Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/1750 E. 2023/1709 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/1750 Esas 2023/1709 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1750
KARAR NO : 2023/1709

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2023 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/815 Esas
İHTİYATİ TEDBİR ARA KARARINA İTİRAZ
EDEN DAVALI :
VEKİLİ :
LEHİNE İHTİYATİ TEDBİR KARARI
VERİLEN DAVACI :
VEKİLİ :
TALEP : İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz
TALEP TARİHİ : 14/06/2023
KARAR TARİHİ : 01/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/12/2023
Taraflar arasındaki limited şirket müdürünün sorumluluğundan kaynaklı tazminat davasının yargılama sırasında ihtiyati tedbir ara kararına itirazın reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı, ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati tedbir ara kararına itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; ara karara gerekçe gösterilen bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporun dayandığı dosyada alınan önceki raporların hatalarla dolu olduğunu, bilirkişi raporuna karşı henüz itirazları sunulmadan ara karar verilmesinin hatalı olduğunu, dosyada gayri menkullerin değerleri konusunda daha önce alınan raporlara karşı itirazları hakkında bir karar verilmeden dosyanın mali müşavir bilirkişiye verildiğini, dava dışı şirket defterleri incelendiğinde yaklaşık 4 yıldır aktif olarak faaliyetlerine devam etmediğinin anlaşılacağını, yasa maddesinde aranan gecikmesinde tehlike bulunan hallerin somut olayda mevcut olmadığını, bilirkişi raporunda şirket tarafından müvekkili hesaplarına gönderilen bir ödemenin olmadığı, aksine şirketin devam eden kredi borçlarının ödenmesi için müvekkili tarafından şirkete borç verilmeye devam edildiğinin belirtildiğini, bu durumun şirketin iş ve işlemlerinin kayyım denetimiyle geçerli olmasına karar verilmesi için haklı sebep olarak gösterilemeyeceğini, müvekkilinin hangi yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiğini açıklanmadığını belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, 20/06/2023 tarihinde verilen ara kararda da belirtildiği gibi mevcut delillere göre davalı şirket müdürünün yapmış olduğu bir takım işlemlerin açıklamaya muhtaç olduğu, buradan hareketle davalının şirket müdürü sıfatıyla yaptığı işlemlerle, yaptığı ödemelerin şirkete zarar verdiği, hatta bir kısım ödemeleri kendine yaptığı ve yine açıklamaya muhtaç bir şekilde davalının şirket nezdinde alacaklı olduğunun bildirildiği anlaşıldığından, durum ve koşullarda değişiklik olmadığı gerekçesiyle davalının 20/06/2023 tarihli ara karara yaptığı itirazın reddine karar verilmiştir. .
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ara karara gerekçe olarak gösterilen bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli bir rapor olmadığı gibi 08/06/2023 tarihli bilirkişi raporunun dayandığı dosyada alınan önceki raporların hatalarla dolu olduğunu, kayyım atanmasına dair ara kararın temelini oluşturan 08/06/2023 tarihli bilirkişi raporunun, şüpheye yer olmayacak şekilde hatalı olan 15/12/2022 tarihli kök rapor ile 01/03/2023 tarihli ek bilirkişi raporu esas alınarak hazırlandığını, bu sebeple henüz rapora karşı itirazları sunulmadan evvel ara karar verilmesinin hatalı olduğunu, dosyada gayrimenkullerin değerleri konusunda daha önce alınan raporlara karşı itirazları hakkında müspet yahut menfi bir karar verilmeden dosyanın mali müşavir bilirkişiye verildiğini, açıkça hatalı düzenlenen raporlar düzeltilmeden dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilmesi, mali açıdan sakat bir raporun ortaya çıkmasına, bu rapor gerekçe gösterilerek verilen ara kararın da hatalı olmasına sebep olduğunu, şirket yönetiminin kayyım denetimine tabi olacak şekilde yürütülmesine dair verilen ara karara gerekçe olarak gösterilen 08/06/2023 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz süreleri dolmadan verildiğini, dolayısıyla rapora karşı itirazları değerlendirilmeden bu yönde bir karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, haklı sebeplerin varlığı ile birlikte gecikmesinde tehlike bulunan hallerin varlığı şartı arandığını, dava dışı şirket defterleri incelendiğinde yaklaşık 4 yıldır aktif olarak faaliyetlerine devam etmediğini, bu nedenle kanun maddesinde aranan gecikmesinde tehlike bulunan hallerin varlığının işbu uyuşmazlık dosyasında mevcut olmadığını, karara gerekçe olarak gösterilen 08/06/2023 tarihli bilirkişi raporunda şirket tarafından müvekkili hesaplarına gönderilen bir ödemenin olmadığını, aksine şirketin devam eden kredi borçlarının ödenmesi için müvekkil tarafından şirkete borç verilmeye devam edildiği belirtildiğini, dolayısıyla açık şekilde anlaşılacağı üzere, müvekkilinin kredi ödemelerini sağlayabilmek amacıyla kendi şahsi sermayesinden şirkete borç verdiğini, aksi halde şirketin kredi ödemelerini yerine getiremeyerek zor duruma düşeceğinin açık olduğunu, bu durumun şirket iş ve işlemlerinin kayyım denetimi ile geçerli olmasına karar verilmesi için haklı sebep olarak gösterilmesinin mümkün olmadığını, mahkeme tarafından müvekkilinin şirket müdürü olarak yetkilerinin denetime tabi olarak devamına yönelik tedbir kararı verilirken, hangi yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiğinin açıklanmadığını, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair karardan sonra dosyaya uzman mütalaası kazandırıldığını, sunulan bu mütalaada da, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne gerekçe gösterilen bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, bu hususlarda yeniden rapor alınmasının hukuki anlamda faydalı olacağı görüşü bildirildiğini, mahkemece, ihtiyati tedbir kararına gerekçe gösterilen bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olamayacağı düşüncesiyle dosya yeniden rapor alınmak üzere, başka bilirkişi heyetine gönderildiğini, hal böyle iken, gelinen nokta itibariyle dosyada tedbir kararının verilmesi için bir bilirkişi raporundan bahsedebilmenin mümkün olmadığını, bu sebeple ihtiyati tedbir kararına gerekçe gösterilen raporların ortadan kalktığını, aynı durumlar için yeniden bilirkişi raporu alınma süreci henüz başlamışken ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep; ihtiyati tedbir kararına itiraz istemine ilişkindir.
HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/1. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden, dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilecektir.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen davacı yan tarafların dava dışı …Ticaret Ltd. Şti.’nin hissedarı olduklarını, davalının şirketin yetkili temsilcisi olduğunu, şirket müdürü olan davalının 8 yıl boyunca ortaklar kurulu yapmadığını, şirketin mali durumu faaliyetleri hakkında müvekkiline bilgi vermediğini, müvekkilinin bilgi taleplerine cevap verilmediğini, şirketin taraf olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığında şirkete ait olan bağımsız bölümlerin şirket müdürü davalı tarafından gerçek değerinin altında gösterilerek satıldığını, şirket kayıtlarında bu hususun gizlendiğini, müvekkili tarafından şirketin feshi/ortaklıktan çıkma davası açıldığını, davalı şirket müdürünün şirkete ve müvekkiline kasten ve ağır kusuruyla zarar verdiğini belirterek davalının şirkete verdiği zararın tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek dava dışı …Ticaret Ltd. Şti.’ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, dava dilekçesinde ayrıca şirketin sevk ve idaresinin mahkeme tarafından belirlenecek kayyıma devri veya şirket müdürünün yapacağı işlemlerin kayyım onayına tabi tutulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece anılan talep üzerine 20/06/2023 tarihli ara karar ile alınan bilirkişi raporunda davalı şirket müdürünün yapmış olduğu bir takım işlemlerin açıklamaya muhtaç olduğu, buradan hareketle davalının şirket müdürü sıfatıyla yaptığı işlemlerle yaptığı ödemelerin şirkete zarar verdiği, hatta bir kısım ödemelerin kendine yaptığı ve yine açıklamaya muhtaç bir şekilde davalının şirket nezdinde alacaklı olduğunun bildirildiği gerekçesiyle davacının kayyım atanmasına yönelik tedbir talebinin kabulüne, dava dışı …ni temsilen …’in kayyım olarak atanmasına, görev süresinin karar verilinceye kadar devamına, kayyıma mahkeme yazı işleri müdürü aracılığıyla tebligat yapılarak tebliğ tarihinden itibaren göreve başlanmasının sağlanmasına, kayyıma görevi süresince aylık 3.000,00 TL ücret takdirine, ücretinin davacı tarafından karşılanarak ödenmesine karar verilmiştir.
Anılan karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 14/09/2023 tarih 2023/1284 Esas 2023/1126 Karar sayılı kararı ile verilen ihtiyati tedbir ara kararına karşı davalı vekilinin itirazlarını içerir istinaf talepli dilekçesi karşısında anılan dilekçesinin ihtiyati tedbir ara kararına karşı itiraz niteliğinde olduğu gözetilerek duruşma açılarak itiraz yargılaması yapılıp, itiraz hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Dairemiz kararı üzerine mahkemece duruşmalı olarak yapılan itiraz incelemesi üzerine 26/10/2023 tarihli ara karar ile davalının 20/06/2023 tarihli ara karara yaptığı itirazın reddine karar verilmiştir.
İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, öncelikle itiraza konu ilk derece mahkemesinin 20/06/2023 tarihli ara kararına konu lehine ihtiyati tedbir kararı verilen davacının talebi yönetim veya denetim kayyımı atanmasına yönelik olup, ilk derece mahkemesince anılan ara karar ile karar gerekçesinde hüküm verilinceye kadar davalının şirket müdürü sıfatıyla yetkilerinin devamına, ancak bütün iş ve işlemlerinin mahkemece tayin edilecek kayyım denetimi ile geçerli olmasına karar verilmesi gerektiği belirtildikten sonra hüküm kısmında davacının kayyım atanmasına yönelik tedbir talebinin kabulü ile dava dışı şirkete kayyım atanmasına karar verilmekle yetinilmiş, atanan kayyımın denetim kayyımı olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Yapılan açıklamadan anlaşılacağı üzere itiraza konu karar gerekçesi ile hüküm arasında çelişki bulunmaktadır. Bu durum ise HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan, gerek 6102 sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda limited şirkete temsil kayyımı, atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK’nun 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası” olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
TMK’nun 426. maddesinde temsil kayyımlığı, 427. maddesinde ise yönetim kayyımlığı düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunun 426. maddesinde düzenlenen temsil kayyımlığı müessesesi, gerçek kişiler esas alınarak getirilmiş bir kurum olmakla birlikte tüzel kişiler içinde temsil kayyımı atanabileceği gerek öğretide (Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık-Mustafa Alper Gümüş-Sh. 103) ve gerekse yargı kararlarında (Yargıtay 11.H.D. 1988 tarih 65-3848 sayı vb.) kabul görmektedir.
Bir şirketin yasal temsilcisinin görevini yerine getirmesine bir engel bulunduğu taktirde kendisine o iş için temsil kayyımı atanabileceği gibi, şirketin zorunlu organlarından olan müdür veya müdürler kurulunun mevcut olmaması halinde de TTK’nun 636/2. maddesi gereğince bu durumun feshe sebep olabileceği de gözetilerek bir yönetim kayyımı atanabilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2. ve 3. maddelerinde de; her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunacağı belirtilmiştir. Anılan maddelerde müdürün yetkisinin sınırlandırılabileceği belirtilmiş olup, maddedeki sınırlandırmanın amacı müdürün yetkisi dahilinde yaptığı işlerin kayyım onayına tabi tutulması değildir. Böyle bir yorum, TMK’da düzenlenen kayyımlık müessesesi ile bağdaşmadığı gibi TTK’nun 629/1. maddesinin atfıyla limited şirketlere de uygulanması mümkün olan TTK’nun 371/3. maddesi gereğince ancak temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin özgülendirilmesine veya birlikte kullanılmasına ilişkin sınırlandırılmalar geçerli olup, TTK’nun 630/2 ve 3. fıkralarında belirtilen sınırlandırmada ancak kanunda belirtilen bu hallere ilişkin olarak yapılabilir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/01/2021 tarih 2020/1490 Esas 2021/593 Karar sayılı ilamı).
Bu durumda, şirket müdürü görevde olup yönetim boşluğu bulunmadığı, müdürün yetkisinin sınırlandırılmasının amacının müdürün yetkisi dahilinde yaptığı işlerin kayyım onayına tabi tutulması olmadığı gözetilerek mahkemece ihtiyati tedbir ara kararına itiraz eden davalı vekilinin itirazının kabulü ile hüküm gerekçe çelişkisi oluşturulacak şekilde dava dışı şirkete denetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararına itirazın reddi yönündeki 26/10/2023 tarihli ara kararında isabet görülmediğinden ihtiyati tedbir ara kararına itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılmasına, itirazın kabulüne, 20/06/2023 tarihli ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince KABULÜNE,
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2023 tarih ve 2022/815 Esas sayılı ara kararının KALDIRILMASINA,
2-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin ihtiyati tedbir ara kararına itirazının KABULÜNE, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2023 tarih ve 2022/815 Esas sayılı ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasına,
3-İhtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin gerekli iş ve işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
B)1-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin yatırmış olduğu 269,85 TL istinaf karar harcının talep halinde ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalıya iadesine,
2-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalının 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının lehine ihtiyati tedbir kararı verilen davacıdan tahsili ile ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 01/12/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.