Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/224 E. 2023/630 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/224 Esas 2023/630 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/224
KARAR NO : 2023/630

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi

TARİHİ : 19/07/2022
NUMARASI : 2022/484 Esas 2022/680 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ : Av. … – E Tebligat
DAVA : Alacak (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2022
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2023

Taraflar arasındaki alacak davasının yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin savaş sanatları antrenörlüğü yapmakta olduğunu, Eylül 2014 tarihinde davalı …’nde savaş sanatları eğitimi vermeye başladığını, mülkiyeti kendisine ait olan minderleri de yanında getiren müvekkilinin 3 ay süre ile burada eğitim verdiğini, Aralık 2014 tarihinde kulüp bünyesinde savaş sanatları eğitimine son verilmesi üzerine müvekkilinin kulüpten ayrılırken, davalının iyi niyetine güvenerek davaya konu olan … marka minderleri … AŞ’nin deposunda muhafaza edilip edilemeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine taraflar davaya konu … marka minderlerin yılbaşına kadar ücretsiz olarak … AŞ’de muhafaza edilmesi hususunda anlaştıklarını, müvekkil, davalı … AŞ’ye minderlerini almak için gittiğinde; minderlerinin orada olmadığını, bu durumu davalı şirket müdürüne sorduğunda minderlerin çalındığını ve … AŞ’nin hırsıza para ödeyerek minderleri geri satın aldığını söylediğini, müdür tarafından verilen cevap her ne kadar hukuka ve mantığa aykırı olsa da; müvekkil bu durumun kendisini ilgilendirmediğini ve minderlerinin aynen bıraktığı gibi kendisine teslim edilmesini talep ettiğini, bunun üzerine davalı … AŞ ise aynen teslimin mümkün olamayacağını bildirdiklerini ve iş bu davaya konu minderlerle ilgili savcılık makamına suç duyurusunda bulundukların, savcılık dosyasında davalının davanın konusu minderlerin hâlen spor salonunda olduğunu, ekte sunduğu fotoğraflarda minderlerin göründüğünü ancak minderlerin sayısını bilmediğini ettiğini bildirerek saklama sözleşmesine konu … marka minderlerin talep üzerine verilmemesi tarihi olan 01.01.2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50 ₺ maddi tazminata hükmedilmesine, davalının, müvekkilinin muvafakati olmaksızın minderleri kullanması nedeniyle müvekkile ödemesi gereken mahkemece takdir edilecek olan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 50 ₺ kullanım bedelinin saklama sözleşmesine konu minderlerin talep üzerine verilmemesi tarihi olan 01.01.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davayı tamamen soyut iddialarla, herhangi bir somut delile dayanmaksızın, maddi kazanç elde etme amacıyla kötüniyetli olarak ikame etmiş olduğunu, soruşturma dosyasında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda da, Davacının iddiasının herhangi bir delile dayalı olmadığı ve soyut nitelik taşıdığı ortaya konmuş olduğunu, taraflar arasında dava konusu minderlerin saklanmasına ilişkin herhangi bir sözleşme ilişkisi kurulmamış, minderler müvekkilimiz tarafından kullanılmamış, minderlere zarar verilmemiş olduğunu bildirerek davanın reddi karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının dava dilekçesinde davacının savaş sanatları antrenörlüğü yapmakta olduğunu, Eylül 2014 tarihinde davalı …’nde savaş sanatları eğitimi vermeye başladığını, mülkiyeti kendisine ait olan minderleri de yanında getiren müvekkilinin 3 ay süre ile burada eğitim verdiğini, Aralık 2014 tarihinde kulüp bünyesinde savaş sanatları eğitimine son verilmesi üzerine müvekkilinin kulüpten ayrılırken, davalının iyi niyetine güvenerek davaya konu olan … marka minderleri … AŞ’nin deposunda muhafaza edilip edilemeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine taraflar davaya konu … marka minderlerin yılbaşına kadar ücretsiz olarak … AŞ’de muhafaza edilmesi hususunda anlaştıklarını, müvekkil, davalı … AŞ’ye minderlerini almak için gittiğinde; minderlerinin orada olmadığını, bu durumu davalı şirket müdürüne sorduğunda minderlerin çalındığını ve … AŞ’nin hırsıza para ödeyerek minderleri geri satın aldığını söylediğini iddia ettiği fakat davalı şirket yetkilisinin savcılık soruşturma ifadesi ve dava dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasında sözlü veya yazılı saklama sözleşmesi olduğu hususunun sabit olmadığı sözlü veya yazılı akdi ilişki bulunduğunun delillendirilmediği talebin haksız fiilden kaynaklı zarar talebine ilişkin olduğu 6102 sayılı TTK’nın 4/1-c maddesi uyarınca saklama (vedia) sözleşmesinden kaynaklanan davaların ticari nitelikte ise de, dava konusu somut olayda yedieminlik işi, davalının ticari işletmesi ile ilgili de olmadığından ( Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2015/568 Esas, 2015/11435 Karar sayılı ilamı) bu kapsamda davacıda tacir olmadığı gibi, dava mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığından, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu,somut uyuşmazlığa bakma görevinin Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 2017/208801 Soruşturma 2018/25438 Karar sayılı Soruşturma dosyası kapsamında …. Şti. Yetkilisi … ifadesinde bahse konu minderlerin hala işyerinde şahsın gelip alması için üst üste dizilmiş şekilde binaların ortak alanında zarar görmesin diye beklediğini, minderlerin fotoğraflarını ifadesine ek olarak sunduğunu ifade ettiğini, keza şüpheli yine ifadesinde suçtan kaçmaya yönelik olarak aralarında herhangi bir sözleşme olmadığını şahsın işten çıktığında kaç minder varsa fiziki durumları nasılsa aynı şekilde beklediğini beyan ettiğini, şirket yetkilisi tarafından dava konusu minderlerin saklandığının ikrar edildiğini, ifade tutanağına yansıyan beyanlar mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup kesin delil niteliğinde olduğunu, bu yönüyle ilk derece mahkemesinin sözlü veya yazılı saklama sözleşmesi olduğu hususunun sabit olmadığı sözlü veya yazılı akdi ilişki bulunduğunun delillendirilmediği gerekçesi olmadığını, …’in ifadesinden de anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından sözlü saklama sözleşmesi dahilinde …. Şti.’ye emanet edilen minderler davalı şirketin ticari işletmesi ile ilgili olduğunu, ilk derece mahkemesi ise soruşturma dosyasındaki ifadeleri incelemeden borç ilişkisinin saklama sözleşmesi olmadığına karar verdiğini, bu noktada da yapılması gereken borç ilişkisinin 2017/208801 Soruşturma dosyasında …. Şti. Yetkilisi …’in ifadesi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı ile müvekkil arasındaki sözleşme niteliği itibariyle güven ilişkisine dayanması nedeniyle ivazsız sözleşme niteliğinde olduğunu, saklama sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmakla birlikte kanun metninden de anlaşılacağı üzere ilke olarak eksik iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğunu, bahse konu TBK madde 561’in 2.fıkrasında belirtildiği üzere açıkça belirtilmediği takdirde ivazsız ise eksik iki tarafa da borç yüklediğini, saklama sözleşmesinin en önemli unsuru, saklayanın taşınır malı güvenli bir yerde saklama borcu olduğunu, kanun burada saklayana her hangi bir saklama borcu değil, nitelikli bir saklama borcu yüklendiğini, mevcut olayda müvekkili …’nun savaş sanatları antrenörlüğü yaptığını, yaklaşık 40-45 senedir bu sektörde faaliyet göstertiğini, Judo sporunda milli takım antrenörlüğü yaptığını ve Aikido tecrübesi gereği Türkiye’de sayılı antrenörler arasında yer aldığını, müvekkili …’nun Eylül 2014 tarihinde davalı …’nde savaş sanatları eğitimi vermeye başladığını, mülkiyeti kendisine ait olan minderleri de yanında getiren müvekkili, 3 ay süre ile burada eğitim verdiğini, Aralık 2014 tarihinde kulüp bünyesinde savaş sanatları eğitimine son verilmesi üzerine müvekkilinin kulüpten ayrılırken, davalının iyi niyetine güvenerek davaya konu olan … marka minderleri … AŞ’nin deposunda muhafaza edilip edilemeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine taraflar davaya konu … marka minderlerin yılbaşına kadar ücretsiz olarak … AŞ’de muhafaza edilmesi hususunda anlaştıklarını, kanun maddesinde de açıkça yazdığı üzere saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşme olduğunu, müvekkili, mülkiyeti şahsına ait saklayanın ticari işletmesinde kullandığı minderleri belli bir süre boyunca saklayanın ticari işletmesinin deposunda muhafaza etmesi üzerine anlaştığını, müvekkil ile karşı taraf arasında yazılı olmayan saklama sözleşmesi mevcut olduğunu, anlaşılan sürenin müvekkilinin, davalıya minderlerini almak için gittiğinde; minderlerinin orada olmadığını gördüğünü, o esnada davalının yetkili müdürü olan … isimli şahsa minderlerinin akıbetini sorduğunda; davaya konu minderlerinin yerlerini bilmediğini konuyu araştıracağını ifade ettiğini, daha sonrasında müvekkile herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkilinin tekrar davalıya gittiğinde spor salonunda kendi minderlerinin bir kısmının yere serildiğini ve kullanıldığını; minderlerin bir kısmının ise ortadan ikiye kesilerek ve boyanarak dekorasyon amaçlı kullanıldığını gördüğünü, bu durumu müdüre söylediğinde; minderlerin çalındığı ve davalının hırsıza para ödeyerek minderleri geri satın aldığı gibi kabul edilemeyecek bir cevap verildiğini, müdür tarafından verilen cevap her ne kadar hukuka ve mantığa aykırı olsa da; müvekkilinin bu durumun kendisini ilgilendirmediğini ve minderlerinin aynen bıraktığı gibi kendisine teslim edilmesini talep ettiğini, bunun üzerine davalı … aş ise aynen teslimin mümkün olamayacağını belirttiğini, 2017/208801 Soruşturma 2018/25438 Karar sayılı Soruşturma dosyası kapsamında şüpheli …’in ifadesinde bahse konu minderlerin hala işyerinde şahsın gelip alması için üst üste dizilmiş şekilde binaların ortak alanında zarar görmesin diye beklediğini, minderlerin fotoğraflarını ifadesine ek olarak sunduğunu ifade ettiğini, keza şüpheli yine ifadesinde suçtan kaçmaya yönelik olarak aralarında herhangi bir sözleşme olmadığını şahsın işten çıktığında kaç minder varsa fiziki durumları nasılsa aynı şekilde beklediğini beyan ettiğini, verilen KYOK gerekçesinden anlaşılacağı üzere müvekkili ile davalı arasında hukuki ihtilaf mevcuttur ve bu ihtilaftan dolayı zarar gören müvekkilinin zararının tazmin edilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra mevcut olayda müvekkilin belli bir süre muhafaza etmesi için verilen minderler, davalı tarafça müvekkilin izni alınmaksızın geri dönüşü sağlanmayacak şekilde kullanıldığını, kullanma izni bir irade beyanıyla verilebileceğini, anlaşma unsuru gerçekleşmiş, saklama sözleşmesi de kurulmuş olacağını, işbu davaya konu … marka minder takımları 100 parçalık setten oluşarak; belli standartlara uygun olarak üretildiğini, sektör tarafından bilindiği üzere 100 parçalık setin bozulması halinde kullanışlılığı ortadan kalktığını, zira söz konusu minderler savaş sanatları eğitimi verilen spor salonlarının alanlarına uygun olarak satın alınmakta ve kullanıldığını, müvekkilinin verdiği eğitim bahsi geçen sporların doğası gereği yoğun fiziksel aktivite içermekte ve öğrencilerin minderle temasını gerektirdiğini, minderlerin eksik olması; bahsi geçen spor alanlarında eğitim yapılmasını engellediğini, eksik minderlerin yeni minderlerle birleşmesi kalitesi ve tasarımı gereği mümkün olmadığını, bu durumda eksik minderlerle eğitim verilmesi öğrenciler için sakıncalı olacağından; müvekkilinin minderlerin mevcut durumu ile eğitim veremediğini, ayrıca belirtmek gerekir ki davaya konu minderler yurtdışı menşeili olup piyasa değeri tanesi için 70 Euro civarında olduğunu, davalı taraf müvekkili ile aralarında mevcut olan saklama sözleşmesine aykırı olarak davranmış müvekkili maddi olarak zarara uğrattığını, müvekkil tarafından saklanması, piyasa değeri tanesi için 70 Euro olan bahse konu minderleri keserek duvarlarda dekorasyon olarak kullanan davalı geri dönüşü olmayacak bir biçimde minderlerde tahribat yaptığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının beyanında ifade ettiği üzere söz konusu minderler çalınmış olması durumunda da davalının saklama borcuna uygun hareket etmediği ortada olduğunu, davalı söz konusu bu borçlara aykırı olarak davrandığını, davalının saklanan şeyi koruma ve kullanmama, söz konusu şeyi geri verme borcu söz konusu iken davalı minderleri müvekkilinin izni olmaksızın kullandığını minderler üzerinde eski hale getirilemeyecek düzeyde değişiklikler yaptığını ve müvekkilinin minderleri istemesine rağmen çeşitli bahanelerle minderleri teslime etmediğini, davalı ile müvekkili arasında saklama sözleşmesi olduğu