Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/48 E. 2021/1762 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ .

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2017
ESAS-KARAR NO :….

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/11/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili firma ile davalı arasında mal alım satımı konusunda ticari ilişki bulunduğunu… ait …… çek numaralı, 22/01/2013 keşide tarihli, 11.102,40 TL bedelli, …. çek numaralı, 05/01/2013 tarihli 13.750,00 TL bedelli, ….. çek numaralı 01/12/2012 tarihli 13.500,00 TL’lik çeklerin avans olarak malların bedeli karşılığında verildiğini, ancak malların teslim edilmediği gibi çeklerin bankaya ibraz edilip karşılıksız kaydı bankaca vurulduktan sonra çeklerin icra takibe konulduğunu belirterek takibe konu çekler ile ilgili davalıya borçlu olunmadığının tespitine, takibin iptaline, çeklerin iadesine, haksız başlatılan takipten dolayı %20 den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davalı şirketin merkezinin İstanbul ilinde bulunduğunu yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile yetkisizlik kararı verilmesini, ticari ilişki nedeni ile bu çeklerin verildiğini, çeklerin karşılıksız çıkması üzerine icra takibi başlatıldığını, bu çeklerin herhangi bir karşılık olmaksızın müvekkiline verildiği iddiasının yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddine, davacının kötüniyet tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; takibe konulan 3 adet çekin davalıya alınacak mal karşılığı verildiği, toplam çek tutarının 38.352,40 TL olduğu, 11.451,45 TL’lik malın teslim edildiği, 26.900,95 TL’lik malın ise teslim edilmemesi nedeni ile 3 çekin anılan miktar kadar bedelsiz olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kabul edilen miktar yönünden davalının başlattığı takipte haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20 tazminatın davalıdan tahsiline, reddedilen miktar yönünden ise tedbir kararı verilmediği ve şartaları da oluşmadığı davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
I-) Davacı vekili; her iki tarafın ticari defter kayıtlarının birbiriyle örtüşmediğini, davalının mal teslimini kanıtlayamadığını, müvekkilinin borçlu olduğuna dair bir kanıt sunamadığını, davanın kısmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
II-)Davalı vekili; çekin bir ödeme aracı olduğunu, piyasada tedavül eden bir ödeme aracı olan çek başkalarına ciro edilebildiğinden karşılık alınmaksızın keşide ve teslim edilmesi mümkün olmadığını, TBK madde 207/2 gereğince de -sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça aksine bir adet bulunmadıkça- satıcı ve alıcı borçlarını aynı gün ifa etmekle yükümlü olduğunu, mahkemece söz konusu madde dikkate alınmaksızın çek tutarı kadar mal teslim edildiğini ispat yükümlülüğünün davalıya ait olduğu yönünde ispat külfetinde yanılgıya düşüldüğünü, bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; kanıt yükünün tayini ile birlikte, davaya konu çekin avans olarak verildiği ve karşılığında mal tesliminin gerçekleştirilmeyerek bedelsiz kaldığı iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlanıp kanıtlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Taraf vekilerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava konusu uyuşmazlık satım sözleşmesi nedeniyle avans olarak verilen çeklerin bedelsizliği iddiasına dayalı menfi tespit davasına ilişkindir.
Dava İİK’nın 72.maddesi gereği, avans olarak verilen çekler karşılığı davalının mal teslimini konu alan edimini yapmaması nedeniyle bedelsizlik iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki,
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin kambiyo senedinde görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, bedelsizlik iddiasına dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve….. K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201.maddesi gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Somut olayda, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Davacı davaya konu çeklerin avans olarak verildiğini, davalı tarafından üzerine düşen edimin yerine getirilmediği olgusuna dayanmış ve borcu bulunmadığını ileri sürerek iş bu davayı açmıştır. Davalı ise iddianın yersiz olduğunu savunmuştur.
TTK’nun 21. maddesi gereğince, ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış tacirden diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedelini ödemiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
Davalının mal teslimine dayanak faturlar üzerinde yazılı bedele karşılık çekin verildiğini savunduğu halde davacı faturalar içeriği malın kendisine teslim edilmediğini ileri sürerek, mal bedeli olarak verdiği çeklerin iadesini istemektedir. Başka bir deyişle davacı, keşide ettiği avans ödemesi olarak verdiği çeklerin bedelsiz kaldığını iddia etmektedir.
TBK’nun 207/2 maddesi gereğince, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Bu bakımdan bir satışta satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa ettikleri hususu bir karinedir. Bu karinenin aksini iddia eden taraf bunu ispat etmek zorundadır.
Somut olayda davacı ispat külfeti altındadır ve çeklerin avans olduğunu ve malı teslim almadığını ispatlamalıdır.
Davalının davacıya sattığı malları teslim ettiğine dair savunması ispat külfetini üzerine aldığı şeklinde değerlendirilemez.
Öte yandan eksik tahkikatla hüküm kurulamaz.
Şu halde mahkemece HMK’nun 222/1 maddesi gereğince tarafların tüm delilerinin toplanmasına karar verilerek ispat yükünün davacı yanda olduğunun kabulüyle yargılamanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken kanıt yükünün hatalı tayiniyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi vardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece taraflar arasındaki borç alacak durumunun belirlenmesi ve çeklerin bedelsizliği iddiasına dayalı davacının tüm delillerinin toplanması için yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, bu aşamada davacının istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 10 Asliye Ticaret Mahkemesnin …… Karar sayılı 18/12/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf edenlere iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 353/(1).a.maddesi uyarınca 04/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

…..