Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/2582 E. 2021/732 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2018
ESAS-KARAR NO …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 29/04/2021
YAZILDIĞI TARİH : 28/05/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili ;müvekkilinin tam tarihini hatırlamadığı bir zamanda dava dışı eşi ile aralarında herhangi birinin haksızlığa uğraması durumunda kullanılmak şartı ile tarihi ve alacaklısı olmayan iki ayrı adet senet düzenleyerek dava dışı eşine verdiğini, davalının ise eski gelini olduğunu, her nasılsa davalının eline geçen senedin eksik unsurlarının doldurularak takibe konu edildiğini, müvekkilinin davalı ile arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını belirterek müvekkilinin takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalının %40 tazminatla mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; katıldığı oturumda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; evlenme sırasında kadına verilen mehir senedinin düzenlenmesinin kanuna ve kamu düzenine aykırı bir yönü bulunmadığı, davacının iddiası doğrultusunda senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ve çalındığını da davacının isbatlaması gerektiği, davacının, buna ilişkin yazılı bir delil sunamadığı dava konusu senedin borç ikrarını içerdiği, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; davalının müvekkilinin gelini olduğunu, oğlu ile boşanmaları üzerine eline nasıl geçtiği anlaşılamayan senedin eksik unsurlarının doldurularak icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalının alacaklı olduğunu kanıtlaması gerektiğini, takibin tamamen kötüniyetli olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya konu bononun teminat senedi niteliğinde olup olmadığı, ispat yükünün tayini noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir. Ancak dava kambiyo senetlerine ve bononun teminat amacıyla verildiği iddiasına dayalı ise davacı borçlu bu durumu yazılı delillerle ispatlamak zorundadır.
Somut olayda iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı ve özellikle davacı tarafça ibraz edilen delillere göre iddiasını kanıtlayamadığı noktasına ulaşılmaktadır. Esasen bu husus Mahkemenin de kabulündedir.
TMK.’nun 6. maddesi gereğince “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” hükmü getirilmiştir.
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201.maddesi gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Somut olayda, davacı/borçlu, emre yazılı her iki bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Davalı tarafından davacı aleyhine bonoya dayanılarak takip yapılmış, davacı takibe konu edilen bonoların teminat olduğunu ve dav dışı eşine verildiği olgusuna dayanmış iş bu davayı açmıştır. Davalı ise iddianın yersiz olduğunu savunmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. Somut olayda davacı, dava konusu malen düzenlenen bononun teminat olduğunu, davalı ise mehir bedeli olarak düzenlendiğini savunması gözetilerek davacının talili nedeniyle artık senedin teminat senedi olduğunu ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia ettiğine göre ispat külfeti davacı da olup bu yöndeki iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Dava konusu senedin ihdas nedeni bölümünde ise “malen” kaydı bulunmaktadır. Bu durumda hem davacı, senedin ihdas nedenini talil etmekte hem de senedin teminat senedi olduğunu iddia etmektedir. Başka bir ifadeyle, davacı tarafından imzalanan bononun teminat için düzenlendiği teminat fonksiyonun kalmadığı iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunludur.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve mevzuatın incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Mehrin sözlük anlamı; “İslam hukukunda evlenme ile erkeğin, kadın üzerinde elde ettiği haklara karşılık kadına verdiği değerli şey”dir. Mehri muaccel; “İslam hukukunda erkeğin, nikâhtan önce kadına verdiği mehr” ve mehri müeccel ise; “İslam hukukunda erkeğin, nikâhtan (ve hatta evlilik sona erdikten) sonra kadına verdiği mehr” olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, Ankara, 1996, s:529).
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı gibi mehir, kocanın evlenme sözleşmesi anında veya devamı sırasında ya da evliliğin sonra ermesi hâlinde kadına verdiği belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan armağandır.
Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez (2.12.1959 tarihli, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Hukukumuzdaki sözleşme serbestisi ilkesi gereğince de kocanın yüklenmiş olduğu edimini yahut bağışlama yönündeki vaadini koca dışında bir üçüncü kişinin de üstlenmesine engel bulunmamaktadır. Ancak mehri müeccel, ileriye yönelik bağışlama vaadi niteliğinde olduğundan, koca dışında üçüncü kişinin durumu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun BK 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK’nın 288. (BK’nın 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir.
Mehrin tanımına yer verildikten sonra 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) uyuşmazlık ile ilgili maddeleri de incelenmelidir.
TMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
Eldeki dava davalının savunması doğrultusunda senedin mehir senedi dolayısıyla ziynet ve çeyiz eşyalarına yönelik düzenlendiğine göre, konunun ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Davacı senetteki imzayı inkar etmemiş; dava dışı eşine haksızlık durumunda kullanılmak üzere teminat amaçlı düzenlendiğini iddia etmiştir.
Yukarıda vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacının davaya konu senette malen kaydı bulunduğu gözetildiğinde davacının senedin bedelsiz kaldığını ve teminat fonksiyonunun kalmadığını ve anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğini yazılı delille kanıtlamaları gerekir. Ancak davacı iddialarını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil dosyaya sunmamıştır. Az önce belirtildiği gibi davacının bu iddiasını tanıkla kanıtlamalarına hukuken olanak yoktur.
Öte yandan davacı delil listelerinde yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmakla davacının senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını usulüne uygun yazılı delille ispatlanamadığından, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40TL harcın istinaf eden davacı alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 29/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır