Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1743 E. 2022/583 K. 25.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ .

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2018
ESAS-KARAR NO …..
DAVANIN KONUSU : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/04/2022
YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı şirket vekili; taraflar arasında 22/10/2014 tarihinde sözleşme ile … Akışı Sağlamak Amacıyla … … Kullanılarak geçiş kontrol sistemi ile ücret toplamaya yönelik kullanılacak olan hızlı geçiş sisteminde kullanılmak üzere, pasif … etiket ve katların araç içi her türlü ekipmanının konsinye usulü müvekkili şirketten temin edilmesi, temin edilen etiketlerin … işyerlerinde ve … müşterilerine konsinye usulü satışa sunulması ve satış tutarlarının …’de açılacak bir posta çek hesabı vasıtası ile müvekkili şirkete aktarılması konusunda anlaşma yapıldığını, sözleşmenin 3.1.4.maddesine göre, etiketlerin siparişinin davalı tarafından ihtiyaç duyuldukça yazılı olarak verileceği, siparişten en fazla 250000 adet olması koşulu ile yine sözleşmenin 3.1.5 maddesine göre %20 azaltma-artırma yapılarak en geç iki hafta içerisinde …’nin bildireceği yere teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, Davalı şirketin 19/01/2014 tarihli … ürün siparişine konu yazı ile 2.500.000 Adet yapışkan tipi … ürününün hepsi birinci sınıf olmak üzere 2015 yılı Ocak ayından 2015 yılı kasım ayına kadar her ay 200,000 adet, 2015 yılı aralık ayı ise 300,000 adet olacak şekilde sipariş verildiğini, müvekkilince ürünlerin temin edilerek sipariş doğrultusunda karşı tarafa teslim edilmeye başlandığını, Sözleşme gereği ve muhattabın talebi üzerine son kalan 300,000 Adet etiketin müvekkili şirket tarafından temin edilip, 250,000 Adedinin muhattabın bildirdiği adreslere teslimatın yapıldığını, müvekkili şirket elinde kalan 50,000 Adet etiketin davalıya teslimat konusunda yapılan sözlü uyarıların sonuçsuz kalması üzerine, 09/09/2016 tarihinde yazılı başvuru yapıldığını, cevap verilmemesi üzerine Ankara 32. Noterliğinin 07/10/2016 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile karşı tarafın almaktan imtina ettiği 50,000 Adet etiketin teslimatı için karşı tarafa teslimat adresi bildirmesi için 15 gün süre verildiğini ancak, adres bildirilmeyerek davalı tarafça sözleşmenin hükümsüz hale getirilerek müvekkilinin zararına hareket edildiğini belirterek, Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 1.500,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı şirket vekili, taraflar arasında mevcut 22/10/2014 tarihli sözleşme kapsamında müvekkili şirket satın alma daire başkanlığınca 27/10/2016 tarih, 4942 sayılı yazı ile dava konusu 50,000 Adet yapışkan tip etiketin alınmasından sarfı nazar edilmesinin uygun görüldüğünü, yine sözleşmenin 3.1.5.maddesinde müvekkili şirketin ihtiyaç duyulması halinde sipariş miktarının %20 azaltma ve artırma hakkına sahip olduğunu, bu hüküm çerçevesinde müvekkili şirketin son kalan 300,000 Adet etiketin %20’ni yani 60.000 Adetini eksiltme hakkına sahip olduğunu, bu kapsamda 50,000 adet etiketin alımından sarfınazar edilmesinin hukuka uygun olduğunu, ayrıca davacının 50,000 adet yapışkan tipi etiket teslimatının nereye yapılacağına ilişkin talebinde belirttiği adrese sözleşmenin verdiği yetkiye dayanarak, alım yapılmayacağı hususunda 17/11/2016 tarihli resmi yazı ile bildirim yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, taraflar arasında sözleşmenin varlığı konusunda ihtilaf olmadığı, sözleşmenin 3.1.2.maddesinde 2.500,000 adet, 3.1.3.maddesinde 100,000 adet kart alınacağı, 3.1.4.maddesinde etiketlerin siparişinin … tarafından ihtiyaç duyuldukça yazılı olarak en az 250,000 adet olarak verileceği, 3.1.5.maddesinde …’nin sipariş miktarında %20 oranında azaltma ve artırma hakkına sahip olduğunun hükme bağlanıldığı, sözleşme kapsamında 250.000 adet teslimat gerçekleştiği, davalı son parti ürünün %20si olan 60.000 adet almama hakkına sahip olduğu ve bu hakkını kullandığı, davalının 50.000 adet ürünü teslim almama hakkının sözleşmeden kaynaklandığı, bu hakkını kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, 22.10.2014 tarihli sözleşme ile aralarında anlaşma yaptıklarını, sözleşmenin 3.1.4 maddesine göre etiketlerin siparişinin davalı tarafından ihtiyaç