Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/109 E. 2022/1308 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/109 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1308

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2016
ESAS-KARAR NO : 2009/261 E 2016/584 K

DAVACI :
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili, … gibi markaların Türkiye Genel Distrübütörü olan davalı tarafından müvekkili şirkete 2005 yılında LCD TV ve müzik aletleri gibi ürünlerin satışı ile ilgili yetkili bayi belgesi verdiğini, 2005 yılında kısa dönemde 132.424,92-TL ciro yaptığını, 2006 yılında hedeflenenin 7 katı oranında ciro yapıldığını, 2007 yılında taraflarca belirlenen ciro hedefinin 4.579.580,00 TL olduğunu, müvekkilinin taahhütlerini gerçekleştirmek ve hedeflenen ciroya ulaşmak için personel istihdam ettiğini, reklam hazırladığını, müvekkili şirketin 2007 yılında ciddi bir hazırlığa girmişken davalının aynı semtteki bayisi olan … firmasının bayiliğini iptal ettiğini, … Ticaret’in iflas ettiğğini, 2007 yılı 3 aylık döneminde davalının siparişleri keserek müvekkiline ürün göndermediğini, davalının bölge müdürü ve satış müdürünün Ekim 2007 sonuna kadar bayiliğini askıya alındığının bildirildiğini, siparişlerin gönderilmemesi nedeniyle 2007 yılı 2. 6 aylık hedeflerin tutturulamadığını ayrıca … Ticaret’in haksız rekabet nedeniyle zararına satışlar nedeniyle 503.000,00 TL ciro yapıldığını, … Ticaret’in eldeki ürünleri elinden çıkarmak için % 50 indirim yaptığını, müvekkilininde rekabet edebilmek için aynı oranda indirim yaptığını, bu nedenle müvekkilinin 300.000,00 TL civarında zarara uğradığını, müvekkilinin işlerin düzeleceği umuduyla çeklerin ertelenmesini istediğini ve 47.000,00 TL vade farkını da kabul ederek, davalıya daha önce verilen toplam 370.000,00 TL değerindeki 6 adet çek alınarak tekrar 47.000,00 TL vade farkı ile …’a ait 28/02/2008, 15/03/2008, 05/04/2008, 20/04/2008, 05/05/2008 keşide tarihli her biri 83.400,00 TL bedelli çeklerin verildiğini, çeklerin değiştirilmesi sırasında davalıda toplam 258.144,00 TL değerinde henüz vadesi gelmemiş … Bankası’na ait 25/12/2007 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 26/01/2008 keşide tarihli 38.144,00 TL bedelli, 02/02/2008 keşide tarihli 70.000,00 TL bedelli, 09/02/2008 keşide tarihli 70.000,00 TL bedelli,16/02/2008 keşide tarihli 70.000,00 TL bedelli çeklerin bulunduğunu, buna göre toplam borcun 628.148,00 TL olduğunu, müvekkilinin çek değiştirme işlemini yaptıktan sonra çalışmasını iyi niyetle devam ettirdiğini, davalı tarafından yeni bir mal gönderilmediğini, askıya alma sürecinin fiilen sonlanacağının düşünüldüğünü, ancak 10.000,00 TL ve 38.144,00 TL bedelli çeklerin ödenemediğini, bunun üzerine davalı şirket tarafından tehditler başlatıldığını, davalı tarafından elinde bulunan çekler iade edilmeden toplam 785.000,00 TL değerinde 30/10/2008 tarihli 100.000,00 TL bedelli, 30/11/2008 tarihli 115.000,00 TL bedelli, 30/09/2008 tarihli 60.000,00 TL bedelli, 28/02/2008 keşide tarihli numaralı 10.000,00 TL bedelli, 30/03/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/04/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/05/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/06/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/07/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/08/2008 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli, 30/12/2008 keşide tarihli 115.000,00 TL bedelli, 30/01/2009 keşide tarihli 115.000,00 TL bedelli, 28/02/2009 keşide tarihli 100.000,00 TL bedelli, 30/03/2009 keşide tarihli 110.000,00 TL bedelli çeklerin davalıya verildiğini, bunların dışında ayrıca diğer davacı …’nun kefil olarak imzaladığı 10 adet toplam 450.000,00 TL değerinde bononun davalıya verildiğini, bunların 6 adedinin Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2009/5571 E. Sayılı dosyasında takibe konulduğunu, müvekkili şirket tarafından 200.000,00 TL değerinde 3 adet gayrimenkulün davalı şirketin sahibi …’e verildiğini, davalıya teminat olarak verilen … şubesinden verilen 100.000,00 TL meblağlı teminat mektubunun davalı tarafından nakte çevrildiğini, müvekkilinin toplam 40.000,00 TL ödeme yaptığını, 2007 yılında gerçekleştirilen cirolar nedeniyle ciro primi olarak 42.179,00 TL müvekkil şirketin alacaklı olduğunu, gerçekleşmesi hedeflenen ve davalı tarafından haksız olarak engellenen alınamayan fiyat farkı olarak tahsil edileyemen 29.585,00 TL, 40.079,00 TL reklam prim alacağı, 30/09/2007 tarihinde bayiliğin iptalinden sonra … marka plazma TV’lerin fiyatlarında yaptığı indirim ile ödenmeyen fiyat farkından doğan 67.150,00 TL, eksik kalan prim alacağından 51.021,00 TL, … Ticaret’in haksız olarak bayiliğinin iptal edilmesinden meydana gelen 300.000,00 TL zarar alacağının bulunduğunu, müvekkili tarafından yapılan ödemeler ile müvekkilinin alacaklarının toplamının 870.008,00 TL olduğunu, 675.000,00 TL borçtan mahsup edildiğinde müvekkilinin 195.008,00 TL alacaklı olduğu, bu alacak için dava açmak için saklı tuttuğunu, müvekkili tarafından alacağı mal bedelinin güvencesi olarak davalıya verilen çek ve senetlerin sebepsiz kalmasından dolayı iadesini ya da iptalini talep ettiklerini belirtmiş ve müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, bayilik sözleşmesi gereğince verilen senet ve çeklerin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davacı tarafından toplam iptali ya da iadesi istenen senet bedellerinin 1.490.289,00 TL değerinde olmasına rağmen dava açıldığı sırada harcın eksik yatırıldığı anlaşıldığından Mahkemece 01/12/2011 tarihli duruşmada davacı vekiline eksik harcı ikmal etmek üzere süre verilmiş, davacı vekili tarafından belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapılmıştır.
Davacı yanca 05.10.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile alacaklı olduğu ve dava açma hakkını saklı tuttuğu kalemlere yönelik alacaklarını ıslah etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, 2005 yılından itibaren davacı şirketin müvekkili şirket ile çalışmaya başladığını, 2007 yılının son çeyreğinde ticari açıdan sıkıntıda olduğunu beyan ederek 6 adet toplam 370.000,00 TL bedelli çeklerin temdidini talep ettikleri, müvekkil tarafından talebin olumlu karşılandığını ve 5 ay ek süre tanıyarak 417.000,00 TL’lik yeni çekler alındığını, söz konusu çekler haricinde temdit talep edilmeyen 5 adet toplam 258.144,00 T’lik çeklerle birlikte davacının 675.144,00 TL borcu bulunduğunu, çeklerin keşide tarihlerinin ödenmemesine rağmen müvekkil tarafından takibe geçilmediğini, davacının ticari açıdan sıkıntılı olduğunu müvekkilinden sakladığını, davacı taraf ve ortaklarına … A.Ş. tarafından 5.000.000,00 TL’lik takip başlatıldığının öğrenilmesi üzerine 675.144,00 TL’lik çeklere karşılık yeni bir temdit yaptığını, davalının borcunu 1 yıla yayarak toplam 715.000,00 TL bedelli 14 adet çek alındığını, davacı tarafla 04/02/2009 tarihinde yapılan protokolde borcun 715.000,00 TL olduğunu belirtildiğini, ayrıca ilgili çeklerin teminatının teşkil etmek üzere diğer davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu 450.000,00 TL bedelli toplam 10 adet bono alındığını, senetlerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, davacı tarafça sadece 40.000,00 TL’lik ödeme yapıldığını, buna göre kalan borcun 675.000,00 TL olduğunu, 100.000,00 TL’lik teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucunda 575.000,00 TL borç kaldığını, bu borcun ödenmemesi üzerine alınan bonolardan 305.000,00 TL’lik kısmının tahsili için Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2009/5571 E. Sayılı dosyasında takip başlattıklarını, ayrıca 270.000,00 TL’lik çeklerden dolayı İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2009/17124 – 12889 ve 20380 E. Sayılı dosyalarında takip yaptıklarını, davacıdan borcun teminatı karşılığında … tarafından alınan taşınmaz değerinin tapu kayıtlarında 15.000,00 TL olarak belirtildiğini, dava dilekçesinde belirtilen değerin kabul edilemeyeceğini, ayrıca taşınmazın teminat olarak verildiğini, müvekkilinin mükerrer takip yapmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan protokolde davacının ticari defterleri dikkate alındığında, 02/08/2008 tarihi itibariyle davacının davalıya 675.144,00 TL borcunun bulunduğu, bu borçtan 40.000,00 TL’lik ödeme, 100.000,00 TL’lik teminat mektubunun paraya çevrilme bedeli ve 15.000,00 TL’lik taşınmaz bedeli düşüldüğünde sonuç olarak dava tarihi itibariyle davacı şirketin 520.144,00 TL borcunun kaldığı, davacı tarafından toplam 1.490.289,00 TL’lik miktar için borçlu olmadığının tespiti ve çek ve senetlerin iadesi talep edildiğinden, davacı şirketin davalıya 970.145,00 TL miktarla borçlu bulunmadığı, davacı tarafından düzenlenen ve davalıya verilen çekler ile yine davacı tarafından düzenlenip, diğer davacı … tarafından aval verilen senetlerden dolayı davacının davasının kısmen kabulü gerektiği, davacının davalıya borcu bulunduğundan davacının alacak davasının da reddi gerektiği, davacı şirketin borcu …’nun avalist olduğu bono bedellerinden fazla olduğundan …’nun davasının da reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davacılar vekili tarafından;
Mahkemenin gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki olduğu, davalı yanın elindeki bono miktarının toplam 1.910.000,00 TL değerinde olduğu, davalının alacaklı olduğu miktar 575.000,00 TL’yken 970.145,00 TL müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilen rakamın nasıl bulunduğunun anlaşılamadığı, mahkemece taraflar arasındaki teamül ile sabit olan mahrum kalınan ciro alacağının kabul edilmemesinin doğru olmadığı, cevap dilekçesinde taşınmazın teminat olarak devredildiği kabul edilmesine karşın borçtan düşülmesinin doğru olmadığı gibi 15.000,00 TL değer ile borçtan düşülmesi, kıymet takdirinin yapılmamasının da hatalı olduğu, mahkemece çek ve senetlerin iptaline karar verilmemesinin de doğru olmadığı, bir kısım bonolardaki kefaleti nedeniyle davacı …’nun davasının gerekçesiz olarak reddedildiği, iki ayrı borç miktarı kabul edilen karar ile kefil sıfatı bulunan davacının bu borcun tamamından sorumlu olabileceği anlamının çıkabileceği,
İstinaf eden-davalı vekili tarafından;
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edildiği, mahkemenin kararının gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki bulunduğu, müvekkilinin evraklarının tamamının tahsiline yönelik bir iradesinin bulunmadığı, bu hususunda cevap dilekçesi ile de belirtildiği, müvekkilinin külfet altında bırakılmasının da doğru olmadığı, hüküm kısmında davacıların hangi evraklardan ne miktardan borçlu olduğunun anlaşılamadığı, yine borçlu olunmayan evrakların ne olduğu hususunun da anlaşılamadığı, hüküm kısmında da yargılama harç ve giderlerinin hatalı hesaplandığı belirtilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, bayilik sözleşmesinden dolayı davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, davacının çek ve senetlerden dolayı borcunun bulunup bulunmadığı varsa takip ve dava tarihi itibariyle alacak ve borç durumundan kaynaklanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, İİK 72 maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2.fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2.maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Mahkemece; HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2, maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, somut olayda, gerekçe ile hüküm fıkrası çelişkili olup, hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Somut olayda dava dilekçesinde davacının iadesini talep ettiği çek ve senetlerin temdite konu muhtelif tarih ve bedelli toplam 417.000,00 TL bedelli çekler ile temdit sırasında henüz vade gelmemiş muhtelif tarih ve bedelli 258.144,00 TL bedelli çekler olduğu, yine ikinci temdit sırasında verilen muhtelif tarih ve bedelli toplam 785.000,00 TL değerinde çekler olduğu, ayrıca 6 tanesi icra takibine konu edilen 4’ü ise icra takibine konu edilmeyen 10 adet bono olduğu, bir başka ifade ile iadesi talep edilen menfi tespit istemine konu bono ve çek bedellerinin toplamının hatalı olarak belirlenerek mahkemece harç eksikliğinin giderilmeye çalışıldığı, gerekçeli kararda da dava dilekçesinde iadesi talep edilen toplam 1.910.144,00 TL bedelli çek ve bonoların dökümünün yapıldığı, ancak gerekçeli kararda yatırılan harç miktarı 1.490.289,00 TL üzerinden hesaplama yapıldığı, böylece hüküm ile gerekçe arasında çelişki olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca hüküm tarafların her biri için ayrı ayrı infazı kabil de değildir.
Davanın açılması nedeniyle alınacak yargı harçlarının türü, ödeme yeri, zamanı ve usulü 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27 ve devamı maddeleri ile bağlı tarifede gösterilmiştir.
Harcın eksik yatırılması halinde yapılacak işlemler ve izlenecek yol ile harcın yatırılmaması ve yaptırımı aynı Kanun’un 27 ve 32. maddelerinde belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27. maddesinin son fıkrası hükmüne göre harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise müteakip işlemlere ancak harç ödendikten sonra devam olunacağı vurgulanmış ve 30. maddede de yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturum gününe kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, HUMK’nun 409. maddesinde (6100 sayılı HMK’nın md. 150) gösterilen süre içerisinde dosyanın işleme konulmasının eksik harcın ödenmesine bağlı olduğu açıklanmıştır. Bu hükümlerle eksik harcın tamamlatılmasına ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda mahkemece, davacının talep sonucu açıklattırılarak gerektiğince harç eksikliği tamamlanarak gerekçe ile hüküm arasında çelişki gidilerek infazı kabil bir hüküm tesis edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca davacı yanca dava dilekçesinde açıkça alacak kalemleri ile ilgili dava açma hakkının saklı tutulduğu, alacak talebinin daha sonra açılacak bir dava ile talep edilebileceği bildirilmesine karşın ıslah ile alacak talep edilerek mahkemece bu kalem talep ile ilgili red kararı kurulması da doğru değildir.
HMK’nın 355/1.m.2.cümlesi: “…Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir..” hükmünü içermektedir. Açıklanan nedenlerle Dairemizce, 10.04.1992 tarih ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere önceki verilen kararla bağlı olmaksızın gerekçe ve hüküm arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için HMK’nın 355/1.m.2.cümle hükmü resen gözetilerek esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kaldırma nedenine göre istinafa gelen tarafların istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2009/261Esas, 2016/584Karar ve 30/11/2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 355. maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Dava taraflarınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 12/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”