Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/905 E. 2023/980 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2023
NUMARASI : ….
TALEP TARİHİ : 05/04/2023

KARAR TARİHİ : 21/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/06/2023

Taraflar arasında görülmekte olan şirket yetkililerinin sorumluluğuna ilişkin alacak davasında talep edilen ihtiyati haciz isteminin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı ihtiyati haciz talep eden vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA VE TALEP
İhtiyati haciz talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … merkezi Ankara’da bulunan, turizm ve … alanlarında faaliyet gösteren bir limited şirket olduğunu, müvekkili …’ın ise bu şirkette 9000/60000 paya sahip hissedar olduğunu, dava dışı şirketin 30/10/2020’de …. ile birleştiğini, bu birleşmenin 08/12/2020 tarihli … … Gazetesinde ’de yayınlandığını, …. ortaklarının ortak olduğu birkaç şirketin daha bulunduğunu, bunlardan birisi de Ankara … … Müdürlüğü’ne kayıtlı…. Olduğunu, söz konusu bilanço gerçeği yansıtmadığını, şirkete ait taşınmazların, hukuka aykırı olarak dava dışı … yarı mamül malları arasında gösterildiğini, buna ilişkin Ankara 9. Asliye … Mahkemesi 2022/217 e. sayılı dosya ile genel kurul kararının iptali davası açıldığını, şirket hisselerinin ve temsil yetkisi tamamen irade sakatlığıyla elde edildiğini, 19/02/2022 tarihli olağanüstü genel kurul taplantısında; ortaklardan … 08/11/2021 tarihinde şimdiki müdürlerden …’ın getirdiği sözleşmeyle iki arsa verdiğini sanarak … ….Şirketindeki tüm paylarını … ve …’a eşit oranda bağışladığını, limited şirketlerde hisse devrinde kural olarak bu devrin genel kurul tarafından onaylanmasının şart olduğunu, genel kurul tarafından onay 3 ay içinde yazılı olarak verilmediği takdirde kabul edilmiş sayıldığını, özellikle 3 ay bekletilmiş sonrasında genel kurul yapıldığını ve yapılan bağış neticesinde pay çokluğu sağlanıp müdür olarak … ve … seçildiğini, genel kurul tarihine kadar şirket müdürü …’ın torunu-davacı … … dahi ilgili bağışı genel kurulda öğrendiğini, hisse çoğunluğu … ve …’a geçtiğinden temsil ve imza yetkisi onlara verildiğini, genel kurul kararlarına aykırı tasarruflar yapıldığını, işbu karara rağmen bilgileri haricinde 07/06/2022 tarihinde ortaklardan … Ankara 13. Asliye … Mahkemesi hakimliği 2022/187 sayılı dosya ile şirketin tasfiyesini istediğini, müvekkili ve diğer pay sahibi … ilgi dosyada feri müdahil olduğunu, yine davacı tarafın maddi yarar neticesinde davadan feragat etmesi ihtimaline binaen tasfiye için Ankara 10. Asliye … Mahkemesi hakimliği 2023/222 e. sayılı dosya taraflarından ikame edildiğini, müvekkili açısından tüm bu tespitler değerlendirildiğinde davalı şirket müdürlerinin usulsüz bir şekilde kar paylarını ve şirket sermayesini hakkaniyete uygun bölüştürmemeyi ve hatta borçlu göstermeyi planladığı aşikâr olduğunu, müdürler tarafından genel kurulda alınan ve miras ortaklığı toplantısında alınan kararlar uygulanmadığı gibi şirket mizanlarındaki borçlar neredeyse üç katına çıktığını, sit alanı dışındaki taşınmazlar yine kendilerinin ortağı oldukları ve paylarının daha fazla olduğu … … A.ş.’nin borçları için ipotek edildiğini ve satılmaya başlandığını, dolayısıyla bu şirketi de şahsi menfaatleri uğruna kullandıkları açık bir hal aldığını, Ankara 13. Asliye … Mahkemesi’nin 2022/187 e. sayılı dosyasına sunulan davalı şirketin 01.01.2021-31.12.2021 tarihleri arası mizanı incelendiğinde; “diğer çeşitli borçlar” başlığı altında dava dışı … … A.ş.’ne 10.191.905,27 TL borçlu olduğu belirtilmiş olmasına rağmen yaklaşık dört ay sonra yapılan bilirkişi incelemesinde ilgili borç tutarı 24.258.533,01 TL olarak gösterildiğini, davalının 03.11.2022 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu 30.09.2022 tarihli ayrıntılı bilançoda ise bu tutarın 43.693.426,33 TL’ye yükseltildiğinin görüldüğünü, her geçen gün davalı şirketin, dava dışı şirkete borçlandırıldığı yazılı delillerle sübuta erdiğini, dosyaya sunulan bilirkişi raporları tüm iddiaları destekler niteliktedir ve ilgili tasfiye istenen dosyadan da yine tedbir kararı alındığını, şirketin varlıklarının uzun süreli, yüksek oranlarda ve karşılıksız olarak borçlanma adı altında şirket ortaklarına veya yöneticilerine kullandırılması halinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 155 inci maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunun veya bu şekilde gerçekleşen borçlanma sonucunda şirketin iflası halinde 5237sayılı Türk Ceza Kanununun 161 inci maddesinde düzenlenen hileli iflas suçunun oluşabileceği açıktır.” görüldüğü üzere TTK madde 358 aykırı olarak şirkete borçlananların Türk Ceza Kanunu madde 155’e göre cezai sorumlulukları gündeme gelmiş ve nitekim davalı taraflar aynı gerekçelerle “güveni kötüye kullanma” suçuyla şikayet edildiğini, Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı 2023/2775 sayılı dosya üzerinden soruşturması sürdüğünü, bütün bunlarla birlikte şirket yönetiminin en büyük sorumluluğu olan 2021 yılına ait olağan genel kurul 31.03.2022 tarihine kadar yapılması gerekirken yapılmadığını, genel kurul sonrası şirkete ait tüm kayıt ve belgelerde mali inceleme başlatıldığını, müdürlerin şirkete karşı sorumluluğu sunulan rapor ve kanunla sabit olduğunu, limited şirketler için ise yasanın 613/f.2 hükmü limited şirket ortakları için “şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek nitelikte davranışlarda bulunamayacakları” önemle belirtildiğini, aynı hükmün 3. fıkrasında da şirket müdürlerinin şirket aleyhine rekabet etmeme yükümlülükleri 626. madde uyarınca değerlendirilmesi gerektiği belirtildiğini, atıf yapılan 626. madde hükmü müdürler ve yönetimle görevli diğer kişiler için görevlerini yerine getirirken “özen yükümlülüğü” borcu ile “şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetme” borcu getirdiğini, yasanın açık düzenlemesi anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri için rekabet yasağını öngördüğünü, ilgili hüküm uyarınca yönetim kurulu üyeleri şirket genel kurulunun iznini almadan şirketin faaliyet konusuna giren ticari işlerle uğraşamayacağını, şirketin faaliyet konusuna giren ticari iş ise “bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlemler” (ttk m.3) olarak yorumlanacağını, yani şirket faaliyet konusuna giren işlemlerin yanında maddi fiiller de yasak kapsamında değerlendirildiğini, bu noktada davalıların … … A.ş. ‘nin de yöneticileri olmaları ve ….bir nevi finansör olarak kullanmaları rekabet yasağına, kendi menfaatleri uğruna şirket malvarlığı için diledikleri gibi tasarrufta bulunmaları ise ttk 627. maddede belirtilen “ortaklara eşit şartlarda eşit işlem yapma” yükümlülüğüne aykırı davrandıklarına açık delil olduğunu, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu TTK 553. maddede işlendiğini, söz konusu maddeye göre bu kişiler şirkete, pay sahiplerine, ya da şirket alacaklarına karşı vermiş oldukları zararlardan dolayı sorumlu olduklarını, TTK 555/1. maddesi uyarınca da şirketin uğradığı zararın tazminini için her pay sahibinin dava açabileceği ancak tazminatın şirkete ödenmesini isteyebilecekleri belirtildiğini, şirket müdürlerinin belirsiz süreyle tayin edilmeleri, müdürlerin şirket yönetimini layıkıyla yerine getirmemesine ve dolayısıyla keyfiyete, netice olarak ise diğer ortakların ortaklık haklarına türlü şekillerde zarar gelmesine sebep olabildiğini, dolayısıyla müdürlerin