duyuldukça yazılı olarak verileceği, siparişlerin en fazla 250.000 adet olması koşuluyl en geç iki hafta içinde davalının bildireceği yere teslim edileceği, davalı tarafından müvekkile gönderilen 19.01.2014 tarihli yazıda 2015 Ocak ayından 2015 Kasım ayına kadar her ay 200.000 adet, 2015 Aralık ayında ise 300.000 adet olacak sipariş verildiği, davalı tarafından verilen son siparişte sözleşmenin 3.1.5 maddesinin davalıya sağladığı hak doğrultusunda siparişte %20 artırma yoluna gidilerek 300.000 adet etiket siparişi verildiği, davalı siparişten önce sözleşmenin 3.1.5.maddesi gereğince etiket sayısını artırma yoluna giderek sipariş verdiğini, müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmadığını, yerel mahkemece hatalı tespitte bulunularak yersiz karar verildiğini, müvekkili elindeki 50.000 adet etiketin davalıya teslimatı konusunda davalıdan usulüne uygun yanıt alınamadığını, davalının adres değişikliğine ilişkin bir bildirimde bulunmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin zarara uğratılarak mağdur edildiğini, istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davalı alacaklının temerrüdünün sözkonusu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının zarara uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım akdine dayalı olarak uğranılan zararların tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Taraflar arasında etiket alımını konu alan 22.10.2014 tarihli sözleşme akdedilmiş, sözleşmede birim fiyatı ve sınıf dağılımı belirtilen 2.500.000.- adet yapışkan tür etiketin davacı tarafından üretileceği kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin 3.1.4. maddesinde “Etiketlerin siparişi … tarafından ihtiyaç duyuldukça yazılı olarak verilecektir. Siparişler en fazla 250.000 adet olması koşuluyla en geç iki hafta içerisinde …’nin bildireceği yerlere teslim edilecektir”,
3.1.5. maddesinde ise “… sipariş miktarının % 20 azaltma ve artırma hakkına sahiptir. Ayrıca, …, ihtiyaç duyulması halinde yukarıda belirtilen ürün tipleri arasında toplam sözleşme bedeli tutarı aşmamak kaydıyla değişiklik yapabilecektir. Bu şekilde ihtiyaç duyulması halinde yapışkan tip etiket ve kart tipi etiket dağılımda karşılıklı değişiklik yapabilecektir” hükmü yer almaktadır.
Davalı … tarafından 19.12.2014 tarihli davalı şirkete hitaben yazılan yazı içeriğinden sözleşmede kararlaştırılan tüm yapışkan tip ve kart tipi … ürününün teslim ayları ve sayıları belirtilerek sipariş edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı yan 50.000 adet yapışkan tip … ürününün davalı alıcı tarafından teslim alınması için 09.09.2016 tarihinde doğrudan davalıya başvuruda bulunmuş, akabinde noter kanalı ile 07.10.2016 tarihli ihtarname ile sözkonusu ürünlerin teslim alınmasının bildirildiği, davalı … tarafından ise davacıya yönelik 17.11.2016 tarihli yazı ile 50.000 adet yapışkan tipi etiketin teslim alınmayacağının bildirildiği görülmektedir.
Davalı yan teslim almamanın sözleşme hükmüne dayalı olarak gerçekleştirildiği, zira sözleşmenin 3.1.5. maddesi uyarınca % 20 oranında siparişin azaltılabileceğini ileri sürmektedir.
İlk derece mahkemesi de sözleşmeyi aynı yönde yorumlamış ve sözleşmenin 3.1.5 hükmünü nazara alarak % 20 oranında siparişin azaltılması serbestisi bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak sözleşmede kaç adet … ürününün alınacağının kararlaştırıldığı ve yine 3.1.4. maddesinde siparişlerin ihtiyaç duyuldukça davalı … tarafından yazılı olarak davacıya bildirileceği, siparişlerin en fazla 250.000 adet olabileceği açıkça düzenlenmiş olup bu anlamda sözleşmenin 3.1.5. maddesinde belirtilen % 20 siparişin azaltılması ile anlaşılması gereken, toplam alınması kararlaştırılan (2.500.000 adet etiket tipi, 100.000 adet kart tipi) ürün adeti değil 3.1.4. maddede yer alan ihtiyaç duyuldukça sipariş edilecek 250.000 adetlik ürün miktarıdır. Zira 3.1.5. maddenin ikinci ve üçüncü cümlelerinden de bu durum anlaşılabilmektedir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin sözleşme hükmünü yorumda yanılgıya düştüğü anlaşılmakta olup Dairemizce yapılan değerlendirme nazara alınarak davalı/alacaklının temerrüdünün sözkonusu olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Öncelikle alıcının temerrüdü ve hukuki sonuçları üzerinde durulmasında yarar görülmektedir.
