Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/301 E. 2023/1113 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/301 Esas 2023/1113 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/301
KARAR NO : 2023/1113

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2017
NUMARASI : 2015/520 Esas 2017/582 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 12/08/2015
KARAR TARİHİ : 12/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/09/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce karar verildiği, kararın temyizi üzerine dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.2022 tarih ve 2020/11-698 esas 2022/1545 sayılı bozma ilamı doğrultusunda dosya Dairemize gönderilmiş ve celse açılmak suretiyle gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara 16. İcra Müdürlüğü’nün 2015/16676 sayılı icra dosyasıyla müvekkili hakkında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin …. Şti. isimli şirketin ortağı olan bir fizyoterapist olduğunu, dava dışı …’nın yeni bir şirkette birlikte ve ortak olarak faaliyet gösterme teklifini kabul ettiğini, bu teklife göre fiilen …’ya ait olan ve fakat hisseleri … üzerinde bulunan … isimli şirketin % 50 hissesinin müvekkili …’a devredilmesi karşılığında müvekkilinin de ortağı bulunduğu 2 ortaklı …’ne ait bulunan 920.000,00 TL bedelli fizyoterapi merkezinin işletme ruhsatının da …’a devredileceği, devir karşılığında …’nin diğer ortağı …’ya ruhsat bedelinin yarısı olan 460.000,00 TL’nin ödendiğini, müvekkiline ise ruhsat devri tamamlanana kadar …’nin verilecek %50 oranındaki hissenin karşılığında teminat amaçlı lehdarı …’nin temsilcisi …’nın olduğu, 460.000,00 TL tutarlı 26/12/2013 tarihli bir senet imzalandığını ve …’ya teslim edildiğini, ruhsatın 26/12/2013 tarihli devir sözleşmesiyle devredildiğini, devir sözleşmesinde … adına müdür sıfatıyla …’nın imzasının olduğunu ancak ruhsat devri gerçekleşmiş olmasına rağmen müvekkiline verilen dava konusu % 50 hissenin devrine karşılık teminat olarak alınan senedin iade edilmediğini, … ve …’nın ruhsat devri gerçekleşmiş olmasına rağmen müvekkiline % 50 oranında hisse devri hakkı veren hisse devir sözleşmesini ticaret sicil gazetesinde yayınlatmadıklarını, bu nedenle hisse devrinin gerçekleşmediğini, devrin ticaret sicil gazetesinde yayınlanması için senet miktarını ödemek zorunda bırakıldığını, ayrıca senede dayalı olarak müvekkilinin tehdit edildiğini, müvekkilinin 13/06/2014 tarihinde … Şubesi nezdinde bulunan hesabından …’nın hesabına 240.000,00 TL, daha sonra da 150.000,00 TL ödemede bulunduğunu, davalıların alacakları olmadığı halde tehditle 390.000,00 TL tahsil ettiklerini, müvekkilinin itiraz imkanlarını ortadan kaldırmak için senedi sözde cirolayarak iyi niyetli üçüncü kişi yaratmak gayretine giriştiklerini ileri sürerek davacının takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, bu talebin kabul edilmemesi halinde lehtar …’ya ödenen 390.000,00 TL tutarındaki kısım için borçlu olunmadığının tespitine, dava sonuna kadar icra dosyasına giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 2013 yılında tanıştığı davacı … ekonomik sıkıntıda olduğu için kendisinden borç para istediğini, dostluğu sebebiyle 460.000,00 TL parayı davacıya verdiğini, dava konusu senedin bu nedenle düzenlendiğini, davacı ödeme konusunda kendisini oyaladığını, söz konusu senedi borçlu olduğu firmaya ciro ettiğini, iddiaların yerinde olmadığını belirtmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların iyi niyetli müvekkili hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, ödeme iddiasında bulunulduğunu ancak ödemenin icra takibine konu bonoya istinaden yapıldığına dair yazılı belgenin ibranamenin sunulmadığını, havale dekontlarında herhangi bir açıklamanın bulunmadığını, kural olarak havalenin bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcunun tediyesine yönelik olarak yapıldığının kabulü gerektiğini, keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, iddiaya konu tehdit ve baskılar ile ilgili suç duyurusunun bulunmadığını, senedin teminat senedi olduğuna dair iddia dışında bir belgenin olmadığını belirterek davanın reddini, % 20 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davaya konu senet üzerinde teminat olarak verildiğinde dair bir beyanın bulunmadığı, bono düzenlenmesine sebep olan ilişkinin davacı tarafından yazılı delil ile ispatlanamadığı, iddiaya konu ödemelerde davaya konu bonoya ilişkin yapıldığına dair bir kaydın bulunmadığı, davalı şirket defterlerinin sahibi lehine delil gücünün bulunduğu, dava konusu bonoyu ciro eden … ile davalı şirket arasında ki ilişki gereği 460.000,00 TL tutarındaki bononun 24/12/2013 tarihinde alınan nakdi borç karşılığında ciro edildiğinin anlaşıldığı, alınan bilirkişi heyeti raporunda da bu hususlar belirtilerek ispat yükü üzerinde olan davacının bononun teminat senedi olduğuna dair yeterli delil sunamadığı, farklı tarihlerde davalı …’ya yapılan ödemin dava konusu bonoya ilişkin kısmı ödeme olduğunu gösteren bir kaydın bulunmadığı, kambiyo senetlerinin kamu itimadına mazhar senetler olduğu, şahsi def’ilerin diğer davalı senet hamiline sürülüp sürülemeyeceği hususunun hayatın olağan akışı yönünden değerlendirilmesi hususunda taktirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiş, sonuç olarak davacı tarafından usulüne uygun delillerle ispatlanamayan davanın reddine, İİK’nın 72/4.maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilip infaz olunduğundan % 20 tazminatın (92.000,00 TL) davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; senedin tanzim tarihi olan 26/12/2013 tarihinde iki tane devir sözleşmesi yapıldığını, ruhsat devrinin bedelinin 10.000,00 TL olduğu, senet bedelinin 460.000,00 TL olması nedeniyle senedin bu devir sözleşmesinin teminatı olamayacağı belirtilmiş ise de, müvekkilinin …’nın teklif ettiği ortaklığı kabul ederek … Limited Şirketine ait Fizyoterapi Merkezi işletme ruhsatını …’ne devrettiğini, söz konusu ruhsat için 920.000,00 TL bedel belirlendiğini, bu bedelin belirlendiğine dair … imzalı belge bulunduğunu, harç yükü taşımamak için noter sözleşmesinde 10.000,00 TL gösterildiğini, diğer ortak …’a belirlenen bedelin yarısı olan 460.000,00 TL’nin verildiğini, müvekkiline de … ‘nin %50 hisse devrinin teminatı olarak 460.000,00 TL (ruhsat bedelinden müvekkiline düşen pay miktarı) bedelli senedin teminat amaçlı (ruhsat devri gerçekleşmezse/onaylanmazsa) alındığını, senedin tanzim tarihi ile ruhsat devir protokolünün aynı tarih olduğunu, … hisse devir sözleşmesi tarihinin de aynı (26/12/2013) olduğunu, söz konusu hisse devrinin ticaret siciline bildirilmediğini, müvekkilinin dolandırıldığını, bononun cirolandığı davalı şirketin …’nın kardeşi olan …’na ait olduğunu, iyi niyetli üçüncü kişiden söz edilemeyeceğini, …, …, … ve …’un çok yakın ilişki içerisinde ve de değişik şirketlerde bir birlerinin ya vekili yada aynı vekaletname ile görevlendirilmiş vekilleri olduğunu, ödemeye ilişkin banka dekontlarının yasal delil olduğunu, bilirkişi raporunda hataya düşüldüğünü, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09/06/2016 tarihli 2016/4566 esas 2016/10362 karar sayılı kararında da senet tanzim tarihinden sonra yapılan ödemenin senedi yönelik olduğunun, karine teşkil ettiğinin belirlendiği, havalenin kural olarak mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığının da emsal Yargıtay kararında belirlendiği, ispat yükünün senedi talil eden davalıda olduğunu, davalı tarafın başkaca bir borç ilişkisini ispat edemediğini, zira müvekkili ile davalı … arasında başkaca bir ilişkinin bulunmadığını, davalı şirketin gayrı faal bir şirket olup, tamamının …’nın kardeşi …’na ait olduğunu, … nin işlemlerinin vekaletname ile yürütüldüğünü, Ankara 58. Noterliği’nin 5 Aralık 2013 tarihli vekaletnamesi ile …’un, …ya ve …’na yetki verdiğini, müvekkiline verilen …’ndeki % 50 hissenin ticaret sicil gazetesinde ilanı için müvekkilinden vekaletname istendiğini, 24/04/2014 tarihli vekaletnamenin tanzim edilerek gönderildiğini, bu vekaletname ile …’nın yetkili vekil olarak tayin edildiğini anlaşılacağı üzere davalı hamil şirketin sürecin başından beri herşeyden haberdar olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını, davanın kabulünü istemiştir.
