken tanzim tarihinde hata yapıldığını, aval verenin vesayet altında olduğunu, mahkemece bu hususun atlanarak eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğini, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; senedin teminat senedi olarak verildiği anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlanıp kanıtlanamadığı, davacılardan aval verenin senet tanzim tarihinde fiili ehliyetinin bulunup bulunmadığı, senedin geçersiz olup olmadığının tespitiyle davacıları menfi tespit talebinin yerinde bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; takibe ve davaya konu senedin teminat olarak açığa imzalandığı ve daha sonra anlaşmaya aykırı doldurulduğu bedelsiz olan senet nedeniyle borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Öncelikli olarak irdelenmesi gereken konu davacı kısıtlı adına davayı açan vasinin dava açabilmesi için (TMK’nın 462/8. maddesi uyarınca) vesayet makamından izin almasına gerek olup olmadığı hususu üzerinde durulması gerekmektedir.
TMK. nun 462/8. maddesi uyarınca; vasinin, vesayet altındaki kişiyi temsilen dava açabilmesi için vesayet makamından izin alınması gerekmektedir.
Somut olayda; vasinin, vesayet makamından izin almadan bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/022/2015 tarihli 2014/1469 Esas, 2015/138 Karar sayılı kararı ile … ‘in ehliyetsizliğinden bahisle vesayet altına alındığı ve davacının vasi tayin edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere vesayet altına alınan kişiler vasileri tarafından temsil edilirler. 4721 Sayılı TMK.nun 462/8. maddesi gereğince vasinin vesayeti altındaki kişi adına dava açabilmesi vesayet makamının iznine tabi kılınmış, böylelikle konusu ve türü ne olursa olsun, vasinin vesayeti altındaki kişi adına herhangi bir davayı açabilmesi, her halükarda, bu konuda izin almış olması koşuluna bağlanmıştır. Dolayısıyla bu konu kamu düzenine ilişkindir ve o nedenle de herhangi bir davada vasinin bu yönde izin alıp almadığı hususu mahkemece ve Dairemizce re’sen gözetilmelidir.
Somut olay bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde, görülmekte olan davayı vesayet altındaki davacıyı temsilen açmış olan vasinin, böyle bir davayı açma konusunda TMK.nun 462/8.maddesi uyarınca vesayet makamından izin almış olduğuna dair bir mahkeme kararı dosyaya sunulmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, vasiye eldeki davayı açması konusunda vesayet makamından izin alması ve buna dair kararı dosyaya sunması için uygun bir sürenin verilmesi, bu nitelikte bir karar alınıp dosyaya sunulduğu takdirde davaya devamla esas hakkında hüküm kurulması, aksi takdirde, esasa girişilmeksizin davanın salt bu nedenle reddine karar verilmesidir. Mahkemenin kamu düzenine ilişkin bu gerekliliği göz ardı ederek, yargılama yapmak suretiyle esas hakkında karar vermiş olması doğru görülmemiştir.
Mahkemece; dava ve usul ekonomisi ilkesi gözetilerek, vasinin izin alması için yeterli süre verilerek bu dava bekletici mesele yapılmalı, vesayet makamınca izin verilmesi halinde yargılamaya devamla nihai karar verilmeli aksi takdirde sıfat yokluğundan istem reddedilmelidir.
Bu aşamada kaldırma nedenine göre istinaf itirazları değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/403Esas, 2019/1033Karar ve 05/12/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 355.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 27/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”