yönetiminden kaynaklı olarak hem ortakların ortaklık haklarına zeval gelmemesi, hem de şirketin uzun vadede daha fazla zarara uğramaması adına müdürlerin yönetim hakkı ve temsil yetkisinin haklı sebeplerin varlığı halinde kayyım tayini gerektiğini, buna göre şirketin imza yetkisinin davalı taraflarda kalacak olması telafisi güç zararlar doğuracağı açık bir şekilde kanıtlandığını, dava konusu alacak muaccel olmakla, davalılar üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine İİK md.257 uyarınca talep edilen dava değeri üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesine; bu talebin reddi halinde, hmk md. 389 ve 390 uyarınca, her iki mali inceleme raporunda şirketin zarara uğradığı hususunda yaklaşık ispat koşulu sağlanmış olduğundan, davalılar üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkuller ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ve davalıların hem şirket adına pasif işlem yapma yetkilerinin hem de hisselerini 3. kişilere devretmelerinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesine; dava dışı şirketin uğradığı zararın TTK md. 553/1 ve 555 uyarınca tespitine; müdürlerin azli ile kayyum atanması taleplerinin kabulüne, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla 501.000,00 TL nin zararın gerçekleştiği tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak dava dışı … … Taahhüt Turizm … Sanayi Limited Şirketine ödenmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece 05/04/2023 tarihli ara kararı ile, İ.İ.K’nun 257. maddesine göre rehinle temin olunmamış alacağın alacaklısı alacağın yaklaşık olarak ispat etmesi halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceğini davacının sunduğu delillere göre yönetici olan davalıların kötü yönetim nedeniyle şirketin zarara uğramasında sorumlu oldukları yaklaşık olarak ispat edilmediğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati haciz talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; limited şirketlerde hisse devrinde kural olarak bu devrin genel kurul tarafından onaylanmasının şart olduğunu, genel kurul tarafından onay 3 ay içinde yazılı olarak verilmediği takdirde kabul edilmiş sayıllacağını, devrin daha sonra pay defterine kaydedildiğini, genel kurul onayından sonra, esas sermaye payının devrinin … siciline tescil ve ilan edildiğini, şirket ana sözleşmesiyle genel kurulun pay devrine (hisse devrine) onay şartı kaldırılabilir.incelenen şirketin ana sözleşmesinde böyle bir hüküm görülmediğini, toplantı sonrası ortaklardan müvekkilinin annesi …’ın iradesi dışında şirket hisselerini … ve …’a bağış yoluyla pay devri yaptığını, olduğu ortaya çıktığını, bu suiistimal için müvekkilinin annesinin irade sakatlığı nedeniyle hisse devrinin iptali talebinde bulunduğunu, tek başına kontrol gücü elde edilmemekle birlikte, daha önce … ve …’ın paylarının toplamı %30 iken, vaki pay devri sonrası, %55’e çıktığını, böylece … ve … birlikte hareket ederek şirketin kontrol gücünü ele geçirmiş olduğunu, diğer yandan şirketin öz kaynaklarına bakıldığında, 2020 sonu itibariyle 2.400.000,00 TL civarında dağıtılmadğını, kâr payları bulunduğunu, bu tutarın kayıtlı sermaye tutarının üzerinde bir tutar olup, geçmiş yıllar zararları mahsup edildikten sonra, 250.000,00 TL’nin üstünde bir kâr payı hakkına (temettü gelirine) sahip olacağını, pay devri ile …, miras olarak şirkette kalan dağıtılabilecek kârlardaki miras payını da sıfır bedelle devretmiş olduğunu, ayrıca oy çokluğunu elinde bulunduran yönetici ortakların kâr payı alma hakkı ile toplantı gündemine madde eklenilmesini talep hakkının kullanılmasını da engelleyeceği ortada olduğunu, bununla birlikte incelenen şirketin esas sözleşmesinde, olağan genel kurul konularının olağanüstü genel kurullarda müzakere edilebileceği ve karar alınabileceği hükme bağlanmadığını, bu nedenle, söz konusu genel kurulda alınan kararlar ana sözleşmeye aykırı olduğunu, bir kâr payı avansı dağıtılıyorsa tüm ortaklara dağıtılması gerektiğini, müvekkili bankanın hesabına böyle bir kâr payı avansı ödenmediğini, 9. maddede şirketin serbest olan taşınmazların ihale yöntemiyle satışına ilişkin yeni bir genel kurul yapılacağına,10. maddede şirket taşınmazlarının … İnş. A.ş. borçları için emlak … A.ş. ve diğer bankalara verilen teminatlar ve teminatlardan ötürü alacaklarının neler olduğu hususunda 2021 yılı için yapılacak genel kuruldan en az 15 gün önce ortaklara bilgi verilmesine,şirketin tasfiyesi ve tasfiye memurlarının atanması hususunun 2021 genel kurulunda karar bağlanmasına oybirliğiyle karar verildiğini, ancak şirket henüz genel kurul toplantısını yapmadığı gibi diğer yükümlükleri için bugüne kadar şirkete yapılan sözlü uyarılar da sonuçsuz kaldığını, buna rağmen şirkete kayıtlı serbest taşınmazlarda … … A.ş. Eskişehir şubesince 25/05/2022 tarihinde sunulan rapordan sonra- 50.000.000,00-TL değerinde ipotek tesis edildiğinin tespit edildiğini, bu krediye, taraflara, kefalete, hangi taşınmazlar teminat alındığına vs. ye ilişkin ortaklara herhangi bir bilgi de verilmediğini, alınan kararların hilafsız, itirazsız oybirliği ile kabul ve imza olunmasına rağmen, …… …. parseldeki tribleks meskenin satışı yapıldığı öğrenildiğini, … İnş. A.ş. ile herhangi bir arsa satışı ve alacak borç ilişkisi olmadığını, yalnızca kira gelirlerinin olduğu son yapılan genel kurulda şirket müdürlerince beyan edildiğini, tüm bu tespitler değerlendirildiğinde davalı şirket müdürlerinin usulsüz bir şekilde kar paylarını ve şirket sermayesini hakkaniyete uygun bölüştürmemeyi ve hatta borçlu göstermeyi planladığının aşikâr olduğunu, şirketin 2018 yılı bilançosuna göre 2.368.645,62 TL ortaklara borç var iken, 12.04.2019 tarihli ara bilançoda borç kalmadığını, 2019 bilançosunda da borç gözükmediğini, 2020 yılında ise yine 1.294.771,82 TL ortaklara borç oluştuğunu, söz konusu 2018 yılındaki borcun ortağa nasıl ödendiği, 2020 yılında neden ortaklardan borç alındığı konusunda açıklama olmadığını, özellikle bu borçların fiktif olup olmadığı konusunda araştırma yapılmalı, banka ödemesi, tahsilat makbuzu gibi belgelere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerektiğini, dava dışı … … A.ş.’nin 31.12.2019 tarihli mizanında incelenen şirkete ait “arazi ve arsalar” yarı mamul olarak gözüktüğünü, dolayısıyla bu arsaların … … A.ş’ye devredildiğini ve söz konusu bu şirket arsaların üzerine imalat yapmaya başladığının anlaşıldığını, 12.04.2019 tarihinde ticari borçların 14.701.705,15 TL ve 31.12.2020 tarihinde 1.443.166,19 TL olarak yer aldığının görüldüğünü, bu mali verilerden söz konusu arsaların satıldığı ve karşılığında alınan paralar ile ticari borçların ödendiği anlaşıldığını, nitekim 31.12.2020 tarihli gelir tablosunda bir önceki dönem olan 31.12.2019 tarihli 10.000.000,00 TL’yi aşan bir arsa satışı gözükmediğini, dolayısıyla genel kurula sunulan bilanço … hükümlerinde açıklanan “dürüst resim ilkesine” aykırı ve gerçeği yansıtmadığının düşünüldüğünü, bu konuda özel bir denetim yapılması gerekliliğinin ortaya çıktığını, genel kurula sunulan bilanço ve gelir tablosunun gerçeği yansıtmadığının ispatlanmış olmasının genel kurul 19.02.2022 tarihinde yapıldığını, 19.02.2022 tarihli genel kurulda, şirket müdürleri 2021 yılı kayıtlarında 5 adet arsa olduğunu bilecek durumda olduğunu, şirket müdürleri genel kurulda şirket bilançosunda değişiklik olmadığını ve 22 adet arsanın da mevcut olduğunu beyan ettiğini, şirket müdürlerinin “dürüst resim ilkesine” açıkça uymadıkları ve yalan beyanda bulundukları ilgili bilirkişi raporu incelendiğinde görülmüş olacağını, gündemin 3. maddesi ile alınan “2020 yılı bilanço ve gelir tablosunun okunması, müzakeresi ve tasdiki” kararı, genel kurula sunulan bilanço ve gelir tablosunun gerçeği yansıtmaması, örtülü olarak bilgi alma hakkının engellenmesi ve gayrimenkul devrine ilişkin cevabın gerçeği yansıtmaması nedenleriyle, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, 2020 yılı bilançosuna göre, şirketin dağılabilecek 1.726.806,70 TL civarında kârları bulunduğunu, bu rakamın geçmiş yıl karları düzeltilirse 2.000.000,00 TL’yi geçtiğini, şirketlerde “kâr payı dağıtılmaması” finansman yöntemlerinin (otofinansman) içinde en ucuz finansman yöntemi olarak elbette yöneticilerin en çok tercih ettiği yöntemlerden biri olacağını, şirketin faaliyetleri yönünden finansman ihtiyacından çok, genel kurul tutanaklarına göre şirket müdürlerinin kâr payını dağıtmak istememelerinin etkin olduğu görüldüğünü, kâr payı dağıtmama gerekçesinin otofinansman olduğu söylenecek olursa, şirkette yönetici olan ortakların aldıkları huzur hakları ve şirketin taşıtlarını, gayrimenkulleri, menkullerini kullanma imkanına sahip olmaları, dolayısıyla kâr paylarını müdür olan ortakların dağıtmayarak yıllar içinde eritmeleri söz konusu olacağını, şirket temsilcileri şirketi yönetmek adıyla şirketi tabir yerindeyse menfaatlerine kullanmaya başladıklarını, yerel mahkemedeki dosyaya sunulan rapor dahi şirketin şu anki mali durumundan uzak halde olduğunu, her geçen gün yeni bir suiistimal gerçekleşmekte ve bu karşı taraf beyanında dahi yer almadığını, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda tedbir ve haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep; İİK’nın 257. maddesine dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
İhtiyati haczin koşullarını düzenleyen İİK’nın 257. maddesi, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır, taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarının ihtiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 258. maddesi gereğince alacaklının, alacağının varlığı ile haciz sebepleri hakkında mahkemeden olumlu şekilde kanaat uyandırması gerekli ve yeterlidir. Bir başka deyişle ihtiyati haciz kararı verilmesi için mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmayıp, yaklaşık ispat ölçülerinde ispat yeterli olacaktır.
Somut olaya gelince, davacı tarafından davalılar aleyhine dava dışı … ….zarara uğrattıkları iddiası ile davalıların sorumluluğundan kaynaklı alacak için eldeki davanın açıldığı ve davalıların taşınır, taşınmaz ve 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz talep edilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere dosya kapsamı ve mevcut delil durumu dikkate alındığında yaklaşık ispat koşulunun mevcut bulunmadığı anlaşılmakla ihtiyati haciz talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygundur.
Her ne kadar davacı vekili, istinaf kanun yolu başvurusunda,ihtiyati haciz talebinin kabul edilmemesi halinde davalıların hem şirket adına pasif işlem yapma yetkilerinin,hem de hisselerinin 3.kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir verilmesini talep etmiş ise de, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesine dair verilen bir karar olmadığından bu talep yönünden usulden red kararı verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ara kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İhtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2- İhtiyati tedbir istemine ilişkin istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.21/06/2023

Başkan- … Üye – … Üye -… Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.