Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/504 E. 2021/2260 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2018
ESAS-KARAR NO …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekilinin; müvekkilleri aleyhine Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2013/12709 sayılı icra dosyasında takibe konu edilen 1.000.000 TL asıl alacak meblağlı ve 2013/11750 sayılı dosyada 250.000 TL asıl alacak meblağlı iki adet icra takibine ilişkin olarak daha önce Ankara 7. ATM’de açmış oldukları 2013/720 esas sayılı menfi tespite ilişkin davada şirketi temsile yetkili dava dışı … …’nun davacı şirket adına vekil tayin edilen avukat tarafından davdan feragat dilekçesi nedeniyle davanın reddine karar verdiği, … …’nun şirketi temsiline ilişkin yetkisi ile ilgili olarak açılan davaların mevcut olduğunu, dava dışı 3. kişi olan … …’nun şirketi temsile yetkisini kötüye kullandığını, şirketi temsile yetkinin tekrar müvekkilleri olan …’a verildiğini, … …’nun şirket yetkisini kötüye kullandığına ilişkin hakkında Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/469 sayılı dosyasında dava açtıklarını, 7. ATM’nin 2013/720 esas sayılı dosyasında feragat işlemini gerçekleştiren davalıların kötü niyetli davranarak şirketin zarara uğratıldığını, menfi tespite konu edilen bonoların … … tarafından şirketten alacağı olmayan şirket ortağı olan … isimli davalıya şirketin borcu olmadığı halde düzenlenerek verdiğini, daha sonra bonoların davalı … …’e ciro edilmek suretiyle verildiğini, davalın … …’in de bonolara dayanarak icra takibine giriştiğini, davacı şirketi zarara uğratmak amacıyla bu bonoların verildiğini, belirterek takibe konu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … … vekili; aynı bonoların Ankara 7. ATM’de dava konusu edildiğini ve davanın feragatle sonuçlandığını, bildirerek kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … yargılamaya katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; aynı bonolarla ilgili olarak davacı … .. Ltd. Şti’nin … ile … … hakkında menfi tespit davası açtığı, davacı vekilinin, davadan feragat ettiği, mahkemenin de feragat nedeniyle 03/09/2014 tarihinde davanın reddine karar verildiği, dosyamız içerisinde ve Ankara 7. ATM’nin 2013/720 esas 2014/478 karar sayılı dava dosyasının içerisinde bulunan 01/06/2013 tarihli 250.000,00 TL ‘lik … ‘a verilen bono ile 07/01/2013 tarihli 1.000.0000,00 TL’lik …’a verilen bonoların … .. Ltd. Şti. tarafından verildiği, bu bonoların Ankara 7. ATM’de 2013/720 sayılı dosyasında menfi tespit davasına kon edildiği ve davadan feragat edilmesi nedeniyle davanın reddiyle sonuçlandığı, aynı senetlere ilişkin olarak açılan davada, davacı …’un verilen bu bonolarla ilgili olarak herhangi bir sıfatının da olmadığı ve dolayısıyla bu bonolar için menfi tespit davası açmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak aktif husumetinin olmaması nedeniyle bu davacının açmış olduğu davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, kısa hükümde davacı yazılması gerekirken sehven maddi hata sonucunda davalı olarak yazıldığı, maddi hatanın gerekçeli karar yazılırken farkına varıldığı, maddi hatanın herhangi bir hak kaybına yol açmayacağı hususu gözetilerek, diğer davacı olan ….’nin davalılar …ı ve … … hakkında açmış olduğu davada daha önce Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince 2013/720 Esas sayılı davada feragat edildiği, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve kesinleştiği, kesin hüküm oluşan konuyla ilgili olarak tekrar dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davalılardan … yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, diğer davalı yönünden davanın reddine, karar verilmiş hükme karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; bu dava ile aynı konuda bir başka dava açıldığı ve feragat sebebiyle davanın son bulduğunun doğru olduğunu, ancak bu durumun şirket ortaklarından ve şirketin diğer yetkilisi olan … …’nun temsil yetkisini kötüye kullanarak şirketin içini boşaltmak amacıyla bonolar tanzim ederek, şirketi borçlandırması ile başlatılan icra takiplerine ilişkin müvekkil şirketin borçlu olmadığının tespiti talep edilmesi için Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/720 E. sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında da, yine temsil yetkisini kötüye kullanarak … … tarafından vekalet verilen ve yönlendirilen avukat tarafından feragat edildiğini, açılan ilk davanın, bu şekilde kötüniyetli kişiler tarafından sonlandırılmış olması sebebiyle, müvekkil şirketin borçsuzluğunun tespitinin mümkün olmadığını, zira şirket, hem temsil yetkisini kötüye kullanılarak gerçek ve var olmayan bir borç altına sokulmuş, hem de müvekkil şirketin borçsuzluğunu tespit için başlatılan hukuki süreç yine aynı kötüniyetli ortak tarafından avukat aracılığıyla davadan feragat edilerek sonlandırıldığını, aynı konuda açılan ilk dava devam ederken, şirketi temsile yetkili diğer ortak dava dışı … … tarafından sahte bir genel kurul toplantı tutanağı tanzim edilerek şirketi temsile yetkili müvekkili davacı …’un müdürlük yetkileri iptal edilmiş ve bir miktar hissesi de 3.