Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/903 E. 2023/1054 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/903
KARAR NO : 2023/1054

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2023
NUMARASI : ….
DAVA TARİHİ : 29/11/2022
KARAR TARİHİ :06/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2023

Taraflar arasındaki ticari unvanın korunmasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 16.10.2009 tarihinden bu yana Ankara … siciline tescilli olarak … sektöründe merkezi Ankara’da olarak ülkenin çeşitli bölgelerinde faaliyet gösterdiğini, unvanını kurucu ortaklarının soyadlarından aldığını, Ankara’da tanınan ve güvenilir bir şirket olduğunu, davalının … unvanını 12.01.2011 tarihinde Ankara …… tescil ettirerek kullanmaya başladığını, ana faaliyet konularının müvekkili ile çakıştığını, müvekkilinin davalıdan daha önce kurulduğunu ve tescil edildiğini, davalının müvekkili ile iltibasa yol açacak şekilde … unvanı tescil ettirmesinin hukuka aykırı olduğunu, kendilerince davalıya ihtarname keşide edildiğini ancak ihtarnamede yer alan taleplerin reddedildiğini, bu nedenlerle davanın kabulünü talep etmektedir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12.01.2011 tarihinde iyi niyetli olarak … unvanını tescil ettirdiğini ve kullanmaya başladığını, … hayatında para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yaptığını, davacının davasının hakkın kötüye kullanımı olduğunu, davacının dava hakkını sessiz kalma yoluyla kaybettiğini, davacının dava dilekçesinde kötü niyet iddiasında da bulunmadığını bu nedenlerle davanın reddini talep etmektedir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu “…” ibaresinin her iki şirketin ünvanının çekirdek unsuru olduğu ,iştigal alanlarının benzer olduğu ancak davacı; ilk olarak ticari ünvanında bulunan Anka ibaresinin kaldırılmasını 17.10.2022 tarihli ihtar ile davalıdan talep ettiği 29.11.2022 tarihinde de elde ki davayı açtığı, İhtarı davalının ünvanın tescilinden 11 yılı aşkın süreden sonra ihtarı çektiği ve davayı açtığı aradan geçen zamanda sessiz kalarak kullanıma razı olduğu, … sicili kayıtlarının herkese açık olduğu gözetildiğinde dava açma hakkı olmadığının kabulü gerektiği davanın makul süre içinde açılmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan 13.03.2023 tarihli bilirkişi raporunda ve yerel mahkemenin gerekçeli kararında; TTK md.39 ve devamı maddeleri gereğince tescil ve ilan edilen davacı … unvanı ile davalı … unvanı arasında … unvanları hakkında tebliğin 5. maddesine göre iltibas tehlikesi mevcut olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, sırf davanın makul süre içerisinde açılmadığından bahisle davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin “…” ibaresi taşıyan … unvanının tescilini talep ettiği esnada iyi niyetli olduğunun iddia edilmesinin mümkün olmadığını, konuya ilişkin olarak İstanbul … … Müdürlüğü tarafından yayınlanan ve 15.03.2023 tarihli dilekçeleri ekinde ek-1 olarak sunulan “… unvanı seçerken dikkat edilmesi gereken hususlar” başlıklı belgede aşağıdaki uyarılara yer verildiğini, “TTK hükümleri ve sair mevzuat uyarınca kuruluş işlemlerinde ve unvan değişikliklerinde unvanın, tüm türkiye çapında korunması zorunlu olduğundan kullanılmasına karar verilen … unvanının merkezi sicil kayıt sistemi (mersis) üzerinden ve Türkiye … Sicili Gazetesi’nden sorgulanarak teyit edilmesi gerektiğini, benzer unvan sorgulaması yapılarken, sorgulama yapılacak alana çekirdek kelime ve devamında yer verilecek olan sektör bazındaki ilk kelime birlikte yazılmalıdır.” davalı şirketin unvan tescilinden