Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1691 E. 2022/553 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2019/1691 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/553

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2019
ESAS-KARAR NO : 2018/229 E 2019/391 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan almış olduğu cihazın kurulumundan çok kısa süre sonra arıza yaptığını, arızanın davalı yanca giderilemediğini, bu hali ile kullanmak istemediğini beyanla ayıplı malın iadesi ile yabancı para üzerinden ödenmiş olan tutarların ödeme tarihlerinden itibaren Kamu Bankalarının Avroya uyguladıkları bir yıllık mevduat faizi ile aynen veya tahsil günündeki TCMB döviz kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığının tahsilini, ayrıca kurulum maliyeti ile cihazın çalışması için yapılan giderlerin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davalının ihtarnamesinde TL üzerinden talepte bulunmasına karşın davayı yabancı para üzerinden talepte bulunmasının mümkün olmadığını, seçimlik hakkını TL yönünden kullandığını, bu seçiminden dönemeyeceğini, yine davacının ihtarnamesinde yasal faiz talep ettiğini, davada ise yabancı para faizi ya da avans faizi talep edemeyeceğini, malın kurulumunun davalıya ait olduğunu, kurulum masrafı talep edilemeyeceğini, ayıp ihbarının süresinde olmadığını, dava dilekçesi ekindeki 18.08.2017 tarihli servis formuna göre cihazdaki arızanın davacıdan kaynaklandığının anlaşıldığını, davacının cihazın uzaktan erişim, yerinde ya da Fransa’ya götürülerek ithalatçı firma nezdinde onarılmasına izin vermediğini, davaya konu malın ayıplı olup olmadığının bilinmediğini, bu koşullar altında davacının sözleşmeden dönme hakkının olmadığını, TBK’nın 227. maddesi uyarınca değiştirilmesinin değil, malın onarılması veya satış bedelinin indirilmesinin adil olduğunu, cihazın çalışma masrafı talebinin kabul edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davaya konu edilen cihazın kullanımından kısa süre sonra arıza verdiği, cihazdaki sorunların teknik servis tarafından giderilemediği, cihazdaki sözkonusu arızanın tekrarlaması ve cihazın istenen nitelikte çalışmadğı için ayıplı bir cihaz olduğunun bilirkişilerce tespit edildiği, davalının ayıbı kabul edip onarım yapması nedeni ile ayıp ihbar süresinin aranmayacağı, davacının TTK’nın 227. Maddesi uyarınca sözleşmeden dönerek satılanı geri verebileceğini, satış anlaşması yabancı para biriminden yapılmış ise de, faturanın Türk Lirası üzerinden düzenlenmiş olması ve davacı tarafından keşide edilen ihtarnamede cihaz bedelinin TL olarak talep edilmesi karşısında davacının seçimlik hakkını Türk Lirası olarak kullandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davaya konu cihazın davalıya iadesi ile cihaz bedeli olan 148.536,00.-TL’nin 100.000,00.-TL’sinin 19.12.2016, 10.000,00.-TL’sinin 19.01.2017, 28.251,00.-TL’sinin 23.02.2017, 10.285,00.-TL’sinin ise 21.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, mahkemenin faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, faiz başlangıcının cihazın teslim tarihi olması gerektiğini, Yargıtay’ın uygulamasının bu yönde olduğunu, davacının dava dilekçesinde reeskont faizi talebinde bulunduğunu, mahkemenin taleple bağlı olduğunu, bunu değiştiremeyeceğini, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, müşteri memnuniyeti çerçevesinde onarım yapıldığını, malın ayıplı olmadığını, aksi kanaat halinde ise ayıbın davacıdan kaynaklandığını, servis formlarından da bu durumun anlaşıldığını, onarıma izin verilmediğini, bu durumda bedel iadesinin adaletli ve hakkaniyetli çözüm olmadığını, yine davacının elde ettiği yararın indirilmesi gerekirken bu hususun değerlendirilmediğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili, mahkemece ihtarnamede TL üzerinden talepte bulunulması nedeni ile seçimlik hakkın bu yönde kullanıldığının kabulünün doğru olmadığını, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin Euro kuru üzerinden olduğunu, ödemenin de yabancı para birimi ile yapıldığını, ihtarname üzerine davalının ödeme yapmadığını, seçimlik hakkın ayıplı cihazın dava tarihindeki değerinin avans faizi ile birlikte ödenmesi veya ödeme tarihindeki Euro kuru üzerinden TL karşılığının ödenmesi seçenekleri arasında olacağını, sözleşmeye göre kurulum için asgari düzeydeki hazırlığın davacıya yüklendiğini, montajı için 9.975,00.