Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/74 E. 2023/652 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/74 Esas 2023/652 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/74
KARAR NO : 2023/652

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/01/2021
NUMARASI : 2017/580 Esas 2021/45 Karar
DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/08/2017
KARAR TARİHİ : 03/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/05/2023

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davalı … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’ın, …’ın bankacılık faaliyetlerinde değerlendirilmesi amacıyla aynı binada faaliyet gösteren … çalışanı olduğunu o anda bilmediği …’a 01/07/1997 tarihinde 200.000,00 DM ödediğini, karşılığında kendisine normal bir şekilde … A.Ş.’ye ait hesap cüzdanı verildiğini, hesap cüzdanı aslının Ankara 21.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/122 E, 2007/136 K, sayılı ceza dava dosyasında olduğu için aslı ya da fotokopisinin sunulamadığını, olağan bir bankacılık işlemi gibi aylarca hesabından para çektiğini ve yatırdığını, bu işlemleri … A.Ş.’nin genel müdürlüğü ve banka şubesinin bulunduğu, …’le birlikte kullandıkları binada yaptığını, 31/10/2000 tarihinde … A.Ş.’ye devlet tarafından el konulması ve sonrasındaki gelişmelerle ortada bir dolandırıcılık olayı olduğunu anlayan davacının … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu, Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonucunda 2007/122 E, 2007/136 K. sayılı mahkumiyetine dair verilen kararın henüz kesinleşmediğini, davacı gibi mağdur olan çok sayıda kişinin ceza davasının şikayetçisi ve katliam olduğunu, gelişen süreçte aynı şekilde mağdur olan …adına Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2002/491 E. sayıyla açılan kısmi talepli tazminat davasının, davalı … dışındaki davalıların sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, kararın temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06/04/2009 tarihli 2007/14812 E, 2009/4145 K, sayılı kararı ile “davacının ceza hukuku tabiriyle dolandırılmasında etkin olan unsurun vadeli mevduat cüzdanının kullanılması olduğu, bu cüzdanların davalı tüzel kişiliklerin ayrılmasından önceki dönemde bankacılık işlemlerinde kullanıldığının çekişmesiz olduğu, sahteliklerinin iddia ve ispat edilemediği ifade edilerek bankaların özel yasa ile kurulmuş, yerine getirdikleri fonksiyon itibari ile de çeşitli imtiyazlar tanınmış güven kuruluşları olması nedeniyle en küçük kusurlarından dahi sorumlu oldukları, mevduat cüzdanlarının korunması ve kullanılması bakımından da özenle davranmak durumunda oldukları, bu nedenle vadeli mevduat cüzdanlarının korunması ve kullanılması bakımından da özenle davranmak durumımda oldukları, bu nedenle vadeli mevduat cüzdanlarının bankacılık işlemi de yapan davalı tüzel kişiliklerin öncesi genel müdürlüğe ait olduğu dikkate alınıp, ayrılmaya dair mevzuat ve varsa bu davalılar arasında protokol hükümleri incelenip, kullanılmayacak olan mevduat cüzdanlarının muhafazasından kimin veya kimlerin sorumlu olduğunun tespit edilmesi, mevduat cüzdanlarının fiziken davalı holding bünyesindeyken personeli tarafından ele geçirilerek kullanıldığı gerçeği karşısında her halükarda bu davalının basiretli bir tacir gibi vadeli mevduat cüzdanlarını devredilme veya imha aşamasına kadar muhafaza etmekle yükümlü olduğu değerlendirilip sonucuna göre davalı tüzel kişiliklerin hukuki durumlarının tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verildiğini, yerel Mahkemece bozma kararına uyulduğunu, mahkeme kararları ve çeşitli Yargıtay kararlarına göre her iki muhatabın da sorumlu olduğunu, davalıların aynı olayda aynı şekilde mağdur edilen müvekkil davacılara karşı da sorumlu olduklarının açık olduğunu, dava dışı bir kısım müvekkiller adına açılan davalarda Mahkemelerce verilen kabul kararlarının yine Yargıtay tarafından müterafik kusur araştırılması gerektiği gerekçesi ile bozulduğunu, belirtilen nedenlerle davacı müvekkil …’ın 01/07/1997 tarihinde yatırmış olduğu 200.000,00 DM’in ceza davası gerekçeli kararında adli para cezası hükmüne göre Türk Lirası