Davalı şirket vekili istinaf başvurusuna cevabında; davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacı yanca dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, bu talebin yerinde görülmemesi halinde aynı senet için davalı …’ya yapıldığı iddia olunan toplamda 390.000TL bedel yönünden borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Ankara 16.İcra Müdürlüğünün 2015/16676 esas sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde, alacaklısının … Şirketi, borçularının … ve … olup, 26/12/2013 tanzim, 02/01/2014 vade tarihli 460.000,00 TL bedelli bonoya istinaden 460.373,30 TL asıl alacak, 81.691,07 TL işlemiş faiz, 1.380,00 TL komisyon olmak üzere toplam 543.444,37 TL alacak üzerinden kambiyo yoluyla takip yapıldığı,
…’ne ait sicil dosyası örneğinin incelenmesinde; şirketin 17/12/2013 tarihinde 363836 sicil no ile … tarafından tek ortaklı olarak kurulduğu, 07/092015 tarihli Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi gereğince …’a ait tüm hissenin …’ye devredildiği, şirketin 09/09/2015 tarihli Genel Kurulu ile devir işleminin gerçekleştirildiği ve 09/09/20415 tarihi itibariyle şirketin ortağının … olduğu, kuruluş tarihinden itibaren 15 yıl süreyle …’nın şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, 09/09/2015 tarihi itibariyle aksi kararlaştırılıncaya kadar …’nin şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı,
05/12/2013 tarihli Ankara 58.Noterliğince düzenlenen vekaletnamenin incelenmesinde; vekil edenin …, vekil edilenlerin … ve … olup, halen kurulu bulunan veya kurulacak olan şirketlerden dilediği miktar, dilediği bedel ve şartlarla hisseleri devir almaya …deviralınacak hisselerin bir miktar kısmıın vey tamamını dilediği kimse veya kimselere dilediği bedel ve şartlarla devretmeye, devir bedelleri talep, tahsil ve ahzu kabza, sulh ve ibraya , devir senet ve sözleşmelerini tanzim ve imzalamaya, …velhasıl bütün konularda tam yetki ile temsil ve ilzama yetkili kılındığı,
26/12/2103 tarihli Ankara 58.Noterliğince düzenlenen vekaletnamenin incelenmesinde; devredenin …, devralanın … olup, …’ndeki …’a ait %50 payın bütün aktif ve pasifiyle hukuki ve mali yükümlülüğü ile birlikte …’a 10.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği,
24/04/2014 tarihli Aksaray 4.Noterliğinin 2277 yevmiye no’lu vekaletnamesinin incelenmesinde; vekil edenin …, vekil edilenin … ve … olup, … unvanlı şirketten dilediği miktarda dilediği bedel ve şartlarla hisseleri devir almaya, devir bedellerini ödemeye ve yine aynı şirkette sahip bulunduğum veya bulunacağım toplam 100 pay hissenin sadece 50 adedini dilediği kişi veya kişilere dilediği bedel ve şartlarda devretmeye …şirket toplantılarına katılmaya tam yetki ile temsil ile bu hususta yapılması gereken hür türlü iş ve işlemleri yapmaya, takip etmeye yetki verildiği görülmüştür.
15/05/2014 tarihli Ankara 58.Noterliğine ait Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin Fesihnamesinin incelenmesinde; feshedilen sözleşmenin tarafının … ve … olup, …’ndeki …’a ait %50 payın bütün aktif ve pasifiyle hukuki ve mali yükümlülüğü ile birlikte …’a 10.000,00 TL bedel karşılığında devredildiğine ilişkin sözleşmenin feshedildiği,
15/05/2014 tarihli Ankara 58.Noterliğine ait Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin incelenmesinde; devredenin …, devralanın … olup, …’ndeki …’a ait %50 payın bütün aktif ve pasifiyle hukuki ve mali yükümlülüğü ile birlikte …’a 50.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği, şirketin 30/12/2014 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı ile hisse devir işleminin oy birliğiyle reddedildiği,
15/05/2014 tarihli Ankara 58.Noterliğine ait Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin incelenmesinde; devredenin … … Şirketi adına … ve …, devralanın … adına şirket müdürü … olup, … … Şirketi’nin … unvanlı …’ne ait Akrasay Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden onaylı 15/06/2012 tarihli 81 belge no’lu uygunluk belgesinde bulunan fizik tedavi ve rehabilitasyon (iki kadro) kadrolarının hali hazırda alıcısı bulunan …’ne 10.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği,
07/09/2015 tarihli Ankara 58.Noterliğine ait Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin incelenmesinde; devredenin …, devralanın … olup, …’ndeki …’a ait %100 payın bütün aktif ve pasifiyle hukuki ve mali yükümlülüğü ile birlikte …’ye 100.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği,
… Şirketi’ne ait sicil kayıt örneğinin incelenmesinde; 27/01/1998 tarihinde kurulduğu, ortaklarının … olup, 18/12/2012 tarihinden itibaren 15 yıl süreyle şirketi temsil ve yetkili kılındığı,
11/12/2013 tarihli … Devir Taahhüt Protokolünün incelenmesinde; satıcılarının … ve …, alıcısının … Şirketi adına … olup, … … Şirketi’ne ait … unvanlı … ait Aksaray Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden onaylı 15/06/2012 tarihli 81 belge no’lu uygunluk belgesinde bulunan fizik tedavi ve rehabilitasyon (iki kadro) kadrolarının hali hazırda alcısı bulunan …’ne 920.000,00 TL bedelli satışının kararlaştırıldığı,
Öğretim görevlileri …’tan oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; davacı tarafından verilmiş olan bononun teminat senedi olduğuna dair davacı tarafından sunulmuş yeterli delile ulaşılamadığını, davacının davalı …’ya farklı tarihlerde yapmış olduğu 2 ödemenin dava konusu bonoya ilişkin kısmi ödeme olduğunu gösteren bir kaydın senet üzerinde veya senet dışında herhangi bir belgede mevcudiyetinin tespit edilemediğini, kambiyo senetlerinin aynı zamanda kamu itimadına mazhar senetler olduğuna göre kanunun sağladığı bu güveni çürütebilmek üzerine ispat yükünün yine davacıda olduğunu, davacının senede ilişkin 2 kısmi ödeme hakkındaki şahsi def’ilerini ise senet hamiline ileri sürüp süremeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davacı dava konusu kambiyo senedini ruhsat devri tamamlanana kadar …’nin verilecek % 50 oranındaki hissenin karşılığında teminat amaçlı verildiğini ileri sürerek ruhsat devrinin tamamlandığından ötürü teminat amaçlı verilen ve takibe konulan senetten ötürü borçlu bulunmadığının tespitini, olmadığı taktirde takip konusu senet bedeli için senet lehtarı olan …’ya ödenmiş olan 390.000,00 TL tutarındaki bedel için borçlu bulunmadığının tespitine yönelik olarak işbu davayı açmıştır.
İlk derece mahkemesince dava ve takibe konu kambiyo senedinin taraflar arasında mevcut akdi ilişkiye dayalı teminat olarak davacı tarafından davalıya verildiğine dair yazılı delil sunulamadığından sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının ortağı olduğu … … Şirketi’ne ait … unvanlı …’ne ait Akrasay Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden onaylı 15/06/2012 tarihli 81 belge no’lu uygunluk belgesinde bulunan fizik tedavi ve rehabilitasyon (iki kadro) kadrolarının 11/12/2013 tarihli … Devir Taahhüt Protokolü gereğince …’ın sahibi olduğu … Şirketi’ne 920.000,00 TL bedelle satışının kararlaştırıldığı, bilahare satış işleminden vazgeçilmesi üzerine bu kez 26/12/2013 tarihli Ankara 58.Noterliğinden Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi ile … … Şirketi’ne ait … unvanlı …’ne ait Akrasay Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden onaylı 15/06/2012 tarihli 81 belge no’lu uygunluk belgesinde bulunan fizik tedavi ve rehabilitasyon (iki kadro) kadrolarının 10.000,00 TL bedelle …’ne devrinin yapıldığı, aynı tarih olan 26/12/2013 tarihinde bu kez …’ne ait %50 hissenin 10.000,00 TL bedel ile davacı …’a devredildiği, diğer taraftan …’nin tek sahibi olan … tarafından 05/12/2013 tarihinde Ankara 58.Noterliğinde halen kurulu bulunan veya kurulacak olan şirketlerden dilediği miktarda, dilediği şartlarda hisseleri devir almaya yönelik olarak … ve …’nın tam yetki ile temsil ve ilzama yetkili kılındığı anlmaşılmaktadır. Dava ve takibe konu 460.000,00 TL bedelli senedin ise keşide tarihinin 26/12/2013, keşidecisinin …, lehtarın … olup, taraflar arasında yapılan sözleşmelerin tarihi, sözleşmede devir bedeli her ne kadar 10.000,00 TL olarak belirtilmiş ise de iki ortaklı olan … … Şirketi’ne ait uygunluk belgesi ve ruhsat devir işlemlerinin dava dışı … Şirketi’ne 920.000,00 TL’ye satıldığı, her bir ortağın bu şirketten 460.000,00 TL alması karşısında aynı şirketin uygunluk belgesi ve ruhsat devir işlemlerini de kapsar şekilde şirketin 20 gün sonra …’ne 10.000,00 TL bedelle satışının hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi dava ve takibe konu senedin keşide tarihi ve bedeli ile …’nin tek temsilcisi olan … tarafından şirketin müdürü ve oğlu olan … ile …’na verilen vekaletname ile özellikle … … Şirketi’ne ait devir işlemlerinin de davacı tarafından yerine getirilmesi de dikkate alındığında dava ve takibe konu 460.000,00 TL bedelli 26/12/2013 tarihli bononun davacı tarafından dava dışı şirket olan …’nin temsilcisi ve …’un oğlu olan …’ya bu şirkete ait % 50 hissenin devrine yönelik olarak teminat amaçlı verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan davalı … Şirketi vekilinin 23/05/2017 tarihli beyan dilekçesinde müvekkili ve şirketin yetkilisi olan …’na tarafların güven duyduğu ve bu sebeple kendisine vekaletname verilen bir kişi olduğu, davacının da müvekkili şirket yetkisinde vekaletnamesinin bulunduğunu belirttiği, bu hale göre 24/04/2014 tarihinde Aksaray 4. Noterliğinden davacı … tarafından …’na …’nin hisselerini almak üzere tam yetki