-TL, cihazın çalıştırılabilmesi için kullanılmış olan hammadde giderleri olarak 6.653,00.-TL taleplerinin reddinin de hatalı olduğunu, bu konuda davacı şirketin defterleri üzerinde yapılacak inceleme sonucu tespitinin mümkün olduğunu, ayrıca sözkonusu giderlere ilişkin faturaların da dava dilekçesine eklendiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, satıma konu malın ayıplı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesine dayalı olarak ayıplı malın iadesi istemine ilişkindir
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı yan davalıdan almış olduğu cihazın garanti süresi içerisinde arıza yaptığı ve arızanın davalı yanca giderilemediği gerekçesi ile ayıplı olduğunu iddia etmiştir.
Ayıptan sorumluluğu düzenleyen TBK m. 219 “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” hükmünü içermektedir.
Bu anlamda davacı alıcının, satıcı tarafından satılanda bildirilen niteliklerin bulunmadığı, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların varlığını ispatı gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta ayıp iddiasının ispatı bakımından bilirkişi incelemesine dayanılmış, mahkemece alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunun Makine Mühendisi ve İnşaat Mühendisi bilirkişilerden oluştuğu, cihazın çalıştırılması neticesinde 26 dakika kala arıza verdiği, heyetçe cihazın davacının yapmış olduğu işletme faaliyeti için hayati önemde olduğu ve dosyadaki sürece göre cihazın arızasının davalı yanca giderilemediği, ayıplı bir cihaz oluşu nedeni ile davacının iadesi talebinde haklı olduğu değerlendirilmiştir.
Buna karşın hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu edilen cihaz üzerinde hangi teknik incelemelerin yapıldığı açıklanmamış, teknik yönlerden yeterli ve ayrıntılı görüş belirtilmediği, arızanın hangi nedene dayandığı ve üretim hatası sonucuna hangi ölçütlere göre varıldığı açıklanmamış, yalnızca soyut yorum ile yetinilmiştir. Bu anlamda denetime elverişli bir bilirkişi incelemesinin varlığından sözedilemeyecektir.
Ayrıca bilirkişi incelemesi için inşaat mühendisi ve makine mühendisi dışında özellikle dava konusu edilen cihaz hususunda yeterli teknik ve özel bilgiye sahip bilirkişi atanmamış olması da doğru değildir.
Kabule göre de, arızanın cihazdan baştan beri kullanılamayacak nitelikte olup olmadığı hususu ile yine davacının satılan için yaptığını iddia ettiği giderlere yönelik olarak bilirkişi heyetince bir değerlendirme yaptığı da söylenemez. Davacı yanın 27.11.2018 havale tarihli dilekçesinde ayrıntılı olarak giderleri açıklamış olup genel laboratuvar kullanımı dışında olan özellikle davaya konu edilen cihaza özgü olarak yapılan masrafların belirlenmesi gerektiği gözetilerek bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Açıklandığı üzere alınan bilirkişi raporu hüküm vermeye yeterli mahiyette ve denetime elverişli değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıdaki hukuki esaslar ile bilirkişi raporundaki eksiklikler gözetilerek, aralarında satıma konusu cihaz hakkında uzman bilirkişininde bulunduğu 3 kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesinden ibaret olup, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi satıma konu biçerdöver lastiğinde iddia edilen ayıbın olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE;
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/229Esas, 2019/391Karar sayılı ve 11/06/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 353 hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK m. 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”