karşılığı 50.000,00 TL’nin bugüne kadar işlemiş faizi olan 373.100,00 TL’nin şimdilik 5.000,00 TL’si ile 6.631.100,00 TL faizle karşılanamayan munzam zarann şimdilik 5.000,00 TL’si olmak üzere toplam 60.000,00 TL’nin asıl alacağın ve munzam zarann ihtarname tarihinden (14/07/2017) itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili Genel Müdürlüğün bankacılık işlemleri yapma yetkisi olmadığını, diğer davalı … tarafından gerçekleştirilen dolandırıcılık eyleminin müvekkili ile bir bağlantısı bulunmadığını, …’ın giden evrak servisinde diğer personelin arasında görev yapan bir memur olduğunu, yapmış olduğu eylemin göreviyle bir bağlantısı bulunmadığını, dolayısıyla illiyet bağı bulunmadığını, aksi halde … adına yapılan bir dolandırıcılık eyleminde de müvekkilinin sorumlu tutulabileceğini, isim benzerliğinin sorumluluğun doğması için yeterli olmadığını, müvekkilinin o tarihteki ünvanının … A.Ş. olduğunu, …’la “…” kelimesi dışında bir benzerlik bulunmadığını, sorumluluğun doğması için gerekli unsurlardan birinin de illiyet bağı olduğunu, …’ın giden evrak servisinde memur pozisyonunda çalışmakta iken dava konusu olayın gerçekleştiğini, dosya içeriğinden görüleceği üzere para verme olayının bazen dışarıda, bazen de bina da gerçekleştiğini, …’ın çalıştığı odanın giden evrak servisi olduğuna ilişkin tabelası bulunduğu gibi odada bulunan ve postanelerde kullanılan otomatik damga basma makinesi, kaşeler, numaratörler gibi pek çok edevat bulunduğunu, davacı tarafa verilen banka mevduat cüzdanına göre pek çok kez para alışverişinde bulunan davacı tarafın bu odanın kapısındaki tabelayı görmemelerinin veya bu odada yapılan işi anlamamalarının imkansız olduğunu, aynı odada … ile çalışan en az 3 kişi bulunduğunu ve giden evrak odası olması sebebiyle pek çok kişinin iş için uğradığını, bu nedenle açıktan bir para alma verme olayının olmasının da mümkün gözükmediğini, çünkü olayın bu serviste duyulması ve farkına varılması halinde devam edemeyeceğinin aşikar olduğunu, davacı tarafın resmi bir kuruma/bankaya para yatırma iddiasının geçersiz olduğunu, ayrıca davacıların anılan hususlara rağmen yüksek para kazanma hırsı nedeniyle dolandırılmalarında kendilerinin de kusuru olduğunun açık olduğunu, Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/491 E, 2007/231 K, sayılı kararı ile “..davalı … şirket (… A.Ş.) çalışanı ise de şirketin bankacılık işlemini yapma yetkisi bulunmaması ile …’in şirketteki görevi ve işlemin yapıldığı yer göz önüne alındığında bu davalının …’in eyleminden sorumlu olmayacağı..” gerekçesi ile hakkımızdaki davanın reddine karar verildiğini, mezkur karara karşı Yargıtay 11.HD.’nin 06/04/2009 tarih 2007/14812 E, 2009/4145 K, sayılı bozma kararında ise davalı …’ın para toplaması eyleminde etkili olan unsurun banka cüzdanı kullanılması olduğu hususuna işaret edilerek, dolandırıcılıkta kullanılan mevduat cüzdanlarının muhafazasından kimin sorumlu olduğunun tespit edilmesi ve bunun sonucuna göre davalı tüzek kişilerin hukuki durumlarının tespit edilmesi gerektiğinin ifade edildiği, mevduat cüzdanlarının muhafazasında herhangi bir sorumlulukları bulunmadığından müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini, … Genel Müdürlüğü=… A.Ş.= … Maden İşletlemeleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bankacılık faaliyetleri devam ettiren … 13/07/1993 tarih ve 21636 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 07/07/1993 tarih, 93/4611 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile … Bankacılık Anonim Ortaklığı ünvanlı ayrı bir tüzel kişilik kazandığını, 03/01/1994 tarihinden itibaren 233 sayılı KHK’nın 22.maddesinin 2.fıkrasına göre tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özel ve sermayesiyle sınırlı sorumluluğa haiz bağlı ortaklıkları olduğunu, anılan Bakanlar Kurulu Kararı’mn 4.maddesinde “….. ‘ın bankacılık biriminin bütün aktif ve pasifi ile bankacılık biriminin kullanımındaki bütün menkul ve gayrimenkuller, araç, gereç ve malzemenin bu kararın yayım tarihi itibari ile çıkarılacak devir bilançosu üzerinden … Bankacılık Anonim Ortaklığı ‘na devredilir” hükmü getirildiğim, anılan kararın 5.maddesinde ise …’ın bankacılık, madencilik ve metalürji birimlerinin müşterek hizmet veren denetim, danışma ve yardımcı birimlerinde görevli personeli ile müştereken kullanılan menkul ve gayrimenkullerin dağılımının iki kuruluş arasında yapılacak protokol ile tespit olunur düzenlemesinin yapıldığını, … Bankacılık Anonim Ortaklığı Ana Statüsü’nün 04/01/1994 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, … Bankacılık Anonim Ortaklığı’nın 05/05/1994 tarihinde 94/12 sayılı yüksek planlama kurulu kararıyla Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı’na devir edilmek suretiyle bağlı ortaklıkları olmaktan çıkarıldığını, bu karar ile banka ile teşekkülleri arasındaki tüm hukuki ve fiili bağların koptuğunu, Dava konusu somut olayda kullanılan vadeli mevduat cüzdanı altında matbu olarak … A.Ş. ibaresi bulunduğunu, bu durumun …’ın şirketleşerek tüzel kişilik kazandığı dönemden sonra bastırılıp kullanıldığını gösterdiğini, müvekkilinin bir kamu iktisadi teşebbüsü olduğunu Anonim Şirket olmadığını, müvekkilinin mevduat cüzdanından dolayı sorumlu tutulamayacağını, Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uygun olarak verilen 30/12/2009 tarih ve 2006/693 E, 2009/748 K, sayılı kararda müvekkili …’nün kusurlu olmadığı belirtilerek müvekkil aleyhine açılan davanın reddine karar verildiğini, mezkur kararın diğer yanlarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. HD.’nce verilen 2010/8075 E, 2011/7164 K, 14/06/2011 tarihli bozma kararında “..yapılan yargılama sonucunda dolandırıcılıkta kullanılan bu cüzdanların davalı bankaya devir edilen … A.Ş. ‘nin önceden kullandığı boş haldeki cüzdanlarını gereği gi-bi saklamadığı ve bu yönüyle davacı zararının meydana gelmesinde kusurlu olduğu açıktır. Yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuştur. Ancak mahkemece davacının zararı doğmasında müterafik kusurunun olup olmadığı hususunun üzerinde hiç durulmamış, bu yönüyle bir değerlendirme yapılmamıştır. O halde, hakkındaki hüküm kesinleşen davalı … ‘la ilgili ceza dosyasının getirilmesi, hesap açılış şekli, davacının beyanları ve tüm dosya kapsamının irdelenmesi, gerektiğinde bankacılık hukuku alanında uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan denetime uygun rapor alınması ve zararın meydana gelmesinde davacının müterafik kusurunun olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir..” denildiğini, müvekkili hakkında verilen davanın reddine ilişkin kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, açılan davanın zamanaşımına uğradığını, belirtilen nedenlerle bu hususta daha evvel verilen Mahkeme ve Yargıtay kararları da dikkate alınarak, haksız açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.S. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı açısından dava zamanaşımının gerçekleştiğini, davacı yanın müvekkil bankanın külli halefi olduğu … A.Ş.’de açılmış vadeli/vadesiz ya da başka neviden hiçbir hesabı bulunmadığını, davacı yanın bahsettiği …’ın davacının parasını teslim ettiği dönemde ve daha önceki dönemde … A.Ş.’de çalışmadığını, bu şahsın çalıştığı …’in, … A.Ş,’den farklı bir tüzel kişilik olduğunu, müvekkil bankanın külli halefi olduğu konumunda olduğu … A.Ş.’nin tamamıyla kusursuz olduğunu, davacı yanın yüksek faiz geliri elde etmek için ödünç para verdiği … A.Ş.’nin bankacılık faaliyetlerinde kullanılan ve … A.Ş.’den ayrılması nedeniyle artık kullanılmaz hale gelen mevduat cüzdanlarını ele geçiren davalı …’ın … A.Ş.’nin bir personeli olmayıp … A.Ş. bünyesinde çalışan bir ambar memuru olduğunu ve adı geçenin … A.