Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1366 E. 2023/166 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1366 – 2023/166

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/1366 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/166

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2020
ESAS-KARAR NO : 2017/620 E 2020/282 K

Mahkememizin 2017/620 esas sayılı dosyası yönünden,
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 17/02/2023
YAZILDIĞI TARİH : 21/02/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Asıl davada, davacı vekili, keşidecisi …, keşide tarihi 24/08/2017, miktarı 30.000,00 TL, lehtarı davacı olan çekin çalındığını, iptali için açılan dava sırasında çekin ibraz edildiğinin tespit edildiğini, çekin arka yüzünde yer alan müvekkili şirkete ait olduğu belirtilen ciro imzasının müvekkiline ait olmadığını, ciro silsilesinde yer alan cirantalara herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek dava konusu çek nedeniyle davalılara borçlu olunmadığının tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin keşidecisi olduğu , iptale ilişkin açılan davada çekin ibraz edildiğinin tespit edildiğini, lehtar dışındaki cirantalara herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespitine, çekin iptaline, tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalılara, birleşen davada ise davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkiline rağmen, davalılar yargılamaya katılmadıkları gibi cevap dilekçesi de sunmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; dava konusu çekin birleşen dosya davacısı … tarafından keşide edildiği ve asıl dava davacısı şirkete verildiği, davaya ve takibe konu edilen çekin arka yüzünde yer alan, lehtar adına atılmış imzanın asıl davada davacı şirket yetkilisi … elini ürünü olmadığı, davalılar tarafından lehtarın borçlu olduğuna dair dosya kapsamına herhangi bir bilgi ve belge ile delil sunulmadığı, mevcut hali ile çek üzerinde yer alan cironun geçerli olmaması nedeniyle lehtar cirantanın kendisinden sonra gelen cirantalara borçlu olmadığı asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen davada ise, davacı keşidecinin imzasını inkar etmediği, davalının çeke ciro yoluyla hamil olduğu, kambiyo senetleri yönünden imzaların bağımsızlığı ilkesinin geçerli olduğu, kambiyo senedi üzerinde yer alan bir imzanın sahte veya geçersiz olması halinin diğer imzası bulunanlar yönünden herhangi bir hüküm ifade etmediği, dava ve takibe konu çekin ciro silsilesinde kopukluk olmadığı, kambiyo vasfında olduğu, keşideci ile lehtar arasındaki şahsi defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için senedin iktisabında hamilin kötü niyetli olduğunun ortaya konulmasının gerektiği, keşidecinin lehtara borçlu olmadığına yönelik bir iddianın bulunmadığı, hamilin lehtarın cirosunun sahte veya geçersiz olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği, lehtar imzasının sahteliğine ilişkin mutlak definin keşideci tarafından çek hamiline karşı ileri sürülemeyeceği, gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hükme karşı birleşen davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF SEBEPLERİ
Birleşen davada davacı vekili; dava konusu çek, davacı keşideci tarafından , lehtar …… Ltd.Ş. ‘a gönderilmek üzere …’ya teslim edilerek kargo aracından çalındığını, ilk ciro sahte olduğu için ciro silsilesinin kopuk olduğunu, dava konusu çek üzerindeki ilk ciro olan, lehtar tarafından çekin … isimli şahsa ciro edildiğine dair lehtar cirosu, sahte olup yargılama sırasında alınan rapor ile tespit edilmesine rağmen davanın kabul edilmemesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekdeki ciro silsilesindeki kopukluk bulunması nedeniyle; ciro yolu ile hamil davalının yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre keşideci davacının ciro yoluyla hamillere karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalı tarafından çeke dayanılarak başlatılan icra takibi ve dayanağı olan çekte yer alan lehtar ciro imzasının lehtar şirketin yetkililerin eli ürünü olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davada birleşen davacı takibe konu çekde lehtar tarafından usulüne uygun ara cirantaya yapılmış bir cironun bulunmadığı ciro silsilesindeki kopukluk iddiasıyla davacı keşideci tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz.
İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
6102 sayılı TTK’nun 686/1.maddesi; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince; Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse ,diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çek de, birleşen- davacı keşideci durumunda olup, davalı ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki … …LT.Ş. imzası ile yapılmıştır. Birleşen -Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çekin metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; dava dışı lehtarın imzası geçersiz olsa bile yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında bu durum davacı keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
İmzanın sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebileceği, imzanın sahte olmasının ciro silsilesini bozduğu, davalının ancak kendisinden önceki cirantalara başvurabileceği birleşen – davacı keşidecinin çekin bedelini lehtarın imzasının sahte olduğundan bahisle, ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle davacının borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği yolundaki iddiasıyla açılan menfi tespit davası, kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir.
Her ne kadar birleşen- davacı keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu ve asıl ve birleşen davalardaki çekin dava dışı lehtar tarafından çekin elinden rızası hilafına elinden çıktığı iddiasına dayalı dava açarak ödemeden men kararı aldığını çeklerin takibe konu edilemeyeceğini iddia etmiş, ise de keşideci ile lehtardan sonraki ciroların usulsüzlüğü veya sahteliğinden bahisle lehtar ile arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerekir.
Somut olayda, hamil davalının çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötü niyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde birleşen-davacı keşideci, çekin lehtarın cirosundan sonraki hamilin yetkili ciro yoluyla hamil olmadığı ve ciro silsilesinde kopukluk olduğu asıl davada olduğu gibi lehtar cirosundaki sahtelik iddiasıyla ciro silsilesindeki kopukluk yaratılmak suretiyle tedavüle sürülmesi nedeniyle son hamil davalının iyiniyetli yetkili hamil olamayacağını ileri süremez.
Bu durumda takibe ve birleşen davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte oluşu, veya sonraki ciro yoluyla hamilin yetkili hamil olmaması keşidecinin çek nedeniyle sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davalı hamile karşı ileri sürülemeyeceği gibi çekte lehtar imzasının sahteliği ilk cirantanın yetkili hamil olmamasına ilişkin mutlak defi veya ve bedelsizliğe ilişkin şahsi def’iyi de birleşen -davacı keşidecinin, çek hamili davalıya karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre birleşen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 17/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”