Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/661 E. 2023/1053 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/661 Esas 2023/1053 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/661
KARAR NO : 2023/1053

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2022
NUMARASI : 2022/814 Esas 2022/971Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 05/12/2022
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/07/2023

Taraflar arasındaki şirketin ihyasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı temsilci tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar … ve …’ın terkin edilen ve ihyasını talep ettikleri … Turizm Ticaret ve Pazarlama Ltd. Şti. unvanlı şirkette kurucular ve pay sahipleri olduğunu, davacılar dışında başka bir pay sahibi bulunmadığını, şirketin terkininden sonra davacılar yapılandırılan borçlarını ödediklerini ve araç üzerindeki hacizlerin kaldırıldığını, davacılar aracı kendi üzerlerine almak istediklerinde aracın şirket üzerine kayıtlı olması sebebiyle herhangi bir işlem yapamayacaklarını öğrendiklerini ve bu konuda mağdur olduklarını belirterek Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü sicilinde kayıtlı … Turizm Ticaret ve Pazarlama Ltd. Şti. unvanlı şirketin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; müdürlüklerine … sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Turizm Ticaret Ve Pazarlama Limited Şirketi’nin, 04/07/2002 tarihinde müdürlüklerinde kurulduğunu, dava konusu şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi kapsamında 23/01/2014 tarihinde re’sen terkin edildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesinin b bendinde “bu kanunun yürürlük tarihinden önce veya yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde münfesih olan anonim ve limited şirketler” in de tasfiye usulüne uyulmaksızın ticaret sicilinden kayıtlarının silineceğinin düzenlendiğini, daha sonra 30.12.2012 tarihinde 28513 sayılı resmi gazetede “münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğ” yayınlandığını, tebliğin 5. maddesinde müdürlüklerce sayılı sebeplerle münfesih olan şirketlerin belirleneceği ifade edildiğini ve d bendinde “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı türkiye odalar ve borsalar birliği ile odalar ve borsalar kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” kapsamında resen terkin edildiğini, … Turizm Ticaret Ve Pazarlama Limited Şirketi’nin müdürlüklerince bildirilen son adresinin … olduğunu, şirket adresine kapatılma nedenine ilişkin ttk’nin geçici 7.maddesinin 4. fıkrasının a bendi uyarınca 03.10.2013 tarihinde çıkarılan tebligat, “taşınmış” notuyla iade olduğunu, ihtarın ayrıca, 07/10/2013 tarih 8420 sayılı türkiye ticaret sicili gazetesinde ilan edildiğini, şirketlerin adres değişikliğinin tescili zorunluluklarını yerine getirmediğini ve bu konudaki sorumluluk şirket yetkililerine ait olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7’nci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi gereğince ilan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, yapılmış sayılır ve 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı tebligat kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçtiğini, şirketin son adresine tebligat yapıldığından, tebligat ulaşmasa dahi yapılan ilan tebligat kanunu uyarınca yapılmış bir tebligat sayılacağından yapılan ihtar hukuka uygun olduğunu, bölge adliye mahkemesince, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilere ihtar gönderilmediğini, ihyası istenen şirketin terkininde davalı sicilin kusurlu olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmişse de, dosya içerisinde yer alan ticaret sicil evrakında davalı müdürlüğün şirkete tebligat çıkardığı, tebligatın “bu sokak yok” şerhi ile bila döndüğü, 07/10/2013 tarihli ticaret sicili gazetesi’nde ilan yapıldığını ve 28/01/2014 tarihinde şirketin terkin edildiği anlaşıldığını, ihyası istenen şirkete gönderilen tebligat yapılamamış ise de 6102 sayılı TTK’nin geçici 7/4.maddesindeki usul dairesinde ilan tarihine göre tebliğ tarihi belirleneceğinden, dava konusu terkin işleminde usulsüzlük bulunmadığını, kararın bozulması gerektiğini, 2 ay içinde bildirimde bulunmadığı takdirde münfesih sayılacağı ilanen bildirilen şirketin, süresi içinde başvuruda bulunulmadığı için 28/01/2014 tarih ve 8495 sayılı TTSG’de yapılan ilan ile sicilden re’sen terkin edildiğini, dava konusu şirket geçici 7.maddedeki prosedüre uygun olarak hukuka uygun bir şekilde kapatıldığını, geçici 7. maddenin 15. fıkrası uyarınca “ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” şirket 23/01/2014 tarihinde re’sen terkin edildiğini, 23/01/2019 tarihinde süre dolduğunu, davanın açılış tarihi ise 05/12/2022’dir ve hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddi gerektiğini, şirketin terkin tarihinde; derdest davalarının, alacak ve borçlarının, üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmazlarının müdürlükleri tarafından bilinmesi mümkün olmadığından … Müdürlüğü, işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, konusu şirket geçici 7.maddedeki prosedüre uygun olarak hukuka uygun bir şekilde kapatıldığını, mahkeme şirketin TTK’nin geçici 7.maddesindeki düzenlemeye göre terkin edilmemesi gerektiğine kanaat getiriyorsa, şirketin ihyasına karar vermesi gerektiğini, bu durumda ek tasfiyeye karar verilmeyip şirketin ihyası gerektiğini, resen terkinin hukuka uygun olduğuna kanaat getiriliyorsa, TTK’nin 547.maddesi uyarınca ek tasfiyeye karar verilmesi ve TTK’nin 547/2.maddesi gereğince tasfiye memuru atanması gerektiğini, söz konusu şirketin geçici 7.madde uyarınca münfesih sayılması gerektiğini, öngörülen usule uygun şekilde ticaret sicilinden silinen şirketin, sonrasında borçları veya sonuçlandırılması gereken hukuki ilişkilerinin gerektirmesi halinde ihyası talep edilebileceğini, bu nedenle yapılan ihya taleplerinde, 6102 sayılı ttk’nin 547.maddesi uyarınca ek tasfiyeye ilişkin hükümlerin esas alınması gerektiğini, şirketin sona erme nedeni ortadan kalkmadığı için, ihya kararının ek tasfiye işlemleriyle şınırlı olarak verilmesi ve re’sen kapatıldığı için yapılamayan tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere 6102 sayılı TTK’nin 547,maddesinin 2.fıkrası uyarınca tasfiye memurunun atanması gerektiğini, … Müdürlüğü tescile dair verilen kararlara karşı açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım durumunda olduğunu, davanın süre yönünden usulden reddine karar verilmesini, ek tasfiyeye karar verilmesi halinde TTK’nin 547/2.maddesi uyarınca tasfiye memuru( tc no ile) atanmasına, müdürlüklerinin açılan bu davada yasal hasım olduğundan tarafları aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrasının son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilecek iş bu davanın ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı ancak TTK’nun geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan bir şirket hakkında resen terkin işleminin yapılması karşısında yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağı kabul edilecek davanın kabulü ile şirketin ihyasına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin geçiçi madde 7/15’deki düzenlemeyi değerlendirme dışı bırakarak davanın reddine hükmetmemesinin yerinde olmadığını ve usul kurallarına aykırı olduğunu, geçici 7. maddenin 15. Fıkrası uyarınca “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceğini, davaya konu şirket 23/01/2014 tarihinde re’sen terkin edildiğini, 23/01/2019 tarihinde süre dolduğunu, davanın açılış tarihi ise 05/12/2022’dir ve hak düşürücü sürenin geçirilmesi sebebiyle davanın reddi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiğini, … Pazarlama Limited Şirketi’nin müdürlüklerine bildirilen son adresi … ‘dır. Şirket adresine kapatılma nedenine ilişkin TTK’nin Geçici 7.Maddesinin 4.fıkrasının a bendi uyarınca 03.10.2013 tarihinde çıkarılan tebligat “taşınmış” notuyla iade olduğunu, ihtarın ayrıca, 07/10/2013 tarih 8420 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, ayrıca şirketlerin 6102 sayılı TTK’nin 31’nci maddesi uyarınca, tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliği tescil