Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/507 E. 2021/2255 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
ESAS-KARAR NO : …
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 07/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; taraflar arasında KDV dahil 550.000,00TL bedel ile gayrimenkul satışı konusunda sözleşme yapıldığını ve satış esnasında tüm bedelin ödendiğini, davalı yanca ticaret mevzuatına aykırı olarak satış işlemi sırasında fatura düzenlenmediğini ve davalı yanın ticaret mevzuatına aykırı olarak ileri tarihte düzenlediği faturada yasal mevzuatta meydana gelen değişiklik nedeniyle KDV oranının %18’den %8’e düşmüş olmasından dolayı haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek davalı yanca haksız olarak tahsil edilen 43.157,57 TL KDV bedelinin 08/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; müvekkilince 21/09/2016 tarihinde düzenlenen faturanın usulüne uygun olduğunu, faturanın malın teslim tarihinden itibaren 7 gün içerisinde düzenlenmesi gerektiği, taşınmazlara ilişkin teslim tarihinin de iskan tarihi olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmada KDV oranına ilişkin bir hususun belirtilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda: taraflar arasında gayrimenkul alım satım sözleşmesi düzenlendiği, satın alındığı tarih itibari ile davacı tarafından davalı tarafa ödemesinin yapıldığı, ancak satış sırasında davalı tarafça usulünce bir fatura düzenlenerek davacı tarafa verilmediği, davacı tarafın çektiği ihtarname üzerine %8 KDV oranı üzerinden bir fatura düzenlenerek davacı tarafa gönderildiği, davacı tarafça bu faturanın satış tarihinde yürürlükte olan yasa gereğince %18 KDV oranına göre fatura düzenlenmesi gerektiğinden bahisle davalı tarafa iade edildiği, vergiyi doğuran olayın tespiti noktasında, konutların fiilen kullanıma bırakıldığı dönemin tespitinde yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği tarihin önemli bir karine olmakla birlikte vergiyi doğuran olayın tespitinde tek başına yeterli bir kriter olmadığı, yapı kullanım izin belgesinden önce konutların teslim edilerek fiilen kullanılmaya başlanması halinde, fiilen kullanılmaya başlama tarihinin esas alınarak azami 7 gün içerisinde teslime ilişkin faturanın düzenlenmesi ve KDV hesaplanması gerektiği, dava konusu olayda davacı tarafça söz konusu taşınmaz yönünden elektrik ve su aboneliği alınmış olmasının bahse konu konutun fiilen kullanılmaya başlandığını, dolayısıyla KDV açısından vergiyi doğuran olayın meydana geldiğini gösterdiği, söz konusu taşınmazın satışına ait 21/09/2016 tarihli faturanın yasal mevzuata uygun olarak düzenlenmediği, faturanın konutun fiilen kullanılmaya başlandığı tarih olan 19/08/2016 tarihinde (elektrik aboneliği alındığı tarih) veya bu tarihten itibaren azami 7 gün içerisinde düzenlenmesi gerektiği, buna göre azami 25/08/2016 tarihine kadar düzenlenmesi gerektiği, KDV oranındaki farklılık nedeniyle davacı tarafından davalıya konut satışı nedeniyle 43.157,57 TL fazla ödeme yapılmış olduğunun açıkça anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne 43.157,57 TL alacağın 08/06/2016 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; daire ve iş yerlerinin kat mülkiyetine dönüşmesinde konutlar fiilen tamamlanmadan önce kat mülkiyetine geçilmesi halinde mülkiyetin devri tapuda tescil suretiyle gerçekleştiği, satışa ilişkin faturanın da tapuya tescil tarihinden itibaren 7 gün içinde düzenlenmesi gerektiğini, daire ve iş yerlerinin kat mülkiyetine dönüşmesinin de ancak iskan izniyle mümkün olacağını, müvekkilinin süresi içinde fatura tahakkukunu yaptığını, faturanın süresi içinde düzenlendiğini, davacı tarafından fatura içeriğine itiraz edilmediğini, müvekkilinin kurumlar vergisi ödediğinin gözetilmediğini, bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki taşınmaz satım sözleşmesi kapsamında satış bedelinin ödenmesini takiben düzenlenen faturada belirtilen KDV oranı nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, faturanın yasal mevzuata aykırı olarak düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise davacının bundan kaynaklanan bir zararının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; taraflar arasında gayrimenkul alım satım sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye istinaden satış bedeli olan KDV dahil 550.000,00 TL’nin satış esnasında davalı tarafa ödendiği, ancak davalı şirketin satış anında ve sonrasında faturayı düzenlemediği, ihtarname çekilerek fatura düzenlenmesi talep edildiğinde davalı yanca 21/09/2016 tarihli KDV oranı %8 üzerinden hesaplanan faturanın gönderildiği, ancak satış tarihinde yürürlükte bulunan KDV oranının %18 olduğu, davalı tarafın faturayı geç düzenleyerek haksız kazanç elde ettiği iddiasıyla davacı alıcının sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca zararının giderimi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Uyuşmazlık, davalı satıcının KDV nedeniyle davacı alıcı aleyhine sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Türk vergi sistemi, katma değer vergisi (KDV)’ni mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisi olarak düzenlemek suretiyle, satış işlemlerinde bu verginin alıcı tarafından ödenmesini öngörmüştür. Buna göre, alıcı, satış bedelini ve o bedel üzerinden devlete ödenmesi gereken katma değer vergisi tutarını satıcıya verecek; satıcı ise kendisine ait satış bedeliyle birlikte katma değer vergisini alıcıdan tahsil edecek; satış bedelini kendisinde tutup, katma değer vergisini ….. ödeyecek, bu yönde bir aracılık yapacaktır. Eş söyleyişle, alıcının ödediği katma değer vergisini onun asıl sahibi durumundaki …. intikal ettirmekle yükümlü olan, kısaca bu verginin Devlet’e karşı yükümlüsü durumunda bulunan satıcıdır. Alıcıya düşen, satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi ve bu şekilde kendisinden istenmesi halinde bedele ek olarak vergi tutarını da satıcıya vermekten ibarettir. Başka bir ifadeyle katma değer vergisini Devlet’e ödenmek üzere satıcıya vermek alıcıya ait bir görev; bunu satış bedeliyle birlikte alıp, daha sonra Maliyeye yatırmak ise satıcıya ait bir yükümlülüktür (HGK, 13.10.2004 tarih, 2004/19-456 Esas-2004/531 Karar).
Somut uyuşmazlıkta vergiyi doğuran olay, taraflar arasındaki taşınmaz satımıdır. Bu satımın yapılmasıyla birlikte, devlet Katma Değer Vergisi alma hakkına sahip, satıcı da bunu ödemekle yükümlü olmuştur. Davalı, davacı ile arasında taşınmaz satış bedeli 550.000,00TL olarak belirlenerek tapuda resmi şekilde satış gerçekleştirilmiş, taşınmaz bedeli de davacı tarafından ödenmiştir. Bu husus her iki tarafında kabulündedir.
08/09/2016 tarihli …. Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile daha önce 24/12/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranı %18 olarak belirlenen konutların 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında teslim edilmesi halinde alınacak KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, 31/01/2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile de teslim için belirlenen 31/03/2017 tarihi, 31/09/2017 olarak yeniden düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı alıcının KDV dahil satış bedelini ödediği ve fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli … ….. yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18’den %8’e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutu 19.08.2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden yukarıda bahsi geçen 21.09.2016 tarihli faturayı düzenlediği ihtilafsız olup, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet’e intikalinde aracı konumunda olan davalı satıcının, davacı alıcıdan fazladan tahsilat yapmış olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, fazladan tahsil ettiği KDV tutarını uhdesinde tutan davalının bu miktar sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekir. Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan bu değişikliğin konut satışı kapsamında hem tacirler hem tüketiciler için geçerli olduğu, tacir konumundaki davacının bu şekilde olası bir değişikliği öncesinde göz önünde bulundurup ona göre satın alacağı konutun fiyatını değerlendirmesi gereğinden bahsetmenin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili, müvekkilinin kesmiş olduğu faturaya göre daha fazla gelir vergisi ödediğine ilişkin beyanı bulunsa da bu hususta somut bir açıklama yapmadığı gibi dosyada herhangi bir delile de rastlanılmamıştır.
Taşınmazın satış değeri, %18 KDV dahil 550.000,00TL olarak belirlenmiştir. Satış sözleşmesi tarihi itibariyle KDV oranı %18 olmakla birlikte, fatura tarihi itibariyle KDV oranının düşmüş olması nedeniyle, davalı tarafından tahakkuk edilen faturada KDV’nin %8 olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Davacının davalıya 550.000,00TL ödediği dikkate alındığında, aradaki fark olan 43.157,57 TL’nin fazladan tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.948,09TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 737,03TL harcın mahsubu ile bakiye 2211,06TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 30/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”