Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/1773 Esas 2023/ 1760 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1773
KARAR NO : 2023/1760
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2023
NUMARASI : 2022/32 Esas 2023/506 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVA : Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/01/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2024
Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın davalı şirket tarafından kasko sigorta poliçesiyle sigortalandığını, aracın karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, davalının hasar bedelini ödemediğini belirterek şimdilik 2.000,00 TL’nin sigorta şirketin başvuru tarihi olan 11/06/2021 tarihinden, olmadığı takdirde ihtar tarihi olan 11/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında talebini toplam 269.000,00 TL’ye artırmıştır.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hasar ile beyan arasında uyumsuzluk bulunduğunu, davacının şirkete başvurusu üzerine yapılan inceleme ve araştırmayla kaza sırasında sigortalı aracın sürücüsünün kim olduğuyla ilgili yapılan görüşmelerde sürücü olduğunu iddia eden kişi ile yolcu ve sigortalının dava konusu kazayı net bir şekilde anlatamadıklarını, olay sırasındaki telefon kayıtlarıyla beyanlarının örtüşmediğini, sigortalının ehliyetinin alkolden 6 aylığına alındığı bilgisinin öğrenildiğini, sürücü değişikliği yapılmış olmasının muhtemel olduğunu, başvuru sahibinin doğru beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı tarafından kazanın teminat dahilinde olmadığı ileri sürüldüğünden olaydaki ispat külfetinin mevcut durumun aksini iddia eden davalı üzerinde bulunduğu, trafik kazası tespit tutanağında davacıya ait sigortalı aracın poliçe geçerlilik süresi içerisinde belirtilen yer ve şekilde tek taraflı trafik kazası sonucu hasar gördüğünün belirtildiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda da dosya kapsamı doğrultusunda sürücü değişikliğine ilişkin iddiaların ispatlanamadığı, dosya içerisinde ispat yükünü değiştirecek nitelikte somut bir delil de olmadığı, kazanın belirtilen şekilde olmadığının ve sürücü değişikliği yapıldığının davalı tarafından somut delillerle kanıtlanmadığı, oluşan rizikonun ve hasarın teminat kapsamında kaldığı, davacının gerçek zararı konusunda alınan bilirkişi kök ve ek raporlarından davacı aracında meydana gelen hasar, eksper raporundan, araç resimlerinden ve kazanın oluş biçimi ile uyumlu olduğu, kaza tarihinde yedek parça ve işçilik bedelleri için yapılan piyasa araştırmasında tespit edilen orijinal yedek parça ve işçilik bedellerinin rayicinde olduğu, aracın ağır hasarlı işlemine tabi tutularak, tekrar trafikten çekildiği, onarımının uygun olacağı, davacının davalıdan talep edebileceği zarar miktarının 269.000,00 TL olduğu, davalının bu miktardan sorumlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 269.000,00 TL’nin 21/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporundaki doğru tespit olan ağır hasar görmemiş ve orijinal parçaları da nazara alındığında rayiç değerin 370.000,00 TL olması gerektiğini, %2,5 pazarlık payı indiriminin hatalı olduğunu, aracın kaza yapmış haldeki değeri hatalı ve 334.000,00 TL tutara göre hasar bedelinin 689.553,00 TL olarak tespit ederek hasar bedelinin araç rayiç değerinden iki kat fazla bulunduğundan, tamirin ekonomik olmayacağı gerekçesiyle sonuca gidildiğini, oysa yedek parça ve işçiliğin 584.350,00 TL olup, bu tutara 105.183,00 TL kdv ilave edildiğinde bu rakam bulunduğunu, diğer bir anlatımla KDV bedeli ilave edilmediğinde hasar bedelinin araç rayiç değerinin 2 katından az olacağını, kaldı ki raporda belirtildiği gibi müvekkilinin aracı tamir ettirerek kullanıma devam etmesi halinde hasar bedelini talep etme durumunun söz konusu olacağını, bu durumda raporda sonuç itibariyle bulunan tutar ile müvekkilinin hasar bedeli arasında oransızlık mevcut olduğunu, Uzun Sigorta Ekspertiz raporunda da KDV’siz hasar bedeli 473.233,00 TL, KDV’li bedeli 558.414,87 TL olarak belirtildiği halde sadece 244.173,00 TL rayiç bedelinin raporda hatalı olarak nazara alındığını, her halikarda 334.000,00 x 2 = 668.000,00 TL araç rayiç değerinin iki katından az olduğunu, rapora göre aracın rayiç değerinin %70’i 233.800,00 TL olmakla, ağır hasarlı olarak değerlendirildiğini, kasko