Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2023/117 E. 2023/568 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2023/117 Esas 2023/568 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/117
KARAR NO : 2023/568

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2022
NUMARASI : 2022/337 Esas 2022/600 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 11/05/2022
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/05/2023
Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı temsilcisi tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin SGK Başkanlığını hasım göstererek açtığı davada verilen kararın Ankara BAM 11. Hukuk Dairesi’nce kaldırılarak çalışmanın geçtiği iddia olunan iş verene husumet yöneltilmesinin sağlanmasının istenildiğini, ancak işveren … Şirketi’nin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiğinin yapılan yargılamada öğrenildiğini, bunun üzerine mahkemece davada taraf teşkilinin sağlaması açısından taraflarına dava açmak üzere yetki ve süre verildiğini belirterek …Ltd. Şti’nin ihyasına, mümkün olmadığı takdirde şirketin TTK’nun 547. maddesi uyarınca davada taraf olarak ekletilebilmesi için ek tasfiye sebebiyle ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; yapılan terkin işleminin usulüne uygun olduğunu, terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, hak düşürücü sürenin dolduğunu, açılan davada Müdürlüğün yasal hasım olduğundan vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, ihyası istenilen şirketin terkin sebebinin münfesihlik durumunu gerektirmeyen oda kaydının silinmesi olayına özgü olup, yapılan terkin işleminin hukuka uygun olmadığı, dava dilekçesinde iş mahkemesi dosyasıyla sınırlandırma olmaksızın ihya talep edildiği, tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığından tasfiye memuru atanmasına da gerek olmadığı, davalının terkinden önceki ihtar ve ilan prosedürünü usul ve yasa hükümlerine uygun olarak gerçekleştirmediği, usulsüz terkin işlemi ile davanın açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın kabulüne, … Şirketi’nin ihyasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; sicil kayıtları silinen şirket borçlarının şirketlerin unvanlarının silinmesine engel olmayacağını, davacının alacağı sebebiyle ihya davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, yasal prosedüre uygun olarak terkin işleminin yapıldığını, ihya kararının ihyaya gerekçe olan alacak davasının görülmesiyle sınırlı olarak verilmesi gerektiğini, mahkemece şirketin terkin edilmemesi gerektiği kanaati halinde ise şirketin ihyasına karar verileceğini, şirketin geçici 7. Madde uyarınca münfesih sayılması gerektiğini, sicilin açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım olduğunu, aleyhine yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın hukuki yarar yokluğu da gözetilerek usulden reddine, aksi kanaat halinde ise şirketin ek tasfiyesine karar verilerek şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
İlk derece mahkemesi karar başlığında davalı olarak “Ankara Ticaret Odası Başkanlığı” yer aldığı gibi, dava dilekçesinde de davalı olarak “Ankara Ticaret Odası Başkanlığı”nın yer aldığı, dava dilekçesinin Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’na tebliğe çıkarıldığı, Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğünün husumeti üstlenerek davaya cevap verdiği, istinaf kanun yoluna sicil müdürlüğünce başvurulduğu anlaşıldığından Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğünün husumeti üstlendiği, karar başlığındaki bu hususun maddi hata niteliğinde olduğu gözetilerek Dairemiz karar başlığında doğru hasım olan Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü davalı olarak gösterilmiştir.
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, Ankara 3. İş Mahkemesinin 2021/112 Esas sayılı dosyasının Uyap’tan gelen sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 3. İş Mahkemesinin 2014/2406 Esas 2019/303 Karar sayılı dosyası ile davacı Ahmet Erkaya tarafından davalı SGK aleyhine kesilen emeklilik aylığının yeniden bağlanması ve davalıya borçlu olunmadığının tespiti talebiyle 08/12/2014 tarihinde dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarih 2019/2244 Esas 2021/405 Karar sayılı kararıyla davacının … Şirketi’ne bağlı …’a ait iş yerinde gece bekçisi olarak çalıştığını ileri sürdüğü, çalışmanın geçtiği iddia edilen işverene de husumet yöneltilmesi sağlanarak yargılama yapılması gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dosyanın 2021/112 Esas sırasını aldığı, 24/02/2022 tarihli celsede davacı vekiline … Şirketi’ne davayı yöneltmesi ve terkin edilmiş ise ihya davası açmak üzere süre verildiği görülmüştür.
İhyası talep edilen … Şirketi’nin münfesih sayılmasına rağmen TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca kendisine yapılan ihtar ve ilan üzerine süresi içerisinde bildirimde bulunmadığından 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, ihtarnamede infisah sebebi olarak 5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler olarak yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı gibi dosyaya sunulan ihyası istenen şirkete çıkartılan tebligatın ise şirketin taşınması nedeniyle bila tebliğ iade edildiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,).
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca mahkemece, davalı ticaret sicil müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin ettiği, terkin işleminin usulsüz olduğu, tasfiyeyle sınırlı olmamak üzere ihyasına karar verilmesi ve tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığı gibi, tasfiye memuru atanmasına da gerek olmadığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte, yandan 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 11/05/2022 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuş ise de, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan şirkete bu maddeyi işlettiği anlaşıldığından yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiştir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022/5605 Esas 2022/6373 Karar sayılı ilamı).
Davalı temsilcisinin yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davalı ticaret sicil müdürlüğü 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin etmiştir. Bu durumda mahkemece, davalının usulsüz terkin işlemi ile işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı temsilcisinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı temsilcisinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023

Başkan Üye – Üye Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.