Alacaklının borçları ve temerrüdü genel olarak TBK m. 106 vd. maddelerinde özel olarak ise 232 ila 236. maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacaklının edimi kabul etmemesi, çoğunlukla sorumluluğuna yol açmamakla birlikte, bazen edimi kabul, alacaklı için bir borç da teşkil edebilmektedir. Alacaklı borçlu tarafından usulüne uygun yapılan ifa teklifini haklı bir nedene dayanmaksızın kabul etmez ise, alacaklı temerrüdü meydana gelir.
Bu durumda ifa engeli, alıcının hareketsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda alıcı temerrüdünün borçlu ve alıcıya dönük iki şartı mevcuttur. Borçlu tarafından edimin ifaya uygun olarak arz edilmesi gereklidir. Zira ifa edime uygun değilse, alıcı buna kabule mecbur olmadığından temerrüt olgusu gerçekleşmez. Alıcı bakımından gereken şart ise, ifanın haklı bir nedene dayanılmaksızın reddedilmesi ya da ifa için hazırlık hareketlerinin yapılmasından kaçınılmasıdır.
Satış sözleşmelerinde alıcının borcu, sözleşmede kararlaştırıldığı biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmaktır (TBK m. 232/I). Satılanın satış bedeli ödendikten sonra veya ödeme anında devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşmesi halinde satıcı her hangi bir işlem gerekmeksizin sözleşmeden dönebilir (TBK m. 235/I).
TBK’nın 236. maddesinin birinci fıkrası uyarınca borcunu ifa etmeyen alıcı ise satıcının bu yüzden uğradığı zararları gidermekle yükümlüdür. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise öğretide somut ve soyut yöntem olarak ifade edilen zararın hesaplanma yöntemi açıklanmıştır.
TBK 236. maddesinin birinci fıkrası gereğince alıcının temerrüdü hâlinde satıcının uğradığı zararın, öğretide somut yöntem olarak adlandırılan hesaplanma tarzına göre belirlenmesi düzenlenmektedir. Hem adi satışlarda hem de ticarî satışlarda alıcının temerrüdü hâlinde, satıcıya somut yönteme göre hesaplanacak zararını alıcıdan isteme hakkı tanınmıştır. Bu hükme göre, alıcının temerrüdü hâlinde satıcı, sözleşme konusu taşınır malı, başka bir alıcıya, dürüstlük kurallarına uygun olarak, “ikame satımı” yoluyla satmışsa, ilk alıcının ödemeyi üstlendiği bedele göre, yeni alıcıdan elde ettiği satış bedeli farkından doğan zararının, alıcı tarafından giderilmesini isteyebilir.
İkinci fıkrada ise, alıcının temerrüdü hâlinde satıcının uğradığı zararın, öğretide “soyut yöntem” olarak adlandırılan hesaplanma tarzı ile belirlenmesi düzenlenmiştir. Buna göre, satılanın borsaya kayıtlı veya piyasa fiyatı (cari fiyatı) bulunan mallardan olması koşuluyla, ikame satımı yapmak zorunda olmaksızın satıcı, alıcıdan satış bedeli ile malın ödeme günündeki fiyatı arasındaki farktan doğan zararının giderilmesini isteyebilecektir.
Yapılan açıklamalar neticesinde davalı alıcının temerrüdünün oluştuğu anlaşılmakta olup mahkemenin ödevi niteliğinde olan HMK m. 31 hükmü uyarınca davacı yandan alacaklının temerrüdü neticesinde talep ettiği zararın TBK’nın hangi hükmüne dayalı olduğunun açıklattırılması ile her iki yanın ortaya koyduğu deliller kapsamında inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece açıklanan yönlerden delil toplanmamış, ayrıca toplanan deliller de açıklanan yönlerden karar yerinde tartışılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi sözleşmenin açıklanan yönde yorumlanması ile davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/47Esas, 2018/832Karar sayılı ve 15/11/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 353 hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK m. 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere 25/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
…..

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”