şahısa devredilmiş gibi gösterilerek ticaret sicil gazetesinde yayınlanmış ve bu sahte genel kurul sonrasında da şirketin borçsuzluğunu tespit maksadıyla ikame edilen menfi tespit talepli davada … … tarafından vekil olarak tayin edilen avukat 16.07.2014 tarihli dilekçesi ile feragat edildiğini, bahse konu feragat işlemi bile tek başına diğer yetkili ortak ve davalıların birlikte hareket etmek suretiyle şirketin içini boşaltmak ve olmayan borçlar yaratarak şirketi zarara uğratmak ve haksız menfaat temin etmek kastıyla hareket ettiklerinin açık göstergesi olduğunu, nitekim Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/195 E. sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, bu durumda tarafımızdan yeniden açılan davada, hukuki yarar bulunmadığının kabulü ile davanın reddi usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, nitekim istinaf dilekçesi hazırlanırken dosya kapsamına bakıldığında, gerekçeli kararın tebliğe çıkarılması için dahi müvekkil şirket yetkilisi olarak … … tarafından 06.11.2018 tarihli talep dilekçesinin mahkemeye ibraz edildiğini, yine bu kötü niyetli ortağın yaptığı bu istinaf talebinden dahi feragat etme olasılığının mevcut bulunduğunu, müvekkili … yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle de davanın reddi kararının yerinde olmadığı, zira müvekkilinin şirketin yetkilisi ve olaydan doğrudan zarar gören kişi olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki menfi tespit davasına konu senetlerin daha önce davaya konu edilip edilmediği, kesin hüküm varlığı nedeniyle ve aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilip verilemeyeceği, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; bedelsizlik ve muvazaa iddiasına dayalı takibe konu kambiyo senedi/bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İnceleme, 6100 sayılı HMK’ nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-Davacıların esasa yönelik farklı istinaf istemleri bulunmakla birlikte, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olup olmadığı ve hüküm ile gerekçeli karar çelişkisi bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Kararın gerekçesinin kendi içinde çelişkili olması ve hüküm ile gerekçenin bir kısmı arasında çelişki yaratılması Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Yine HMK 297/2.maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.” hükmü getirilmiş olup, mahkeme hüküm fıkrasında “taleplerden her biri hakkında” açık bir şekilde karar vermekle yükümlüdür.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında:
‘’….Aynı senetlere ilişkin olarak Mahkememize açılan davada, davacı …’un verilen bu bonolarla ilgili olarak herhangi bir sıfatının olmadığı ve dolayısıyla bu bonolar için menfi tespit davası açmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak aktif husumetinin olmaması nedeniyle bu davacının açmış olduğu davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kısa hükümde davacı yazılması gerekirken sehven maddi hata sonucunda davalı olarak yazılmış, maddi hatanın gerekçeli karar yazılırken farkına varılmıştır. Maddi hatanın herhangi bir hak kaybına yol açmayacağı hususu mahkememizce tespit edilmiştir.
Diğer davacı olan ….’NİN davalılar … ve … … hakıknda açmış olduğu davada daha önce Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesine açmış olduğu 2013/720 esas sayılı davada feragat ettikleri, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve kesinleştiği, kesin hüküm oluşan konuyla ilgili olarak tekrar dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı dikkate alınarak açılan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir…’’ şeklinde gerekçe oluşturulmuşken hüküm kısmında; ‘’… 1-Davalılardan … yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Diğer davalı yönünden davanın REDDİNE,…’’şeklinde hüküm kurularak davada davacı davalı sıfatları karıştırıldığı gibi gerekçede davacılardan ….’nin açtığı dava gerekçede kesin hüküm varlığından bahisle ret gerekçesi oluşturulmuşken hüküm kısmında esastan ret şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
6100 sayılı HMK ‘da aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmış olması 114/i bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Dava şartının noksanlığının tespiti halinde ise davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.( HMK.115/2 ) açıkça hüküm ile gerekçe arasında arasında çelişki yaratılmıştır.