açıkken Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararında yerinde olmadığını, bu nedenlerle, istinaf başvurularının kabulüne, hükmün kaldırılarak ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasını ve yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava,davalı spor salonunda bırakılan davacıya ait minderlerin zarara uğramasından ve minderlerin rızası dışında davalı tarafından kullanılması nedeniyle alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle görev şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nın 4. maddesinin ilk fıkrası; “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” düzenlemesini içerir.
Görüleceği üzere hangi davaların ticari dava olarak sınıflandırılacağı bahsi geçen maddede düzenlenmiştir. Buna göre ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve bir tarafın ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar; TTK m.4/1’de bentler halinde sayılıp tarafların tacir olmasına yahut işin bir ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.
Nisbi ticari davalar ise; her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalardır. Bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Burada dikkat edilmesi ve özellikle üzerinde durulması gekeren gereken husus; uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olmasının veya TTK m.19/2’de “ Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” şeklinde düzenlenen ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılmasının davayı ticari dava haline getirmeyeceğidir. Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar ise, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması kanunda yeterli görülmüştür.
6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde ise bir yerde asliye ticaret mahkemesinin bulunması halinde, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağına değinilmiş, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, ihtilaf halinde göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevinin düzenlendiği 6100 sayılı HMK’nın 2. Maddesine göre dava konusunun değerine ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğu, 2. Fıkrasında ise, bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu düzenlenmiştir. Aynı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenmekte olup göreve ilişkin kurallar kamu düzeniyle ilgili olduğundan yargılmanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Somut olayda davacı savaş sanatları antrenörlüğü yaptığını, Eylül 2014 tarihinde davalı …’nde savaş sanatları eğitimi vermeye başladığını, mülkiyeti kendisine ait olan minderleri de yanında getirerek 3 ay süre ile eğitim verdiğini, Aralık 2014 tarihinde kulüp bünyesinde savaş sanatları eğitimine son verilmesi üzerine kulüpten ayrılırken, davalının iyi niyetine güvenerek davaya konu olan … marka minderleri davalı …. Şti.’nin deposunda muhafaza edilip edilemeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine taraflar davaya konu … marka minderlerin yılbaşına kadar ücretsiz olarak davalı şirkette muhafaza edilmesi hususunda anlaştıklarını ancak minderlerin davalı uhdesinde bulunduğu dönemde zarar gördüğünü ve rızası dışında davalı tarafça kullanıldığını ileri süren davacı tacir olmayıp,davacının dava konusu minderlerin davalı tarafından kullanıldığına ilişkin iddiası dikkate alındığında iddianın ileri sürülüşünden tacir olan davalının ticari işletmesini ilgilendirdiği buna göre TTK’nın 4 üncü maddesi uyarınca ticari dava niteliğindeki davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemenin görevi HMK’nun 114/1.c maddesi uyarınca dava şartı olup HMK’nun 115 maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece açılan davada görevli mahkeme olduğu gözetilerek deliller toplanıp işin esasına girilmek suretiyle esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle mahkemenin davanın usulden reddine yönelik kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiş, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/07/2022 tarih ve 2022/484 Esas 2022/680 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının istek halinde davacı iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi- …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.