Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1681 E. 2022/425 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

…. HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2019
ESAS NO ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı … tarafından davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı bonoa öncelikle ciro zincirinin kopuk olduğunu, zira poliçe, bono ve çekte ilk ciroyu lehtar yapması grekirken, dava konusu bonoda ilk ciro lehtar ……. Ltd. Şti’ne ait olmadığını, senedi ilk defa ciro eden takip alacaklısı davalı …’ya lehtar tarafından yapılmış bir ciro olmadığı için …’nun yetkili hamil sıfatını kazanamadığını, takip dayanağı bonoda …’in isminin yazmadığını, keşideci … … … ….. temsil ve ilzama yetkili olup takip konusu bonoyu şirketi temsilen keşide ettiğini, davacı …’in şirket kaşesi üzerine atılmış iki imzasının bulunduğunu, şahsen sorumlu olması için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunmasının gerektiğini, bu nedenle …’in aval veren konumunda olmadığını, şahsi sorumluluğundan söz edilemeyeceğini belirterek Kayseri 2.İcra Müdürlüğü’nün 2018/529 esas dosyası ile başlatılan takipten dolayı borçlu olmadıklarının tespiti ile işbu takibin iptaline, davacıların şbu menfi tespit davasını açmaya zorlayan takibinin haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle, uğranılan zararın takip konusu alacığın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalıdan tahsiline, yargılama giderle ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacının ciro zincirinin kopuk olduğunu ve ilk cironun lehtar … …. … Ltd. Şti.’ne ait olmadığını iddia ettiğini, davacının bu iddiasının dosya kapsamı ile örtüşmediğini, davalı …, … … ….. firmasının ortağı ve yetkilisi olduğunu, … … … … aile … olduğunu ve ortaklarının akraba olduğunu, senedin arka yüzündeki … İsminin altındaki imza ile … … …. … kaşesinin altındaki imzanın aynı olduğunu, her iki imzanın da …’ya ait olduğunu, …’nun … … … firmasısının ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle kendisi veya firma adına icra takibi başlatmasında ikilk olmadığını, davacı …’in davalı firmanın ortağı ve yetkilisi olduğunu kabul ettiğini, …’in avalist olarak aval vermek kastıyla bu imzayı attığını, davaya konu olayda davacı …’in seedin ön yüzünde iki imzası olduğunu, bu imzalardan birisinin kaşenin üzerinde diğerisinin ise kaşesnın dışında açığa imza olduğunu, …’in kaşe dışındaki imzadan dlayı şahsi sorumluluğ olduğunu, senedin arka yüzünde de aval veren imzası olduğunu belirterek haksız ve yersiz davanın reddi ile yargılama giderli ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar vevrilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, takibe dayanak bonoda ilk ciro edenin lehtar olmadığı, lehtar olan şirketin ortağı olan davalı olduğu, taraflar arasında uyuşmazlığın takip konusu senette şirket kaşesi üzerine atılan imzanın davacının aval veren sıfatıyla şahsen sorumluluğunu gerektirip gerektirmeyeceği hususunda olduğu, keşidecinin tüzel kişi olduğu, bonoda şirket kaşesi üzerine atılan iki imza bulunduğu, aynı kişi tarafından kaşe üzerine atılan ikinci imzanın aval hükmünde olmadığı, davacı … takibe konu bono nedeniyle şahsi sorumlu olmadığı, davacı maddi ve şekli olarak senede ilişkin borcu olmadığını iddia ettiği, davacı şirketin takibe konu senetlerden dolayı borçlu olmadığını ispatlayamadığı gerekçesiyle gerçek kişi yönünden, gerçek kişinin şirket kaşesi üzerine imza atması nedeni ile şahsen sorumluluğunun olmadığı (aval) gerekçesiyle kabulüne karar verildiği, şirket yönünden ise ilk ciro lehtara ait değil ise de ikinci lehtara ait olduğundan davalı keşidecinin borçtan sorumlu olacağının gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, mahkemece dava konusu senedin ön yüzüne atılan iki imzanın da kaşe üzerine atıldığının kabulünün hatalı olduğunu, senet ön yüzüne atılan imzanın ilkinin sadece kuyruk kısmının kaşe üzerinde olduğunu, küçük bir kısmının kaşe üzerine geldiği ve senetten şahsi sorumlu olmadığının kabulünün hatalı olduğunu, davacı senetin ön yüzüne attığı ilk imza ile borçtan şahsen sorumlu olduğunu, dolayısıyla aval veren olduğunu, davacıya ödeme emrinin tebliğ edildiğini, haciz esnasında borca ve senede itiraz etmediğini, davacının tamamen kaşenin dışında avalist olarak şahsi cirosunu attığını, küçük bir kısmı kaşeye değdiği için aval veren olmadığının kabulünün yasaya aykırı olduğunu, davalının davacı ve diğer borçlu … … imza attığı için bu senedi aldığını, tanık dinletme taleplerinin mahkemece reddedildiğini, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek müvekkili lehine kaldırılmasını ve davanın reddini istinaf etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davalı gerçek kişinin aval veren olarak sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava kambiyo senedine dayalı takipten ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Somut olaydaki uyuşmazlığa geçmeden aval ve şekli koşullarına değinmekte yarar bulunmaktadır.
