Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1346 E. 2022/370 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
ESAS-KARAR NO ….
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında 17.08.2017 tarihinde satım sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme gereği davalı şirketin 10 çeşit sacı sözleşmenin 7. maddesinde belirlenen sürelerde temin ve teslim etmeyi, müvekkili şirketin ise buna karşılık KDV dahil olmak üzere toplam 249.326,00 USD ve 10.873 € bedeli ödemeyi kabul ederek sözleşme akdettiklerini, bu sözleşmenin 6.maddesinde; alıcının yani müvekkili şirketin KDV hariç bedelin %50’sini ödemesi halinde teslimatın sözleşmede belirtilen sürede gerçekleştirileceğinin hüküm altına alındığını, müvekkili şirketin sözleşme gereği KDV bedeli hariç bedelin yarısını hatta yarısından da fazlasını yine sözleşmede belirtildiği üzere ödediğini, bu ödemelerin 22.08.2017 tarihinde ikmal edilerek toplamda 100.000 USD ve 50.000 TL olmak üzere gerçekleştiğini, buna rağmen davalı tarafın sözleşmeye uymadığını, edimini yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü, davalı tarafın müvekkili şirketin edimini ifa etmesine karşın temin ve teslim etmesi gereken malzemeleri teslim etmediğini, bunun üzerine davalı tarafa 24.01.2018 tarihinde Konya 16.Noterliği’ne gönderilen ihtarname ile mezkur sözleşmenin haklı nedenle ve sözleşme maddelerine istinat edilerek feshedildiğinin bildirildiğini, ayrıca aynı ihtarname ile davalıdan; müvekkili şirketin davalı tarafa ödemiş olduğu 100.000 USD ve 50.000,00 TL’lik bedel, sözleşmenin 10.maddesi uyarınca teslimde gecikme olması halinde geciken hergün için ödenmesi gereken maddi zarar bedeli, temin ve teslimin yapılmaması nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zarar ve munzam zarar bedellerinin müvekkiline ödenmesinin talep edildiğini, davalı tarafın, bu ihtarnameye verdiği cevabında malzemelerin temininde gecikme yaşandığını kabul ettiğini ve fakat herhangi bir iadede veya ödemede bulunmadığını, belirterek; davalı tarafın dava miktarına yetecek miktarda (UYAP üzerinden menkul/gayrimenkul sorgulaması yapılarak) varsa menkul ve gayrimenkul malları üzerine 3. kişilere devir temlikini önlemeye matuf olarak taktiren teminatsız olarak bu talepleri uygun görülmediği taktirde uygun bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir/haciz konulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili şirketin ödemiş olduğu 100.000 USD’nin kur karşılığı olan 377.860,00 TL ve 50.000,00 TL olmak üzere toplam 427.860,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işlemiş olan ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşmenin 10.maddesinde teslimatta gecikme olması halinde geciken her gün için sözleşme bedelinin %0,20’si kadar bedelin davalı tarafından müvekkili şirkete ödeneceğinin hükme bağlandığını, davalının 10 çeşit sacı; 22.08.2017 tarihinde müvekkili şirketin edimini yerine getirdiği için bu tarihten itibaren sözleşmenin 7.maddesine göre en geç 10 hafta sonunda yani 01.11.2017 tarihinde tüm ürünleri teslim etmesi gerekirken teslim etmediğini, 01.11.2017’den bugüne kadar 100 gün boyunca teslimat yapmadığını, bu sebeple sözleşme gereği ödenmesi gereken sözleşme bedelinin %0,20’sine tekabül eden bedelin herbir gün için ayrı ayrı olmak üzere davalıdan tahsil edilmesinin gerektiğini, sözleşme bedelinin 249.326,00 USD ve 10.873,00 Euro’nun karşılığı olarak 993.062,00TL olduğunu, sözleşme bedelinin %0,20’sinin günlük 1.986,00TL’ye tekabül ettiğinden bu bedelin davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesini ve munzan zararın tespitine, ayrıca davalı tarafın edimini ifa etmemesi sebebiyle müvekkilinin ciddi bir zarara uğradığını ve bu zararın hale devam ettiğini, davalı tarafın basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, sözleşme ile yüklemiş olduğu edimini ifa etmediği gibi ödenen bedeli de iade etmediğini, müvekkilinin bu malzemelerin teslim edilmemesi sebebiyle işleri aksadığını, ticari faaliyetlerinin sekteye uğradığını, bu haseple bu zarara tekabül eden miktarın mahkemece tespit edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan sözleşme gereğince sözleşmede yazılı ürünlerin bir kısmını teslim edildiğini, davacı yanın vermiş olduğu dava dilekçesinde bu durumun kabul edildiğini, sipariş edilen ve üzerinde anlaşmaya varılan ürünlerin bir kısmının ithal ve özel sipariş olması nedeniyle müvekkilinden kaynaklanmayan tamamen yurtdışı ithalatında yaşanan sıkıntılar sebebi ile gecikme yaşandığını, bu durumun davacı ile paylaşıldığını ve süreçten haberdar edildiğini, müvekkili şirketin sözleşmede yazılı malların bir kısmını teslim ettiği düşünüldüğünde ve sipariş edilen malların ithal ve özel kesim gerektiren ürünlerden olması da dikkate alındığında ve yurt dışında Türkiye’ye yaşatılmak istenen olumsuz durum göz önüne alındığında açılan davanın reddi ile bu durumun mücbir sebep kabul edilmesi gerektiğini, davacının talep kısmında munzam zarar talep etmesinin de yasa gereğince mümkün olmadığını, böyle bir zararı kabul etmemekle birlikte, alacak davasının sonuçlanıp kesinleştikten sonra ancak munzam zarar davasının ikame edilebilecekken aynı dilekçe ile bu davanın ikamesinin usul gereği mümkün olmadığını, bu sebeple bu davanın tefrik edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece toplanan deliller doğrultusunda; davanın kısmen kabulü ile 414.911,46 TL alacağın 30/01/2018 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının munzam zararına ilişkin talebinin kanıtlanamaması nedeniyle gecikme cezasına ilişkin talebinin ise davacının ifayı kabul edip, sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle sadece menfi zarar isteyebileceği gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Süresinde istinaf yoluna başvuran davacı vekili; mahkemece mahrum kalınan munzam zarar yönünden ayrıca gecikme cezası yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davacı tarafın taraflar arasında sözleşmeye dayanarak davalıdan gecikme tazminatı ve munzam zarar talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosya incelendiğinde; davacı tarafın taraflar arasındaki sözleşmeye dayanarak sözleşmenin geç ve eksik ifa edildiği iddiası ile davalıdan davalıya ödenen bedelin iadesini, gecikme tazminatını ve munzam zararını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; davacı tarafça davalıya ödenen bedelin iadesi yönünde kurulan hüküm davalı tarafça istinaf edilmemiştir. Taraflar arasında imzalan sözleşmenin 10. maddesinde düzenlenen gecikme tazminatını davacı taraf talep etmektedir. Ancak dosya incelendiğinde davacı tarafın davalı tarafça yapılan kısmi ifayı kabul ettiği, ifa edilmeyen kısmın ifasından vazgeçip sözleşmeyi feshettiği görülmektedir. Bu durumda TBK’nun 125 maddesine göre davacı taraf sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararın giderilmesini isteyebilecektir. Davacı taraf herhangi bir ihtirazı kayıt koymaksızın davalının yapmış olduğu ifayı kabul etmiştir. Bu durumda sadece menfi zararını talep edebileceğinden mahkemece bu talebin reddedilmesi doğru görülmüştür.
Davacı taraf bununla birlikte munzam zararının da giderilmesini istemektedir. Yine TBK’nun 125. maddesine göre alacaklı lehine munzam zarara hükmedilmesi için bu zarar ile borçlunun temerrütü arasındaki illiyet bağını davacının kanıtlaması gerekmektedir. Ancak dosya kapsamından davacının munzam zararının kanıtlandığına dair herhangi bir belge bulunmadığından, mahkemece bu talebin de reddedilmesi isabetlidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 17/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”