Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/262 E. 2023/422 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/262 Esas 2023/422 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/262
KARAR NO : 2023/422

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2018
NUMARASI : 2018/216 Esas -2018/954 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023
Taraflar arasındaki rücuan alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili süresinde istinaf davacı vekilince katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bozulması üzerine duruşma açılarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; rücuya konu İstanbul 8. İş Mahkemesi’nin 2014/472 Esas sayılı dava dosyasında davacı … vd. tarafından murisi olan …’nın …. Ltd. Şti.’nde çalışmakta iken 11.11.2005 tarihinde elektrik çarpması sonucu kaybetmesi sebebiyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılan davada İstanbul 8. İş Mahkemesi’nin 03/12/2014 tarih ve 2014/472 Esas-2014/722 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile murisin mirasçıları olan davacılar için hesaplanan toplam 140.588,27 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2017 tarihli ve 2016/13326 Esas-2017/480 Karar sayılı ilamı ile onandığını, kesinleşen mahkeme kararı gereğince müvekkili şirket tarafından İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün 2015/2143 Esas sayılı dosyasına 22.02.2017 tarihinde 328.178,61 TL, 03.04.2017 tarihinde 26,60 TL ödeme yapıldığını, 04.12.2014 tarihinde 2.524,85 TL temyiz yoluna başvuru harcı, 25.01.2016 tarihinde 7.169,89 TL bakiye karar harcı 07.07.2017 tarihinde 4.301,08 TL onama harcı ödendiğini, eldeki rücu davasının dayanağı mahkeme kararına konu olay dağıtım sisteminin işletilmesi ile ilgili olup davalı ile 24/07/2006 tarihinde imzalanan işletme hakkı devir sözleşmesi öncesi dönemde gerçekleştiğini ve bu olaydan doğan sorumluluğun işbu sözleşmesinin 7.4 ve 7.6. maddeleri gereği davalıya ait olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla rücuya esas mahkeme ilamı sebebiyle dava dışı 3. kişiye ödenen 328.178,61 TL’nin ödeme tarihi 22.02.2017, 26,60 TL’nin ödeme tarihi 03.04.2017, temyiz yoluna başvurma harcı 2.524,85 TL’nin ödeme tarihi 04.12.2014 tarihinden, bakiye karar harcı 7.169,89 TL’nin 25.01.2016 tarihinden ve onama harcı 4.301,08 TL’nin 07.07.2017 tarihinden; itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TBK’nın 73. Maddesi gereği rücuen alacak davaları için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibarıyla dolmuş olduğunu, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından kabul edilen özelleştirme modeline uygun olarak mülkiyeti …’a ait olmak kaydıyla … ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 elektrik dağıtım şirketi arasında dağıtım varlıklarının işletilmesine ilişkin işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, özelleştirmeye ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmekle yükümlü olan …’ın 24/07/2006 tarihinde şirketlerle imzalamış olduğu İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin ihale şartnamesi ve hisse devir sözleşmesi ile birlikte yorumlanması gerektiğini, davacının işletme hakkı devri sözleşmesinin 18.6 maddesi, ihale şartnamesinin 22. ve hisse satış sözleşmesinin 9. maddesi hükümleri gereği davacının müvekkilinden talepte bulunamayacağını, dava konusu edilen tutarın …’ın %100 hissesinin …’a ait olduğu dönemde gerçekleştirilmiş olup, devre esas bilanço kayıtlarında söz konusu bedelin davacı şirket lehine alacak olarak yer almadığını, …’ın ihale sürecinin tamamlanmasının ardından 24/07/2006 tarihli işletme hakkı devir ve Özelleştirme idaresi talimatları doğrultusunda taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin ayırma çalışmaları yapılarak düzenlenen ve imzalanan tespit tutanağı eki dava ve icra dosyaları listesinin her iki şirketin yönetim kurulu onayından geçerek kesinleştiğini, söz konusu listelerde rücu davasına konu dava dosyasının bulunmadığı gibi bu dosyaya ilişkin herhangi bir ihtirazi kaydın da bulunmadığını, davacı tarafından mahkeme ilamına istinaden icra takip dosyasına yatırılan meblağın bu davada talep edilebileceğini, avans faizi talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan tüm delillere göre; dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücu alacağının tahsili talebine ilişkin olup öncelikle mahkemenin 08.11.2018 tarihli celsesinde davalı vekili tarafından her ne kadar derdestlik itirazında bulunulmuş ise de aynı konuda açılan davanın esas numarası bildirilmediğinden soyut nitelikteki derdestlik itirazının, somut olayda uygulanması gereken hak düşürücü süre bulunmadığından davanın hak düşürücü süre yönünden reddedilmesi isteminin, sözleşmeden kaynaklanan alacağın 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğu nazara alınarak ve ödeme tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek zamanaşımı itirazının, yine davalı vekili tarafından kesin hüküm oluşturan mahkeme esas numarası bildirilmediğinden soyut nitelikteki kesin hüküm itirazının esas hükümle birlikte istinaf yasa yolu açık olmak üzere reddine karar verildiği, davacı yan ile davalı arasında 24.07.2016 tarihinde işletme hakkı devir sözleşmesinin akdedildiği dosya kapsamıyla sabit olup, akdedilen sözleşmenin 7.4 ve 7.6 maddeleri uyarınca dayanak mahkeme ilamına istinaden ödenen bedelden davalının sorumlu olduğu, ayrıca ihtilafın sözleşmeden önceki dönemde (11.11.2005) ortaya çıkmış olması nedeniyle davacının ihbar yükümlülüğünün bulunmadığı yine rücu borçlusu olan davalının haklarını korumak amacıyla davacının İstanbul 8. İş Mahkemesinin ilamını temyiz yasa yoluna başvurması sebebiyle yapmış olduğu masrafları da talep edebileceği, her iki tarafın tacir ihtilafın ticari iş mahiyetinde olması sebebiyle davacının avans faizi isteminde bulunabileceği, her ne kadar yapılan her bir ödeme için davacı ödeme tarihinden itibaren faiz isteminde bulunabilecek ise de, davacının 22.02.2017 tarihinde ödediği 328.178,61 TL ile 03.04.2017 tarihinde ödediği 26,60 TL için davalıya yazmış olduğu 17.04.2017 tarihli müzekkere ile davalıya atıfet tanıyarak yazının tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ödeme yapmasını istediği, anılı ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği tarih ispat edilememiş ise de davalının davacıya hitaben yazmış olduğu 08.05.2017 tarihli cevabi yazı ile borçtan sorumlu olmadığını bildirmekle, 328.178,61 TL ile 26,60 TL yönünden temerrüt tarihinin davacının atıfet yazısı içeriği gözetilerek 08.05.2017, diğer alacak kalemleri yönünden ise ödeme kalemlerinin kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 328.178,61 TL’nin 08.05.2017 tarihinden, 26,60 TL’nin 08.05.2017 tarihinden, 2.524,87 TL’nin 04.12.2014 tarihinden, 7.169,89 TL’nin 25.01.2016 tarihinden, 4.301,08 TL’nin 07.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ekli 08.10.2004 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi örneğine göre davacı …’ın 08.10.2004 tarihinde faaliyetlerine başladığını, şirketin faaliyet konularının anılan gazetede yayınlanan şirket ana sözleşmesinin 3. Maddesinde açıklandığı üzere elektrik enerjisi dağıtımı, perakende satış ve perakende satış hizmeti yapmak şeklinde belirtildiğini, bu durumda dağıtım faaliyetinin 08.10.2004 tarihinden itibaren davacı … tarafından yerine getirildiğini, dayanak mahkeme ilamına konu olay 11.11.2005 tarihinde meydana gelmiş olup dağıtım faaliyeti 08.10.2004 tarihinden beri davacı … tarafından yerine getirildiğinden olaya ilişkin sorumluluğun da davacıya ait olduğunu, kaldı ki dava konusu olayda vefat eden çalışanın çalıştığı …. Ltd. Şti. İle … arasında alt işveren üst işveren ilişkisi bulunduğunu, anılan şirket ile sözleşme imzalayanın … olduğunu, bu hususun …’a ait 16.06.2014 tarihli 1299 sayılı yazısından anlaşıldığını, dayanak mahkeme ilamında davacı şirket ile birlikte …. Ltd. Şti.’nin de davalı olarak yer aldığını, icra takibinde de her iki şirketin borçlu olarak gösterildiğini, icra dosyası borcunun tamamının davacı tarafından ödendiğini, işbu davada davacının önce diğer şirkete rücu edip etmediğinin araştırılması gerektiğini, çünkü davacı tarafından …. Ltd. Şti.’ne rücu edilmiş ise rücu edilen miktar kadar sebepsiz zenginleşme meydana geleceğini, bu sebeple 08.11.2018 tarihli şirkete anılan şirkete müzekkere yazılması istenmiş ise de mahkemece de bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, bu davada müvekkili sorumlu olsa dahi davacı ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğinden anılan davada faiz, icra giderleri ve icra vekalet ücreti açısından müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, anılan dava ve icra dosyasına konu tebligatlara ilişkin olarak müvekkiline hiçbir aşamada bildirimde bulunulmadığını, TBK’nın 73. Maddesi gereği rücu davası olarak kabul edilse dahi davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerektiğini ileri sürerek açıklanan mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde; Rücuen alacak davasında mahkemece faize ödeme tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken temerrüt koşuluna bağlanmasının hatalı olduğunu, davalıya yazılan yazı ile ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, ileri sürerek bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının işletme devir hakkı sözleşmesi hükümlerine istinaden davalıya karşı rücuan alacağın tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizin 11/2/2021 tarih ve 2019/1117 Esas 2021/197 Karar sayılı kararıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2022 tarih ve 2021/4273 Esas 2022/8253 Karar sayılı kararı ile;
“… İlk derece mahkemesi gerekçesinde ve istinaf mahkemesi gerekçesinde belirtilen ihtarnameye dosya kapsamındaki belgelerde rastlanılmamıştır. Buna göre, davacı tarafından davalı şirkete yazılan bir ihtarname olup olmadığı, anılı ihtarnamenin davalıya tebliğ edilip edilmediği ve ihtarname kapsamında atıfet mehli verilmiş ise bu durumda davacının ancak atıfet süresinin sona erdiği tarihten itibaren faiz isteyebileceği gözetilerek, atıfet süresi değerlendirilerek, atıfet süresinin dolduğu tarihten itibaren işlemiş faize karar verilmesi gerektiğinden bu hususlar değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamı taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili uyma kararı verilmesini istemiştir.
