Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/289 E. 2023/255 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/289 Esas 2023/255 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/289
KARAR NO : 2023/255

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2023
NUMARASI : 2021/123 Esas (Ara Karar)
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Limited Şirketin Feshi
DAVA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ :23/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/03/2023

Taraflar arasındaki limited şirketin feshi ve tasfiyesi davası kapsamında ihtiyati tedbir isteminin ara kararda yazılı nedenlerden dolayı reddine yönelik olarak verilen hükme karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili dava dilekçesinde ve 07.12.2022 tarihli dilekçesinde özetle; 2016 yılından beri müvekkilinin kurucu ortağı ve %33,33 hissedarı olduğu davalı şirketin ortakları arasında kişisel husumet bulunduğunu, davacının sahibi olduğu dava dışı …. Şti.’nin eski ortağı ve müdürü olan davalı şirketin ortağı …’ın, müvekkilinin sahibi olduğu şirketteki hisselerini devrettiğini, davacının sahibi olduğu şirketin telefonlarını, eski imza sirkülerini kullanarak davalı şirket üstüne taşıdığını ve müşteriler aradığında müvekkili ile görüşmelerinin engellendiğini, davalı şirket ve ortaklarının davacının sahibi olduğu dava dışı …..Ltd. Şti. İle haksız rekabet içeren davranışlarının bulunduğunu, haksız rekabetten açılan davayı bilen davalı şirket ortakları… ve …’ın bu davayı bertaraf edebilmek için isimlerini gizleyerek …. Şti’yi kurduklarını, davacının müşterilerine e-posta göndererek iş yapmaya çalıştıklarını, şirketin e-posta adresinin şifresinin müvekkiline haber verilmeden değiştirildiğini, yeni şifrenin çok sonra paylaşıldığını, davalının e-posta adresini kullanıma kapattıklarını, oy çokluğuna sahip olan davalı şirket ortaklarının 11.01.2021 tarihinde yapılan genel kurulda kendilerini ibra ettiklerini, müvekkilinin müdürlük görevine son verildiğini ve huzur hakkı almasının engellendiğini, imza yetkisi kalmayan müvekkilinin davalı şirketin işlemlerinden haberdar olmadığını, müvekkilinin davalı şirket ortakları olan…’dan 8.000,00 ABD Doları, …’dan 33.500 ABD Doları alacağı olmasına rağmen hesapları değiştirerek müvekkilini borçlu çıkardıklarını, 2020 yılı itibarıyla davalı şirkette pay çokluğuna sahip olan davalı şirketin işlemleri hakkında müvekkilini bilgilendirmediklerini ve müvekkilinin dava dışı şirketin sahibi olduğunu bildiklerinden şirketini zarara uğrattıklarını ileri sürerek davalı şirketin mal varlığını azaltacak iş ve işlemlerin önüne geçmek için davalı limited şirketin idaresinin davalı şirket müdürleri… ve …’dan alınarak tedbiren kayyıma devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; üç ortaklı olarak kurulan müvekkili şirketin ortağı olan davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının şirket ortağı iken rekabet yasağına aykırı aykırı davranmış olduğunu, müvekkili şirketi zarara uğratan eylemlerinin bulunduğunu, müdür olmayan davacıya huzur hakkı verilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine, karşı dava kapsamında davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda; davacı karşı davalı vekilinin şirkete kayyım atanarak devredilmesi hususundaki ihtiyati tedbir isteminin daha önce değerlendirildiği ve 12/03/2021 tarihinde reddedildiği, aradan geçen süreçte HMK 396/1 maddede öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle, davacı karşı davalı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre davalı şirketin gelirinin azaldığının belirlendiğini, şirketin 2020 yılına nazaran 2022 yılında 4 kat küçüldüğünün tespit edildiğini, davalı şirket yetkililerinin kendi adlarını saklayarak …..Ltd. Şti. İsimli başka bir şirket kurduklarını ve müşterileri o şirkete yönlendirdiklerinin ortaya çıktığını, anılan firmaya karşı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/541 Esas sayılı dosyasıyla açılan haksız rekabet dosyasının derdest olduğunu, işbu davada davalı şirket ortakları… ve … tarafından … firmasının yönetimi ile ilgili olarak Yenimahalle 3. Noterliği’nin 18.12.2020 tarihli vekaletnamesiyle …’ın vekil tayin edildiğinin belirlendiğini, davalı şirketin gelirinin azalmasının, şirket yetkilisi… ile …’ın, davalı şirketin müşterilerini … firmasına yönlendirmesinden kaynaklandığını, … firmasının davalı şirket yetkilisi…’un eşi ve işbu davada vekil olan Av. …’un iş adresinde kurulmuş olmasının, … firmasının tek yetkilisinin davalı şirket yetkilisi …’ın akrabası olmasının, …şirketi ile … şirketinin benzer iş kolunda faaliyet göstermelerinin, … firması yetkilisi tarafından noterden davalı şirket yetkilileri adına vekaletname düzenlenmesi ve bu vekaletname ile … ve…’a geniş yetkiler verilmesinin tesadüf olamayacağını, davalı şirketin ticaret hacmi küçülmekte iken … firmasının gelirinde ciddi artış yaşandığını, Yerel mahkeme tarafından 24.01.2023 tarihli 6 numaralı celsede dosyanın yeniden bilirkişi heyetine tevdii ile çıkma payı hususunda rapor aldırılmasına karar verildiğini, ancak davalı şirkete kayyum atanmaması halinde davalı şirket yetkilerinin, şirketin sermaye değerini azaltmak için uğraşacağını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, davalı limited şirketin TTK’nın 636/3. Maddesi uyarınca haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemiyle açılan davada davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasına ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 389/1 maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/3.maddesinde tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
TTK’nın 636/(4) maddesinde; “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Haklı sebeple fesih davasındaki ihtiyati tedbirler kural olarak dava açan ortağın haklarının ve şirket mal varlığının korunmasını amaçlar. Bu bağlamda mahkemenin ihtiyati tedbire hükmederken, orantılılık ve ölçülülük ilkesinin yanı sıra hem ortaklığın hem de dava açan ortağın menfaatlerini de gözeterek uygun bir tedbire hükmetmesi gerekir. Kuşkusuz mahkeme ortaklığın feshine neden olacak veya bu sonucu doğuracak nitelikte tedbirlere hükmedemez. Aksi halde davanın sonunda elde edilebilecek sonuç peşinen ihtiyati tedbir kararıyla elde edilmiş olur. (Bkz. Yıldırım, Ali Haydar : 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Bursa, 2013 s.438-440.)
Gerek 6102 Sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda limited şirkete temsil kayyımı, atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK’nın 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası” olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunun 426 maddesinde düzenlenen temsil kayyımlığı müessesesi, gerçek kişiler esas alınarak getirilmiş bir kurum olmakla birlikte tüzel kişiler içinde temsil kayyımı atanabileceği gerek öğretide (Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık-Mustafa Alper Gümüş-Sh. 103) ve gerekse yargı kararlarında (Yargıtay 11.H.D. 1988 tarih 65-3848 sayı vb.) kabul görmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 403/2. maddesinde kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı, 426. maddesinde vesayet makamının, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atayacağı, kayyım atamasının yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel olmayacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin %33,33 hissedarı olan davacı ortağa şirketin idaresi ve faaliyeti hakkında bilgi verilmediği, davalı şirketin ortakları tarafından kurulan …..ltd. Şti’nin davalı şirketle benzer alanda faaliyet göstererek davalı şirketin zarara uğratıldığı, davacını şirket müdürlüğünden alınarak huzur hakkı almasının engellendiği, davalı şirketin müşterilerinin …..ltd. Şti’ye yönlendirildiği, dolayısıyla şirket ortakları arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı iddiaları ileri sürülerek üç ortaklı limited şirketin haklı nedenle feshi, istemiyle açılan dava kapsamında, davalı şirketin mal varlığını azaltmalarının önüne geçmek için davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasına, karar verilmesi istenmiştir.
Somut uyuşmazlık, ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından ortağı olduğu dava dışı limited şirketin TTK’nın 636/3. Maddesi hükmü uyarınca haklı nedenle feshi istemine ilişkindir. Eldeki davada dava dışı yetkili müdürlerin azli talep edilmediği gibi davalı şirkette organ boşluğu da söz konusu olmadığından şirkete kayyım atanması mümkün değildir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına ve özellikle ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin dosya kapsamı itibarıyla HMK’nın 390/3. Maddesi hükmü uyarınca davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edememiş bulunmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.