Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/431 E. 2023/617 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/431 Esas 2023/617 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/431
KARAR NO : 2023/617

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2022
NUMARASI : 2022/480 Esas 2022/797 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 10/07/2022
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2023

Taraflar arasındaki şirketin ihyasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı … Şirketi’ne yönelik davanın husumetten reddine davalı … yönelik davanın süreden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından sigortalısına ödenen bedelin rücuen tahsili amacıyla dava dışı … Şirketi’ne yönelik dava açıldığını, Ankara 17.İş Mahkemesinin 2021/28 Esas sayılı dosyasında görülen davada söz konusu şirketin kaydının ticaret sicilinden 23/01/2014 tarihinde resen terkin edildiğini, tasfiyenin ve terkinin yasa ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, tüzel kişiliğin sona ermesine dair kararın kaldırılması için şirketin ihyası gerektiğini belirterek söz konusu şirketin ihyası ile şirkete temsilci atanmasını istemiştir.
CEVAP
Davalı Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü cevap dilekçesinde özetle; Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Şirketi’nin 27/08/2003 tarihinde kurulduğunu, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7.maddesinin b bendindeki “bu kanunun yürürlük tarihinden önce veya yürürlük tarihinden itibaren 2 yıl içinde münfesih olan anonim ve limited şirketler”in de tasfiye usulüne uyulmaksızın ticaret sicilinden kayıtlarının silineceğinin düzenlendiğini, daha sonra ise 30/12/2012 tarihli resmi gazetede “münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmaksızın tasfiyelerine ve sicil kayıtlarının silinmesine ilişkin usul ve esaslar”ın belirlendiğini, bu tebliğin 2.maddesinde “6102 sayılı TTK’nun yürürlük tarihinden itibaren 2 yıl içinde münfesih olacak limited şirketleri kapsar” hükmünün bulunduğunu, belirtilen yasa ve tebliğ hükümleri gereğince münfesih olan ihyası istenen şirketle ilgili gerekli ilanların yapıldığını, ilanda belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunulmadığından 23/01/2014 tarihinde resen terkin edilen şirketle ilgili 28/01/2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan ilanla da sicilden kaydının silindiğini, davanın açılmasına ticaret sicil müdürlüğünün sebep olmadığını, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7.maddesine uygun olarak terkin işleminin yapıldığını, aynı maddenin 15.fıkrasına göre 5 yıllık süre içerisinde dava açılmadığını belirterek hem usulden hem de esastan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı olarak ihyası istenen şirket de gösterilmiş ise de; şirketin sicilden kaydının silinmiş olması nedeniyle şirkete tebligat çıkartılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 23/01/2014 tarihinde sicilden resen kaydı silinen şirketle ilgili bu hususun 28/01/2014 tarihinde yayınlandığı, 5 yıllık hak düşürücü sürenin 28/01/2019 tarihinde dolduğu, davanın ise bu süre geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından şirket hakkında açılan davanın husumet nedeniyle, …hakkında açılan davanın ise hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı kurumun talebinin haklı olduğunu, kurumun açtığı davanın doğru olduğunu, karar incelemesini yaparken dosyayı tam incelemeden, eksik olarak bu karar vermiş içeriğini tam değerlendirmeden bu kararın yazıldığını, bu kararın eksik ve yetersiz inceleme nedeniyle davanın kabul edilmesi icap ederken dava aleyhlerine ret ile sonuçlandırdığını, şirketin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden terkin edilmesi ile sona ereceğini, tüzel kişiliğin sona ermesi için de, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilmiş olsa dahi, şirketin ihyası sağlanarak, tüzel kişiliğin davalara taraf edilmesi mümkün olduğunu, bu durumun kamu düzeni ile ilgili olduğundan sayın mahkemenin bu kararı alırken tüm delilleri irdelemesi gerektiğini, mahkemenin yeterli delilleri toplamadan yeterli inceleme yapmadan bu kararı verdiğini, en önemlisi bu kararı verirken dosyanın bilirkişiye gönderilmesi gerekirken bu hususu yerine getirmediğini, zira kurumun zararı kamu zararı olduğunu, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7.maddesi uyarınca terkin edilen şirketin aynı maddenin 15.bendine göre ihyası mümkün olduğunu, ayrıca 6102 sayılı TTK’nun 547.maddesinde de, Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescili istenilebileceğini, bu şirketin ek tasfiye işlemlerinin de mevcut olduğunu ve bunun yapılmasının zorunlu olduğu görülmesine rağmen bu ek tasfiye işlemleri yerine getirilmediğini, bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olarak aleyhe verilen ret hükmün incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7.maddesi kapsamında yapılan terkin işlemi neticesinde ticaret sicilinden terkin olunmuş şirketin ihyasına yöneliktir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
İhyası talep olunan şirketin terkinine dayanak ihtar, tebligat ve ilan suretleri, Ankara …yazı cevabı, Ankara 7. İş Mahkemesinin 2021/28esas sayılı dosya örneği dosya içerisinde yer almaktadır.
