Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/1651 E. 2021/1046 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
. HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
ESAS NO :…

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 21/06/2021
YAZILDIĞI TARİH : 19/07/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davacıların murisleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibe konu senetlerin alacaklısı … ile borçlu … arasında ticari ilişki bulunmadığı iddiasıyla Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin…yılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında senet alacaklısı … …’in borçlu …’ın borcunun bulunmadığını belirterek davayı kabul ettiğini ve kararın kesinleştiğini, aynı senetlerin dava dışı … … tarafından …A ciro edilerek takibe konulduğunu, takipten sonra alacaklı …’ın takip ve senet borçlusu … hakkındaki takipten feragat ettiğini ve bu feragatin Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesinin… karar sayılı ilamı ile belirlendiğini, senet kefili bulunan … hakkındaki takibe devam edildiğini, TBK m 598/1 gereğince davacıların davalıya borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacıların murise …’ın borcu kabul ettiğini, dosyanın borçluları …, … ve … …’in hazır bulunduğu bir ortamda senetlerin verilme sebebi olan…..plaka sayılı aracın kendisi tarafından alındığını, babası … adına tescil edildiğini ve borçtan kendisinin sorumlu olduğunu, buna rağmen müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu ve senedin sebepten mücerret olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davacılar murisinin takibe konu bonolarda aval veren olduğu, aval verenin kimin için taahhüt altına girmiş ise onun gibi sorumlu olacağı, murisin keşideci için taahhüt altına girdiği, keşideci tarafından açılan davada alacaklının davayı kabul etmesi nedeni ile düzenleyenin borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, sözkonusu davada bononun araç satışı nedeni ile düzenlendiği ileri sürüldüğü, bu iddianın davalı yanca kabul edildiği, temel ilişkinin geçerli olduğu ancak karşı edimin yerine getirilmemiş olması nedeni ile bedelsiz kaldıkları, borcun esasına ilişkin hükmün sonuçlarından aval verenin de yararlanacağı gerekçesi ile takipten dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, müvekkilinin iyiniyetli 3.kişi olduğunu, kendisinden önceki ticari ilişkinin müvekkiline karşı dermeyan edilmesinin mümkün olmadığını, davacıların borçlu olmadıklarına dair herhangi bir mahkeme kararının bulunmadığını, müvekkilinin taraf olmadığı davada verilen kararının müvekkilini bağlamayacağını, mahkemece haksız olarak senedin verilme nedeninin incelendiğini, ancak neticelerinin kararda belirtilmediğini, …’ın aracı babası adına tescil ettirdiğini, bu yolla diğer senet borçlusunu zarara uğrattığını, kararın kaldırılmasını gerektiğini belirterek istinaf konun yoluna başvurmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacıların murisi aval verinin aleyhine girişilen takipten ötürü borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacılar murisinin aval veren olduğu bonolar nedeni ile borçlu olmadıklarının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Aval 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 700 ila 702. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunda avalin tanımı yapılmamış; sadece aval ile poliçedeki bedelin ödenmesinin teminat altına alındığı belirtilmiştir (TTK.m.700). Aval senedin ödeneceğine dair güvence verilmek sureti ile kambiyo senetlerine tedavül kolaylığı sağlamaktır.
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki aval -bir geçerlik şartı olarak- senet (veya alonj) üzerinde bulunmalıdır. Zira yukarıda da vurgulandığı gibi kambiyo senedinden doğan sorumluluğun temini gayesi, doğal olarak bu teminatın esas alacakla birlikte devredilmesini gerektirir; kambiyo senedini ciro yoluyla devralacak kimsenin de bunu görebilmesi lazımdır (Sengir, T.: Aval Hukuku, Ankara 1967, s.10). Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın, aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Aval gerek üçüncü bir şahıs gerekse poliçeye imza koyan diğer bir şahıs tarafından verilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 701/4 maddesine göre aval beyanında kimin için verildiği belirtilmemişse avalin keşideci hesabına verildiğinin kabulü gerekir.
Aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur(TTK.614). TTK.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur.
Avale ilişkin hükümler kendi içinde bir bütünlük teşkil eder ve münhasıran kambiyo hukuku içinde düzenlenmiştir. Bu haliyle özel nitelikte bir şahsi teminat türü olan aval bakımından genel nitelikli kefalet hükümlerine gidilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Avalin bu özel niteliği kambiyo senetlerine duyulan güven ve tedavül kabiliyeti ile de ilgilidir. Zira kefalette asıl borç bir nedenle geçersizse (söz gelimi kefilin fiil ehliyeti yoksa) kefilin de sorumluluğuna gidilemezken, avalde lehine aval verilenin sorumluluğu bulunmasa bile avalistin sorumluluğu devam etmektedir. Kendisine böylesine önemli bir fonksiyon atfedilmiş aval müessesesinin kefalete ilişkin genel hükümlere tâbi kılınması mümkün değildir.
Kaldı ki ticaret hayatındaki sürat ve güven ihtiyacı, ticari iş ve işlemlerin genel hükümlerden ayrı, özel kanuni şekil kuralarına bağlanmasını zorunlu kılmıştır. Tedavül kabiliyeti ve kambiyo senetlerinin soyutluğu ilkeleri de bu fonksiyona hizmet ederler. Tedavül kabiliyeti kambiyo senetlerini adi senetlerden ayırmaktadır. Bunun sağlanabilmesi de kambiyo senetlerinin temel ilişkiden bağımsız olmasına bağlıdır. Buna “soyutluk” ya da “illetten mücerret olma” denir. Soyutluluk kavramı esas itibariyle kıymetli evrak niteliği taşıyan bir senette mündemiç olan hakkın temel ilişkiden bağımsızlığını ifade eder (Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esaslar, İstanbul 2010, s.29). Kambiyo senetleri devredildikten sonra mücerretlik ilkesi ortaya çıkar ve senedin yaratılması nedeni olan “sebep” donar. Kıymetli evrak tedavül ettiği sürece bu sebepten bağımsızdır. Bunun yanında senet borçlusu, senet hamiline karşı temel ilişkiden doğan def’ileri ileri süremez. Soyutluk hamili güçlendirir ve bu sebeple de kıymetli evraka güveni arttırır. Kıymetli evrakın soyutluğunun sonuç doğurması, içerdiği hak ve sorumlukların senet dışında başka bir yere başvurmaya gerek kalmaksızın herkes tarafından anlaşılabilmesi ile mümkündür.
TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” hükmünü içermektedir. Aval veren, iyiniyetli hamile karşı, kambiyo senedinin veya lehine aval verilenin taahhüdünün şekline dayanan yahut ayrıca kendi sorumluluğunu sınırlayan kayıtlarla ilgili defileri ileri sürebilir (Öztan, Fırat; Kıymetli Evrak Hukuku, B. 2, Ankara 1997, s. 816). Bu anlamda senet metninden anlaşılan mutlak defileri ve hamile karşı bizzat kendisinin sahip olduğu defileri ileri sürebilirse de, lehine aval verdiği kişiye ait kişisel defileri hamile karşı ileri süremeyecektir. Bununla birlikte ifa ve ibra savunmaları ise aval veren tarafından da ileri sürülebilecektir.
Yapılan açıklamalar neticesinde somut olay incelendiğinde, mahkemece davanın kabulü gerekçesi olarak keşideci tarafından açılan davada alacaklının davayı kabul etmesi ve bononun araç satışı için düzenlendiği ancak araç satışının gerçekleşmemesi ile kambiyo senedinin bedelsiz kalması gösterilmiş ise de, anılan nedenlerin lehine aval verilenin kişisel defileri olduğu ve bu defilere davacı aval verenler tarafından ciro yolu ile bonoya hamil olan hak sahibine karşı ileri sürülemeyeceği anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken TTK’nın 702.maddesinun 2.fıkrasına aykırı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, anılan hatanın düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedini ile HMK m. 353/1-b-2 hükmü uyarınca yeniden esas hakkında aşağıdaki biçimde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Karar sayılı 13/12/2017 tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
3-a-Davanın REDDİNE,
b-Davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
c-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.-TL harcın peşin alınan 275,46.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 216,16.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
ç-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesap ve takdir edilen 4.080,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
e-HMK’nun 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
4)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5)İstinaf incelemesi aşamasında davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6)İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7)HMK’nun 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8)HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1.maddesi gereğince kesin olmak üzere 21/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
¸e-imza

Üye…
¸e-imza

Üye…
¸e-imza

Katip…
¸e-imza