ettirmesi gerektiğini, ancak şirketler adres değişikliğinin tescili zorunluluklarını yerine getirmediğini, bu konudaki sorumluluk şirket yetkililerine ait olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7’nci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi gereğince ilan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, yapılmış sayılacağını ve 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceğini, söz konusu TTK’ nin Geçici 7’nci maddesindeki tebligata dair hükümler, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre hem özel hüküm hem de sonraki hüküm niteliğinde olduğundan, TTK Geçici 7’nci madde hükümleri uygulanması gerektiğini, şirketin son adresine tebligat yapıldığından, tebligat ulaşmasa dahi yapılan ilan tebligat kanunu uyarınca yapılmış bir tebligat sayılacağından yapılan ihtarın hukuka uygun olduğunu, 2 ay içinde bildirimde bulunmadığı takdirde münfesih sayılacağı ilanen bildirilen şirket, süresi içinde başvuruda bulunulmadığı için 28/01/2014 tarih ve 8495 sayılı TTSG’de yapılan ilan ile sicilden re’sen terkin edildiğini, TTK Geçici Madde 7/4-a uyarınca, İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapıldığını ve tebligat yerine geçeceğini, TTK Geçici 7.maddede olağanüstü bir tebligat yolu öngörüldüğünü, TTK’nin Geçici 7.Maddesindeki tebligata dair hükümler, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre hem özel hüküm hem de sonraki hüküm niteliğinde olduğundan, TTK Geçici 7.madde hükümleri uygulanması gerektiğini, ek tasfiye kararı verilmesi ve tasfiye memuru ataması mecburiyeti TTK madde 547/2 hükmünün ilk derece mahkemesi tarafından göz ardı edilerek ek tasfiye kararı verilmesi ve tasfiye memuru atanmasına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, şirketin aktif ticari hayata dönme gayesi olmadığını, ihya kararının ihyaya gerekçe olan davanın görülmesi ile sınırlı olarak verilmesi gerektiğini, resen terkini hukuka uygun olan şirket hakkında TTK’nin 547.maddesi uyarınca ek tasfiyeye karar verilmesi ve TTK’nin 547/2.maddesi gereğince tasfiye memuru atanması gerektiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 547’nci maddesi, “tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebileceğini, söz konusu şirketin geçici 7.madde uyarınca münfesih sayılması gerektiğini, öngörülen usule uygun şekilde ticaret sicilinden silinen şirketlerin, sonrasında borçları veya sonuçlandırılması gereken hukuki ilişkilerinin gerektirmesi halinde ihyası talep edilebileceğini, bu nedenle yapılan ihya taleplerinde, 6102 sayılı TIK’nin 547. maddesı uyarınca ek tasfyeye ilişkin hükümlerin esas alınması gerektiğini, ilk derece mahkemesinin müdürlükçe gerçekleştirilen terkin işleminde kanunda tadadi olarak sayılan hallerden birine dayanmadığı gerekçesiyle terkin işlemini hatalı bulması hukuka aykırı olduğunu, 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na geçici madde 7 eklendiğini, geçici madde 7’nin getirilmesinin amacı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aynı maddede sayılı hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın işbu madde uyarınca yapılması gerektiğini, aynı maddenin b bendinde “Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce veya yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde münfesih olan anonim ve limited şirketler” in de tasfiye usulüne uyulmaksızın ticaret sicilinden kayıtlarının silineceği düzenlendiğini, daha sonra 30.12.2012 tarihinde 28513 sayılı Resmi Gazete’de “Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” yayınlandığını, anılan tebliğin amacı ilk maddesinde belirtildiğini, tebliğin 5. Maddesinde Müdürlüklerce sayılı sebeplerle münfesih olan şirketlerin belirleneceği ifade edilmiş ve d bendinde “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” düzenlemesine yer verdiğini, yukarıda sayılı kanun ve tebliğ maddelerine ilişkin açıklamaya geçmeden önce belirtmek gerekir ki tebliğler yürütmenin düzenleyici işlemi niteliğinde olup çıkarılmasının amacı normlar hiyerarşisinde üstte kalan düzenlemelere aykırı olmamak şartı ile bu düzenlemelerin nasıl uygulanacaklarını gösterdiğini, ticaret sicili müdürlüğü tescile dair verilen kararlara karşı açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım durumunda olduğunu, bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının kaldırılarak; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesi sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesine; mahkeme aksi kanaatteyse şirketin 6102 sayılı TTK’nin 547.maddesi uyarınca ek tasfiyesine karar verilmesine ve 547/2.maddesi uyarınca tasfiye memuru müdürlükleri yasal hasım olduğundan aleyhine vekâlet ücreti-yargılama giderine hükmedilmemesine, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, ticaret sicilinden re’sen terkin edilen … Turizm Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi’nin tüzel kişiliğinin ihyası talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları,araç bilgileri vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Davacılar ihyası istenen şirketin ortağı olup, şirketin tasfiye edilmeden sicilden terkin edildiğini ileri sürerek işbu davayı açmıştır. Şirketin terkin tarihi olan 23.01.2014 tarihi ile dava tarihi 05.12.2022 tarihi arasında yasal 5 yıllık hak düşürücü süre geçmekle birlikte davacı ortaklar, şirketin tasfiye edilmemiş mal varlığının bulunduğunu ileri sürdüğüne ve dava konusu tasfiye edilmediği bildirilen bir adet aracın dosyadaki sicil kayıtlarına göre halen ihyası istenen şirket adına tescilli olduğuna göre, ilk derece mahkemesinin kabulünün aksine, tasfiye için 10 yıllık sürede dava açılabilecektir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin emsal nitelikteki 09.05.2022 tarihli 2022/2407 Esas- 2022/3671Karar, 23.03.2022 tarihli ve 2022/248 Esas-2022/2303Karar ve 23.03.2022 tarih ve 2021/5869 Esas- 2022/2253 Karar sayılı kararları da bu yöndedir. O halde, ihyası istenen şirket adına kayıtlı henüz tasfiye edilmemiş bir adet araç bulunduğu anlaşılmış olup davanın açıldığı tarih itibarıyla 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadığından dava süresi içindedir.
Somut olaya gelince, münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirket adına bir adet araç bulunduğundan bahisle şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
… Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tututalamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı, 24/03/2022 gün ve 20221/6686 Esas 2022/2403 Karar Sayılı ilamı).
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı sicil tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında icra takibi bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz. Nitekim somut olayda da, ihyası istenen şirket adına kayıklı 06 BA 7330 plakalı araç bulunduğundan, davalı sicil tarafından geçici 7/2. maddeye aykırı olarak ihya istemine konu şirketin terkinine karar verilmesi de doğru değildir.
Öte yandan davalı sicil müdürlüğü geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsilcisine ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak davalı sicil terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan mahkemece davanın kabulü ile şirketin araç ile sınırlı olmamak üzere ihyasına karar verilmesi ve tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığından tasfiye memuru atanmasına da gerek olmadığı,ayrıca, davalı sicil tarafından TTK’nın geçici 7.maddesinde sayılmayan 5174 sayılı oda kaydının silinmesi sebebine dayalı olarak dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkini anılan yasa maddesine açıkça aykırı olduğu gibi terkin işlemleri aynı maddenin 4/a maddesindeki usule aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda davanın açılmasına sebebiyet veren ve yargılama sonunda haksız olduğu anlaşılan davalı sicil aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne yönelik kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı temsilcisinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı temsilcisinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL harç peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/07/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.