Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/927 E. 2023/986 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/927
KARAR NO : 2023/986

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2023
NUMARASI :…
DAVA TARİHİ : 18/08/2022
KARAR TARİHİ : 21/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2023

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın, davalı şirketlerin her birinden, kesin mühlet tarihi olan 07/07/2021 tarihi itibariyle 289.315,53TL alacağı bulunduğu, konkordato dosyası kapsamında Banka alacağının, borçlu…. yönünden 248.315,62TL, …. 248.315,62TL,…. 248.315,62TL olarak, hatalı ve eksik hesaplama ile nisaba katıldığını, gelinen noktada davalı şirketler yönünden …. tasdikine karar verilmiş olduğunu, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/93 Esas Sayılı konkordato dosyası kapsamında müvekkili bankanın, çekişmeli hale gelen 40.999,91TL nakdi alacağının tespiti ile konkordato kapsamında kayıt ve kabulüne, borçlu davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı bankanın, alacak tutartarının eksik faiz üzerinden hesaplandığına ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığı, faiz konusunda, konkordato projesinde bir düzenleme varsa buna göre hareket edileceği, müvekkilleri tarafından mahkemeye sunulan projenin yasaya uygun şekilde hazırlandığını, faiz işlemesinin durmasının geçici mühlet kararından itibaren uygulanabilirliği açısından İİK m. 288’de düzenlenen “geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur” şeklindeki hükmü uyarınca geçici mühlet tarihinden itibaren faiz işlemesinin duracağını, faizin geçici mühlet itibariyle durması konkordato sürecine ve projesine işlevsellik kazandırması açısından önem arz ettiğini, davacının, dava dilekçesinde müvekkil şirkete alacaklarının ödenmesine ilişkin olarak ihtarnameler çektiğinden de bahsettiğini, ancak davacı yanın farklı tarihlerde çektiği tüm ihtarnamelere, müvekkillerince süresi içerisinde cevabi ihtarnameler çekilerek belirtilen miktarda borcun olmadığı ve asıl alacağa, işlemiş faize, faiz oranına, hesap kat sebebine ve kredinin geri çağrılmasına itiraz edilmiş olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; söz konusu davanın niteliği doktrinde ağırlıklı görüş olarak konkordatodan ayrı bir eda davası olarak kabul edilmesi gerektiği, dava sonucunda verilecek kararın infazı ise yine konkordato hükümleri çerçevesinde olacağı davaya konu olan alacak konkordatoya tabi bir alacak olup, konkordatoya tabi bir alacak için konkordatonun tasdikinden önce açılmış ve sonuçlanmış bir dava neticesinde alınan ilam sahibi alacaklı alacağını ancak konkordato şartlarına göre alabiliyor ise burada da alacaklı konkordatoya tabi olan fakat tasdikten sonra açmış olduğu dava neticesinde aldığı ilama dayalı alacağını konkordato tasdik şartları içerisinde tahsil edebileceği, buna göre davanın dayanağı olan Mahkemelerince verilen tasdik kararı Bölge Adliye Mahkemesi’nce kaldırıldığı ve bu kararın kesinleştiği gözetilerek çekişmeli alacak davasının konusunun kalmadığı, yargılama giderlerinin davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi gerektiği, bilirkişi raporunda; hesaplanan anapara alacağının 247.991,86TL, kesin mühlet tarihine kadar oluşan faiz ve BSMV alacağının 28.923,77TL, davacı bankanın proje kapsamında kabul edilen toplam alacağının 248.315,62TL olduğu, hesaplanan anapara alacağının 247.991,86TL olduğu dikkate alındığında, davacı bankanın davalılar tarafından kabul edilmeyen anapara alacağı bulunmadığı, davacı bankanın hesaplanan faiz ve BSMV alacağı içerisinde geçici mühlet tarihine kadar tahakkuk etmiş ve ödenmemiş 928,78TL’lik faizin de bulunduğu bu tutarın 323,76 TL’lık kısmının kabul edilen alacak içerisinde yer aldığı, geçici mühletten önce tahakkuk eden ve davalı borçlular tarafından kabul edilmeyen 605,02TL faiz alacağı bulunduğu, Mahkemece kesin mühlet tarihine kadar oluşan faizin kabul edilmesi durumunda davacı bankanın konkordato projesinde kabul edilmeyen 276.915,63 – 248.315,62 = 28.600,01TL alacağının daha bulunduğu olduğu, bu itibarla davacının açtığı davada kısmen haklı olduğu gözetilerek yargılama giderleri buna göre hesaplanarak konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derce mahkemesinin kısa kararı ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğunu,
Müvekkili banka alacağına kesin mühlet tarihine kadar temerrüt faizi işletilmesi mümkün olduğunu, konkordato yargılaması sırasında çekişmeli alacak için verilen ara kararda da bu şekilde olması gerektiğinin belirtildiğini, davalı şirketlerce kredi borcu ödenmemiş ve temerrüde düşmüş olduğundan müvekkili banka alacağına kesin mühlet tarihine kadar faiz işletilmeye devam edeceğini, bilirkişi tarafıdnan yapılan hesaplamalara göre asıl alacak, faiz alacakları eksik olarak hesaplanmış olup, masraf alacaklarının ise hesaplamaya dahil edilmediğini, alınan raporda faiz hesaplamasının ise hatalı olarak yapıldığını, faiz oranının düşük hesaplandığını, bu nedenle bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; konkordato davası neticesinde çekişmeli hale gelen alacağın tahsili istemine ilişkindir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yargılamanın açıklığı ilkesini kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılacaktır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/05/2019 tarih ve 2018/2385 Esas 2019/3954 Karar sayılı emsal içtihatı).
Somut olayda ise, ilk derece mahkemesince, tefhim edilen kısa kararda; “konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin gerekçeli kararda ayrıntısı açıklanacağı üzerine davalı üzerinde bırakılmasına” karar verilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda ise “dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre ana para alacağının 247.981,86 TL, faiz ve BSMV’nin 28.923,77 TL olduğu, davacı bankanın konkordato projesinde kabul edilmeyen 28.600,01 TL daha alacağının bulunduğu anlaşıldığından açılan davada davacı bankanın kısmen haklı olduğu gözetilerek yargılama giderinin buna göre hesaplanması gerektiği belirtilmek suretiyle yargılama gideriyle vekalet ücretinin bir kısmının davacı banka üzerinde bırakılmasına karar verilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Bu durum HMK’nın 297 ve 298.maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/03/2023 tarih ve 2022/886 Esas 2023/297 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 179,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/06/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.