Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/2040 E. 2022/396 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2017
ESAS-KARAR NO ….
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 21/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; taraflar arasında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ticari ilişki bulunduğunu, davalı tarafından müvekkiline vadeli olarak döviz cinsinden satılan mallar karşılığında, satım tarihteki kur üzerinden hesaplanan ” Türk Lirası ” karşılığı tutarında fatura düzenlendiğini, faturanın vadesi geldiğinde ise ödemenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden ödeme yapıldığını, bu nedenle faturanın düzenlendiği tarihteki kur ile fatura tarihindeki kur arasındaki farktan kaynaklı olarak fazla ödeme yapıldığını, bu ödeme için davalı tarafından herhangi bir fatura düzenlenmediğini, bu nedenle de müvekkilinin kdv indiriminden faydalanamadığını ve zarara uğradığını belirterek müvekkilinin indirim konusu yapamadığı 52.563,01 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; taraflar arasındaki ticaretin euro bazında yapıldığını, ancak yasal mevzuat gereğince faturaların ” Türk Lirası” olarak düzenlendiğini, davacının ise euro üzerinden borçlanması nedeni ile borcunu euro olarak ödediğini, kayıtlara ödeme tarihindeki kur üzerinden ”Türk Lirası” para cinsi olarak girdiğini, ticaretin yapıldığı para birimi açısından herhangi bir farkın doğmadığı, davacının müvekkilinden tahsilini talep edebileceği bir kur farkı talebinin bulunamayacağını, defterlerde yapılan işlemin sadece bir muhasebe işlemi olup, davacı aleyhine kayıt farkı çıkmış olması durumunda da davacının herhangi bir ek ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacının aleyhine kur farkı doğan durumlarda da davacının bu yönde herhangi bir fatura düzenlemediğini, kdv indiriminin müvekkilini ilgilendiren bir düzenleme olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda: Davacı yan 3 yıl devam eden bayilik sözleşmesi kapsamında, davalıdan satın aldığı mal bedelini euro cinsinden ödendiği, ticari ilişki boyunca kur farkına ilişkin her hangi bir faturanın da düzenlenmediği, davacı yanın ticari ilişkinin devamı süresince hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden euro cinsinden mal bedellerini ödediği, fatura tarihleri ile ödeme tarihleri arasında aleyhine kur farkı oluştuğu, bu nedenle de KDV zararına uğradığına dair bir çekince ileri sürmediği, ticari ilişki kapsamında alıcı olan davacı aleyhine kur farkı oluştuğu durumlarda, davacının da davalı adına kur farkına ilişkin her hangi bir fatura düzenlemediği, davacının lehine oluşan kur farkı ile ilgili olarak davalının fatura düzenlememesi nedeniyle KDV indiriminden yararlanamadığını ileri sürmesinin de çelişkili davranış niteliği taşıdığı, hal böyle olunca davacının davalıdan kur farkına ilişkin fatura düzenlememesi nedeniyle KDV indiriminden faydalanamadığı iddiası ile her hangi bir alacak talep edemeyeceği, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; taraflar arasında 27.12.2011 tarihli bayilik sözleşmesinden kaynaklanan bir ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirketten vadeli olarak döviz cinsinden mal satın aldığını, müvekkilinin borcunu çoğu zaman TL olarak, vade tarihi üzerindeki kur üzerinden ödemekte ancak davacı şirket malın satıldığı tarihteki kur üzerinden fatura kestiğini, diğer bir deyişle, davacının kesmiş olduğu faturanın vadesi gelip müvekkilinin ödeme yaparken, faturanın düzenlendiği tarihteki kur üzerinden değil, ödemenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden ödeme yapılmakta olduğunu, 2014 yılında bayilik sözleşmesini sonlandırıldığını, 2011 ile bayilik sözleşmesinin bittiği yıl olan 2014 arası düzenlenen faturalar ile ödeme tarihlerindeki kur arasındaki farktan dolayı 345.169,73 TL fazla ödeme yapıldığını, ancak kur farkından kaynaklı fazla ödeme için herhangi bir fatura düzenleyip, gönderilmediğini, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve 105 Seri No’lu KDV Genel Tebliği uyarınca; mal bedelinin döviz cinsinden veya dövizle endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, davalı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olup matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerektiğini, buna göre, teslimin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan davalı lehine kur farkı için, davalı tarafından fatura düzenlenmesi ve faturada gösterilen kur farkına, teslimin yapıldığı tarihte bu satış için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle 292.516,72 (davalı tarafından kesilmesi gereken fatura tutarı)+52.653,01 TL’nin (kesilmeyen faturanın %18 KDV’si)=345.169,73) 52.653,01 TL KDV hesaplanması ve müvekkilinin bu KDV’yi indirim konusu yapması gerekeceğini, davalı tarafından bu şekilde ortaya çıkan kur farkları için müvekkil şirkete herhangi bir fatura düzenlememesi nedeniyle, müvekkilinin 52.653,01 TL KDV tutarını indirim konusu yapamadığını ve zarara uğradığını, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29 ve 34. Maddeleri uyarınca, faturada gösterilmeyen ve ilgili yıl kanuni defterlere kaydedilmeyen Katma Değer Vergisi tutarlarının indiriminin kabul edilmediğini, dosya kapsamında, mali müşavir ve gelir uzmanı bilirkişiden oluşan heyetten alınan 23/09/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile müvekkil şirketin ticari defterleri incelendiğini, söz konusu raporun sonuç kısmında “teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek suretiyle KDV hesaplanacağını, davacı firmanın ticari defterlerindeki espite göre faturanın düzenlendiği tarih ile ödeme günündeki kur farkından dolayı 345.169,73 TL tutarında fazla ödeme olduğu, şeklindeki açıklama yapılarak ve (345.169,73:1,18=292.516,72 (Matrah)/ 292.516,72*%18=52,653,01 TL (KDV))hesaplama yapıldığını, müvekkilinin bilirkişilerin ortaya koyduğu gibi hesaplamasını doğru bir şekilde yaparak, davalı şirketin kur farkı faturası düzenlememesi nedeniyle vergiden indirim yapamadığı 52,653,01 TL KDV tutarını davacı şirketten talep ettiğini, ilk derece mahkemesince, kararın yeterli inceleme yapılmaksızın, hukuka aykırı olarak verildiğini, dosya kapsamında sunulan cari hesap kayıtlarında, tüm bedellerin Euro üzerinden ödenmediği kimi zaman TL ile ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011-2014 yılları arasında olduğu ve bu dönemlerde Türk Parası Euro karşısında sürekli olarak kan kaybettiğini, bu durumda müvekkil şirketin, davalı lehine kur farkından kaynaklı fatura kesme olanağı zaten mümkün olmadığını, ortada çelişkili bir husus bulunmadığını, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, bayilik sözleşmesi kapsamında euro üzerinden yapılan ve bedeli de euro olarak ödenen satışlarda, fatura tarihleri ile fiili ödeme tarihleri arasında kayden oluşan kur farkına ilişkin olarak davalının fatura düzenlemesinin gerekip gerekmediği, davalının kur farkı faturası düzenlemesinin gerekmesi halinde fatura düzenlenmemesi nedeniyle davacının faydalanamadığı KDV indirim miktarının bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava bayilik sözleşmesi kapsamında kur farkından kaynaklanan miktarın fatura edilmemesi ve bu nedenle KDV indiriminden faydalanamaması nedeni ile KDV indirimine konu alacak miktarının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, hükme esas alınan ve denetime ve hükum kurmaya elverişli olan bilirkişi raporundaki tespitlerde nazara alınarak taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para cinsinden yürütüldüğü, kur farkına ilişkin fatura tahakkuku yapılmadığı, davacı tarafın lehine oluşan kur farkı faturası düzenlenmemesi nedeniyle KDV indiriminden yararlanılamadığı iddiasına dayalı alacağının varlığının usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığından davacı vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 21/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

……
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”