Dairemizce önceki kararımızda direnilmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ:
Öncelikle İDM ve Daire kararımızda dayanak yapılan davacı tarafından işbu davadan önce davalı şirkete yazılan 17.04.2017 tarih ve 26222 sayılı yazı (dava dilekçesi ekinde ödeme belgelerinin üzerinde) ile davalı tarafından davacı şirkete yazılan 08.05.2017 tarihli cevabi yazı (davacı vekilinin 12/11/2018 tarihli 08/11/2018 tarihli 1 nolu ara karar gereği beyanların sunulmasına dair dilekçe ekinde) dosyada mevcut olup taraflar arasında da yazılara ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı tarafından işbu davadan önce davalı şirkete yazılan 17.04.2017 tarih ve 26222 sayılı yazı ile icra takibine istinaden 22.02.2017 tarihinde 328.178,61 TL, 03.04.2017 tarihinde 26,60 TL olmak üzere ödenen toplam 328.205,21 TL’nin yazının tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizleriyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir. Davacı verdiği mehil ile faiz istemi olmayan bir atıfet süresi tanımamıştır. Aksine açıkça verilen 10 günlük süre içerisinde ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenme istenilmiştir. Bu durumda da 10 günlük sürenin bitiminden sonra faiz yürütülebileceğine dair bozma gerekçesine de katılınmamıştır.
Açıklanan gerekçelerle direnme kararı verilerek yapılan değerlendirmede;
Dosya kapsamından; dayanak İstanbul 8. İş Mahkemesi’nin 2014/472 Esas sayılı dava dosyasında davacılar …, …tarafından davalılar …, …. Şti. Aleyhine, davacıların murisi …’nın davalı …. Şti. Nin çalışanı ilen 11.11.2005 tarihinde geçirdiği iş kazasında elektrik çarpması nedeniyle ölümünden dolayı uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılan davada İstanbul 8. İş Mahkemesi’nin 03/12/2014 tarih ve 2014/472 Esas-722 Karar sy. Kararıyla maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile toplam 140.588,27 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verildiği, kararın davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 26/01/2017 tarih ve 2016/13326 Esas-2017/480 Karar sayılı kararıyla onandığı, söz konusu ilamın icra takibine konulması üzerine İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün 2015/2143 Esas sy. Dosyasında takip borçlusu- davalı … tarafından 22.02.2017 tarihinde 328.178,61 TL, 03.04.2017 tarihinde 26,60 TL ödendiği, ayrıca 07.07.2017 tarihinde 4301,08 TL onama harcı, 04.12.2014 tarihinde temyiz karar harcı 2.401,25 TL ve 123,60 TL temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere temyiz başvuru gideri olarak toplam 2.524,85 TL ve 25.01.2016 tarihinde mahkeme bakiye karar harcı olarak 7.169,89 TL ödendiği, anlaşılmıştır.
Öncelikle dava 24/07/2006 tarihli işletme hakkının devri sözleşmesine dayandığına göre davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6098 sy. TBK’nın 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin davacının ödeme yaptığı tarihler itibarıyla dolmadığı anlaşılmış olmakla davalı vekilinin zamanaşımı define itibar edilmemiştir.

Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; dağıtım faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı 24/07/2006 tarihinden önceki döneme isabet eden rücuya esas mahkeme kararının davacısının 11/11/2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda yaralanması sebebiyle ödenen maddi tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkin olup eldeki dava işletme hakkı devir sözlemesinin imzalandığı tarihten önceki olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan İstanbul 8. İş Mahkemesi’ndeki davanın davacıları da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra takibi nedeniyle ödediği tüm bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Öte yandan, hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Eldeki rücuen alacağa dayanak mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan alacağın …’ın yanı sıra davanın yönetildiği diğer davalı şirketten müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Davacı ise bu ilama dayalı olarak diğer müteselsil borçlunun yanı sıra davacı … aleyhine icra takibine girişmiş, takip sonucu işbu davaya konu edilen bedel icra dosyasına davacı tarafından ödenmiştir. Ödenen bedelden ise İHDS hükümleri uyarınca davalı …’ın sorumlu olduğu iddiasıyla işbu dava açılmıştır. Dosya içeriğinden rücuya esas davanın davalısı tarafından davacı …’a herhangi bir ödeme yapıldığına ilişkin bir bilgi ve belge dosyaya sunulmuş değildir. O halde mahkemece davacının icra dosyasına yaptığı ödemenin tamamını davalıdan talep edebileceği gözetilerek ödenen miktarın davalıdan tahsiline hükmedilmesi isabetlidir.
Diğer taraftan davacı vekilinin katılma yolu ile istinafı ise hüküm altına alınan alacak kalemlerinin bir kısmına ödeme tarihi yerine temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkindir. Gerçekten de davacı tarafından işbu davadan önce davalı şirkete yazılan 17.04.2017 tarih ve 26222 sayılı yazı ile icra takibine istinaden 22.02.2017 tarihinde 328.178,61 TL, 03.04.2017 tarihinde 26,60 TL olmak üzere ödenen toplam 328.205,21 TL’nin yazının tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizleriyle birlikte ödenmesi talep edilmiş, işbu yazının davalı şirkete tebliğine ilişkin bir belgeye dosyada rastlanılmamış ise de davalı tarafından davacı şirkete yazılan 08.05.2017 tarihli cevabi yazıda ilgi yazı ile istenilen ödeme bedellerinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını bildirmiştir. Rücuan tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. sayılı emsal kararı). O halde ilk derece mahkemesince davacının ilamlı icra takip dosyasında dava dışı 3.kişiye ödeme yaptığı 328.178,61 TL’nin ödeme tarihi olan 22.02.2017, 26,60 TL’nin ödeme tarihi olan 03.04.2017 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde davacı tarafından davalıya bildirilen söz konusu yazı ile davalıya atıfet süresinin verildiğinin kabulü ile atıfet süresinin dolduğu tarihten itibaren faiz işletilmesi doğru görülmemiştir. Kaldı ki, söz konusu yazıda davacı tarafından davalıya verilen 10 günlük sürede ödemelerin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizleriyle birlikte ödenmesini istemiştir. Bu sebeple davacı vekilinin bu yöndeki katılma yolu ile istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf sebebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak davacı tarafından ödenen 328.178,61 TL’nin ödeme tarihi olan 22.02.2017, 26.60 TL’nin ödeme tarihi olan 03.04.2017 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)Dairemizin 11/02/2021 gün 2019/1117 Esas 2021/197 Karar sayılı kararında direnilmesine,
B)1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri uyarınca istinafa başvuran davalı taraftan alınması gereken 23.375,75 TL nispi karar harcından başlangıçta alınan 5.844,00 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 17.531,75 TL bakiye istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
C)1-İstinafa katılma yolu ile başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2018 tarih ve 2018/216 Esas-954 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
D) 1-Davanın KABULÜ ile;
328.178,61 TL’nin ödeme tarihi olan 22.02.2017 tarihinden,
26,60 TL’nin ödeme tarihi olan 03.04.2017 tarihinden,
2.524,87 TL’nin ödeme tarihi olan 04.12.2014 tarihinden,
7.169,89 TL’nin ödeme tarihi olan 25.01.2016 tarihinden,
4.301,08 TL’nin ödeme tarihi olan 07.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 23.375,75-TL harçtan, peşin alınan 5.843,94-TL harç ile 17.531,82 TL bakiye harç alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 26.482,06-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 113,00-TL (dava açılış masrafı, tebligat gideri ve posta gideri olmak üzere) yargılama gideri ile davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 5.843,94-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
E)1-İstinafa katılma yolu ile başvuran davacı taraftan alınan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinafa katılma yolu ile başvuran davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvurma harcı 22,75 TL posta gideri ve olmak üzere toplam 144,05 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Bozma ilamı sonrasında Dairemizce zorunlu olarak yasa gereği duruşma açıldığından ve Dairemizce önceki kararımızda direnilmesine karar verilmekle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/03/2023

Başkan – Üye Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.