Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/2336 E. 2022/564 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
ESAS-KARAR NO…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davacı şirket tarafından davalılar murisi … Malzemelerinden olan alacağı sebebi ile mirasçıları davalılar aleyhine Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2017/12422 Esas sayılı dosya numarası ile icra takibine geçildiğini, ancak davalılar tarafından icra müdürlüğünün yetkisine ve borca itirazda bulunduğunu, davalılarca muris … ile davacı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu inkar etmediğini, davalılar tarafından ileri sürülen yetki itirazının geçerli olmadığını, davalılar tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’inin geçerli olmadığını, davalıların yetkiye itirazın reddi ile borca yönelik itirazın iptalini, takibin devamına karar verilmesini davalıların %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davalılar murisi … ile davacı şirket çalışanları arasında Diyarbakır ili … ilçesinde davacı şirketten mal alışverişi konusunda 2012 yılının başlarından itibaren anlaşmaya vardığını, davacı şirket tarafından … … Malzemeleri İşletmesine mal gönderdiğini,çekin muris tarafından, . firmasına gönderildiğini, o dönem şirkette çalışan … tarafından çeklerin şirkete geldiğini ve çekleri tahsil edildiğini beyan ettiğini, aradan uzun bir süre geçmesine rağmen şirketin davalılar lehine cari hesap dökümünü öne sürerek tekrardan ikinci kez tahsile gitmeye çalıştığını, borcun ödendiği şirketin kendi bünyesindeki faturasız mal kaynaklı hesap hataları sebebiyle o dönem şirkette yetkili şahıs olarak görev aldığını, davacı şirket ile davalıların murisinin işletmesi arasında sözleşme ifa yerinin … olduğunu, yetkili kuralı gereği … İcra Daireleri olduğunu ve alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki itirazının kabulünü, itirazın iptali davasının reddini ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece, takibe konu malların teslim edildiği, davalıların ödemeyi yazılı kanıtlayamadığı gibi yemin delilinin hatırlatıldığı ancak yemin teklifi de sunulmadığı, alacak tutarının bilirkişice belirlenen 55.110,25 TL olduğu gözetilerek takibe itirazın iptali ile takibin devamına, 11.020,05 TL %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar vekili tarafından; Mahkeme gerekçesinin hatalı olduğu, cevap dilekçesinde ve 15.05.2018 tarihinde yapılan 2 numaralı celse duruşmasında taraflarına verilen 2 haftalık süre zarfında 6 numaralı ara karar gereğince uyap sistemi üzerinden 28.05.2018 tarih 5104741234 iş emir numarasıyla Muris …’in kardeşi olan Murat … tarafından 2012 yılında … ilçesi … aracılığıyla davalı şirket adına ve adresine belirtilen çeklerin gönderildiği hususları beyan edilmesine rağmen mahkemece bu hususlar incelenmeden ve gerekli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu, ayrıca daha önceki ticari ilişki ve ticari güvenden kaynaklı olarak müvekkillerin murisi tarafından hamiline yazılı çeklerin davalı şirkete gönderildiği, dava konusu 2012 yılında gönderilen 4 adet çekin o dönem şirket çalışanı olarak görev alan … adlı şahsın o dönemler arasında çalışıp çalışmadığı hususlarının da mahkemece araştırılmadığı, bu hususlar giderilmeden de mahkemenin hüküm kurmasının isabetsiz olduğu, davacı şirketin kendi bünyesinde yaşadığı açık hesap hatası ya da şirket çalışanının kötüniyetinden kaynaklı olarak müvekkillerden ikinci kez aynı alacak için tahsilat yapmaya çalıştığı, bu hususlar incelenmeden yerel mahkemece sadece bilirkişi raporuna ve fatura – cari hesabını dikkate alarak hüküm kurmasının hatalı olduğu bildirilmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Öncelikle mahkemenin görevi uyuşmazlık konusudur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satıma dayalı fatura alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2017’/12422 esas sayılı dosyasında … … İnşaat Malzemeleri Anonim Şirketi tarafından davalılar aleyhine … vesaire 55110,25 TL alacak için bakiye cari hesap alacağına ilişkin olarak borçlu …’in vefat etmiş olmasına istinaden mirasçılarından TMK’nin 641 maddesi gereğince tahsili talebi olduğu belirtilerek 16.06.2017 tarihinde ilamsız takip yapıldığı davalıların süresinde yetkili icra dairesinin … olduğu hiçbir borçla borçlarının bulunmadığı … … şirketi ile … … Malzemeleri arasında ticari satımdan kaynaklı cari hesap alacağına istinaden yapılan icra takibinin 4 tane sunmuş oldukları hamiline yazılı çek karşılığında müvekkilinin murisi tarafından ödendiği başkaca bir borç kalmadığı ayrıca cari hesap dökümündeki alacak kalemlerinin hepsinin zamanaşımına uğradığı itirazında bulunulmuştur
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, murislerinin … … kaydının olmadığı … Mal Müdürlüğünce onaylı 2012 yılı işletme hesabı özetlerinden vergi beyannamelerinde işletme hesabı esasına göre defter tutmakla yükümlü olduğu sahip olduğu işletmenin esnaf işletmesi niteliğinde olduğu görüşünü bildirmiş, davalılar da miras bırakanlarının tacir olmadığını bildirmişlerdir.
Uyuşmazlığın çözümünde davalının tacir olup olmamasına göre davaya bakma konusunda mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Zira tarafların tacir olup olmamasına göre görevli mahkeme ile birlikte uygulanacak hükümler farklılık göstermektedir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece kök ve ek bilirkişi raporu alınmış ise de anılan raporlarda davalı yanın gerçek kişi olmasına rağmen, esnaf sınırını aşan faaliyette bulunup, tacir olup olmadığı konusunda herhangi bir araştırma yapılmadığı görülmüştür.
… Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5.maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1.bendinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye … mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. Yine TTK’nın 15. maddesinde de; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. … siciline ya da odaya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk … Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı … Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk … Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davalının tacir-esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra işin esasına girişilmesi gerekmektedir.
Mahkemece hükme doğrudan etki edecek şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağından, mahkemece değinilen hususlarla ilgili inceleme ve değerlendirme yapılıp, gerekirse davalının tacir – esnaf olup olmadığı yönünde rapor alınması, davada tamamen farklı bir sonuca ulaşılabilecek ise delillerin ve taleplerin buna göre değerlendirilerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, istinaf nedeni olarak dayanılmasa dahi HMK’nın 355.maddesi gereğince re’sen istinaf incelemesi yapılması gereken bir husus olduğundan, istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemenin görevli olup olmadığı hususunda gerekli araştırmayı yaparak bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Kararın kaldırılma nedenine göre davalılar vekilinin sair istinaf itirazları bu aşamada incelenmemiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 6. Asliye … Mahkemesinin 2017/570 Esas, 2019/332 Karar ve 16/04/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalılara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 21/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”