Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/740 E. 2023/834 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/740 Esas 2023/834 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/740
KARAR NO : 2023/834

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2018
NUMARASI : 2016/900 Esas 2018/278 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/08/2016
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2023

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı şirket vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırılan paraların istenildiği her an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 61.035,00 DM yatırdığını, ancak talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek, haksız fiil hükümleri gereğince 31.206,69 Euro’nun 07/04/2000 tarihinden itibaren %20 faizi veya bu faizin uygulanmasına karar verilemeyecekse aynı tarihten itibaren devlet bankalarının Euro’ya verdiği en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar arasında mecburi veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığını, davacının teminat göstermek zorunda olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, davacının iddiasına dayanak gösterdiği belgenin müvekkilini bağlamadığını, aynen tahsil talebinin ve faiz talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ise de anılan davalı davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, bizzat davalı tarafından 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar ekinde SPK’ya sunulan ve CD halinde dosyaya celbedilen kayıtlarda davacının 07/04/2000 tarihinde 31.200,00 Euro’yu davalıya verdiğinin anlaşıldığı, davacının 31.200,00 Euro’yu istendiğinde iade edilmek üzere davalıya verdiği iddiasını ispatladığı, davalının yasal bir hukuki ilişkiye dayanmadan aldığı parayı iade ettiğini ispatlaması gerektiği, davalının ise bu konuda aldığı parayı ödediğine ilişkin herhangi bir belge sunmadığı, dava tarihi itibariyla davacının davalı şirketten 31.200,00 Euro alacağı bulunduğu, davacının yatırım yaptığı şirketin TBMM, SPK, Hazine Müsteşarlığı ve Teftiş Kurulu raporlarında ayrıntılı olarak belirtildiği gibi davalı şirketin davacı ve benzeri kişilerden aldığı paraları usulüne uygun defterlerine kaydetmediği, bu kişilerle ilişkilerini ikincil kayıtlar tutmak suretiyle takip ettiği nazara alındığında davalı gerçek kişinin/kişilerin şirket yöneticisi olması sıfatıyla TTK’nun 371/5 ve TMK’nun 50. Maddesi gereğince şirketle birlikte davacıya karşı sorumlu olduğu, davacının gerek 818 sayılı BK’nun 101. maddesi ve gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 117. maddesinde belirtilen şekilde dava açmadan önce davalı borçluyu temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir belge sunmadığı, hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince T.C Devlet Bankalarının bir yıl vadeli Euro cinsindeki dövize uyguladıkları oranında faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 31.200,00 Euro’nun 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince dava tarihinden itibaren T.C Devlet Bankalarının bir yıl vadeli Euro cinsindeki dövize uyguladıkları faiz oranında faiz işletilmek suretiyle davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamındaki belgelere ve SPK listelerine göre davacının şirket ortağı olduğunu, bu nedenle ihtilafın 7194 sayılı Yasanın 41. madde kapsamına girdiğini, davada karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerektiğini, aksi takdirde davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, hak düşürücü süre itirazının ve zamanaşımı def’nin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının ilişkinin kurulduğu anda ortaklık iradesi bulunduğunu, hisse senetlerinin geçersiz olduğu ya da davalının sermayesinde temsil edilmediği gibi bir durumun söz konusu olmadığını,
davacının dava dosyasına ibraz ettiği ve usulüne uygun bir şekilde tanzim olunan hisse senetlerinin sermayede temsil edilmiş olması ve bu hususun sermaye hesabında emisyon primlerinin de yönetim kurulu kararındaki imza eksikliği iddiası ileri sürülse dahi ki bu konuda zamanaşımı def’ini yinelediklerini, yedek akçeler hesabında yer alması karşısında bu hususun ileri sürülmesinin imkan dahilinde olmadığını, davalının yatırım tutarının doğrudan ve/veya dolaylı da olsa şirket kayıtlarında yer aldığını, davacının da ortaklık sıfatına haiz bulunduğunu, tarafların arzu ve iradesinin bu yönde olduğunu, bu durumun SPK raporlarında da sabit olup, müvekkili aleyhine açılan davaların temelinde de izinsiz halka arz ve izinsiz aracılık faaliyetleri iddialarının yer aldığını, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin müvekkiline iadesine karar verilmemesinin hatalı olduğunu, yemin delilini kullanma haklarının engellendiğini, isticvap istemlerinin de usul ve yasaya aykırı bir şekilde ret edildiğini, dava tarihindeki yabancı paranın değeri üzerinden zarar hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, mahkemenin tespitinin aksine (zamanaşımına uğramış/uğramamış) müvekkili aleyhine verilmiş herhangi bir mahkumiyet hükmünün bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, karar verilmesine yer olmadığına, aksi halde davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığından bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava dilekçesinde davacı olarak … gösterilmiş ise de, yargılama aşamasında 21/03/2017 tarihli celsede verilen ara karar ile … hakkında açılan davanın tefrikiyle yeni esasa kaydına karar verilmiş, yargılamaya davacı … tarafından açılan dava yönünden devam edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2.fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
İstinaf aşamasında yürürlüğe giren 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. Maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve 50/1475 sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiği anlaşılmakla davacı vekili ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun Yasa nedeniyle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve açılan davada 3332 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 4.maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan, davalı … tereke temsilcisi tarafından herhangi bir istinaf başvurusu yapılmadığından anılan davalı yönünden kararın kesinleştiği anlaşılmakla, davalı … yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne ilişkin kararında isabet görülmediğinden davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı şirket hakkında ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı … hakkında verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı şirket hakkında davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı şirket vekilinin istinaf bavşurusunun HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2018 tarih ve 2016/900 Esas 2018/278 Karar sayılı kararının davalı şirket yönünden KALDIRILMASINA,
B)1-Davalı … hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararı kesinleştiğinden anılan davalı hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Davalı şirket hakkında açılan davanın konusu kalmadığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Alınması gerekli olan 179,90 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 3.893,67 TL’nin 1.786,50 TL’sinin bu dosya için, 2.107,17 TL’sinin ise dosyadan tefrik edilen davacı … için yatırıldığı anlaşıldığından davacı … tarafından fazla yatırılan 1.606,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı …’a iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan 29,20 TL başvuru harcı, 179,90 TL peşin harç, 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 130,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.589,10 TL yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince davalı … yönünden kurulan hüküm ile tahsilde tekerrür olmamak üzere, davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin, ilk derece mahkemesince davalı … yönünden kurulan hüküm ile tahsilde tekerrür olmamak üzere, davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
C)1-Davalı şirket tarafından yatırılan 1.779,19 TL istinaf karar harcı ile 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalı şirkete iadesine,
2-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/06/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.