Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1398 E. 2023/399 K. 20.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/1398 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/399

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
ESAS-KARAR NO : 2017/298 E 2020/351 K

DAVACI-KARŞI DAVALI : ..
VEKİLİ
DAVALI-KARŞI DAVACI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 20/03/2023
YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı karşı davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Asıl davada davacı karşı davada davalı vekili ; müvekkilinin davalıdan cari hesap ilişkisi kapsamında alacağının tahsili için icra takibine giriştiğini davalının itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişti.
Karşı davaya yönelik olarak da; davacının vade farkından kaynaklanan alacağının bulunmadığını, taraflar arasında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalı, karşı davada davacı vekili; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında yapılan sözleşmelere dayalı olarak mobilya ve benzeri ürünlerin satışının gerçekleştirildiğini, ürünlerin ayıpsız ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, ticari ilişkinin cari hesap üzerinden takip edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca ödeme zamanının fatura kesilen ayın sonuna ilave 90 ya da 120 gün olarak belirlendiğini, taraflar arasında kesin vade olarak ödenmeyen tarihteki alacaklara müvekkil şirket tarafından vade farkı uygulandığını, cari hesap bakiyesi ve yeniden ödeme planlaması yapıldığı ve mevcut borca vade farkı eklendiğini, fazla ödendiği iddia edilen tutarın ödenmiş vade farkı alacağının bir kısmı olduğunu, davacı şirketin vade farkı uygulanmasını kabul ettiğini ve kısmi ödeme yaptığını, yapılan ödemenin sözleşmeye aykırı olduğu iddiası ile vade farkının iadesi için icra takibi yapıldığını, itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığını bildirerek davanın reddine, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine, haksız icra takibi nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Karşı davacı vekili; davalı tarafın müvekkili şirkete 18/07/2016 tarihinde gönderdiği cari hesapta vade farkının yer aldığını, tarafların mutabakatıyla 23/08/2016 tarihli 19.015,22 TL bedelli ve 182.689,95 TL bedelli vade farkı faturasının tanzim edildiğini, tarafların toplam 201.705,16 TL vade farkı ödenmesi konusunda anlaştığını, 72.342,27 TL tutarındaki kısmının ödendiğini, taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak ödemesi yapılan 72.342,27 TL tutarın iadesi için icra takibi başlatıldığını ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığını, davacı tarafın bakiye 129.362,89 TL tutarı ödemediğini ileri sürerek karşı davanın kabulü ile 129.362,89 TL bakiye borcun ödenmesine, 23/08/2016 tarihli vade farkı faturası tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; her iki taraf ticari defterlerinde davacı-karşı davalının 72.342,33 TL davalı-karşı davacıdan alacaklı olduğunun tespit edildiği, söz konusu alacağa ilişkin davalı-karşı davacıya keşide edilen ihtarnamenin tebliğ şerhi olmadığı, asıl davada davacı-karşı davalının 72.612,80 TL alacağını davalı-karşı davacıdan isteyebileceği, davalı-karşı davacının temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, davalı-karşı davacının itirazının kısmen iptaline, davalı-karşı davacı itirazında haksız olup alacak likit olduğundan aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davada ise; taraflar arasındaki sözleşmelerde ödemelerin kesin vadeye bağlanmadığı, sözleşmelerde vade farkı ödeneceğine ilişkin kayıt bulunmadığı, tarafların ticari defterlerinden vade farkı uygulamasına ilişkin teamülün de olmadığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiş hükme karşı davalı- karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı karşı davacı vekili; ilk derece mahkemesinin gerekçesinin aksine taraflar arasında vade farkı uygulanmasının kabul edildiği ve hatta davacı-karşı davalı tarafça vade farkı ödemesinin dahi yapıldığını, vade farkı uygulaması taraflar arasında süregelen ticari ilişki de her zaman uygulandığını, davacı-karşı davalı vekilinin 12.07.2017 tarihli yazılı beyanındaki kabulünden sonra taraflar arasında ihtilaflı olmaktan da çıktığını, bu durumda, açıklığa kavuşturulması gereken konu tüm vade farkı borcunun ödenip ödenmediği hususuna ilişkin olduğunu, davacı-karşı davalı vekilince vade farkını da eklemek suretiyle 3.200.000 TL ödemeyi kabul ettikleri beyanına rağmen, karşı tarafça ödenen 72.343,27 TL kabul edilmiş vade farkı ödemesi iken, neden huzurdaki dava ile aynı bedelin iadesinin talep edildiğini, yine vade farkı bedeli olarak kısmen kabul edilmiş ve ödenmiş iken bakiye vade farkı borcu neden ödenmediği hususunun irdelenmesi gerektiğini, taraflar arasında her alım için ayrı sözleşmeler yapılsa da ödeme zamanı olarak “fatura kesilen ayın sonuna ilave 90. (bazı sözleşmelerde 120 gün) Günün sonunda tedarikçi banka hesabına havale yapılarak ödenecektir.” Düzenlemesinin bulunduğunu, davacı şirketçe vade farkı uygulaması kabul edilmiş ve hatta ödemesi dahi yapıldığını O halde karşı tarafça ödenen 72.343 TL kabul edilmiş vade farkı ödemesi iken, neden dava ile aynı bedelin iadesi talep edildiğini, yine vade farkı bedeli olarak kısmen kabul edilmiş ve ödenmiş iken bakiye vade farkı borcu neden ödenmediğini, davacı tarafça ispatlanamayan ve ispat edilemeyen alacak talebinin bilirkişilerce haklı bulunduğunu, karşı tarafça ticari defterleri dahil ispat edecek tekbir delil ibraz edilmediğini, başlangıçta teminatın nakde çevrilmesi zararı olarak talep edilse de aslen ödenen vade farkı bedelinin geri istenmesi olduğunu, ancak zarar bedelinin detaylandırılmadığını, davacı tarafça açıkça vade farkının kabul edilmesine rağmen, asıl davanın kabulü ile karşı davanın reddi ne karar verilmesinin isabetsiz olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki alım satım ilişkisi kapsamında alacak borç ilişkisinin tayini hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava, cari hesap ilişkisinden kaynaklanan iade fatura alacağı nedeniyle yapılan icra takibine davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Karşı dava, bakiye vade farkı alacağının tahsiline yönelik alacak istemine ilişkindir.