Ş. adına para alarak mevduat hesabı açma yetkisinin bulunmadığını, diğer davalının hesap cüzdanlarının benzerlerini de imal yoluyla da bu dolandırıcılığı yapabileceğini, davacı yanın dava konusu alacağı hesaplama yönteminin gerçek dışı olduğunu, davacı yanın 01/07/1997 tarihinde 200.000,00 DM’nin TL karşılığının 50.000,00 TL olduğunu iddia ettiğini, buna ilişkin hiçbir veri sunulmadığını, o tarihteki Merkez Bankası verilerine göre DM’nin; Döviz Alış 84.684, Döviz Satış 85.092, Efektif Alış 84.582, Efektif Satış 85.415 olduğunun görüldüğünü, bu durumda davacının hesaplamasının tamamıyla gerçeğe aykırı olduğunu, faiz hesaplamasının da hiçbir veriye dayanmadığını, davacı yanın munzam zarara ilişkin açıklama ve taleplerinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, munzam zararın oluşabilmesi için anapara ve faizi üzerinde bir zararın meydana gelmesi, zararın karşı tarafın kusurlu davranışı ile meydana gelmesi ve zararla kusurlu davranış arasında illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğunu, somut olayda bankanın davacı yanın zararının meydana gelmesinde hiçbir kusuru bulunmadığını, davacının zararı ile kusursuz sorumlulardan dahi bahsetmenin mümkün olmadığım, davanın bu yönüyle reddi gerektiğini, davacı tarafından keşide edilen aynı talepleri içerir Ankara l6.Noterliği’nin … sayılı ihtarnamesine bankanın Beşiktaş 17.Noterliği’nin … yevmiye nolu 02/08/2017 tarihli ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davacı yanın müvekkil banka tarafından 02/08/2017 tarihli ihtarname ile cevap verilmiş ve davacı yanın müvekkil banka nezdinde … A.Ş.’den devir hiçbir hesabının bulunmadığının ihtaren bildirildiğini, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, bu istemin kabul edilmemesi halinde davacının haksız davasının tamamıyla reddine, dava masraftan ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi, talep edilmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı …’ın istediği alacak miktarının abartılı olduğunu, alacak davasının 2000/0493 E. nolu dosya ile Ankara 21.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüşüldüğünü ve sonuçlandığını, belgelerin 21. Asliye Mahkemesi’nin dosyasında olduğunu, …’a 2001 yılında 37.000,00 Alman Markı ve 20.000,00 Danimarka Kronu ve 750,00 Dolar ödendiğini, …’ın aldıklarını beyan etmediğini, durumunun çok kötü olduğunu, herşeyini kaybettiğini, emekli maaşının hacizli olduğunu, davayı ve borcu kabul etmediğini, davanın kabul edilmemesini, bu davayla ve diğer davalarla … ve … Madencilik İşletmesinin bir ilgisi olmadığını, alacaklı …’m aradan 18 yıl geçtikten sonra dava açtığını ve zaman aşımı olduğunu, şahsının …’ta bankacılıkta hiç çalışmadığını, ayrıca ambar memurluğu da yapmadığını belirterek dava dosyasına cevap dilekçesini sunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;davanın haksız eylemden kaynaklandığı ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 18/08/2017 tarihinde açıldığı davacının, tacir olmayıp 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketici olduğu bu haliyle uyuşmazlığa Türk Ticaret Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. Maddesi hükümlerinin değil, 6502 sayılı Kanunun 73/1 ve 83/2.maddeleri hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, uyuşmazlığın tüketici mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerektiği belirtilerek HMK 114/1-c ve 115 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya bakmaya görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, yerel mahkemenin tüketici mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin vermiş olduğu görevsizlik kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının müvekkili Banka’nın külli halefinde olduğu … A.Ş.’de açılmış vadeli/vadesiz yada başka neviden hiçbir hesabı bulunmadığını, davacının bahsettiği … gerek davacının paralarını teslim ettiği dönemde, gerekse daha önceki dönemde … A.Ş.’de çalışmadığını, bu şahsın çalıştığı … A.Ş., … A.Ş.’den farklı bir tüzel kişiliğe sahip olduğunu, dava konusu olayda davacıvı davalılardan …, vüksek oranlarda faiz vermek vaadi ile müvekkil Banka ile birleşen … A.Ş.’ye ait hesap cüzdanlarını kullanmak suretiyle dolandırdığını, davacının da beyan ettiği üzere diğer davalı … davacıyı haksız fiilleri ile zarara uğrattığını, diğer davalı fiili, haksız fiil olduğunu, dava konusu olaya davacı dava dilekçesi ile 01.07.1997 tarihinde, …’a 200.000-DM ödediğini, karşılığında … A.Ş. hesap cüzdanı verildiğini, olağan bir bankacılık işlemi yapar gibi aylarca hesabından para çekip yatırdığını iddia ederek yatırdığı tutarları talep ettiğini, işbu davanın ise 18.08.2017 tarihinde açıldığını Davayı kabul anlamına gelmemek üzere, dava konusu olay tarihi itibari ile uygulanması gereken mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu gereğince dava konusu olay bakımından zamanaşımı süreleri geçtiğini, dava konusu taleplerin zamanaşıma uğradığı açıkça ortada olduğunu, yine, davacının müvekkili Banka ve …’ne keşide etmiş olduğu Ankara 16.Noterliği’nin 14.07.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameye karşı müvekkili Banka gönderilen Beşiktaş 17.Noterliği’nden keşide edilen 02.08.2017 tarih ve … yevmiye sayılı cevabı ihtarnamede davacı … adına müvekkili Bankada (… A.Ş.) kayıtlarında yapılan incelemede hesap kaydına rastlanmadığı bildirildiğini ve “kaldı ki 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62 maddesi “Bankalar nezlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tâbidir.” uyarınca ve 01.11.2006 tarih, 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik hükümleri gereği son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçtiği halde sahipleri tarafından aranılmadığını, işlem görmemiş mevduatların zamanaşımına uğrayacağı muhakkaktır.” belirtildiğini, davacı adına müvekkili Banka (… A.Ş.’de) nezdinde açılmış hesap olmadığını tekrarla ihtarnamede belirtilen hususlar kapsamında da taleplerin zamanaşımına uğradığı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun oldukları açık olduğunu, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığı açık olduğunu, … A.Ş.’de hiç hesabı açılmamış davacının, banka dışında … adlı şahsa elden verdiği tutarlardan müvekki! Banka’nın sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer dava konusu olan munzam zarar bilindiği üzere, ana para ve faiz dışında zarar görenin uğradığı diğer zarar olduğunu, munzam zararın oluşabilmesi için; ana para ve faizi üzerinde bir zararın meydana gelmesi, zararın, karşı tarafın kursurlu davranışı ile meydana gelmesi, zararla kusurlu davranış arasında illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğunu, somut olayda, müvekkili Banka’nın davacının zararının meydana gelmesinde hiçbir kusuru olmadığını, davacının zararı ile müvekkili Banka’nın kusursuz sorumluluğundan dahi bahsetmek mümkün olmadığını, durum böyleyken davacının hiçbir defile dayandırmadığı munzam zarar isteminin açıkça müvekkili Banka’yı zararı uğtatmak amacını taşıdığının açık olduğunu, davanın bu yönüyle de reddi gerektiğini, asıl alacağın zamanaşımına uğramış olması karşısında munzam zarar alacağının da zamanaşımına uğramış olduğunu, munzam zarar talebi, gerek zamanaşımı yönünden, gerekse oluşmamış olduğundan esas yönden hukuka aykırı olduğunu, aynı konuda açılan davalarda (25.12.2020 tarihli dilekçemiz ekinde de sunulmuştur) müvekkili Banka yönünden davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, gerek dava konusu taleplerin zamanaşımına uğraması, gerekse müvekkil Banka’nın kusurunun olmaması nedeniyle davanın müvekkili banka yönünden reddine karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili banka tacir olup müvekkili banka’ya karşı açılan haksız fiilden kaynaklanan bu davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenlerle yerel mahkemenin görevsizlik kararının ortadan kaldırılmasına, davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilerek esas incelemeye geçilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine, vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; haksız fiilden kaynaklanan alacağın tahsili ve munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/493 Esas 2003/102 Karar sayılı karar ile sanık … hakkında … A.Ş. personeli olmayıp bankanın üst katında bulunan … çalışanı olduğu halde bankada bulunan boş hesap cüzdanlarını almak suretiyle bankaya para yatırmak isteyen kişi/kişilerden boş hesap cüzdanlarını doldurmak suretiyle para tahsil etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği, Yargıtay 11. Ceza Dairesince kararın yeni TCK kapsamında değerlendirme yapılmak üzere bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılama sonunda Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/122 Esas 2007/316 Karar sayılı karar ile sanık …’ın dolandırıcılık suçunu işlediği sabit görülerek mahkumiyetine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesince bozularak dava zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın düşmesine karar verildiği dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı yan davalı bankaya para yatırdığını, paranın davalı …’a teslim edildiğini, bankaya devlet tarafından el konulması ile birlikte dolandırıldığını anladığını, munzam zararının oluştuğunu, bankaya yatırılan para yönünden ise alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı banka davalı …’ın banka personeli olmadığını, bankanın hukuken sorumluluğunun bulunmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını savunmuş,davalı … vekili müvekkilinin mevduat cüzdanından sorumlu tutulamayacağını davanın zaman aşımına uğradığını belirtmiş diğer davalı Nureddin İmdat ise davacı …’a 2001 yılında 37.000,00 Alman Markı ve 20.000,00 Danimarka Kronu ve 750,00 Dolar ödendiğini davacının aldıklarını beyan etmediğini davanın zaman aşımına uğradığını savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlendiği şekilde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının 01/07/1997 tarihinde … A.Ş. hesap cüzdanı karşılığında … A.Ş.’ye para yatırma amacıyla davalı …’a 200.00,00 DEM (Alman Markı) yatırdığı, paranın davacıya iade edilmediği, davalı …’ın somut uyuşmazlığa konu benzer dolandırıcılık eylemleri nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonunda mahkumiyetine karar verildiği, Yargıtay tarafından dava zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının … A.Ş. hesap cüzdanı karşılığında davalı …’a teslim ettiği 200.000 DEM (Alman Markı) davalılardan talep edip edemeyeceği,, buradan varılacak sonuca göre somut olay bakımından ticaret mahkemelerin mi tüketici mahkemelerinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/k.maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre;” Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK’nun 4 ve 5.madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanunun 83/2.maddesinde; taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanunun 73/1.maddesinde ise; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, düzenlemesi yer almaktadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 4/1-a maddesi uyarınca ise bankacılık işleminden kaynaklanan davalar ticari davalardır. Anılan Kanunun 5/2 maddesi uyarınca da tüm ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Mahkemenin görevli olması da, HMK’nun 114/1.c maddesi uyarınca dava şartlarından olup, anılan kanunun 115. maddesi uyarınca davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır.
Dava, davalı … Bank AŞ’ye ait olan ve kullanılmayan boş hesap cüzdanlarının davalı bankanın bulunduğu binanın üst katlarında faaliyet gösteren dava dışı …’nün personeli olan diğer davalı … tarafından ele geçirilip sahte olarak doldurulmak suretiyle davacıdan para alınması nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı yan davalı bankaya para yatırdığını, paranın davalı …’a teslim edildiğini, bankaya devlet tarafından el konulması ile birlikte dolandırıldığını anladığını, munzam zararının oluştuğunu, bankaya yatırılan para yönünden ise alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı banka davalı …’ın banka personeli olmadığını, bankanın hukuken sorumluluğunun bulunmadığını, hesabın gerçek olmadığını savunmuştur.
Hal böyle olunca davalı bankanın hesabın gerçek olmadığı savunması ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin benzer davalarda bankanın kusur sorumluluğuna dayanması nedeniyle davacı ile davalı banka arasında mevduat sözleşmesi bulunmadığı gözetildiğinde tüketici işlemi olarak kabul edilemeyeceğinden işbu tazminat davasının ticaret mahkemesinin görevi alanında kaldığı gözetilerek işin esasına girilip taraf delilleri toplanarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı Banka vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak tarafların delilleri toplanıp, iddia ve savunmaları değerlendirilmek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2021 tarih ve 2017/580 Esas 2021/45 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalıdan alınması gereken 179,90 istinaf istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/05/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.