Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1865 E. 2022/1029 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/1865 – 2022/1029

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2019/1865 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1029

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/05/2019
ESAS-KARAR NO : 2018/304 E 2019/487 K

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar ve davalı Ahmet Demir vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı … tarafından davacılar aleyhinde senede dayalı icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin dava dışı … Yatırım İnşaat Taahhüt Lojistik Otomotiv Tarım Hayvancılık Enerji Sanayi ve Tic. A.Ş.’den … İli, … ilçesi, … Mahallesi … ada … parsel … numaralı bağımsız bölümün 175.000,00 TL bedelle devri konusunda sözleşme yaptıklarını, imza dışında kalan diğer hususların davalılardan … tarafından doldurulmak üzere takibe konu bonoyu imzalayıp ödeme tamamlandıktan sonra almak üzere davalı …’e verdiklerini, bedelin 30.000,00 TL’sinin davacı … tarafından 02.10.2017 tarihinde dava dışı … A.Ş. hesabına yatırıldığını, 40.000,00 TL’sinin davacı … tarafından 11.10.2017 tarihinde … A.Ş. hesabına yatırıldığını, 100.000,00 TL’sinin davacı … tarafından 20.11.2017 tarihinde dava dışı … A.Ş. hesabına yatırıldığını ancak banka işlem ücreti düştükten sonra şirket hesabına 99.175,00 TL geçtiğini, söz konusu ödemeleri müteakip kalan 5.000,00 TL’nin de elden ödenmek sureti ile tapuda devir işleminin yapıldığını, davalı senet lehtarı …’in senedin yanında olmadığından bahisle daha sonra iade edeceğini söylediğini ancak senedin iade edilmediğini ve diğer davalı …’e ciro edildiğini, davalı …’in davalı … ile yakın ilişki içinde olduğunu, borcun ödendiğini bilmesine rağmen kötü niyetli davranarak icra takibi başlattığını belirterek müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine, kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … vekili; müvekkilinin dava konusu bonoyu ciro yolu ile iktisap eden iyiniyetli hamil olduğunu, senet metninden anlaşılmayan def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin senet bedeli ödenmiş ise ödemeden haberinin olmadığını, ödeme iddiasının müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; davalının davacıların yakın arkadaşı olduğunu, ailece sürekli görüştüklerini, davalının davacılara borç verdiğini, dava konusu bononun borca karşılık düzenlendiğini ve bononun nakden kaydını içerdiğini, davalının bonoyu diğer davalı …’e ciro ettiğini, bono ile … A.Ş.’den alınan taşınmazın ilgisinin olmadığını ileri sürerek davanın reddini, davacıların asıl alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davalı senet lehtarı …’in yeminli beyanında senedin tapuda taşınmazın satış bedelini teminen alındığını açıkça beyan etmesi karşısında, davacının, senedin taşınmaz satış bedeline ilişkin düzenlendiği iddiasının kesin delil ile ispatlandığı, Taşınmazın bedelinin 169.175,00 TL’sinin tapuda devir tarihinden önce ödendiği hususunun da yazılı belge ile ispatlanmış; kalan kısmın ispatlanamadığı, izah edilen nedenlerle davalı … yönünden davacıların anılan davalıya 169.175,00 TL borçlu olmadığı, Davalı …’in ise TTK’nın 778. maddesi yollamasıyla bonolarda da uygulanması gereken TTK’nın 687. maddesine göre bonoyu iktisap ederken davacıların zararına hareket ettiğini bile bile davacıların zararına hareket ettiği yani kötü niyetli olduğuna dair dosyada soyut iddiadan başka ceza dosyası ve sair herhangi bir delil olmaması; davacının bu hususta davalıya yemin teklif etmiş olması, davalının yeminli beyanında kötü niyetle hareket ettiğine dair bir beyanının bulunmaması nedeni ile davanın … yönünden kötü niyetli iktisap iddiası ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine … yönünden ise bononun 169.175,00 TL’lik kısmının bedelsiz kaldığını bildiği halde bonoyu üçüncü kişiye ciro ederek davacıların icra takibine maruz kalması nedeni ile 169.175,00 TL’nin % 20’si oranında kötü niyet tazminatının anılan davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekili ve davalılardan … vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; müvekkilerin borcun tamamından sorumlu olmadığına karar verilmesi gerekirken 5.000 liralık ödemenin kabul edilmemesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı lehtarın beyanı ile senedin taşınmazın satışı için teminat olarak düzenlendiğinin kabul edildiğini tapuda taşınmazın devrinin gerçekleştiğini, diğer davalının ciro yoluyla hamil olup davalı lehtar ile yakın ilişki içinde olduğunu senedin bedelsiz olduğunu taşınmaz satışı için düzenlendiğini bilebilecek durumda olduğunu iyiniyetli olmadığını tarafların ticari defterlerinin incelenmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğini ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
