Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/602 E. 2023/894 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2021
NUMARASI :….
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/04/2019
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı … vekili ile davalı … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı ……vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun davalı şirkete ait kredi kartı ve … hesabı borçlarının yapılandırılması amacıyla kullanılan kredinin müştereken ve müteselsilen kefili olmadığını, söz konusu kredinin muhatabının sadece müvekkil şirket olduğunu, davalı müvekkil …’nun imzası olsa da sonucun değişmeyeceğini, davalı müvekkilinin eşinin kefalete muvafakatinin bulunmadığını ve bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, faiz ve masraflar ile borç tutarının da fahiş olarak hesaplandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete ait kredi kartı ve KMH hesabı borçlarının yapılandırılması amacıyla kullanılan kredinin müştereken ve müteselsilen kefili olmadığını, söz konusu kredinin muhatabının sadece müvekkil şirket olduğunu, müvekkilinin imzası olsa da sonucun değişmeyeceğini, müvekkilinin eşinin kefalete muvafakatinin bulunmadığı gibi müvekkilinin davalı şirketteki ortaklığından hisselerini devrederek ayrıldığını, faiz ve masraflar ile borç tutarının da fahiş olarak hesaplandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla davacının takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği, davalı gerçek kişilerin kefalet tarihinde davalı şirketin ortak ve yöneticisi konumunda olmaları nedeniyle eş muvafakatlerine gerek bulunmadığı, kefaletlerinin geçerli olduğu, kat ihtarının davalı kefillere tebliğ edildiğine ilişkin belgenin dosya içerisinde yer almadığı, davalı kefiller yönünden takip öncesi işlemiş temerrüt faizi hesaplaması yapılmaksızın sorumluluk tutarlarının belirlenmesi yoluna gidildiği, hüküm altına alınan miktarın likit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takibine itirazlarının kısmen iptaline, takibin davalı şirket yönünden asıl alacak 31.661,59 TL, kat öncesi işlemiş faiz 1.971,77 TL, 31,79 TL işlemiş faizin %5 gider vergisi, 312,94 TL işlemiş temerrüt faizi, 15,65 TL işlemiş faizin %5 gider vergisi toplamı 33.993,55 TL üzerinden, diğer davalılar yönünden asıl alacak 31.661,59 TL, kat öncesi işlemiş faiz 1.971,77 TL, 31,79 TL işlemiş faizin %5 gider vergisi, 207,68 TL işlemiş akti faiz, 10,38 TL işlemiş faizin %5 gider vergisi toplamı 33.883,21 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı şirket yönünden hükmedilen 33.993,55 TL üzerinden, diğer davalılar yönünden ise 33.883,21 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda davalı şirkete 22/01/2018 tarihinde 40.000,00 TL ticari kredi kullandırıldığının belirtildiğini, dava konusu kredinin 22/01/2018 tarihinde kullandırılan kredi olup, başka bir kredi olduğunu, bu husus dikkate alınmadan raporun hazırlandığını, rapordaki tespitlerin hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, 22/01/2018 tarihinde kullandırıldığı saptanan kredinin başka bir kredi olup, bu krediye müvekkili davalının kefaletinin bulunmadığını, kefaletin unsurlarının eksik olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece denetime elverişli olmayan, yanlış ve eksik inceleme içeren bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulduğunu, müvekkilinin söz konusu kredi çekilmeden önce, 10/06/2017 tarihinde şirket ortaklığından ayrıldığını, bu durumun pay defterleriyle sabit olduğunu, 21/11/2017 tarihinde istifa hususunun bankaya bildirildiğini, davalı şirkete ait kredi kartı ve KMH hesabı borçlarının yapılandırılması amacıyla kullanılan kredinin müşterek ve müteselsil kefili olmadığını, kredinin muhatabının sadece davalı müflis şirket olduğunu, bilirkişi raporunda davalı şirkete 22/01/2018 tarihinde 40.000,00 TL ticari kredi kullandırıldığının belirtildiğini, bu tarih itibarıyla müvekkilinin şirket ortağı olmadığını, 2018 yılında kullandırılan krediye çok daha önce şirketteki ortaklığından ayrılan davacının kefaletinin zaten mümkün olmadığını, kefalet şirket ortağı olmadığı bir döneme ilişkin olarak geçerli kabul edilse bile, eş rızasının olmadığını, 22/01/2018 tarihinde kullandırılan kredinin başka bir kredi olduğunu, bu krediye müvekkili davalının kefaletinin bulunmadığını, kefaletin unsurlarının eksik olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2019/1616 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarnamesi, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 28/11/2019 tarihli kök, 22/10/2020 tarihli ek rapor, ticari kart sözleşmesi, kefalet sözleşmeleri, kredi ödeme planı, davalı şirket banka hesap ekstresi, davalı şirket yönetim kurulu üyelerini ve ortaklarını gösterir ….. sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/05/2019 tarih 2018/366 Esas 2019/457 Karar sayılı kararı ile davalı şirketin iflasına karar verilmiş olup, anılan karar 11/06/2019 tarihinde kesinleşmiş, gerekçeli karar davalı şirket iflas idaresine tebliğ edilmiş, davalı şirket iflas idaresince istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır.
Dava konusu Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2019/1616 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 34.106,20 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu şirkete bila, diğer davalılara ise 12/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçluların 15/02/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 01/04/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporunda, takibe konu kredinin yıllık %20,28 akdi faiz oranıyla kullandırıldığı, genel kredi sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca %50 fazlası oranında hesaplanan %30,42 oranının temerrüt faiz oranı olarak uygulanacağı, davacının da aynı oranda talepte bulunduğu, davalı şirkete hesap kat ihtarnamesinin bila tebliğ olduğu, davalı kefillere ihtarın tebliğine ilişkin belge sunulmadığı, davalı şirketin 21/01/2019 tarihinde, diğer davalıların ise takip tarihinde temerrüte düştüğü, davacının davalı asıl borçlu şirketten 31.661,59 TL asıl alacak olmak üzere toplam 34.096,01 TL, davalı kefillerden ise 31.661,59 TL asıl alacak olmak üzere toplam 33.985,48 TL alacaklı olduğu, takibe konu kredinin davalıların kefaletinin bulunduğu sözleşmeye istinaden kullandırıldığı tespit edilmiştir.
Davacı ile davalı şirket arasında 28/11/2016 tarihli ve bila limitli genel kredi sözleşmesi ile 28/11/2016 tarihli ticari kart sözleşmesi imzalandığı, davacı ile diğer davalılar arasında ise 28/11/2016 tarihinde 500.000,00 TL limit ile genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili sıfatıyla ve 28/11/2016 tarihinde 100.000,00 TL limit ile ticari kart sözleşmesinin müteselsil kefili sıfatıyla kefalet sözleşmeleri akdedildiği, davalı gerçek kişilerin kefaletinin, kefalet sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu, davalı şirketin yöneticisi olmaları nedeniyle eş rızalarının aranmadığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kredinin ödenmediği iddiasıyla davacının kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalıların icra takibinde borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği herhangi bir alacak bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, davalıların icra takibine itirazlarının haksız olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalılar … ve … vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı 28/11/2016 tarihli kefalet sözleşmesi, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygundur. Anılan kefalet tarihinde davalı gerçek kişilerin davalı asıl borçlu şirketin yöneticisi olduğu dosya içerisinde yer alan … … …. Gazetesi ile sabittir. Bu durumda TBK’nun 584. maddesi uyarınca kefaletin geçerli olması için eş rızasının bulunma zorunluluğu aranmayacaktır.
Öte yandan, davalı kefillerin asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmış olmaları, kefaletin sona erme sebeplerinden değildir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacının takip tarihi itibarıyla davalılardan talep edebileceği alacak miktarı tespit edildiği gibi, borcun davalıların kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı da belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda yapılan hesaplama ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalılar … ve …’ın kefalet sözleşmesindeki kefaletlerinin geçerli olduğu, şirket ortaklığından ayrılmış olmalarının kefaleti sona erdirmeyeceği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği, raporun ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalılar … ve … vekilinin icra inkar tazminatına yönelik istinaf itirazlarına gelindiğinde, hüküm altına alınan alacak likit, bir başka anlatımla bilinebilir ve hesaplanabilir niteliktedir. Bu durumda mahkemece İİK’nun 67. maddesi hükmü gözetilerek davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetlidir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davadaki haklılık durumu gözetilerek vekalet ücreti ve yargılama giderleri hüküm altına alınmıştır. Davalılar … ve …’ın arabuluculuk görüşmelerine katılmış olmaları, davadaki haklılık durumu karşısında vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalılar … ve …’ın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2.322,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.158,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.164,00 TL harcın davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar … ve … tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 08/06/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.