Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1735 E. 2022/1053 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2019/1735 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1053

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2019
ESAS-KARAR NO : 2017/823 E 2019/420 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
YAZILDIĞI TARİH : 19/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında satım ilişkisi bulunduğunu, satışın yabancı para birimi üzerinden yapıldığını, faturalarda da bu şekilde gösteriliğini, davalı ile yapılan satışın da bu şeklide olduğunu, davalıdan talep edilen kur farkı alacağının ödenmemesi üzerine girişilen takibe davalı yanca haksız olarak itiraz edildiğini beyanla itirazın iptalini, takibin devamını ve % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, mahkemenin yetkili olmadığını, aralarında bu yönde bir anlaşma bulunmadığını, davacının dayandığı sözleşmede yer alan imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, taraflarca akdedilen sözleşme gereğince ödeme günündeki kur üzerinden ödeminin yapılacağı, davalı yanın takibe yapılan itirazında sözleşmedeki imzaya itirazının bulunmadığı, ayrıca tarafların defterlerinin birbirleri ile uyumlu olduğu, alacağın ispatlandığı ve likid olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendi içerisinde çeliştiğini, takibe yapılan itirazda davacı yanın dayandığı müvekkili yetkilisi tarafından imzalanmış hukuken geçerli bir sözleşme olmadığının dile getirildiğini, müvekkili yetkilisi tarafından takip dayanağı sözleşmenin imzalanmadığını, alacağın likid olmadığını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, kur farkı alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesine dayalı kur farklı alacağının tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmede hüküm bulunması ya da faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekir. Kur farkında vade farkı istemleri gibi teamülün olup olmadığı önemli değildir. Kur farkı alacağı talep edilebileceği hallerde kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması gerekmektedir (Y19HD., 11.09.2018 tarih, 2017/3549 Esas, 2018/4033 Karar).
Bunun yanında TBK’nın 99. maddesi uyarınca konusu para olan borç Ülke parası ile ödenecek olmakla birlikte başka para birimi ile ödenmesi kararlaştırılması halinde ise sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç değer üzerinden Ülke parasıyla da yapılabilecektir. Görüldüğü gibi başka para birimi ile ödenmesi kararlaştırılan borca ilişkin olarak aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadığı durumlarda borçlu bir seçimlik hakka sahiptir. Dilerse Ülke parası ile dilerse kararlaştırılan para birimi ile ödeme yapabilir.
Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi evveliyetle Ülke parası ile de düzenlenebilir. Bu anlamda yabancı para birimi üzerinden yapılan satışlarda ifa amacıyla verilen çek sözkonusu yabancı para birimi ile düzenlenebileceği gibi bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilecektir (Y19HD., 07.03.2013 tarih, 2012/13201 Esas, 2013/4324 Karar).
İşte bu son durumda, yabancı para birimi üzerinden yapılan satışlarda “TL” üzerinden düzenlenen çeki ifa amacıyla kabul eden alacaklı bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyecektir. Zira az yukarıda da ifade edildiği gibi “TL” üzerinden düzenlenen çekin verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edildiği kabul edilmelidir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut uyuşmazlık ele alındığında, öncelikle davacının dayandığı sözleşmede ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmakla birlikte davalı yan sözleşmede şirketi temsilen atılan imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı hem icra takibine yapılan itiraz da hem de davaya cevabında açıkça dile getirilmiştir. Bu anlamda ilk derece mahkemesince imzaya yönelik itiraz olmadığı yönündeki değerlendirme hatalı olmuştur.
Taraflar arasındaki satımda faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı kur farkı alacağından dolayı sorumlu olup ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak bu noktada davacının dayandığı ancak davalı yanca imzaya itiraz edilen sözleşmenin tarafları bağlayıcılığı önem arz etmektedir. Zira sözleşmede davalı şirketi temsilen atılan imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğunun belirlenmesi halinde mahkemenin vardığı sonuç doğru olarak kabul edilebilecek iken, imzanın davalı şirketi temsile yetkili kişiye ait olmadığının belirlenmesi halinde ise, dosya kapsamında yer alan belgelerden davalı yanca yapılan ödemelerden bir bölümünün çek ile yapıldığı gözönüne alınarak yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında davalının çekle ödemeleri dışındaki ödemeler tutarının belirlenerek ödeme tarihindeki kura göre kur farkı alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu halde TL üzerinden düzenlenen çekle yapılan ödemeler yönünden ise kur farkı alacağının varlığı kabul edilemeyecektir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davalı yanca kabul edilmeyen sözleşmedeki imza yönünden araştırma yapılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/823Esas, 2019/420Karar ve 05/04/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-HMK 359/4.maddesi gereğince kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 07/07/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”