II-)Davalı … vekili; taşınmazın dava dışı şirketten satın alındığını, senette lehtarın ise şirket değil müvekkili …’ in yer aldığını nakden ihdas edilen senetten dolayı davacıların borçlu olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi kapsamında teminat olarak düzenlenen senedin bedelsiz olup olmadığı teminat fonksiyonun devam edip etmediği, ciro yoluyla hamilin iyiniyetli hamil olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; taşınmaz satışının temini için düzenlenen senet bedelinin ödendiği taşınmazın devrinin gerçekleştiği ancak teminat olarak verilen senedin iade edilmeyerek ciro edilerek takibe konu edildiği iddiasına dayalı senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir. Ancak dava kambiyo senetlerine ve bononun teminat amacıyla verildiği iddiasına dayalı ise davacı borçlu bu durumu yazılı delillerle ispatlamak zorundadır.
Davacılar düzenleyen ve aval veren sıfatına sahip olup davalılar ise lehtar ve ciro yoluyla hamildir.
Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’i olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacılar tarafından düzenlenen senet lehtar olan davalı …’e taşınmaz satışı için teminat olarak verildiği, davalı tarafından da diğer davalıya ciro edildiği, bunun üzerine davalı hamil tarafından davacılar aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe başlandığı anlaşılmaktadır.
Davacılar vekili, icra takibinden sonra, icra takibine konu senedin satım bedeli olarak teminat amacıyla verildiğini ve tapuda devir sırasında senedin lehtarı tarafından devir işleminin gerçekleştirildiği senedin iade edilmeyerek diğer davalıya ciro edilerek kötüniyetle icra takibine konu edildiğini müvekkillerinin teminat senedi nedeniyle borcu bulunmadığını ileri sürerek eldeki menfi tespit davasını açmıştır.
Dava konusu senedin üzerinde teminat kaydı bulunmamaktadır. Bu itibarla eldeki davanın bedelsizliğe dayalı ve senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasına dayalı menfi tespit davası olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Senedin, teminat olarak verildiği iddiası karşısında senedin nakden düzenlendiği davacılar tarafından ihdas nedeninin talil edildiği davalı lehtarında ihdas nedenini talil ettiği gözetilerek davalı lehtara karşı borçlu olmadıklarını senedin bedelsiz olduğu teminat olarak verildiğine dair iddiaların davacılar tarafından yazılı delille kanıtlanması gerekir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Öte yandan uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Defi’ler” başlıklı 687/1.maddesinde;
“Poliçeden dolayı kendisine başvuran kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü yer almaktadır.
Anılan madde hükmüne göre; Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2015 tarihli ve 2013/15-2410 E. 2015/2433 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse, keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken savunmaya esas olan durumu bile bile ve borçlunun zararına hareket etmiş ise, borçlu bu savunmayı alacaklıya karşı ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı ispat şeklinden söz etmediğinden, şahit dahil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir.
Bu durumda; mahkemece davacının hamilin kötüniyetli hamil olduğu iddiası yönünden delil listesinde tanık deliline dayandığı tanık delili yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan eksik tahkikatla hüküm kurulamaz.
Şu halde mahkemece HMK’nun 222/1 maddesi gereğince tarafların tüm delilerinin toplanmasına karar verilerek ispat yükünün davacının hamilin kötüniyetli hamil olduğu iddiaları üzerinde durulup yargılamanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi vardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece davacıların tüm iddiaları üzerinde durularak 6102 sayılı TTK’nın 687. maddesi uyarınca bedelsiz kalan senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket eden hamil yönünden de senedin bedelsiz olduğu kabul edilir. Hamilin de kötü niyetli olduğu tanık dahil her türü delille ispatı mümkündür. Dosya içerisindeki delillerden davalılardan … ‘in lehtar davalı … ile birlikte çalıştığı davacılar ile davalı lehtar arasındaki ticari ilişkiyi ve senedin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğu, ticari ilişki öncesi tanıştıkları iddia edilmiştir. Mahkemece davalı hamilin kötü niyetinin ispatı açısından davacılara tanık dahil tüm delillerini ibraz imkanı sağlanıp toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacıların tüm delillerinin toplanması için ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, bu aşamada davacıların ve davalı …’in diğer istinaf nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan nedenlerle davacının iddiaları üzerinde durularak delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2018/304 Esas, 2019/487 Karar sayılı ve 21/05/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 07/07/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”