Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1858 E. 2022/818 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/04/2019
ESAS-KARAR NO …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 07/06/2022
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davaya konu çekin davacı şirket tarafından düzenlenip dava dışı … şirketine verildiğini, bu çekin … şirketinin elinden rızası dışında çıktığından bahisle Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden 2017/541 Esas numarası verilen zayi belgesi verilmesi için dava açıldığını, daha sonra aynı çekin Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2017/19625 Esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı şirket tarafından icra takibine konu edildiğini, çekte lehtar olarak yer alan dava dışı … … Ltd. Şti.’ne ait ilk ciroda yer alan imzanın şirket yetkilisine ait olmamaması nedeniyle son hamil olan davalı şirketin ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle yetkili hamil sayılamayacağını belirterek icra takibi ve dayanağı olan çekten dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davaya konu çekte lehtar olarak gözüken … şirketi tarafından çekin istirdatı için dava açılması gerekir iken davacı tarafından bu davanın açıldığını, çekin dava dışı … şirketi ile davalı arasındaki ticari ilişki nedeniyle kendilerine verildiğini, davalının üçüncü kişi olup çeki iyi niyetli hamil olarak ciro yolu ile teslim aldığını, lehtarın imzasının kendisine ait olmadığı şeklindeki savunmanın imzaların bağımsızlığı ilkesi gereği kendilerine karşı ileri sürülemeyeceğini, çekte lehtar adına atılan ciro imzasının sahte olduğuna ilişkin savunmadan davacının yararlanamayacağını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece davacının iddiasına göre, davacı şirket tarafından 30/12/2017 tarihinde 5.000,00 TL bedelli olarak düzenlenen çek aralarındaki ticari ilişki nedeniyle dava dışı … .. Ltd. Şti’ne verildiği, söz konusu çek lehtar şirketin elinde iken davacının iddiasına göre lehtarın elinden iradesi dışında kaybolmak suretiyle lehtar şirket adına ciro edilmek suretiyle davalı eline geçtiği, ciro silsilesinde kopukluk olmadığı, ilk cironun lehtara ait olduğu, davacı çekteki lehtar cirantanın imzasının şirket yetkililerine ait olmadığı, bu nedenle son hamil olan davalının yetkili hamil olmadığı iddiasıyla davayı açtığı, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde; “çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa ister hamile yazılı bir çek bahis mevzuu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen bir çek bahis mevzu olup da, hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetli iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu taktirde o çeki geri vermekle mükelleftir” hükmü mevcut olduğu, aynı yasanın 790 maddesinde ise ; cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı taktirde yetkili hamil sayılacağının düzenlendiği, davalı şirketin dava konusu çeke ciro yoluyla hamil olup ciro silsilesinde kopukluk olmadığı, dava konusu çek ve dosya içeriğinden anlaşıldığı, böylece davalı 6102 sayılı TTK’nın 790 maddesi gereğince dava konusu çek yönünden yetkili hamil ve dolayısıyla hak sahibi olduğu, bu durumda, dava konusu çekin ellerinden rızaları dışında çıktığını iddia edenlerin kendilerinin yetkili hamil olduklarını kanıtlamalarının yanında, yetkili hamil olan davalının çeki kötü niyetli iktisap etmiş olduğunu veya çeki iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlamaları da gerekeceği, ne var ki davacı yanca dosyaya bu yönde herhangi bir delil sunulmadığı, esasen gerek dava dilekçesi, gerekse aşamalardaki beyanlarda, gerekse davacı tarafından dava konusu çekin çalınmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda davalının dava konusu çekin çalındığını bilerek iktisap ettiği veya hırsızlık malı olduğunu bilebilecek durumda olduğuna ilişkin davacı yanca herhangi bir iddiada da bulunulmadığı, davalının dava konusu çek nedeniyle hak sahibi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; davalı şirketin ticari ve mesleki tecrübesi birlikte değerlendirildiğinde davalının söz konusu çekte ki yer alan ciranta imzasının gözle görülür şekilde basit ve sahte olarak düzenlenmiş olduğu hususunu değerlendirmeden söz konusu çeki ciro yolu ile teslim alması açıkça TTK 18/2 maddesine aykırı olduğunu, davalı şirket basiretli davranma yükümlüğü çerçevesinde gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olduğundan çekin iktisabında iyi niyetli kabul edilecek olsa dahi (kesinlikle kabul etmemekle birlikte) yetkili hamil olarak kabul edilmeyecek ve bu sonuca katlanmak zorunda kalacağını, davalının kendisinden beklenen objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, buna rağmen bu hususlar yerel mahkemece değerlendirilmeden deliller toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, ceza yargılamasının sonucunun beklenmemesinin hatalı olduğunu müvekkilinin kusuru bulunmadan çalıntı çeke yönelik davanın haksız olarak değerlendirilerek aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekdeki ciro silsilesindeki kopukluk bulunması nedeniyle; ciro yolu ile hamil davalının yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre keşideci davacının ciro yoluyla hamillere karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalı tarafından çeke dayanılarak başlatılan icra takibi ve dayanağı olan çekte yer alan lehtar ciro imzasının lehtar şirketin yetkililerin eli ürünü olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davada davacı takibe konu çeklerde lehtar tarafından usulüne uygun ara cirantaya yapılmış bir cironun bulunmadığı ciro silsilesindeki kopukluk iddiasıya davacı keşideci tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz.
İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
6102 sayılı TTK’nun 686/1.maddesi; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince; Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse ,diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çeklerde, davacı keşideci durumunda olup, davalı ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki … ……LT.Ş. imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çeklerin metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; dava dışı lehtarın imzası geçersiz olsa bile yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında bu durum davacı keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
İmzanın sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebileceği, imzanın sahte olmasının ciro silsilesini bozduğu, davalının ancak kendisinden önceki cirantalara başvurabileceği davacı keşidecinin çeklerin bedelini lehtarın imzasının sahte olduğundan bahisle, ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle davacının borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği yolundaki iddiasıyla açılan menfi tespit davası, kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir.
Her ne kadar davacı keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu ve asıl ve birleşen davalardaki çeklerin dava dışı lehtar tarafından çeklerin elinden rızası hilafına elinden çıktığı iddiasına dayalı dava açarak ödemeden men kararı aldığını çeklerin takibe konu edilemeyeceğini iddia etmiş, ise de keşideci ile lehtardan sonraki ciroların usulsüzlüğü veya sahteliğinden bahisle lehtar ile arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerekir.
Somut olayda, hamil davalıların çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötü niyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde davacı keşideci, çeklerin lehtarın cirosundan sonraki hamilin yetkili ciro yoluyla hamil olmadığı ve ciro silsilesinde kopukluk olduğu birleşen davada olduğu gibi lehtar cirosundaki tahrifat iddiasıyla ciro silsilesindeki kopukluk yaratılmak suretiyle tedavüle sürülmesi nedeniyle davalı ara ciranta ve son hamil davalı şirketin iyiniyetli yetkili hamil olamayacağını ileri süremez.
Bu durumda takibe ve eldeki asıl ve birleşen davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte oluşu, veya sonraki ciro yoluyla hamilin yetkili hamil olmaması keşidecinin çekler nedeniyle sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davalı hamile karşı ileri sürülemeyeceği gibi çekte lehtar imzasının sahteliği ilk cirantanın yetkili hamil olmamasına ilişkin mutlak defi veya ve bedelsizliğe ilişkin şahsi def’iyi de davacı keşidecinin, çek hamili davalılara karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 07/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”