önce benzer bir unvanın daha önce tescil edilip edilmediğini araştırma ödevi bulunduğunun açık olduğunu, bu araştırmanın internet üzerinden yapılacak çok basit bir sorgulama ile kolaylıkla yerine getirilebileceğini, müvekkili şirketin Ankara’da aktif faaliyet gösteren, çok sayıda … projesi gerçekleştiren bir şirket olduğunu, davalının iyi niyetli olsaydı basit bir internet sorgusu ile dahi müvekkili şirketin varlığından, unvanından ve faaliyetlerinden bilgi sahibi olmasının mümkün olduğunu, tüm bu açıklamalar doğrultusunda, … sicili herkese açık olduğundan ve ilgili kişiler … sicilinde tescil ve ilan edilmiş bir hususu bilmediklerini iddia edemeyeceklerinden, davalı şirketin müvekkili şirket ile iltibasa neden olan … unvanını tescil etmeden önce en hafif kabulle üzerine düşen araştırma ve inceleme görevini yerine getirmediğini, yani kendisinden beklenen özeni göstermediği, dolayısıyla türk medeni kanunu 3/2 maddesi gereğince iyiniyet iddiasında bulunamayacağının açık olduğunu, davalının sıradan bir kişi olmadığını, … şirketi olduğu ve TTK 18/2 maddesi gereğince her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etme zorunluluğu bulunduğu da dikkate alınması gerektiğini, tüm bu koşullar altında, davalı şirketin müvekkili şirkete ait … unvanı ile iltibasa neden olacak unvanı tescil ettirirken iyi niyetli kabul edilemeyeceği, dolayısıyla yargıtay hukuk genel kurulu’nun 17.06.2021 tarihli, 2021/11-456 e. – 2021/776 k. sayılı ilamında açıklandığı üzere, müvekkili şirketin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığından söz edilemeyeceği açık ve tartışmasız olduğunu, diğer yandan, müvekkil şirket unvan kullanımına karşı sessiz kalmamıştır. davalı şirketin varlığından ve unvanından bir müvekkil şirket çalışanının davalının ofisinin bulunduğu … merkezine yaptığı iş ziyareti sırasında haberdar olunduğunu, bunun üzerine, davalıya derhal (17.10.2022 tarih ve …. yevmiye no’lu) ihtarname gönderilerek iltibasa yol açan unvanın değiştirilmesi için 30 gün süre tanındığını, davalının verilen süre içerisinde … unvanını değiştirmemesi sonucunda da 29.11.2022 tarihinde işbu davanın açıldığını, yerel mahkemenin davalının … unvanı kullanımının müvekkili şirkete ait … unvanı ile iltibas tehlikesi yarattığı tespit edilmesine rağmen, iyi niyet iddiasında bulunamayacak olan davalının uzun süre sessiz kalma yönündeki savunmasına itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, değilse yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, … ünvanına tecavüzün önlenmesi ile haksız kullanılan ibarenin … sicilinden terkini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname sureti, … Dairesi müzekkere cevapları, davacı şirket ile davalı şirket … sicil kayıtları, yargılama aşamasında marka uzmanı bilirkişiden alınan 13/03/2023 tarihli bilirkişi raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda, davacıya ait … unvanının çekirdek kısmının ” …
kısmının ise; “…”ibaresi olduğu, davalıya ait … unvanının ek kısmının ise ‘…’ ibaresi olduğu,
davalıya ait … unvanının çekirdek kısmının”…
…,davalıya ait … unvanının ek kısmının ise ‘… …’ olduğu
,önceki tarihli tescil sahibi olan davacıya ait … unvanının eki, …
ibaresi olup, ek kısmından sonra gelen işletme konusunun ilk ibaresinin ise ‘…’olduğu bu
nedenle sonraki tarihli tescil sahibi davalının … unvanının ‘… …’ ibarelerine ek
olarak ayırt edici bir eke sahip olması gerektiği Ancak davalı, … … ibarelerine
yalnızca ‘…’ ibaresini eklediği, … ibaresinin ise ayırt edici özelliğe haiz olmadığı,bu nedenle davalıya ait tescilli … unvanı ile … Unvanları Hakkında Tebliğin 5.