sigortanın amacının hasarlı olan aracın aynı değerde yerine konulmasını sağlamak olduğunu, hasar tutarının asgari ihtar ile talep ettikleri gibi 500.000,00 TL olması, 65.000,00 TL aracın hasarlı değeri düştüğünde 435.000,00 TL hasar miktarı olacağını, faiz başlangıcı bakımından hasarın ödenmesi için 11/06/2021 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurulduğu açıkça belirtildiğinden faizin bu tarihten itibaren başlatılması gerektiğini, faiz oranı ise davalı sigorta şirketi ticari şirket olarak tacir olduğunu, ihtilaf ticari nitelikteki sigorta sözleşmesinden kaynaklandığından dava dilekçesindeki talepleri gibi faiz oranının yasal değil ticari temerrüt faizi olarak hüküm altına alınması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Kaza tespit tutanağı, kasko sigorta poliçesi, hasarlı araç fotoğrafları, ekspertiz raporu, araç satış sözleşmesi, hasar dosyası, yargılama aşamasında makine mühendisi bilirkişiden alınan 30/12/2022 tarihli kök, 01/05/2023 tarihli ek rapor, araç ruhsat sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Davacı yan davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazası sonucu ağır hasara uğradığını, hasar bedelinden davalının sorumlu olduğunu, davalının yapılan başvuruya rağmen ödeme yapmadığı iddia ederek işbu tazminat davasını açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre; “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK’nun 4 ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanunun 83/2. maddesinde; taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanunun 73/1. maddesinde ise; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, düzenlemesi yer almaktadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 4/1-a maddesi uyarınca ise sigorta hukukundan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardır. Anılan Kanunun 5/2 maddesi uyarınca da tüm ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Kanun’un 5/3 bendinde ise asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı şeklinde düzenleme yapılmıştır. Mahkemenin görevli olması da, HMK’nun 114/1.c maddesi uyarınca dava şartlarından olup, anılan kanunun 115. maddesi uyarınca davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri karşısında somut olaya gelindiğinde, davalı sigorta şirketi tacirdir. Davacının tüketici sıfatına sahip olup olmadığı, sigortalı aracın ticari araç olup olmadığı saptanarak görevli mahkemenin tespit edilmesi gerekir. Bir başka anlatımla davacının tüketici olması, aracın hususi otomobil niteliği bulunması halinde uyuşmazlığın çözüm yeri tüketici mahkemesi iken davacının tüketici sıfatına sahip olmaması, aracın ticari araç olması halinde uyuşmazlığın çözüm yeri ticaret mahkemesi olacaktır. Davaya dayanak yapılan kasko sigorta poliçesinden ve araç ruhsatından sigortalı aracın otomobil olduğu, kullanım tarzının hususi olarak belirtildiği görülmüştür. Davacının tacir olduğuna ilişkin bir iddia ve delil ise dosyada yer almamaktadır. Bu durumda davacı tüketici sıfatına haizdir.
Hal böyle olunca mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin sigorta ilişkisi olduğu, davacının ticari ve meslek amaçlı hareket etmediği, tüketici sıfatına haiz bulunduğu, sigortalı aracın hususi otomobil olduğu, işbu tazminat davasının tüketici mahkemesinin görevi alanında kaldığı gözetilerek davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden kabulü gerekmiş, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının görevli mahkemenin tayini yönünden kaldırılmasına, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesinin hükmü özel düzenleme içerdiğinden HMK’nın 360. maddesinin atfı ile HMK’nın 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın ve talebe bağlı olmaksızın dosyanın görevli Ankara Tüketici Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden kabulü ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/07/2023 tarih ve 2022/32 Esas 2023/506 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli ve yetkili Ankara Tüketici Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Bir karar örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacıdan peşin alınan 269,85 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2023
Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi-
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.