Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/1428 E. 2022/412 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2019/1428 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/412
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2019
ESAS-KARAR NO : 2018/227 E 2019/322 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 24/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten 2.500 adet … marka lamba aldığını, lambaların satın alınmasından sonra çoğunun gün ışığı renginden beyaza döndüğünü, bir kısmının da sebepsiz yere patladığını, bunun üzerin davalı yan ile yapılan görüşmeler sonrasında davalı yanın malın ayıplı olduğunu kabul ettiğini ve satın alının tüm lambaların değiştirildiğini, ancak yeniden teslim alınan lambaların da gün ışığı renginde olması gereken spot ışıklardan 107 adetinin sarıdan beyaza döndüğünü ve 52 adetinin ise sebepsiz yere patladığını, diğer lambalarında beyaza dönmeye ve patlamaya devam ettiğini belirterek müvekkilinin satım sözleşmesinden dönerek, davalıdan alınan 2.500 adet ayıplı lambanın iadesi ile ödenen bedelden şimdilik 5.000,00 TL’sinin satım tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacının maldaki ayıbı tespit ettikten hemen sonra satıcıya bildirmekle mükellef olduğunu, davacı tarafın ayıp iddiasına rağmen spot ışıkları kullanmaya devam ettiğini, dava konusu satım ilişkisinden sonra da aynı malları satın aldığını, ayıp ihbarının ürün tesliminden 10 ay sonra yapılmasının makul olmadığını ve kötü niyetli olup kabulünün mümkün olmadığını, zira davacının dava dilekçesinde spot ışıkların teslim alındıktan kısa bir süre sonra beyaza döndüğünü kabul ettiğini ve ayıp ihbarında bulunmadığını, davalı firmanın da davaya konu spot aydınlatmaları dava dışı üçüncü bir firmadan satın almış olduğunu, davanın bu firmaya, … Aydınlatma Elektrik İnş. Ltd. Şti.’ne ihbar edilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında bir satış anlaşmasının olması, söz konusu satış gereğince en son malın teslim edildiği tarihten itibaren 2 ve 8 günlük süreler içerisinde TTK 18/3 gereğince olması gereken belgelerle davalı tarafa ihbarda bulunulmaması ve yine dava dilekçesi ve davacı tarafından davalıya çekilen ihtarnamenin içeriğinden de anlaşılacağı gibi şayet spotlarda bir gizli ayıp var ise bunun ortaya çıktığı andan itibaren hemen davalı tarafa TTK 18/3’deki belgelerle bir ihbarda bulunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davacı vekili tarafından;
Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu lambaların gizli ayıplı olduğu, söz konusu ayıbın müvekkili tarafındna basit bir muayene ile tespit edilemeyeceği, mahkemece gerekli araştırmalar yapılmaksızın TTK 23/c-1 maddesinde belirtilen sürelere riayet edilmediği gerekçesiyle davanın reddi kararının hatalı olduğu, ayrıca yemn deliilne dayanılmasına karşın mahkemece bu delilin dikkate alınmamasının doğru olmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu emtiaların ayıplı olup, olmadığı, ayıp ihbar sürelerine riayet edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesine konu alan emtiaların ayıplı olduğundan bahisle sözleşmeden dönme hakkının kullanılarak satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi uyarınca ticari satışlarda; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme soncunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” şeklidedir.
TBK’nın 225. maddesi gereğince ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacaktır.
Satıcının ağır kusurlu olmadığı durumlarda tacirler arası satış sözleşmelerinde ayıp ihbarının yapıldığının ispatı ise TTK 18. maddesinin 3. fıkrası uyarınca noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “… Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1)Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü, burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır.
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.
Alıcının sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanması halinde ise TBK’nın 229. maddesi uyarınca, alıcı satıcıdan, ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi, satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi, ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesini isteyebileceği gibi ayrıca satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
Ayrıca alıcı TBK’nın 230. maddesi uyarınca birden çok mal veya birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa, dönme hakkını bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için kullanılabilir.
Satış bedelinin iadesi için satış konusu lambalar üzerinde inceleme yapılarak ayıbın varlığının ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kanıtlanması gerekir.
Yapılan açıklamalar kapsamında somut olay ele alındığında, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda satım sözleşmesine konu bir kısım lambaların gizli ayıplı olduğu, bir kısım lambaların ise sorunsuz olarak kullanıldığı, ancak ayıbın zaman içerisinde ortaya çıkması nedeniyle keşif sırasında hali hazırda kullanılan lambaların ayıplı olup olmadığının tespiti için laboratuvar ortamında belirli bir süre sonunda yapılacak inceleme ile görüş bildirilebileceği ifade edilmiştir.
Davacı yanca dava dilekçesinde lambaların satın alınmasından sonra çoğunun gün ışığı renginden beyaza döndüğünü, bir kısmının da sebepsiz yere patladığını, bunun üzerin davalı yan ile yapılan görüşmeler sonrasında davalı yanın malın ayıplı olduğunu kabul ettiğini ve satın alının tüm lambaların değiştirildiğini, ancak yeniden teslim alınan lambaların da gün ışığı renginde olması gereken spot ışıklardan 107 adetinin sarıdan beyaza döndüğünü ve 52 adetinin ise sebepsiz yere patladığını, diğer lambalarında beyaza dönmeye ve patlamaya devam ettiğini belirtmiş, benzer bir beyanda 22.01.2019 tarihli celsede de bulunulmuştur.
Mahkemece 22.01.2019 tarihli celsede taraflara lambalar teslim edildikten sonra davalı tarafından değişim yapıldığına ilişkin var ise tüm delillerin sunulması için kesin süre verilmiş olup, davalı vekili tarafından değişim iddiası reddedilmiştir. Davacı tarafından ise bu hususta herhangi bir delil ileri sürülmemiş ise de dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmasına karşın mahkemece bu hususta yemin delili hatırlatılmadığı gibi, 09.04.2019 tarihli celsede sözlü yargılamaya geçildikten sonra davacı yanca bu yönde yemin deliline dayanıldığı ve yemin teklif etmek istediği belirtilmesine karşın davanın reddine karar verilmiştir.
TMK.’nun 6.maddesi gereğince “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” hükmü getirilmiştir. Dosya kapsamında davacı tarafın teslim olgusunu yazılı delilerle kanıtlayamadığı görülmektedir. Ancak dava dilekçesi incelendiğinde davacının aynı zamanda yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır.
Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen taraf yapar. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap lahiyasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür. Kendisine yemin teklif edilen taraf, yemin teklifinin kabulünden sonra, usulüne uygun biçimde (HMK m. 233) yemin eder ise, yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakıanın mevcut olmadığı kesin delil ile ispat edilmiş olur. Yemin teklif eden taraf, bundan sonra iddiasını ispat için başkaca delil gösteremez.
Açıklanan bu nedenlerle mahkemece; davacının yemin deliline de dayandığı dikkate alınarak, davacıya karşı tarafa yönelik olarak yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, davacının yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve yukarıda belirtilen yasa maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapılarak gerektiğinde yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı yanın istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2018/227Esas, 2019/322Karar sayılı ve 09/04/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 24/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”