verir şekilde vekaletname verildiği, davalı şirketin tek sahibi olan …’nın dava dışı … Şirketi’nin ortağı ve sahibi olan …’nın kardeşi olduğu, davalı şirketi ile dava dışı … arasında ticari ilişki bulunduğu, davalı şirketin sahibi ve yetkilisi olan …’nın hem davacı hem davalıyla yakın ilişkisi bulunduğundan davaya ve takibe konu 460.000,00 TL bedelli senedin … tarafından senet lehtarı olan …’ya …’nin % 50 hissesi için teminat amaçlı olarak verildiğini bilmemesinin hayatın olağan akışına ters olduğu, davalı şirketin söz konusu dava ve takibe konu ciro yoluyla almış ise de iyi niyetli hamil komununda bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasının kabulü yerine ilk derece mahkemesince davanın reddine yönelik karar verilmiş olması yerinde olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06/02/2020 tarih ve 2018/4020 Esas 2020/998 Karar ilamı ile Dairemiz kararı bozulması üzerine Dairemizin 06/07/2020 tarih ve 2020/502 Esas 2020/672 Karar sayılı ilamı ile Dairemiz kararında direnilmesine karar verilmiştir.
Dairemiz direnme kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.2022 tarih ve 2020/11-698 esas 2022/1545 sayılı ilamı ile;
“…15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
16. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 170/b maddesinin aynı Kanun’un 72. maddesine yaptığı yollama gereğince kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte de menfi tespit davası açılabileceği açıkça anlaşılmaktadır. İİK’nin 72/1. maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü haizdir. Buna göre borçlu, henüz aleyhine başlatılmış bir icra takibi yokken alacaklıya karşı borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği gibi aleyhine icra takibine başlanmasından sonra da menfi tespit davası açması mümkündür.
17. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun koyucu, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m. 778 ve 818).
18. Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 133/2. maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
19. Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir anlatımla borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
20. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
21. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
22. Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
23. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı TBK’nın 77 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir.
24. Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir ifadeyle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
25. Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
26. Bir teminat senedinden söz edilebilmesi için ya senedi düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile senedi vermiş olması gerekir.
27. Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’î mutlak def’î niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
28. Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise senedin sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, kambiyo senetleri kural olarak mevcut bir borç için düzenlendiklerinden, teminat maksadıyla düzenlenmeleri istisnaidir ve bu durumun da soyutlukla yakından ilişkisi bulunmaktadır. Nitekim senet metnine teminat amacıyla verildiğinin yazılması hâlinde senedin soyutluğu ortadan kalkmakta ve devir kabiliyeti sınırlanmakta, bu ibarenin yazılmaması hâlinde ise keşidecinin teminat iddiasının ispatlanması, lehtarla sınırlı olmak üzere, yazılı delile ihtiyaç göstermektedir.
29. Kambiyo senetlerine ilişkin menfi tespit davalarında dava konusu senedin teminat senedi olduğuna dair ispat yükünün kime ait olduğu da gelinen aşama itibariyle üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Bu kapsamda genel ispat kurallarına ilişkin olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince, bir kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bedelsizliğine dair iddia ile açılan menfi tespit davasında ispat yükü, iddia olunan bu vakıadan kendi lehine hak çıkaran senet borçlusuna ait olacaktır. Zira borçlu olunan bir senede ilişkin açılan menfi tespit davasında senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispatı sonucu verilecek olan karar ile sorumluluk ortadan kalkacaktır. Bu tür bir karar ile lehine hak kazanan, dava konusu senet borçlusu olduğundan anılan senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispat yükü de yine senet borçlusu üzerindedir. Ayrıca bir temel alacağın varlığına karine teşkil eden kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bahisle bedelsizliğine dair iddianın ispatı, karinenin aksini iddia eden senet borçlusu tarafından gerçekleştirilmelidir.
30. Menfi tespit davasının konusunu oluşturan senedin bedelsizliğine dair iddiayı ispat yükü üzerinde olan senet borçlusu bu iddiasını, HMK’nın 201. maddesi gereğince ancak yazılı delille/kesin delille ispatlayabilir. Zira bir kambiyo senedine bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacaktır. Senede karşı senetle ispat kuralı olarak adlandırılan bu kuralın karşı tarafın muvafakati ve HMK’nın 202. maddesinde düzenlenen delil başlangıcı olarak adlandırılan iki istisnası mevcut olup anılan iki durumun gerçekleşmesi halinde senede karşı tanıkla ispat mümkündür. Öte yandan senedin teminaten verildiğinden bedelsizliğine dair kişisel def’înin sonraki hamillere ileri sürülmesi, ancak TTK’nın 687. maddesi gereğince hamillerin, senedi iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun ispatıyla mümkündür (Bono bakımından TTK’nın 778 maddesi atfıyla m. 687).
31. Bu itibarla gelinen aşamada kanun koyucunun takdiri hâkime bıraktığı “bile bile borçlunun zararına hareket” kavramı ve bu durumun ispatı hususuna değinmek yararlı olacaktır. Kambiyo senetlerinde kamu itimadına mazhar olma ilkesi çerçevesinde ortaya çıkmış olan kişisel def’îlerin sonraki hamillere ileri sürülememesinin bir istisnası olan bu kavram, TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralı ile ilişkilidir. İyiniyetin var olup olmadığının her somut olayın özelliğine göre belirlenmesi gerektiğinden bu kavramın içeriği uyuşmazlıklardaki oluşa göre farklılaşabilecektir.
32. İspat konusunda ise; niteliği gereği bile bile borçlu zararına hareketin varlığının senetle ispatı aranmaz. Yani, borçlu, hamil olan davalılara karşı kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğunu tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir. Bununla birlikte, ispat yükü senet borçlusunun üzerinde olup, borçlu tarafından hem def’îlerin varlığı (ki bu def’î bedelsizlik ise senede karşı senetle ispat kuralları gereği kesin/yazılı delillerle ispatı gerekecektir) hem de bunların senedi iktisap ederken hamil tarafından bilindiğinin ispatlanması gerekmektedir. Bu kapsamda kişisel def’îlerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin keşideci ile lehtar arasındaki ilişkiyi bilmesi yeterli olmayıp sırf borçluyu ızrar etmek maksadıyla hareket etmiş, başka bir deyişle bu amaçla senet lehtarıyla gizli anlaşma içerisine girmiş olması da gerekir.
33. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının keşidecisi olduğu 460.000TL bedelli emre muharrer senedin 26.12.2013 tarihinde davalı … lehine düzenlendiği, senedin ödeme tarihinin 02.01.2014 tarihi olarak belirlendiği, anılan senedin lehtar davalı … tarafından ciro edilerek davalı şirkete verildiği ve anılan şirket tarafından Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2015/16676 E. sayılı dosyası kapsamında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine konu edilerek tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
34. Davacı vekili bahse konu icra takibine dayanak senedin, …. Şti.’nin %50 oranındaki hisse devir anlaşması ile …. Şti. ile …. Şti. arasında düzenlenen ruhsat devir sözleşmesi kapsamındaki devirler çerçevesinde ruhsat devrinde ortaya çıkabilecek sorunlara istinaden ruhsat devri tamamlanana kadar teminat amacıyla verildiğini ve bu sebeple anılan senet nedeniyle müvekkilinin borcu bulunmadığını, ayrıca müvekkilince senede istinaden 390.000TL ödeme yapıldığını, senet hamili davalı şirketin de bu durumdan haberdar olduğunu ve senedin müvekkiline zarar kastı ile iktisap edilip icra takibine konu edildiğini ileri sürerek eldeki menfi tespit davasını açmıştır.
35. Dava konusu senedin üzerinde teminat olarak verildiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamakla eldeki davanın bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Ankara 58. Noterliğinin 26.12.2013 tarihli ve 34222 yevmiye numaralı “Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” uyarınca; …. Şti.’nin 50 adet hissesi, dava dışı … tarafından vekili davalı … aracılığıyla 10.000TL bedelle davacıya devredilmiştir. Öte yandan anılan sözleşmenin dava dışı … vekili davalı … tarafından gönderilen yine Ankara 58. Noterliğinin 15.05.2014 tarihli ve 10551 yevmiye numaralı “Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi Fesihnamesi” ile feshedilmiş, sonrasında aynı taraflar arasında Ankara 58. Noterliğinin 15.05.2014 tarihli ve 10552 yevmiye numaralı “Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” düzenlenerek bu sözleşme kapsamında yine …. Şti.’nin 50 adet hissesinin davacıya 50.000TL bedelle devredilmiş olduğu görülmektedir. Son olarak davacı tarafından …. Şti.’ne gönderilen 19.12.2014 tarihli ihtarname ile devralınan %50 şirket hissesinin kayıt ve tescili talep edilmiş, anılan ihtarnameye şirket tarafından verilen 30.12.2014 tarihli cevabi ihtarnamede davacıya yapılan hisse devrinin şirket tarafından gerçekleştirilen 30.12.2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan karar ile reddedildiği, bu sebeple pay defterine kayıt yapılamayacağı ifade edilmiştir.