Aval 6102 sayılı Türk … Kanununun (TTK) 700 ila 702. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunda avalin tanımı yapılmamış; sadece aval ile poliçedeki bedelin ödenmesinin teminat altına alındığı belirtilmiştir (TTK.m.700). Aval senedin ödeneceğine dair güvence verilmek sureti ile kambiyo senetlerine tedavül kolaylığı sağlamaktır.
TTK’nın avalin şekline ilişkin 701. maddesi;
“(1) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır.
(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır.
(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.
(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır.” hükmünü içermektedir.
Bu düzenlemeye göre poliçenin ön yüzünde avale ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmaması ancak imzanın bulunması hâlinde, muhatabın veya düzenleyenin imzaları dışında poliçenin ön yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Poliçenin ön yüzüne atılan aval şerhinin kimin için verildiği belirtimez ise aval düzenleyici için verilmiş sayılır.
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki aval -bir geçerlik şartı olarak- senet (veya alonj) üzerinde bulunmalıdır. Zira yukarıda da vurgulandığı gibi kambiyo senedinden doğan sorumluluğun temini gayesi, doğal olarak bu teminatın esas alacakla birlikte devredilmesini gerektirir; kambiyo senedini ciro yoluyla devralacak kimsenin de bunu görebilmesi lazımdır (Sengir, T.: Aval Hukuku, Ankara 1967, s.10). Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın, aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Avale ilişkin hükümler TTK’nın 778. maddesinin 3. fıkrası gereğince bonolar hakkında da uygulanır. TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ile aynı Kanunun 778. maddesinin atfı ile uygulanması gereken TTK’nın 701. maddesi birlikte değerlendirildiğinde bononun geçerli olması için tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, poliçenin ön yüzüne düzenleyen tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar TTK’nın 700. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır. Türk … Kanunu’nun 701/4 maddesine göre aval beyanında kimin için verildiği belirtilmemişse avalin keşideci hesabına verildiğinin kabulü gerekir.
Aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur (TTK.614). TTK.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur.
Somut olaya gelince; alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin bono niteliğinde olup kambiyo vasfı taşıdığı, düzenleyenin … … … … … …, …. …..olduğu, senet metninde şirket kaşesini kapsayacak biçimde bir imza ve aynı kişi tarafından atıldığı anlaşılan diğer imzanın ise şirket kaşesini kapsamayacak şekilde yalnızca unvanın bir kaç harfine denk gelecek biçimde atılı bulunduğu, borçlu davalı …’in imzasına itiraz etmediği anlaşılmakta olup, bu anlamda bono ön yüzünde atılı bulunan imzaların (diğer avalist …’a ait olduğu anlaşılan hariç) borçlu şirket temsilcisi olan borçlu …’e ait olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Şu hâle göre, yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemeler karşısında şirket kaşesi dışına atılan ikinci imzanın, düzenleyen şirket lehine aval veren sıfatı ile atıldığının ve imza sahibinin de aval veren sıfatı ile borçtan şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekip, davanın … yönünden de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2011 tarihli ve 2011/12-480 E., 2011/598 K. ile 04.04.2018 tarihli ve 2017/19-812 E., 2018/756 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Bu duruma göre mahkemece davacı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf itirazının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü gerekmiş, ilk derece mahkemesi hükmünün HMK m. 353/1-b-2 hükmü uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Kayseri 2. Asliye … Mah,kemesinin 2018/625 Esas 2019/416 Karar sayılı 03/05/2019 tarihli kararının HMK 353/1-b-2.maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
3-a-Davacı … ve … …. DAVASININ REDDİNE,
Şartları mevcut olmadığından davalı aleyhine kötüniyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
b-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.-TL nisbi karar ve ilam harcından davacılardan peşin olarak alınan 2.242,99-TL harcın mahsubu ile fazla alındığı anlaşılan 2.162,29.-TL karar ilam harcının davacılara iadesine,
c-Davacılar tarafından yargılama sırasında yapılmış olan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 13.257,31.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil eden davalıya ödenmesine,
e-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
İstinaf Harç, Masraf ve Yargılama Giderleri Yönünden;
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana İADESİNE,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 35,90.-TL istinaf yargılama giderinn davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”