Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/2181 E. 2021/881 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2018
ESAS-KARAR NO : ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 01/06/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili; davalının müvekkilleri aleyhine protokole dayalı olarak genel haciz yoluyla icra takibi başlattığını, halihazırda faaliyeti sona ermiş olan … … isimli işyerinin sahibi ve işletmecisinin müvekkili şirket olduğunu, diğer müvekkili …’nin ise anılan tarihte müvekkili şirketin ortağı olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan 05/11/2013 tarihli işyeri devir sözleşmesi ile cafenin işletme hakkının 27.000,00TL nakit ve 3.000,00TL bono karşılığında davalıya devredilerek işyerinin teslim edildiğini, işyeri devir sözleşmesinde devreden olarak müvekkili şirketin gösterildiğini, müvekkili …’nin sözleşmeyi kendi adına değil müvekkili şirketi temsilen imzaladığını, bu nedenle müvekkili …’ye yönelik icra takibi başlatılamayacağını, işyeri devir sözleşmesinde açıkça 05/11/2013 tarihinden itibaren işletme hakkının davalıya devredildiğinin ve bu tarihten itibaren işletmenin kar ve zararının davalıya ait olduğunun düzenlendiğini, davalının devraldığını kabul ettiği işletmeyi devralmadığını iddia ederek icra takibi başlattığını, takibin kötüniyetli olduğunu belirterek müvekkillerinin icra takibi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti ile % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; taraflar arasında yapılan ve davacılar tarafından uygulanmayan 09/10/2013 tarihli ve bu sözleşmenin devamı niteliğinde olan 05/11/2013 tarihli sözleşmeler uyarınca davacılara ödenmiş olan paranın geri ödenmesi için icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin tacir olmaması nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, taraflar arasında ilk olarak 09/10/2013 tarihli sözleşmenin yapıldığını, müvekkili tarafından ödeme yapıldığını, ancak davacıların işyerini müvekkiline devir etmekte direndiklerini, müvekkilinin parasını kurtarma telaşı nedeniyle tamamen aleyhine olan 05/11/2013 tarihli sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, bu sözleşmenin imzalanmasından sonra müvekkilinin aylarca oyalandığını, bu arada davacılar tarafından sürekli yeni müşterilere işyerinin satılmaya çalışıldığını, müvekkilinin işyerinin kendisine devir edilmesi konusunda ısrarlı talepleri ve davacıların direnmesi üzerine taraflar arasındaki ilişkinin koptuğunu, Temmuz 2014 tarihinde davacıların işyerini kapatarak müvekkili ile ilişkiyi kestiklerini, bunun üzerine müvekkilinin parasının iadesi için icra takibi başlattığını, davacı …’nin kendi adına 09/10/2013 tarihli sözleşmeyi imzalandığını, parayı ve senedi teslim aldığını, 05/11/2013 tarihli son sözleşmenin ise davacı şirket adına düzenlendiğini, ancak imzanın yine şahsi olarak davacı …’ye ait olduğunu, bu nedenle icra takibinin her ikisine karşı yapıldığını belirterek davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davalının işyeri devrinin yapılmaması nedeniyle ödenen bedelin iadesi için davacılar aleyhine icra takibi başlattığı, dava konusu işyeri devir sözleşmesini davacı …’nin davacı şirketi temsilen imzalandığı, şahsi sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle bu davacı aleyhine yapılan icra takibinin yerinde olmadığı, davacı şirket ile davalı arasındaki işyeri devir sözleşmesinde işyerinin davacı şirket adına davalı hesabına işletileceğinin kararlaştırıldığı, davalının ve tanıkların savcılık beyanlarında işletmenin davalıya fiilen teslim edildiğinin sabit olduğu, işyeri devir sözleşmesinde herhangi bir süre öngörülmediği, davalının icra takibi başlatmak suretiyle sözleşmeyi feshettiği, feshin haklı olduğunun davalı tarafından ispat edilmediği anlaşıldığından davanın kabulüne, davacıların icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, taraflar arasında işyeri devri sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili tarafından işletilmeye başlandığını, ancak gerek taşınmaz malikinin işyerinin boşaltılması ile uğraştığını, gerekse devreden davacı şirketin vergi ve ticaret odası ödemelerinden doğan borcu nedeniyle post hesabına haciz geldiğini, müvekkilinin işletme dönemi içerisinde post hesabından alacaklarını alamaması üzerine işletmenin çalışamaz hale geldiğini, kararın kaldırılmasını istinaf etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; işyeri devri sözleşmesi nedeni ile davacıların davalıya borçlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, işyeri devrine ilişkin sözleşmeye dayalı olarak yapılan ödemenin iadesi için başlatılan takibe karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, davalı hem istinaf dilekçesinde hem de Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyasındaki ifadesinde işletmenin kendisine devrinin yapıldığını ve işletmeye başladığını kabul etmiş olmasına, devir sözleşmesine karşın fiili olarak devrin yapılmadığı iddiasının yerinde olmamasına, ayrıca sözleşmenin gerçek kişi tarafından şirket adına yapılmış olmasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.173,10.-TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 545,00.-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.628,10.-TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 01/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …