Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/1416 E. 2021/289 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : … (KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
ESAS NO :….

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 02/03/2021
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalılardan….arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu davalının sözleşmede üstlendiği taahhütleri yerine getirmemesi üzerine, sözleşmenin 23/05/2011 tarihinde fesih edildiğini ve diğer davalı ile sözleşme imzalandığını, bu davalı…’nin sözleşme hükümlerini ihlal ettiğini, ürün bedellerini ödemediğini ve sözleşmeyi haksız olarak fesh ettiğini, diğer davalı …’un …’nin davacıya olan borcunu garanti ettiğini belirterek, bayilik hizmet bedeli vecezai şart alacağının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, imzalanan sözleşmelerinin haksız şart niteliğinde hükümler içerdiğini, davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, davalılardan … tarafından yapılan feshin haklı olduğunu, sözleşmeye aykırılıktan bahsedilemeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Yerel mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğu, davacı tarafça davalılara ödenen hizmet bedeli miktarı dikkate alındığında, davacının, davalılardan sözleşmeye uymasını beklemekte haklı olduğu, davalılardan….’nin yeni sözleşme ile davalı …., diğer davalı …’ın müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı ve sorumluluğunun 2.500.000USD ile sınırlı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Süresinde istinaf yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kar mahrumiyeti talebinin reddine karar verilmesinin yanlış olduğunu, davalı …’un sorumluluğunun bütün alacak kalemlerine ilişkin olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasın istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacının taraflar arasındaki sözleşme gereğince bayilik hizmet bedeli, cezai şart ve kar mahrumiyetine hak kazanıp kazanamayacağınoktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosya incelendiğinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde bayilik hizmet bedelinden kaynaklanan iade alacağını, sözleşmenin 19.maddesine göre cezai şart alacağını, satış taahhütnamesinden kaynaklanan cezai şart alacağına hükmedildiği, bayilik sözleşmesi ve protokol gereğince müvekkilin uğradığı kar kaybını talep ettiği görülmektedir. Mahkemece hüküm kısmında ise bayilik hizmet bedelinden kaynaklanan alacağa, cezai şart alacağına ve satış taahhütnamesinden kaynaklanan cezai şart alacağına hükmettiği, ancak davacının kar mahrumiyeti talebine ilişkin gerekçeli kararda herhangi bir tartışma yapmayıp, hüküm kısmında da herhangi bir hüküm kurmadığı görülmektedir.
Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK’nun 297. maddesine göre, kararda tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. HMK 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
HGK’nun 24.02.2010 Tarihli… sayılı kararında da belirtildiği üzere; “yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
Kararın gerekçesinin kendi içinde çelişkili olması ve hüküm ile gerekçenin bir kısmı arasında çelişki yaratılması da; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Yine HMK 297/2.maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.” hükmü getirilmiş olup, mahkeme hüküm fıkrasında “taleplerden her biri hakkında” açık bir şekilde karar vermekle yükümlüdür.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında mahkemece davacının taleplerinden biri hakkında açıkça hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, davacının kar mahrumiyetine ilişkin talebi tartışılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 355. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın niteliğine göre diğer istinaf itirazları incelenmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi …. sayılı 20/12/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf edene iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/(1).a. Maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02/03/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır