Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/1241 E. 2021/436 K. 22.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2018/1241 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2021/436

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
ESAS-KARAR NO :.

.
.
.
.
.

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasındaki mevcut cari hesap ilişkisi nedeniyle cari hesap teminatını teşkil etmek üzere müvekkili tarafından davalıya 4 adet bono verildiğini, müvekkili …’nın ise kefil sıfatıyla bonoları imzaladığını, bono bedellerinin tamamının 30/05/2014 tarihinde davalının banka hesabına ödenmek suretiyle borcun kalmadığını, ancak davalı tarafından bedelsiz kalan senetlerin Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün …./…. E. sayılı dosyasında icra takibine konu edildiğini belirterek müvekkilinin takip konusu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacı tarafından müvekkilinin hesabına yapılan ödemenin davaya konu senetlerle bir ilgisi olmadığını, davacının müvekkiline halen borcu olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların incelenen ticari defter ve belgelerine göre 2015 ve 2016 yıllarında taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, dava tarihi itibariyle davacının davalıya herhangi bir borç kaydının bulunmadığı, davaya konu olan 4 adet senedin davacı kayıtlarında yer almadığı, davacının senet bedellerine istinaden ödendiğini iddia ettiği 31/05/2013 tarihli 25.000,00-TL’lik banka havalesinin davacı kayıtlarında yer aldığı, ancak ticari defter ve kayıtlarında ödemeye ilişkin kaydın yer almadığı, davalı tarafın 25.000,00 TL’lik banka havale ödemesinin başka bir borca dayalı olduğunu ispat etmekle mükellef olduğu, dosyaya davalı tarafından davacı ödemesinin takip konusu senetler dışındaki başka bir borçtan kaynaklandığına dair delil ibraz edilmediği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davalı vekili tarafından;
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik araştırma ve incelemeye dayandığı, müvekkiline ait yevmiye defterinde dava konusu senetlerin kayıtlı olduğu, ödemeye dair dekontun açıklama kısmında malzeme bedeli ifadesinin yer aldığı, bu ödemenin adi hesap ilişkisi içerisinde yapıldığı hususunun açık olduğu, teminat senedi iddiasının usulüne uygun delillerle davacı yanca ispat edilmesi gerektiği, ispat yükü müvekkilinde olması halinde yemin hakının hatırlatılmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; takibe dayanak senedin teminat senedi niteliğinde olup olmadığı ve davacının bundan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, teminat senedi iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı … 24.09.2020 tarihinde istinaf incelemesi sırasında vefat etmiştir.
Taraf sıfatının yokluğunun yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesinin mümkün olduğu ve mahkemece de kendiliğinden dikkate alınması gerektiği, HMK.nun 114/d maddesi uyarınca tarafın, taraf ve dava ehliyetine sahip olmasının dava şartı olduğu, bu şartın olumlu giderilebilir nitelikte olduğu, aynı kanunun 115. maddesi uyarınca süre verilerek tamamlatılması gerektiği,
HMK.nun 55. maddesinde “….Taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir.
Taraf sıfatının yokluğunun yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesinin mümkün olduğu ve mahkemece de kendiliğinden dikkate alınması gerektiği, HMK.nun 114/d maddesi uyarınca tarafın, taraf ve dava ehliyetine sahip olmasının dava şartı olduğu, bu şartın olumlu giderilebilir nitelikte olduğu, aynı kanunun 115. maddesi uyarınca süre verilerek tamamlatılması gerektiği,
HMK.nun 55. maddesinde “….Taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir…” düzenlemesi olduğu, bu düzenlemenin mirasçıların mal varlığını etkileyen davalarda dikkate alınması gerektiği, dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, TMK.nun 28/I. maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyetinin son bulduğu, bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davaların tarafın ölümü ile konusuz kalmadığı, bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçıların, davayı zorunlu dava arkadaşı olarak birlikte takip etmeleri gerektiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, 07/12/2017 tarihinde mahkemece karar verildiği, kararın davalı vekili tarafından istinaf edildiği, Dairemizde kararın istinaf incelemesi devam ederken, davacı … 24.09.2020 tarihinde vefat etmiş olduğu UYAP sisteminde bulunan nüfus kayıt örneğinden anlaşılmıştır.
Mahkemece ölen davacının yasal mirasçılarının davadan haberdar edilmesi ve yukarıda belirtilen usulü işlemler yapılarak yargılamaya devam edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Dava icra takibine dayalı bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklıdadır. Ancak kambiyo senetleri sebepten mücerret olduğundan borçlu olunmadığının ispat yükümlülüğü davacı borçluya aittir. Borçlu bononun tarafların iradesi dışında düzenlendiğini, teminat bonosu olduğunu yazılı delil ile ispatlamalıdır. Davalı yanca dava konusu bonoların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu teminat bonosu niteliğinde olmadığı ifade edilmiştir. Davacı yanca dosya kapsamında 25.000,00 TL’lik ödeme belgesi ibraz edilmiş olup, söz konusu ödeme belgesi üzerinde malzeme bedeli açıklaması yer almaktadır. Davalı vekili tarafından bu ödemenin dava konusu senetlere ilişkin olmadığı, taraflar arasında başka alacak borç ilişkisi de bulunduğu, ödemenin ticari ilişki kapsamında malzeme bedeline dair olduğu ifade edilmiştir.

Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün ……/…… E. sayılı icra dosyasının incelenmesinden davalı alacaklı tarafından davacı borçlular aleyhine 20/01/2013 tanzim 20/09/2013, 20/10/2013, 20/11/2013, 20/12/2013 vadeli, 5.000,00 er TL’lik bonolardan dolayı kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla icra takibi yaptığı, bonoların kambiyo vasfında olduğu, bonolarda davacı şirketin keşideci, diğer davacının ise avalist davalının ise lehdar olduğu, bonolarda düzenlenme nedenine yer verilmediği anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından dosyaya 30/05/2014 işlem tarihli davalının……… Bankasındaki hesabına yapılan 25.000,00 TL’lik ödemeye ilişkin dekonttan bir suret ibraz edilmiş olup, dekont fotokopisinin incelenmesinden “malzeme bedeli” açıklamasına yer verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece dosya kapsamında alınan 03/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların usulüne uygun tutulan ticari ve defter kayıtlarında dava tarihi itibariyle birbirlerine herhangi bir borç ve alacak bakiyesinin bulunmadığı, davaya konu olan toplam 20.000,00 TL’lik 4 adet senedin tarafların ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, cari hesap ilişkisine istinaden düzenlenmediği kanaatinin oluştuğu, bu nedenle takip konusu yapılan toplam 20.000,00 TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde dava konusu senetlerin müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu ifade ederek itiraz dilekçesi ekine yevmiye defterinin bir örneğini eklediği görülmüştür. Mahkemece davalı yanın rapora itirazları üzerinde durulmaksızın karar verilmiştir.
Mahkemece yukarıda izah edilen yönlerden delil toplanmamış, ayrıca toplanan deliller de açıklanan yönlerden karar yerinde tartışılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi ve mahkemece taraf teşkilinin sağlanması için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, ……./…..Esas, ……../……. sayılı ve 07/12/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 22/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır