Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1870 E. 2022/816 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
…. ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2019
ESAS NO …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 07/06/2022
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili tarafından 24.08.2015 tarihli resmi senet ile davalıya taşınmaz satıp tapuda satış işleminin gerçekleştirildiğini, satış bedeline ilişkin olarak 31.10.2015 tarihli fatura düzenlendiğini, tapudaki resmi senette her ne kadar satış bedelinin 1.800.000 ,00 TL olarak belirtilmişse de gerçekte satış bedelinin 2.350.000,00 TL olup faturanın da bu bedel üzerinden düzenlendiğini, davalının faturayı ticari defterlerine işlediğini ve her hangi bir itirazda bulunmadığını, fatura bedelinin bu güne kadar ödenmediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği tutarın 2.350.000 TL olduğunu, ancak icra takibinin 350.000 TL üzerinden başlatıldığını, faturanın açık kesilmiş olmasının alacağın kesin kanıtı olmadığını, açık fatura alacağın varlığına karine ise de aksinin her zaman ispatının mümkün olduğunu, aksinin ise tapu memuru önünde düzenlenen resmi satış senedi olup, satış senedinde satış bedelinin ödendiğinin ikrar edildiğini, esas olanın fatura olmayıp resmi satış senedi olduğunu, müvekkilinin karşılıklı güven ilişkisi içinde taşınmazı ipotek yükü ile satın aldığını, davacının ipoteği kaldırmakla yükümlü olup bu borcunu yerine getirmediğini, nihayetinde ipotek alacaklısı bankanın müvekkili aleyhine Ank.19.İcra Müd..2016/16864 sayılı dosyası ile ipotekli icra takibi başlattığını, yine satış sırasında tapu kaydında yer alan hacizlerin müvekkili tarafından ödenerek kapatıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECEMAHKMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli bir belge olmamakla birlikte TTK 21.maddesinde bir faturayı alan kimsenin bunu aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmadığı takdirde bunun içeriğini kabul etmiş sayılacağı, taraflar arasında düzenlenen 24.08.2015 tarihli resmi senette dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotek ve rehinlerle birlikte 1.800.000 TL bedelle davalıya satıldığı belirtildiği, satış sözleşmesinden sonra davacı tarafından düzenlenen faturada satış bedeli 2.350.000 TL gösterilmiş olmakla birlikte 24.08.2015 tarihli resmi senet hükümlerine uygun düzenlenmemiş fatura içeriğine davalı tarafından yasal sürede itiraz edilmediği, TTK 21.maddesinde öngörülen kanuni karineye üstünlük tanınacağı, davacı yararına oluşan kanuni karinenin aksinin davalı tarafından kanıtlanması gerektiği, TTK 21/2 maddesi hükmüne göre fatura içeriğini kabul etmiş sayılan davalının fatura münderecatı bakımından kendi aleyhine oluşan karineyi bertaraf edecek herhangi bir delil sunmadığı, faturanın taraflar arasındaki gerçek hukuki ilişkiyi yansıtmadığına dair davalı savunmasının yerinde olmadığı, taşınmazın ipotek yükleri ile birlikte devredildiği resmi senet örneğinden anlaşılmakta olup ipotek bedellerinin satış bedelinden mahsup edileceğine dair savunmanın da kanıtının sunulmdığı gerekçesiyle davanın kabulüne, tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; faturanın yok hükmünde olduğunu, deftere işlense dahi delil olma özelliğinin bulunmadığını, TTK 21/2 de ileri sürülen karine yasal unsurları tamam ve gerçeği yansıtan faturalar için geçerli olup, vergisel nedenler ile faturayı bu şekilde kestik denilen bir faturanın, TTK 21. Maddedeki karineden yararlanamayacağını, tapu satışı akit tablosu , gerçeği yansıtmayan bir fatura karşısında kesin delil olduğunu, BK. 97. Maddesine göre davacının taşınmaz üzerindeki ipotek ve hacizleri kaldırmadan ve mülkiyeti ayıpsız devir etmeden, semenin ödenmesini talep edemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacının taşınmaz satım bedeli olarak düzenlenen faturaya dayalı icra takibi nedeni ile davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususunda toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava, taşınmaz satışından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen takibe yönelik itirazın iptali davasıdır.
Davacı taraf takibe konu alacağın ödenmediğini belirterek, itirazın iptali davası açmıştır. Davalı taşınmaz satışını doğrulayarak taşınmazın değerinin taşınmaz akit tablosunda gösterilen değer olduğu ve ödendiği gerçek değerin tapu kaydında gösterilen değer olduğunu davacının bakiye alacağının bulunmadığını, davacının tek taraflı düzenlediği fatura içeriğinin doğru olmadığını, faturanın taraflar arasındaki gerçek ilişkiyi yansıtmadığını, resmi senet hükümlerine aykırı düzenlenen faturanın hükme esas alınamayacağını, yok hükmende olduğunu, hükme esas alınsa bile taşınmazın ipoteklerle birlikte devredildiğini ve ipotek bedellerinin resmi senet ve fatura arasındaki farkı fazlasıyla kapatacak miktarda olduğunu savunmuştur.
Mahkemece tarafların ticari defter kayıtları incelenerek alınan raporda; davalı yanın ticari defter kayıtlarını incelemeye esas olarak ibraz etmediği için incelenmiştir. Davacının ticari defter kayıtlarına ise davaya konu fatura işlenmiştir.
Davalı vekili; 20/03/2019 tarihli oturumda : Davaya konu faturanın davalının ticari defter kayıtların işlendiğini kabul etmiştir. Ayrıca davalının vergi dairesine BA-BS bildirim formlarının araştırılması sonucunda faturanın vergi dairesine vergi kayıtlarında bildirdiği, bu kayıtların takibe ve davaya dayanak fatura muhteviyatının doğruluğuna karine teşkil ettiği, davalı tarafın bu karinenin aksini ispat edemediği, davalının süresi içinde itiraz da etmediği faturanın içeriğinin doğru olmadığı, resmi akitte gösterilen değerin taşınmazın gerçek değeri olduğuna dair savunmasını da dosya kapsamı itibariyle kesin delillerle ispatlayamamıştır.
6102 Sayılı TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun içinde öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmemiş teslim aldığı mal bedeline ilişkin düzenlenen faturayı da da ticari defter kayıtlarına işlemiştir. Bu durumda davacı aralarındaki akdi ilişkiyi satım bedelinin gerçek değerini yani alım-satım ilişkisini ispat etmiştir.
Eldeki davada, davalı sözleşmesel ilişkiyi, malın kendisine teslim edildiğini ve ancak taşınmazın gerçek değerinin faturada gösterilen bedelde olmadığı, tapu sicil müdürlüğünce düzenlenen resmi akit tablosundaki değer olduğu savunmasında bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, faturanın davalı yanın ticari defter kayıtlarına işlenmesi ve BA -BS vergi formlarında bildirilmesi karşısında faturanın içeriğinin ispat edildiğinin kabulüyle davalının bakiye fatura bedelinden sorumlu olmadığını 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi (HUMK 288) uyarınca usulüne uygun yazılı delille kanıtlayamamıştır.
Davalı vekilinin diğer savunması bakımından davaya konu taşınmazın ipotek yükleri ile birlikte devredildiği resmi senet örneğinden anlaşılmakta olup ipotek bedellerinin satış bedelinden mahsup edileceğine dair savunmanın da kanıtını sunamamıştır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafça sunulan fatura muhteviyatı taşınmaz davalı tarafından teslim alındığı gibi fatura adına düzenlenmiş ve ticari defter kayıtlarına da işlenmiştir. Dava konusu bakiye fatura bedelinden sorumlu olmadığına dair anlaşmanın varlığı da tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konamamıştır. Öte yandan her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarına faturanın işlendiğinin ve birbirini de doğruladığı gözetilerek tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturanın açık fatura olduğu ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, bahse konu faturanın davalının ticari defterlerine işlenmesi nedeniyle davalı aleyhine delil teşkil edeceği, bakiye faturanın ödemesinin yapılmadığı anlaşılmakla sonuç olarak davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin reddi ile istinaf isteminin mahkemenin gerekçesine yönelik olarak kabulüne, HMK’nın 353/1-b-2.maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, mahkemenin gerekçesi yönünden eksiklik bulunduğunun kabulüyle istinaf edenin sıfatı, lehe kazanılmış haklar da gözetilerek “gerekçe düzeltilerek ve değiştirilerek yeniden esas hakkında” karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;
2-Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/255 Esas, 2019/577 Karar, 17/07/2019 Tarihli kararının HMK 353/1-b-2.maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
2-a)Davanın KABULÜNE,
Ankara 16. İcra müdürlüğünün 2017/23383 sayılı takip dosyasına yönelik davalının itirazının iptaline, 350.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına;
b)Asıl alacak olan 350.000.00 TL ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz işletilmesine,
c) Tazminat isteminin reddine,
d)Alınması gerekli 23.908,50 TL harçtan peşin alınan 4.227,13 TL harcın düşümü ile arta kalan 19.681,37 TL harcın davalı tarafdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
e)Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti ile 156,35 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 956,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
f)Davacının dava açarken ödediği 4.227,13 TL peşin harç ile 41,10 TL başvuru ve vekalet harcı olmak üzere toplam 4.268,23 TL’nin davalı tarafdan alınarak davacıya ödenmesine,
g)Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3, 13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 26.950,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
h)Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç masraf yönünden
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalı yana iadesine,
4-İstinaf eden davalı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nun 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”