Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/2123 E. 2022/865 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
ESAS-KARAR NO …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin, 27.10.2012 tarihinde, … ili … … … .l sayılı taşınmazını dava dışı … ….Ltd Şti’ye 1.100.000,00 TL peşin, kalan 650.000,00 TL’si çek verilmek suretiyle toplam 1.750.000,00 TL bedelli satışı hususunda anlaştığını, müvekkilinin İngiltere’de yaşadığı için alıcılara güvenerek tapunun devrini yaptığını, fakat alıcı firma yetkililerinin ödemesi gereken 1.100.000,00 TL’yi ödemedikleri gibi 650.000,00 TL bedelli çeklerin günleri gelmeden taşınmazın dava dışı ….AŞ’ye devredildiğini, davalının, taşınmazın üçüncü şahıslara satıldığını bu nedenle çeklerin arkasında üçüncü şahıs firmanın ciro yapması gerektiğinden bahisle müvekkilinden çekler aldığını, çeklerin arkasına ….AŞ ve …’in imzasını aldıktan sonra çekleri iade etmediğini, muhatap bankaya ibraz ederek arkasını yazdırdığını, 3 adet çek için İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün 2013/15917 Esas sayılı dosyası ile, 8 adet çek için Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2014/20143 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, müvekkilinin davalıdan borç para veya çeklerin bedeli için hiçbir mal ve hizmet almadığını, kendisine borcu bulunmadığını, İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün 2013/15917 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takip için İstanbul Anadolu 4. ATM’nin 2017/816 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını belirterek Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2014/20143 Esas sayılı dosyasına konu edilen keşidecisi … ….Ltd Şti olan 21.06.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 19.07.2013 tarihli, 47.500,00 TL bedelli çekler ile 21.12.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 17.01.2014 tarihli 47.500,00 TL bedelli, hangi bankadan alındığı belli olmayan 16.08.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 20.09.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 18.10.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 15.11.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli, 15.11.2013 tarihli 47.500,00 TL bedelli çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacının iyi niyetli olmadığını, zira 2014 yılında başlatılan bir icra takibi için yaklaşık 3 yıl sonra müvekkiline borçlu olduğu İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün 2013/15917 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılacak gayrimenkul satışından hemen önce menfi tespit davası açtığını, davacı tarafın dava konusu çekleri cirolayıp müvekkiline vermiş olmasının müvekkiline olan borcunu ikrar ettiği anlamına geldiğini, aksi durumun davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, davacı tarafça ileri sürülen çeklerin hile ile alındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı gibi ispata muhtaç olduğunu, müvekkili hakkında yapılmış herhangi bir suç duyurusu bulunmadığını, tanık deliline dayanılmasına muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddini, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davacı taraf dava konusu çeklerin yeniden kendisine iade edilmek üzere davalıya verildiğini savunmuş ise de, bu konuda yazılı delil sunulmamış, Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunulmamıştır. Çek bir ödeme vasıtası olup, ciro yapılmak suretiyle devredilmesi kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiği, kaldı ki davanın, temel olarak hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı olarak açılmış olup, TBKnın 39. maddesi uyarınca, aldatma sebebiyle sözleşme yapan taraf aldatmayı öğrendiği andan başlayarak 1 yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemez ise sözleşmeyi onamış sayılacağı, davacı, dava konusu çeklerin takibe konulduğunu 21.01.2016 tarihinde öğrenmiş olup, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; müvekkilinin davalıya yemin teklifinde bulunma hakkı bulunduğu, mahkemece yemin teklif hakkının kullandırılmadığını, davalının dahi dava konusu çekleri … … Nak San ve Tic. A.Ş.deki alacağına karşılık aldığına dair bir beyanının bulunmadığını, taşınmaz … …… tarafından davalı …’a gerçek bir satış olmayıp, müvekkiline ödenmeyen 1.100.000.-TL’nin karşılığı olarak devri yapıldığını, davalının davacıyı dolandırmış bulunduğunu, çekler ile tapu kaydındaki taraflar bir bütün olarak incelendiği zaman gerçeklerin ortaya çıkacağını, mahkemece tapu kaydındaki isimler ile çeklerin birlikte incelemesi halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini, davanın ispatı için tapu kayıtları incelenmiş olması halinde davacının davalı tarafça dolandırıldığı ve iddiaların doğruluğunun ortaya çıkacağını, mahkemece tapu kayıtlarına dikkat edilmediğini, davacının davalı hakkında suç duyurusunda bulunmadığı ve aldatıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, bu tür davaların bir yıl içinde açılması gerektiğine dair bir hüküm bulunmadığını, eksik inceleme ve araştırma sonucu hatalı karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çeklerin iradeyi sakatlayan hile olgusu altında verilip verilmediği, çeklerin geçersiz ve bedelsiz olup olmadığı, dolayısıyla davacının çekeler nedeniyle davalı c hamile borçlu olup olmadığı ve davacı hakkında yapılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, yasal dayanağını İİK’nun 72. maddesi oluşturmaktadır.
Uyuşmazlık kambiyo senedinin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlendiği ve bedelsizlik iddiasına dayanmaktadır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Davacı menfi tespit davasını birbiriyle çelişmemek üzere birden fazla nedene dayandırabilir. Eş söyleyişle davacı; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) terditli dava olarak yerini alıp Kanun’un 111. maddesinde düzenlenen biçimde de terditli dava açılabilir. Terditli davalarda aynı dava içerisinde, aynı davalıya karşı birden fazla talep arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülmektedir. Kademeli olarak ileri sürülen taleplerde (davada) hâkim öncelikle asli talebi inceleyecek ve asli talep bakımından bir karar verecektir. Ferî talep asıl talebe bağlı olarak ileri sürüldüğünden asıl talebin esastan reddine karar verilmedikçe ferî talep hüküm altına alınamayacaktır.
Eldeki dava da kademeli olarak iradeyi sakatlayan ”hile” ve ”bedelsizlik” hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Bu durumda mahkemece öncelikte ”hile – aldatma” iddiasının incelenmesi dava konusu çeklerdeki lehtar sıfatıyla atılı bulunan imzanın davacı borçlunun iradesi sakatlanarak elinden alınıp alınmadığının anlaşılması hâlinde bu kez bedelsizlik iddiasının incelenmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu genel ilkeler bakımından mahkemece davacının iki farklı hukuksal nedene dayandığı gözetilmeden bedelsizlik iddiası üzerinde durulmadan hüküm oluşturulmuştur.
İlk uyuşmazlık; çeklerin aldatma sonucu davacının elinden alındığı iddiası olup takibe ve davaya konu çeklerin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlenip düzenlenmediği, burada varılacak sonuca göre senedin geçersizliğinin tayini hususuna ilişkindir.
Kademeli olarak ileri sürülen ikinci ihtilaflı olan husus; dava ve takibe konu çeklerin geçersiz ve bedelsiz olup olmadığı, dolayısıyla davacının bu bono nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı ve davacı hakkında yapılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bedelsizlik iddiası olduğundan ispat yükü üzerinde durulmalıdır. Önemle vurgulanmalıdır ki; menfi tespit davasında deliller normal bir hukuk davasındaki gibidir:
Menfî tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır:
Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü, hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (HMK m. 190; MK m.6).
Fakat, alacaklının dayandığı senedin bedelsiz olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. – Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, s:143).
Davaya konu bono nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan lehtar tarafından hamile karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin çekleri bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır.
Davacı hile hukuksal nedeni yanı sıra bedelsizlik iddiasına da dayanmıştır. Bu itibarla eldeki davanın aynı zamanda bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Eldeki dava da kademeli olarak davacı iradesi sakatlanarak tehditle senedin düzenlendiği ve bedelsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Bu durumda mahkemece öncelikle hile – aldatma iddiasının incelenmesinden sonra bu kez bedelsizlik iddiasının incelenmesi gerekmektedir.
Mahkemece, davacının bedelsizlik ve ciro yoluyla hamilin iyiniyetli hamil olmadığı yönündeki iddiası üzerinde durulmamıştır.
Bu durumda; mahkemece davacının bedelsizlik ve hamilin kötüniyetli hamil olduğu iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan eksik tahkikatla hüküm kurulamaz.
Şu halde mahkemece HMK’nun 222/1 maddesi gereğince tarafların tüm delilerinin toplanmasına karar verilerek ispat yükünün davacının bedelsizlik ve hamilin kötüniyetli hamil olduğu iddiaları üzerinde durulup yargılamanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi vardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece taraflar arasındaki borç alacak durumunun belirlenmesi ve senedin bedelsizliği iddiasına dayalı davacının tüm delillerinin toplanması için ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, bu aşamada davacının istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan nedenlerle davacının iddiaları üzerinde durularak delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/515Esas, 2019/501Karar ve 20/06/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 16/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
…..

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”