İhyası talep olunan … Şirketinin münfesih sayılmasına rağmen TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca kendisine yapılan ihtar ve ilan üzerine süresi içerisinde bildirimde bulunmadığından 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, ihtarnamede infisah sebebi olarak 5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler olarak yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı gibi dosyaya sunulan ihyası istenen şirkete çıkartılan tebligatın ise bila tebliğ iade edildiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. ( Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,)
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır.
İhyası talep olunan şirketin davalı olarak yer aldığı Ankara 7.İş Mahkemesinin 2021/28 esas sayılı dosyasında davacı tarafından rücuen tazminat davası açıldığı mahkemece 07.07.2022 tarihli celsede davacı vekiline ihya davası açmak üzere süre verdiği, davanın derdest olduğu ve davacının ihya davası açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmıştır.
6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 24/01/2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuş ise de, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan şirkete bu maddeyi işlettiği anlaşıldığından yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiştir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/09/2022 tarih 2022/5605 Esas 2022/6373 Karar sayılı emsal ilamı).
HGK’nun 28/090/2021 gün ve 2017/11-3184 esas ve 2021/1107 sayılı kararında da ; ” ….27. Sonuç olarak, dava konusu şirket hakkında açılan davanın, şirketin geçici 7. madde uyarınca terkin edildiği tarihten sonra açılmış olması nedeniyle ilgili ticaret sicil müdürlüğünce gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi hukuka uygundur. Bu itibarla dava konusu şirketin bu sebeple ihyasına ilişkin karar, TTK’nın 547. maddesi uyarınca ek tasfiye niteliğinde olduğundan mahkemece, aynı maddenin 2. fıkrasına göre ihyasına karar verilen dava konusu şirketin ek tasfiye işlemlerini yerine getirmek üzere tasfiye memuru tayin ederek tescil ve ilanına karar verilmelidir.” denilmek sureti ile ek tasfiyenin ancak re”sen terkin işleminin hukuka uygun olmasına bağlanmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, davalı ticaret sicil müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin ettiği, ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususunun kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığı, terkin işleminin usulsüz olduğu, usulsüz olarak yapılan terkin işleminde hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı gözetilerek hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, davacının hukuki yararının bulunduğu davada esas yönünden inceleme yapılmasına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davalı 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartları gerçekleştirmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin etmiştir. İhyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından terkin işlemi usulsüzdür (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/03/2022 tarih ve 2021/7912 Esas 2022/2149 Karar sayılı ilamı). Bu durumda açılan davada usulsüz şekilde ticaret sicilinden re’sen terkin edilen şirketin, TTK’nun geçici 7. maddesine belirtilen süreye tabi olmaksızın ihyasına karar verilmesi gerekmiştir.
Öte yandan, davalı …usulsüz terkin işlemi ile işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca terkin edilen şirketlerin ihyası için açılacak davada husumetin sadece terkin işlemini yapan Ticaret Sicil Müdürlüğüne yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup,sicilden kaydı silinen … Şirketinin hakkında ilk derece mahkemesince davanın husumet yönünden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin bu konudaki istinaf nedenlerine itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddi kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına davalı … Şirketne yönelik davanın pasif husumet yokluğundan reddine davalı … yönelik davanın kabulü ile şirketin ihyasına, ihya kararı kesinleştiğinde kararın tescil ve ilanına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A) 1-Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin KISMEN KABULÜNE,
2- Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/11/2022 tarihli ve2022/480 Esas-2022/797 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1- Davalı … Şirketi yönünden davanın husumet nedeniyle REDDİNE,
2-Davalı … yönelik davanın KABULÜNE, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünce … sicil numara ile kayıtlı olan … Şirketi’nin İHYASINA,
3-Kararın kesinleştiğinde Ankara Ticaret Sicili’ne tescili ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde tescil ve ilanına,
4-Alınması gereken 179,90 TL karar ilam harcının davalı sicil müdürlüğünden alınarak Hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 21,25 TL yargılama giderinin davalı sicil müdürlüğünden alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının vekille temsil olunduğu anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı sicil müdürlüğünde alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)1-Davacı harçtan muaf olup, harç yatırmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 102,00 TL yargılama masrafının davalı sicil müdürlüğünden alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığında davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2023

Başkan- Üye Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.