maddesine göre davacıya ait tescilli … unvanı arasında iltibas tehlikesi bulunduğu
ancak davalıya ait … unvanının tescil ve ilan tarihi ile davacı tarafından davalıya
gönderilen ihtarname ve aynı zamanda dava tarihi arasında 11 yıl geçtiği, bu nedenle
davacının dava açma hakkının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramadığının takdirinin mahkemede olduğu belirtilmiştir.

Türk … Kanunu’nun 52. maddesi “(1) … ünvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan … ünvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir. (2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir.” hükmünü içermektedir.
İltibas kavramı, üretici firmaların veya üretilen mal veya hizmetlerin sahip oldukları ad ve işaretlerin birbirleriyle karıştırılarak ayırt etme işlevlerini doğru şekilde gerçekleştirememeleri tehlikesidir (Prof. Dr. Mehmet Emin Bilge tarafından 28/11/2014 tarihli 1.Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslarası Sempozyum Tebliğinde Sunulan Makale).
İltibas tehlikesi, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubun toplumsal düzeyi ve durumu, …, esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telafuz, anlam ve biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26/02/2016 tarih ve 2014/11-627 Esas 2016/180 Karar).
Bununla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/02/2020 tarih ve 2019/1319 Esas 2020/1319 Karar sayılı kararında da; 6102 sayılı TTK’nun 52. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre, … ünvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibinin bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan … ünvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebileceği, yine TTK’nun 45. maddesinde de bir … ünvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir ünvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ise, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlallere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirmesi demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi … unvanları yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından … unvanında kullanılması hâlinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkânının önceki hak sahibine sınırlandırılmaksızın tanınması bazı hâllerde haksız sonuçlar doğurabilmektedir. Zira iyi niyetli olarak … unvanını tescil ettirmiş ve kullanmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açması “dava hakkının kötüye kullanılması” olarak nitelendirilmelidir. Keza sonraki … unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındıktan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecektir.
Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK’nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, … unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdi/ Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle … unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma/tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmelidir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sahibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin … unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın … unvanlarının … siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş … unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için her şeyden önce … unvanını sonradan tescil ettiren kişinin iyi niyetli olması gerekir. Zira … unvanını sonradan tescil ettiren kişi kötü niyetli ise sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyecek önceki hak sahibi … unvanının terkinini süre gözetilmeksizin her zaman talep edebilecektir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, … unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak … unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK’de düzenlenmiş değildir.Ancak … unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta,davacı şirketin … ünvanın 16.10.2009 tarihinde … siciline tescil edildiği, davalı şirketin ünvanın ise 12.01.2011 tarihinde tescil edildiği, davacının … ünvanında bulunan”…” ibaresinin her iki şirketin ünvanının çekirdek unsurunu oluşturduğu,her iki şirketin iştigal alanlarının benzer nitelikte olduğu, davacı tarafından … unvanının kullanılmamasına ilişkin ihtarnamenin 17.10.2022 tarihinde gönderildiği ve işbu davanın ise 29.11.2022 tarihinde açıldığı,dolayısıyla davalı şirketin kurulmasından itibaren 11 yıl sonra davacının … ünvanının kullanılmamasına yönelik davalıya ihtarname gönderdiği ve akabinde dava açıldığı gözetildiğinde ihtarnamenin ve davanın makul süre içerisinde açıldığından bahsedilemeyeceği ve sessiz kalmanın söz konusu olduğu kabul edilmelidir.
Tüm bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 179,90 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi . 06/07/2023

Başkan- Üye Üye Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.