Ancak bu durumda, her nekadar mahkemenin gerekçesine uygun, ilkeler doğrultusunda bir hüküm verildiği söylenemeyecek ise de; bu husus kabul kaldırma nedenleri gözetildiğinde sadece eleştiri hususu yapılmakla yetinilmiştir.
2-Davacıların diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine gelince:
Davacı şirket ana sözleşmesinde davacılardan … ve diğer davalılardan …’ın davacı şirket ortakları olduğu, davadan önce aynı senetlere ilişkin davacı şirket tarafından açılan davada yargılama aşamasında şirket adına feragat dilekçesi sunan … … ‘nun davacı şirkette ortaklıklarının bulunduğu ve davacı ile dava dışı … …’nun münferiden şirketi temsile yetkili oldukları anlaşılmaktadır.
Limited şirketlerde; zarar gören ortaklar diğer ortak aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortakların dava açma hakkı doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Şirketi temsile yetkili ortağın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları da etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, ortak dolaylı zarar nedeniyle açtığı dava açabilir de talepte bulunabilir. İkinci durum ise, doğrudan zarar halidir. Bu ihtimalde münferiden imzasıyla şirketi temsile yetkili kişinin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır.
Somut uyuşmazlıkta dava dışı ortak … …’nun davacı şirket yanında davacı ortak …’u da zarara uğrattığı ileri sürülmüştür.
Öte yandan dava dosyasındaki ticaret sicil kayıtları incelendiğinde davacı şirketin … , davalı …, dava dışı … …, … olmak üzere dört ortaklı bir limited şirket olduğu, davacı ve dava dışı … …’nun iki ortağın ayrı ayrı münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu anlaşılmaktadır.
İşbu dava davacı şirket adına ortak-şirket temsilcisi sıfatıyla … tarafından açılmıştır. Davalı tarafta ise diğer ortak … bulunmaktadır. Dava dilekçesinde davalının ve dava dışı diğer şirketin yetkili temsilcisi tarafından şirketi zarara uğratmak kasdıyla muvazaalı olarak senetler düzenleyerek diğer davalıya ciro edildiği iddiasıyla davalının ve dava dışı şirket temsilcisinin eyleminin şirketi zarara uğrattığı iddia edilmiştir.
Dava dışı … …’ nun aynı senetlere dayanarak davacı şirket tarafından açılan davada vekili vasıtasıyla şirket temsilcisi sıfatıyla davacı şirket adına açılan davadan feragat ettiğini bildirerek tek taraflı olarak davayı kötüniyetli olarak kesinleştirdiği, bu davada ise davacı şirket ve şirketi münferiden temsile yetkili ortak tarafından, davacı şirket adına açılan davadan feragatının geçersiz olduğu ileri sürülmüştür.
Bir şirketin yetkili temsilcisi tarafından iradesiyle şirket adına söz konusu senetlerin bedelsiz olduğu muvazalı ve şirketi zararlandırma kasdıyla tanzim edildiği iddiasıyla dava açılırken diğer bir şirket temsilcisi tarafından açılan ilk davadan feragat edilmiştir. Böylece davacı şirketi tek başına temsile yetkili müdürler arasında davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda görüş ayrılığı oluşmuş bulunmaktadır.
Davacılardan şirketin yetkilisi …’un tarafı olmadığı davada şirketi münferiden temsile yetkisi bulunan dava dışı … …’nun Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2013/720 Esas, 2014/ 478 Karar sayılı dosyasında aynı senetlere yönelik görülen menfi tespit davasında vekili vasıtasıyla mahkemeye sunduğu feragat dilekçesi, şirket ile ortaklar arasında menfaat çatışması olduğunu göstermektedir. Mahkemece, öncelikle davacı şirketin temsil sorunu çözümlendikten sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda somut olayın özellikleri ve menfaat çatışması doğuran hallerde davacı şirketin temsili konusundaki ilkeler dikkate alınarak davacı şirkete kayyım tayin edildikten sonra davacı şirket adına açılan dava yönünden yukarıda işaret edilen hususlar nazara alınmak suretiyle işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu şekilde davacı şirket adına açılan davadan feragat edildiği ve kesin hükmün varlığı ile davalı şirket ortağının da aktif husumet ehliyetinin olmadığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.a.4.maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan hususlar nazara alınarak karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/675 Esas 2018/33 Karar sayılı 24/01/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/(1).g. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”