36. Bir önceki paragrafta belirtilen sözleşmeler yanında davacının hissedarı ve müdürü olduğu …. Şti. ile …. Şti. arasında düzenlenen Ankara 58. Noterliğinin 26.12.2013 tarihli ve 34259 yevmiye numaralı “Devir Sözleşmesi” ile …. Şti.’nin “…” unvanlı … ait Aksaray Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden onaylı 15.06.2012 tarihli ve 81 belge numaralı uygunluk belgesi ve bu belgede bulunan fizik tedavi ve rehabilitasyon kadroları, …. Şti.’ne 10.000TL bedel karşılığında devredildiği düzenlenmiştir.
37. Belirtilen tüm bu bilgiler ışığında; dava konusu senedin kayıtsız şartsız bir ödeme vaadini içermesi karşısında ne senet üzerinde ne de yukarıda belirtilen sözleşmelerde davacı tarafından davalı …’ya verilmiş yahut verilecek herhangi bir teminat senedine dair bir kayıt yer almaktadır. Bunun yanında davacı tarafından sunulan deliller arasında dava konusu senedin açık bir biçimde teminat senedi olduğuna dair yazılı bir delil bulunmamakta olup bu nedenlerle dava konusu 26.12.2013 tarihli senedin teminat senedi olması sebebiyle bedelsizliğine ilişkin iddianın ispatlandığından bahsedilemeyecektir. Bu itibarla senedin düzenlenme tarihinin davacıya yapılan ilk hisse devir sözleşmesi ile …. Şti. ile …. Şti. arasında yapılan ruhsat devir sözleşmesi ile aynı olması, davalı …’nın aynı zamanda …. Şti.’nin müdürü olması ve aynı şirketin 50 adet hissesinin devredildiği sözleşmelerde vekâleten davalı …’nın imzasının bulunmasının, dava konusu senedin teminat senedi olduğuna dair iddiayı ispata yeterli olduğu söylenemez.
38. Ayrıca, dava konusu 26.12.2013 tarihli ve 460.000TL bedelli senedin teminat senedi olduğuna dair bedelsizlik def’înin usulüne uygun olarak yazılı delille ispat edilememesi karşısında anılan senet hamili davalı şirketin bu senedin teminat senedi olduğunu bile bile davacının zararına hareket ederek senedi iktisap etmiş olduğu iddiasının ispatı da söz konusu değildir. Zira TTK’nın 778/1-a maddesi atfıyla uygulanacak olan aynı Kanun’un 687. maddesi gereğince; senedin teminat senedi olduğuna dayalı bedelsizlik şeklinde ortaya çıkan kişisel def’înin senet hamiline karşı ileri sürülebilmesi için öncelikle, senedin bedelsizliğine dair def’înin yazılı delille ispatlanması zorunlu olup bu iddia davacı tarafından usulüne uygun olarak ispatlanamamıştır.
39. Bu itibarla davacının, kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içeren 26.12.2013 tarihli ve 46.000TL bedelli dava konusu senet nedeniyle davalılara karşı borçlu olmadığına dair menfi tespit iddiası ispatlanamadığından davacının anılan senet nedeniyle borçlu olduğunun kabulü zorunludur.
40. Öte yandan davacı tarafça dava dilekçesinde, HMK’nın 111. maddesi anlamında terditli olarak dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, bu talebin yerinde görülmemesi halinde aynı senet için davalı …’ya yapıldığı iddia olunan toplamda 390.000TL bedel yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiştir. HMK’nın 111/2. maddesi gereğince mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
41. Bu kapsamda her ne kadar Özel Dairece, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin dava konusu senede ilişkin kısmi ödeme olduğunu gösteren bir kaydın senet üzerinde veya senet dışında herhangi bir belgede bulunmadığının anlaşıldığı belirtilmiş ise de; bölge adliye mahkemesince, davacının ilk talebi kabul edilerek verilmiş olan hüküm, Özel Daire tarafından yapılan temyiz incelemesi sonrasında bozulmuş ve bölge adliye mahkemesince kabul edilen ilk talep yönünden direnme kararı verilmiştir. Davacının ilk talebinin kabulü neticesinde verilen karar nedeniyle terditli olarak ileri sürdüğü diğer talep hakkında HMK’nın 111/2. maddesi gereğince olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemiştir.
