Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/795 E. 2022/696 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2019/795 (KABUL KALDIRMA YENİDEN ESAS
KARAR NO : 2022/696 HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2019
ESAS NO : 2016/694 E- 2019/47 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
YAZILDIĞI TARİH : 17/06/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin duruşmalı yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davalılardan … San. Ltd. Şti.’den çatı kaplama malzemeleri satın aldığını, ancak yaz aylarında yağan ve doğal afet sayılamayacak nitelikteki bir dolu yağışı sonucu tüm çatı kaplamasının delindiğini, sözkonusu malzemenin ayıplı olduğunun davalı yana ihbar edildiğini, ancak davalılarca ürünün yenisi ile değiştirilmediğini, müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmini için takibe giriştiklerini, davalılarca haksız olarak takibe itiraz edildiğini beyanla itirazın iptalini, takibin devamını ve % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … San. Ltd. Şti. vekili, kullanıma elverişli olmayan alanlarda kullanılan malzemenin dolu yağmasından ötürü delinmesinin tamamen davacının kusurdan kaynaklandığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
Davalı … Mad. San. ve Tic. A.Ş. vekili, müvekkili tarafından üretilen ürünlerin standartlara uygun olduğunu, yerinde müvekkili şirket tarafından yapılan kontrolde normal olmayan çok kuvvetli ve iri taneli dolu yağmasından dolayı ürünün hasar gördüğünü, ürünün kuvvetli doluya karşı garantisinin bulunmadığını, standart değerlerinde dolu yağışına karşı dayanıklılık gösteren her hangi bir değerin mevcut olmadığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre satıma konu ürünün sınıflandırmaya ait temel özelliklere göre dolu yağışına dayanıklı olmadığı, standarttaki sınıflandırmada yer olmayan temel özellik için ayıplı malzeme olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu, bu duruma göre ayıp iddiasının ispat edilemediği gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, davalı yanın cevap dilekçesinde ürünün kırılma sorununun yağışın olağanüstü olmasına bağlı olduğunu iddia ettiklerini, ancak yağan dolu yağışının doğal afet kapsamında olmadığını, normal hava koşulları içerisinde değerlendirilebileceğini, bilirkişi raporuna yapılan itirazların mahkemece değerlendirilmediğini, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, dolu yağışının darbesine dahi dayanamayan satıma konu ürünün standartları nasıl sağladığı ve ayıpsız olduğu kanaatine nasıl varıldığını anlamanın mümkün olmadığını, davalıların cevapları ve savunmaları kapsamında yağan yağışın doğal afet sayılıp sayılmadığının tespit edilmesi ve bu yönden üründeki dayanıklılığın değerlendirilmesi gerektiğinden meteoroloji uzmanının da dahil olduğu heyetten yeniden rapor alınması gerektiğini, kararın kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık satıma konu ürünün ayıplı olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davacının ayıp nedeni ile bir zararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesine konu olan malın ayıplı olması nedeni ile uğranılan zararın tazmini için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Öncelikle uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karşı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır.
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenleme “Satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” şeklindedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 23’de malın muayene ve ihbar yükümlülüğü düzenlenmiştir. Eğer alıcı iğfal edilmiş ise yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
TK ve BK’daki düzenlemelerin birbirlerine paralel düzenlemeyi içerdiği gözetildiğinde; ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227. maddesinin kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği düzenlenmiştir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olay ele alındığında, davacı yan davalıdan satın almış olduğu, çatı kaplama malzemesinin dolu yağışı neticesinde zarar gördüğünü, satılan ürünün ayıplı olduğunu iddia etmiştir.
İlk derece mahkemesince İnşaat Mühendisi ve Hesap Uzmanı bilirkişilerden oluşan heyet raporu hükme esas alınarak satıma konu ürünün ayıplı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı yanca yukarıda özetlenen nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı istinaf edilmiş, Dairemizce satıma konu üründe meydana gelen hasar da dikkate alınarak özellikle bilirkişi incelemesi yönünden tahkikat yapılması gerektiği değerlendirilerek duruşmalı olarak inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK m. 267 hükmüne uygun olarak ve satıma konu üründe meydana gelen hasarın yağıştan ötürü oluştuğu iddiası gözönünde tutularak İnşaat Yüksek Mühendisi, İnşaat Mühendisi ve Meteoroloji Mühendisi bilirkişisinden oluşturulan heyetle bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve ürünün hasara uğramasına neden olan dolu yağışının “darbe dayanımı” standart değerleri içerisinde kalıp kalmadığı, diğer bir ifade ile vadedilen niteliklere uygun olup olmadığı hususunda yapılan inceleme neticesinde satıma konu ürünün dolu dayanım standardına sahip olmadığı, bu hususta bir garanti sağlamadığı değerlendirilmiştir.
Netice olarak Dairemizce alınan bilirkişi raporunun, ayrıntılı, açıklamalı ve denetime elverişli olduğu dikkate alınarak hükme esas alınmış, satıma konu ürünün ayıplı olmadığı anlaşılması gerekçesi ile ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, HMK m. 352/2 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 2016/694 Esas, 2019/47 Karar sayılı 23/01/2019 tarihli kararının HMK’nun 356/2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
4- a-Davanın REDDİNE,
b-Davalıların kötüniyet tazminatı isteminin şartları oluşmadığından reddine,
c- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.-TL harçtan peşin alınan 505,50.-TL harcın mahsubu ile bakiye 461,10.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
ç-Davalılar kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.552,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, davalılara verilmesine,
d-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
e-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
f-HMK’nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider ve delil avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç masraf yönünden
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-İstinaf eden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açıldığından, davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00.-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
9-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nin 356/2 maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1.maddesi gereğince kesin olmak üzere, 17/05/2022 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”