Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/2564 E. 2021/807 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2018
ESAS-KARAR NO : …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 21/05/2021
YAZILDIĞI TARİH : 01/06/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, …’ne ait … numaralı 16/10/2016 keşide tarihli, 813.000,00 TL tutarlı çekin adi ortaklık adına alındığını tek imzalı olup ortaklardan her birinin imzasının bulunmadığını, adi ortaklık ilişkisi sonlandıktan sonra keşide edildiğini, çekin bu nedenle geçersiz olduğunu ayrıca çekteki müvekkili adına atılı bulunan imzanın müvekkiline ait olmama ihtimalinin de bulunduğu açığa imzalı çek de olabileceğini, bedelsiz olan gerçek bir alacak borç ilişkisine konu olmayan çek nedeniyle borçlu olmadığını,kötüniyetli olarak takibe konu edildiğini belirterek icra takibine konu çek sebebiyle, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitiyle, takibin iptaline ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davaya konu çekteki imzanın davacıya ait olduğunu; çekin, davacının şahsî borcu için düzenlendiğini, imzalandığını ve davalıya verildiğini, davacının tek başına imza koyduğu çekten dolayı şahsî sorumluluğu bulunduğundan takip yapılabileceğini, bildirerek davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; takibe ve davaya konu çekte atılı bulunan imzanın davacının eli ürünü olduğunun anlaşıldığı bedelsizlik iddiasının da usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; adi ortaklık ilişkisi kapsamında adi ortaklık adın alınan çekin adi ortaklık ilişkisi sona erdikten sonra tek imza ile keşidecisi bulunmayan çekin takibe konu edilemeyeceğini, müvekkilinin, dava dışı … ile ortaklığını sonlandırdıktan sonra kuvvetle muhtemel anılan kişinin kendisinde bulunan çek karnesindeki; müvekkilinin, beton alımı için imzaladığı dava konusu çeki rızası hilafına doldurmuş (ya da doldurtmuş) (çekteki hiçbir yazının da müvekkiline ait olmadığı) ve müvekkilinin, hiçbir ticari bağlantısı olmayan ve hiç tanımadığı davalıya verdiğini, müvekkilinin , dava dışı … ile ortak olduğu için çek inşaata alınacak malzemelerin, bazen müvekkili tarafından önceden imzalanan çeklerle alındığını, bu maddi vakaıların ispatı için tanık dinletme talebinin de hukuka aykırı olarak reddedildiğini, yeterli inceleme yapılmaksızın ve deliller toplanmadan iddianın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddedildiğini, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık takibe ve davaya konu çekteki bedelsizlik ve imza inkarına dayalı davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava bedelsizlik ve imza inkarına dayalı kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosya incelendiğinde; davacı tarafın davalı tarafça icra takibine konu edilen çekin sahtecilik yolu ile alındığını, davacının davalıya çek bedeli kadar borcunun olmadığını iddia ettiği ve menfi tespit isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın istinaf incelemesine konu menfi tespit davası dışında davalı hakkında sahtecilik eyleminden dolayı suç duyurusunda bulunduğu, bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz üzerine Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesince verilen ret kararı aleyhine Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma kararı verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.12.2019 gün ve …. sayılı tebliğname ile kanun yararına bozma talep edildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 2020/558 Esas, … Karar sayılı ilamı ile “…. müşteki ile şüpheli … iki ayrı adi ortaklık çerçevesinde iş yaptıklarını, Yenimahalle’de yapılan ilk inşaat sonrası, ilk adi ortaklık sonlandırılmasına ve müşterek imza ile imzaladıkları ancak kullanmadıkları çeklerin şüpheli …. tarafından bankaya iade edilmesine karar vermelerine rağmen şüphelinin önceden imzaladığı ya da imzası taklit edilmiş olunan çeki başka şüpheli …. verdiği ve …. tarafından bankaya ibrazda çift imza kuralı nedeniyle ödenmese bile bir şekilde kesinleştirilerek icra takibine konu edildiği, yine taraflar arasındaki ikinci adi ortaklık sona ererken ortaklığa ait iki dairenin müştekiye devrine karar verildiği ve ödeme için müşteki tarafından bankaya talimat verildiği halde sonrasında meblağın bir kısmının nakit bir kısmının çek olarak ödenmesine karar verilmesine rağmen şüpheli … bu talimat ile takip başlattığı böylece diğer şüpheli … ile aynı gün iki ayrı icra takibinin müştekiye karşı başlatıldığının iddia edildiği,
Dosya kapsamında menfi tespit davası gerekçeli kararı, bilirkişi raporları, müşteki ve tanık beyanları, elektronik posta çıktıları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; özellikle şüphelilerden …. detaylı savunmasının alınarak çeki ne şekilde ve niçin aldığının ortaya konulması, şüpheli …. dosyada bulunan avukatının olaya dair beyanına başvurulması, müştekinin şüpheliler ile olan hukuk mahkemesi dava dosyalarının getirtilip incelenmesi, çekteki yazı ve rakamların aidiyetinin müşteki ve şüphelilerin yazıları ile karşılaştırılması için ekspertiz raporu alınması, gerekirse ticari defter ve belgelerin temin edilerek, hukuk mahkemesi dava dosyalarında bulunmuyorsa çek ve talimat belgesi ile ilgili alacak borç durumunun bilirkişiye tespit ettirilmesi ve sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiğinden kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, itirazın reddine ilişkin Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/10/2018 tarihli ve … değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA,..’’ karar verilerek dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. Maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır. Ancak Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayacaktır. Dolayısıyla ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Bu nedenle davalı sanık hakkındaki maddi olgunun tespitine ilişkin Yargıtay kararının hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde ceza mahkemesi kararının beklenmesinde hukuki yarar bulunmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile davalı aleyhinde görülen ceza davasının sonucu bekletici mesele yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma nedenine göre davacı tarafın diğer istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi,…Karar sayılı ve 26/06/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 21/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır