Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/1246 E. 2021/548 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2017
ESAS-KARAR NO : ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 05/04/2021
YAZILDIĞI TARİH : 04/05/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine Kayseri 6. İcra Dairesi’nin …. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla icra takibi yapıldığını, takibe dayanak bono bedelinin bedelsiz olduğunu, zira taraflar arasında satın alınan mal bedelinin fazlasıyla ödendiğini bildirerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, alacaklarının kambiyo senedine dayalı olduğunu, davacının borçlu olmadığını yazılı deliller ile ispat etmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, takibe dayanak bononun düzenlenme sebebinin «malen» yazılı olduğu, ceza soruşturması sırasında davalı şirket yetkili temsilcisi tarafından söz konusu bononun teminat bonosu olduğu ve vade farkı alacaklarının teminatı olarak bu bononun takibe konulduğunun ifade edildiği, taraflar arasında bir vade farkı anlaşması düzenlenmediği gibi bir teamül de oluşmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD üzerinden kurulduğu, ödemelerin çek ve senetlerle yapıldığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıya olan borcunun 4.079,26-$ olacağı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davalı vekili tarafından;
Mahkemece taraflar arasındaki vade farkı alınacağına dair anlaşma bulunmadığına yönelik iddiaların yerinde olmadığı, zira faturalar üzerinde vade farkına yönelik açıklama bulunduğu ve bu faturaların ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin alındığı, dosya kapsamında hükme esas alınan raporun eksik araştırma ve incelemeye dayandığı,
İstinaf eden- davacı vekili tarafından;
Mahkemece müvekkili tarafından yapılan bir kısım ödemelerin değerlendirmeye alınmadığı, ayrıca davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmemesinin doğru olmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında vade farkı alacağının bulunduğundan bahisle takibe konu edilen bono nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında vade farkı alacağının bulunduğundan bahisle takibe konu edilen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davalı alacaklı bonoya dayalı olarak icra takibi başlatmıştır. Takip dayanağı bonoda davacı borçlu lehdar, davalı alacaklı lehdarın cirosu ile bonoyu iktisap eden birinci ciranta ve yetkili hamildir. Bononun düzenlenme sebebi «malen» olarak belirtilmiştir. Ceza soruşturması sırasında davalı şirket yetkili temsilcisi, söz konusu bononun teminat bonosu olduğunu, vade farkı alacaklarının teminatı olarak bu bononun takibe konulduğunu ifade etmişlerdir.
Davacının davalıdan imzalı sipariş formları ile mal talep ettiği ve davalının da davacıya bu malları fatura ile gönderdiği, faturaların çoğunluğunda üzerinde teslim alanın imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Sipariş formlarında satışın … … cinsinden yapılacağı, ödemenin ..y. Lirası üzerinden yapılması halinde ödeme tarihindeki döviz satış kurunun kullanılacağı belirtilmiştir. Dosyada yer alan faturalarda da satış bedeli Türk Lirası olarak yazılmakla birlikte Amerikan Doları tutarları da belirtilmiştir. Dolayısıyla taraflar arasındaki işlemlerin … .. üzerinden hesaplanması gerekmekte olup, bu konu açıktır ve bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile davacının davalıdan 211.343,00-$ tutarında alış yaptığı tespit edilmiş olup, bu husus taraflar arasında ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ödemelerle ilgilidir. davacının davalıya yaptığı ödemelerin dökümü alınmış ve toplamda:207.263,74-$ ödeme yaptığı dosya kapsamı ile anlaşılmıştır. Davacı yanca fazla ödeme iddiasında bulunulmuş olup, dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporu ile dosya kapsamında alınan 30.09.2016 tarihli bilirkişi raporu birbiri ile çelişkili olup, hükme esas alınan bilirkişi raporu bu farklılığı denetime elverişli bir şekilde açıklayamamaktadır.
Dosya kapsamı itibariyle taraflar arasında daha öncede vade farkı bulunduğu ve vade farkının teamül haline geldiği davacı yanca ispat edilememiştir. Ancak taraflar arasındaki alışverişte kullanılan sipariş formlarında vade tarihleri belirtilmiştir, ancak bir faiz oranı belirtilmemiş ise de bu davalı yanın faiz alamayacağı anlamına gelmeyecektir. Davacı yanca sipariş bedelleri çek ve senetler ile ödenmiş olup, davacının davalıya ileri tarihli çek ciro etmesi ve davalının bunu kabul etmesiyle belirlenen vade kambiyo senedi ile talil edilmiş olmakla borcun vadesi kambiyo senedinin vadesi haline gelmektedir. Ancak somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı şirket temsilcisinin kolluktaki beyanında senet borçlarının parça parça ve de istenilen tarihten 1-2 ay kadar geç ödendiğini belirtmiş olup, mahkemece bu husus gözden kaçırılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu mahkemece dosya kapsamında alınan 30.09.2016 tarihli bilirkişi raporu ile de çelişkili olup, mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile rapora itirazlarını da karşılayacak şekilde denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir bilirkişi raporu alınması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi doğru değildir.
Mahkemece yukarıda izah edilen yönlerde delil toplanmamış, ayrıca toplanan deliller de açıklanan yönlerden karar yerinde tartışılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi,… Karar sayılı ve 18/07/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 05/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır