Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/2742 E. 2021/1155 K. 28.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2018
ESAS-KARAR NO : ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 28/06/2021
YAZILDIĞI TARİH : 19/07/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasında 14/03/2015 tarihli satış sözleşmesi ile davacının 65.590,00.TL bedel ile çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı çiftliğinde kurulu mandırasında kullanmak üzere koyun sağımı için sözleşmede belirtilen makine ve soğutma tankı ekipmanlarını satın aldığını, bakiye kalan borcu için 3 adet bono verdiğini, bonoların tahsile verildiğini, ancak sözleşmeye konu sağım makinesinde sorunlar olduğunu, davalı şirketin garanti kapsamında çağrıldığını, ayıpların tespit edilmesine karşın hataların giderilmediğini, arızaların giderilememesi üzerine yapılan tespitte gizli ayıp olduğunun anlaşıldığını, davacının ayıplı makine ve ekipmanları nedeniyle davalı şirkete verdiği bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, ödenen 20.000,00TL’nin dava tarihinden işleyecek avans faiziyle davalı şirketten tahsilini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacı ile davalı arasında satım/kurulum anlaşması kapsamında davacıya teslim edilen sanayi tipi sağım sisteminin ayıplı olduğu iddiasıyla davalı şirket aleyhine açılan haksız ve kötü niyetli davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, taraflar arasında 14/03/2015 tarihinde koyun sağım sistemi ile soğutma tankı ekipmanlarının satışına ilişkin sözleşme yapıldığı, davalı tarafça sözleşmeye konu makine ve ekipmanların davacının gösterdiği yere teslim ve kurulumunun yapıldığı, davacı tarafından ise 30/03/2015 tarihinde 20.000,00 TL ödeme yapıldığı, ayrıca bakiye borç için 25/05/2015 vade tarihli 9.500,00 TL bedelli, 28/05/2015 vade tarihli 18.000,00 TL bedelli ve 28/07/2015 vade tarihli 18.000,00 TL bedelli üç adet bononun davalı şirkete verildiği, davacı tarafça makine ve ekipmanlarının ayıplı olması sebebiyle beklenen fayda hukuken gerçekleşmeyeceğinden sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığına dair davalıya 21/05/2015 tarihli ihtarname gönderildiği, bilirkişiler marifetiyle nizalı makine ve ekipmanlar üzerinde yapılan incelemede, dava konusu sistemin teklif edilen U- şekilli sistemle uyumlu olmadığı gibi, aynı zamanda ayıplı olduğunun da belirlendiği, TTK’nun 23/1-c ve TBK’nun 223/2 hükmü birlikte değerlendirildiğinde, satılanda daha sonradan ortaya çıkan ayıp bakımından, ayıbın ortaya çıkmasından itibaren derhal bildirim yükümlülüğünün söz konusu olacağı, yani TTK’nun 23/1-c maddesinde öngörülen satılanın tesliminden itibaren 8 günlük sürenin burada uygulanamayacağı, eldeki davada muayene ve ihbar külfetine ilişkin sürelere uyulduğu, hal böyle olunca davacının TBK’nun 227.maddesinde düzenlenen seçimlik haklardan “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme” hakkını kullanmakta haklı olduğu, bu bağlamda davacının davaya konu makine ve ekipmanları geri vererek bunlar için ödemiş olduğu bedelin iadesini vermiş olduğu bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili, yetkili mahkemenin Konya Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacının iyi niyet kurallarına aykırı olarak yaptığı feshin usulsüz olduğunu, yerel mahkemece davacının dönme hakkını kullandığını kabul ederek hüküm kurmasının usul ve hukuka aykırı olduğunu, davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, mahkeme heyeti olmadan bilirkişilerce keşif yapıldığını, yapılan keşfe ve rapordaki tespitlere ayrıntılı olarak itiraz ettiklerini, bilirkişi heyetinin kök raporunun aynısını tanzim ettiğini, kök raporun sonuç kısmında yer alan tespitlerde bir değişiklik oluşmadığını, ayrıca uzman bilirkişiler tarafından da bilirkişi rapor tanzim edilmediğini, yerel mahkeme kararının usul ve hukuka aykırı olduğunu, yargılama masraflarının müvekkili üzerinde bırakıldığını, 08.01.2016 tarihinde icra edilen keşifte, keşfe konu sistemin davacı tarafça hazır edilmemesinden (su olmadan sağım yapılamayacağından) dolayı sağım icra edilemediğini, hiçbir işlem yapılmadan geri dönüldüğünü, yeniden keşif yapılarak rapor tanzim edildiğini, söz konusu keşif masrafları ile kök raporu tanzim eden bilirkişiler için takdir edilen ücretler davacı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istinaf etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, satılandaki ayıp nedeni ile satım bedeline mahsuben verilen bonolardan dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesine dayalı olarak satım bedeli için verilen bonolar nedeni ile borçlu olmadığının tespiti ile yine ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, dosya görevsizlik kararı üzerine Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş, Asliye Ticaret Mahkemesince de görevsizlik kararı verilmesi üzerine, merci tayini için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme neticesinde uyuşmazlığa bakmaya Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Davalı yan taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlığa bakmaya sözleşmedeki yetki şartı uyarınca “Konya Mahkemelerinin” yetkili olduğunu süresinde verdiği cevap dilekçesinde ileri sürmüş, bu konudaki itirazını istinaf başvurusunda da dile getirmiştir.
Davanın taraflarının kabulünde olan her iki yanca imzalanan satım sözleşmesinde sözleşmeden doğacak her türlü ihtilaf ve anlaşmazlıklarda “Konya Mahkeme ve İcra Dairelerinin” yetkili kılındığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de, yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Madde metninde tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması, gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
Sözleşmede yer alan yetki şartının geçerli olup olmadığının belirlenmesi bakımından davacının “tacir” olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 11. madde hükmüne göre, esnaf işletmesi için öngörüle sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.12). Esnafın tanımı 15. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnafın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 15. maddesinden anlaşılmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, …. sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
TTK.nun 15. maddesi uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11/06/2002 tarih ve …. sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı ….. Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 15. maddesi dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir.
Davanın taraflarından davacı gerçek kişi olup, açıklanan nedenlerle Mahkemece davacının tacir olup olmadığına ilişkin bir araştırma yapılmadan yetki itirazı yönünden yapılan araştırma neticesinde değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Anılan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının HMK m. 353/1-a-3 hükmü uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi, …. Karar sayılı ve 13/03/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-3. maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 28/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
¸e-imza

Üye …
¸e-imza

Üye…
¸e-imza

Katip…
¸e-imza