Ankara 29. İcra Müdürlüğü’nün 2016/18458 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı-karşı davalı tarafından 22/09/2016 tarihinde davalı-karşı davacı aleyhine 72.342,26 TL asıl alacak ve 270,54 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.612,80 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı-karşı davacı borçlunun 27.09.2016 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğu, asıl alacağa, işlemiş faiz, faiz oranına, icra harç ve giderleri ile icra vekalet ücretine itirazda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı-karşı davacı tarafça, dava konusu cari hesap bakiyesinin taraflar arasındaki vade farkı uygulamasından kaynaklandığı, vade farkı tutarını müvekkiline ödemeyi kabul ettiği iddia edilerek, ödenmeyen bakiye vade farkı alacağı bulunduğunu davacı yanın ödediği vade farkı bedelinin iadesini müvekkilinden tahsilini talep ettiğini, davacı karşı davalının haksız talepte bulunduğunu savunarak karşı davada ise sözleşme gereği bakiye vade farkının ödenmesini talep etmiştir.
Davacı –karşı davalı vekili; 12/07/2017 tarihli replik layihasında; müvekkilinin davalıya olan borcunu ödemesi için protokol düzenlendiğini bu protokol vade farkı ödemesinin kabul edildiğini, ancak davalı- karşı davacının protokole aykırı davrandığını, teminat mektubunun nakde tahvil edildiğini, müvekkilinin de ödemek zorunda kaldığı vade farkı tutarının iadesi için alacağı icra takibine konu ettiğini ileri sürmüştür.
Davacı – karşı davalının anılan bu beyanı karşısında taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen satım sözleşmesi ve alacak borç durumunun belirlenmesi için düzenlenen ödeme protokolü içeriği doğrulanmış, protokol kapsamındaki alacak kalemi içinde vade farkının da bulunduğu bu bedelin davacı- karşı davalı tarafından ödendiği ancak sözleşmeye aykırı olarak davalı- karşı davacının teminat mektubunu nakde tahvili ile müvekkilinin zararına sebebiyet verdiği, vade tarihlerine riayet edilmediği için ödediği vade farkı bedelinin iadesi istemli icra takibine girişmesine rağmen mahkemece taraflar arasındaki protokole aykırı davranan tarafın tespitiyle, davacının uğradığı zararın belirlenmesinden sonra vade farkına yönelik yapılan ödemenin iadesinin talep edilip edilemeyeceği, davacı yanın haklı olup olmadığı üzerinde durulmadan tarafların ticari defter kayıtları ve sözleşme hükümleri hatalı yorumlanarak sonuca ulaşılması doğru olmamıştır.
Davalı – karşı davacının taraflar arasındaki borç ödeme protokolü gereğince sözleşmenin ihlali nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshedip etmediği, buna göre vade farkı ödemesi nedeniyle uğradığı zararını veya borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararını talep edemeyeceği, TBK 125/son maddesine göre ancak sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının (müspet zarar) giderilmesini talep edip edemeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır.
Mahkemece dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yapılmış ise de taraflara ait ticari defterlerin karşılıklı olarak denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir şekilde incelenmediği gibi taraflar arasındaki satım sözleşmesi borç ödeme protokolü ve tarafların kabul ve ikrarı üzerinde yeterince durulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece asıl davada iadesi talep edilen vade farkı alacağı karşı davada ise bakiye vade farkı alacağının taraflar arasındaki satım sözleşmesi ve borcun yapılandırılmasına ilişkin protokol hükümleri varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edilmesi doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davalı – karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/298Esas, 2020/351Karar ve 15/09/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 20/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”