42. Dolayısıyla Özel Daire ile bölge adliye mahkemesi arasında direnme kararı neticesinde oluşan uyuşmazlık, davacının ilk talebine ilişkin olup Hukuk Genel Kurulunca varılan netice itibariyle davacının dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığına dair menfi tespit istemi yerinde görülmeyerek davacının ilk talebi hakkındaki Özel Daire ile bölge adliye mahkemesi arasındaki uyuşmazlık nihayete erdirilmiştir. Bu nedenle yersiz bulunan ilk talep sonrasında bölge adliye mahkemesince, davacı tarafından dava konusu senede ilişkin olarak davalı …’ya yapıldığı iddia olunan 390.000TL ödeme yönünden borçlu olunmadığına dair terditli olarak ileri sürülen menfi tespit talebi hakkında yapılacak inceleme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir…” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bozma ilamında belirtildiği üzere, davacı tarafından dava konusu senede ilişkin olarak davalı …’ya yapıldığı iddia olunan 390.000,00 TL ödeme yönünden borçlu olunmadığına dair terditli olarak ileri sürülen menfi tespit talebi hakkında inceleme yapılması gerekmekte olup, inceleme için gerekli olan bilirkişi giderinin yatırılması için istinafa başvuran davacı yana HMK’nun 358.maddesi gereğince meşruhatlı davetiye çıkartılmasına rağmen verilen süre içerisinde giderin yatırılmadığı dosya kapsamıyla sabittir.
Dava konusu 460.000,00 TL bedelli senet kayıtsız şartsız bir ödeme vaadini içermekte olup, davacı tarafından sunulan deliller arasında dava konusu senedin açık bir biçimde teminat senedi olduğuna dair yazılı bir delil bulunmadığından dava konusu 26.12.2013 tarihli 460.000,00 TL bedelli senedin teminat senedi olduğu iddiası davacı yanca ispatlanamadığından buna yönelik talebin reddi gerekmiştir.
Öte yandan, dava konusu 26.12.2013 tarihli ve 460.000,00 TL bedelli senedin teminat senedi olduğuna dair bedelsizlik def’înin usulüne uygun olarak davacı yanca yazılı delille ispat edilememesi nedeniyle sözü edilen senet hamili davalı şirketin de dava konusu bu senedin teminat senedi olduğunu bile bile davacının zararına olacak şekilde hareket ederek senedi iktisap etmiş olduğu iddiası da dosya kapsamına göre ispatlanamamıştır.
Bu nedenle, davacının, kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içeren 26.12.2013 tarihli ve 46.000,00 TL bedelli dava konusu senet nedeniyle davalılara karşı borçlu olmadığına dair menfi tespit iddiası ispatlanamadığından açılan menfi tespit davasının reddi gerekmiştir.
Diğer yandan, davacı tarafından dava konusu senede ilişkin olarak davalı …’ya yapıldığı iddia olunan 390.000,00 TL ödeme yönünden borçlu olunmadığına dair terditli olarak ileri sürülen menfi tespit talebi hakkında inceleme yapılması gerekmekte olup, inceleme için gerekli olan bilirkişi giderinin yatırılması için istinafa başvuran davacı yana HMK’nun 358.maddesi gereğince meşruhatlı davetiye çıkartılmasına rağmen verilen süre içerisinde giderin yatırılmadığından bu talebin de reddi gerekmiştir.
İlk derece mahkemesince İİK’nun 72.maddesi gereğince icra veznesine giren paranın davalı yana ödenmemesi yönünde 03/05/2016 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve hükümle birlikte ihtiyati tedbirin kaldırılması ve İİK’nun 72.maddesi gereğince 92.000,00 TL tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine hüküm kurulmuş ise de, bu hükme yönelik davacı yanca istinaf başvurusu bulunmadığından Mahkememizce istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak inceleme yapılmak suretiyle karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜNE,
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2017 tarih ve 2015/520 Esas 2017/582 Karar sayılı kararının gerekçe yönünden KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3- 92.000,00 TL tazminatın davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.660,23 TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 928,24 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 7.318,62‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilip takdir edilen 32.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı … ve …. Ltd. Şti.’ne verilmesine,
7-HMK’nın 333 ve Gider Avansı Tarifesinin 5/(1). maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
B)1-İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davacı tarafından yatırılan 35,90TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında açılan duruşma bozma ilamı gereği olduğundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2021 tarih ve 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı emsal içtihadı da gözetilerek davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/09/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.