Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/1666 E. 2021/429 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2018/1445 (KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2021/389

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2018
ESAS NO :

2-… –

e-tebligat

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça icra takibine konu edilen 75.000TL bedelli bononun bedelinin takip tarihi itibariyle ödendiğini, buna ilişkin makbuzlarının olduğunu belirterek, menfi tespit talebinde bulunmuştur.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının ödeme iddiasının doğru olmadığını, aslında ödediği miktarın 5.000TL olduğunu, davacının 5’in önüne 7 rakamını koyduğu ve böyle bir belge oluşturduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davalının ön inceleme duruşmasında sadece 5.000TL aldığını ve belge altındaki imzayı kabul ettiği, ödeme miktarı kısmının tahrif edildiğini ya da rakam eklendiğine dair dosyada bir delil olmadığı, davacıların toplamda 106.000TL ödeme yaptığı, yapılan hesap sonucunda davacının yapmış olduğu ödemeler dikkate alındığında 6.187,95TL fazla ödemesinin olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Süresinde istinaf yoluna başvuran davacı istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin istirdat tespitinin yanlış olduğunu, yargılama giderlerinin yanlış hesaplandığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili ise; imza incelemelerinin gerekli dikkat gösterilmeden yapıldığını, davacının 75.000TL ödeme yapmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davacının davalıya takip ve dava tarihi itibariyle borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
Taraf vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosya incelendiğinde; davacı tarafın, davalı tarafça başlatılan icra takibine ilişkin olarak dava tarihi itibariyle takibe konu borcun bütün ferileri ile birlikte ödendiği iddiası ile menfi tespit ve fazladan ödenen miktarın istirdadını talep etmiştir.
Tarafların usule ve esasa yönelik farklı istinaf istemleri bulunmakla birlikte, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olup olmadığı ve hüküm ile gerekçeli karar çelişkisi bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de somut olayda, gerekçe ile hüküm fıkrası çelişkili olup, hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
HMK’nın 355/1.m.2.cümlesi:”…Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir..”hükmünü içermektedir.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın gerekçesinde “icra takibinden sonra ve fakat davadan önce yapılan ödemeler gözetilmeden menfi tespit isteminde bulunulması nedeniyle icra takibi tarihinde borçlu olan davacı yanın menfi tespit isteminin reddi ile dava tarihi itibariyle 6.187,95TL fazla ödemenin istirdadının gerektiği” şeklinde ifade kullanılmasına rağmen hüküm kısmında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür. Bu durum gerekçe ile hüküm arasında çelişkiyi ifade ettiğinden, Dairemizce, hüküm ve gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için HMK’nın 355/1.m.2.cümle hükmü re’sen gözetilerek esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma nedenine göre istinafa gelenlerin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmemiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nin 355.maddesi uyarınca ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi s ar sayılı 06/02/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE
3-Kaldırma nedenine göre istinafa başvuran tarafların istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran tarafça yatırılan başvuru ve peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,
5-Taraflara karar tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,

HMK’nin 353/(1).a. Maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/03/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır