Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/932 E. 2022/927 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/932 Esas 2022/927 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/932
KARAR NO : 2022/927

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2007/116 Esas 2020/558 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/06/2003
KARAR TARİHİ : 30/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2022
Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ile davalılar …, …, …, …, …, … vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; mevcut 250.000.000 TL kredisi bulunan … Elektronik San. ve Tic. A.Ş. lehine Çankaya İzmir şubesince ilave 1.250.000.000 TL … kredisi talebine istinaden 24/12/1991 tarihli istihbarat raporunda firmanın mali yapısının bozuk olduğuna ilişkin bilgilere yer verilmesi üzerine banka şubesi tarafından kredi teklifinin reddedildiğini, şubenin ısrarlı teklifi ve ilave kefalet önerisi doğrultusunda firma lehine 1.250.000.000 TL … kredisi tahsis edildiğini, kredinin onaylanmasından 2 ay sonra şubenin firma lehine 1.500.000.000 TL ek … kredisi talebinde bulunulması üzerine düzenlenen 05/05/1992 tarihli istihbarat raporunda firma rasyolarının olumsuz olduğunun tespit edildiğini, kredi talebinin Genel Müdürlükçe uygun görülmediğini, şubenin tekrar kredi talebinde bulunduğunu, talebin Genel Müdürlükçe reddedildiğini, firmanın yeni kredi talebinde bulunması üzerine düzenlenen istihbarat raporunda kısa vadeli borçların arttığı, finansman oranının ise 1992 yılında %792 olarak gerçekleştiği hususlarına yer verilmesine rağmen şubece firma lehine 20.000.000.000 TL tutarında kredi talebinde bulunulduğunu, firma lehine 20.000.000.000 TL kredi tahsis edildiğini, krediye kefalet imzalarının yanı sıra ipotek öngörüldüğünü, şubenin firma lehine tespit edilen 20.000.000.000 TL tutarındaki kredinin firmanın …bank’tan sağlayacağı 2 yıl 1 ay vadeli döviz kredisinin teminatı olmak üzere limit içinde kalmak kaydıyla 1.500.000 USD DNTM olarak dönüşümlü kullandırılmasının teklif edildiğini, Yönetim Kurulunun şube teklifini uygun gördüğünü, firmanın …bank’tan kullandığı döviz kredisinin 30/06/1994 devresine ait 27.072.50 USD tutarındaki faizin tahsil edilememesi ve banka kaynağına dönüşmesi üzerine Yönetim Kurulunun 15/08/1994 tarih ve 17 sayılı oturumunda sözkonusu devre faizinin TL’ye çevrilerek ticari kredi faizi üzerinden 30/09/1994 tarihinde tahsil edilmesinin uygun görüldüğünü, firmaya tahsis edilen kredinin ek teminat alınmaksızın banka kaynaklı döviz kredisine dönüştürüldüğünü, kredi kullandırımının bankacılık genel mevzuatı, iç mevzuatı, bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı olduğunu, bankalar yeminli murakıpları tarafından düzenlenen 07/03/2002 tarihli raporda, kredi tashihleri öncesi düzenlenen istihbarat raporlarında yüksek miktarda borçlandığı, borç ödeme gücünün yeterli olmadığı ve bu haliyle oldukça riskli olduğu ifade edilen firmanın kredilendirme işlemlerinin usulsüz olduğu sonucuna varılarak kurum zararına sebebiyet veren banka personeli hakkında Genel Müdürlükçe değerlendirme yapılmasının uygun olacağının bildirildiğini belirterek 23/02/1999 tarihinde 465.814.218.400 TL olarak tasfiye olunacak alacaklar hesabına atılan alacağın 23/02/1999 tarihinden tahsil edileceği tarihe kadar temerrüt faiz oranlarının taahhukuku suretiyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılardan … ve … vekili cevap dilekçesinde; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkillerinin banka yetkili kurumları tarafından ibra edildiğini, bankaya yapılan kredi taleplerinin 4389 sayılı Bankalar Kanununu ve kanuna göre çıkartılan tebliğ, yönetmelik, sirküler, genelge ve talimatlar, yapılan ekonomik mali ve teknik raporlamalarla hazırlanan istihbarat çalışmaları ile değerlendirildiğini, firmaya 1992-1993 yıllarında tespit olunan krediler için alınan teminatlar yanında 19/01/1996 tarih ve 3 sayılı karar ile ilave teminatlar daha sonra takip safhasında ipotekli gayrimenkuller üzerine tatbik edilen hacizler ve tesisler üzerindeki işletme rehini banka alacağını karşılayacak yeterlilikte olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu, bankanın icra takip ve davalar sonuçlanıncaya kadar işbu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, kredilerin usulsüz olarak kullandırıldığına ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını, kredilerin kullanımının gerekli inceleme ve raporlamaların yapılması akabinde genel müdürlüğün değerlendirilmesine sunulması yoluyla yapıldığını, kredi kullandırılan şirketin bağlı bulunduğu … Holding’e ait … ili … semtinde bulunan 7 katlı holding binasına Türkiye … Bankası Yardımlaşma Vakfınca satın alınarak bedelinin kredi borcundan mahsup edildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davacı bankanın İzmir Çankaya şube Müdürü olarak görev aldığını, müdür olarak görevini müşteri başvurularını inceleyip gerekli süreci de takip ederek genel müdürlüğe sunmak, Yönetim Kurulunca onaylanmış krediyi onay şartlarına uygun olarak kullandırmak olduğunu, kredi işlemlerinin her birinin Yönetim Kurulu kararlarına dayandığını, davanın zaman aşımına uğradığını, dava konusu kredi alacakları ile ilgili olarak takip ve davalara ilişkin herhangi bir haciz vesikası alınmadığından davacı bankanın muaccel bir alacağı bulunmadığından davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, dava dışı firma hakkında devam eden icra takiplerinin bekletici sorun yapılması gerektiğini, şirketin bağlı olduğu holdinge ait binanın Türkiye … Bankası Yardımlaşma Vakfınca satın alınarak bedelinin firmanın borcundan mahsup edildiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu işlemlerin yapıldığı dönemde müvekkilinin bankanın ticari krediler müdürü olduğunu, müvekkili hakkında denetçilerin dava açma hak ve yetkilerinin bulunmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını, Yönetim Kurulu üyelerinin ibra edilmeleri nedeniyle borcun sona erdiğini, kredi borçlusu şirket ve kefilleri aleyhine takip ve davalar sonuçlandırılmadan ve zararın fiilen doğduğu belirlenmeden dava açılamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin bankadaki görevinden 22/09/1997 tarihinden itibaren izinli olmak üzere 01/10/1997 tarihinde istifaen ayrıldığını, bundan sonraki işlemlerden sorumluluğunun bulunmadığını, kredi başvurusunun banka mevzuatı ve uygulamaya göre yerel şubeye yapılıp şube değerlendirmesi sonucunun merkezdeki Mali Tahlil ve İstihbarat birimine ulaştırıldığını, şube teklifinin Mali Tahlil İstihbarat işlemlerinin Krediler Müdürlüğüne intikal ettiğini, istihbaratın uygun olmaması halinde talebin şubesine iade edildiğini, Krediler Müdürlüğünün dosyayı olumlu görmesi halinde genel müdür yardımcısının havalesinin alınarak işlemi genel müdürün onayına taşıdığını, genel müdür yardımcısının görüş bildirmeden sadece havale işlemi yaptığını, olur verildikten sonra asli sorumlu Krediler Müdürlüğünün dosyasının raportörlüğünü yaptığını ve asli sorumlu birim olarak çalıştığını, müvekkilini ilgilendiren dönemlerde verilen kredi var ise geçerli ekspertiz raporuna göre teminatlı olduğunu, takip ve tahsilatın ilgili şubenin sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin dönüm görevi itibariyle firmaya tahsis edilen ve kullandırılan kredilerle ilgili olmadığını, görev yaptığı dönemde … Bankası’nın tüm işlemlerinin … Kit Komisyonunda ibra edildiğini, kredi borçları hakkında herhangi bir haciz belgesi sunulmadığından hukuki anlamda doğmuş banka zararından söz edilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 21/04/1992-23/12/1993 tarihleri arasında davacı bankada Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla görev yaptığını, davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin görev yaptığı dönemde Türk Lirası olarak verilen kredinin dövize dönüştürülerek dövizi natık teminat mektubu olarak verilmesinin kanuna ve banka düzenlemelerine uygun olarak ve gerekli teminatlar alınarak yapıldığını, dava dışı firmanın 30/09/2004 devresine ait faizinin (27.072,50 USD) ödememesi üzerine bankanın 15/08/1994/17 tarih ve sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile devre faizinin 3 ay sonra ödenmesinin uygun görüldüğünü, başka bir deyişle müvekkilinin görev yaptığı 18/09/1993 tarihinde verilen … Kredisinin Banka Yönetim Kurulunun 19/01/1996/3 tarih ve sayılı kararı ile kapatıldığını, müvekkilinin döneminde verilen kredinin sıfırlanarak tamamen müstakil nitelikte yeni bir kredinin … firmasına verildiğini, bu şekilde 18/09/1993/30 tarih ve sayılı kredi dosyasının her türlü neticeleri ile kapatıldığını, haksız fiil sorumluluğu bakımından müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun mevcut olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … mirasçıları vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde iddia edilen olayda müvekkillerinin mirasçısı … yönünden zaman aşımının var olduğunu, müvekkillerinin murisine husumet yöneltilemeyeceğini, Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla kendisinin Devlet Memuru statüsünde görev yapmış olduğunu, bankanın işlemlerinin ibra edildiğini, kredi alan şirketten ipotek ve sair teminatların yeteri derecede alındığını, …’ın Yönetim Kurulu Üyesi olarak 15/05/1992 tarihinde görevine başladığını, Mart-Nisan 1994 tarihinde görevinden ayrıldığını 08/07/1995 tarihinde de vefat ettiğini, davaya konu kredilerin 23/02/1999 tarihinde tasfiye olunacak alacaklar hesabına atıldığını, açılan kredilerin geri dönüşünü sağlamak açısından vade uzatılması veya yeterli teminat alınarak yeni kredi verilmesi bankacılık işlemlerinde sıkça uygulanan bir yöntem olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde; davanın TTK 309 maddesi gereği zaman aşımına uğradığını, dava konusu kredinin 26/09/1996 tarihinde kapatılarak yeni bir döviz kredisinin açıldığını, müvekkilinin Yönetim Kurulu Üyeliği görevini 21/05/1992 – Mart/1994 arasında yürüttüğünü, 17/06/1993 tarih 37 sayılı karar ile … firmasına tahsis edilen kredinin inceleme araştırma istihbarat safhalarından geçtikten sonra yönetime uygun görüşlü bir önerge ile geldiği ve görüşüldükten sonra gerekli teminatların alınması koşuluyla kredinin onaylandığını, önergedeki bilgilerin banka mevzuatına uygun olduğu için müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını beyanda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 25/05/1992-15/02/1994 tarihleri arasında Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla görev yaptığını, davanın zaman aşımına uğradığını, firma lehine açılan toplam 20 Milyarlık kredinin şubenin talebi üzerine 1.5 milyon dolar olarak … kredisine dönüştürülmesinin 18/09/1993 tarihinde yönetimce uygun görüldüğünü, kredinin mevzuat hükümlerine göre açılarak yeterli teminat alındığını, … firmasını o dönemde ekonomik yönden güçlü bir şirket olduğunu, … kredisinin tasfiye edilerek yeniden banka kaynaklı döviz kredisinin açıldığını, görevli olmadığı dönemlerde alınan kararlardan sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalıların davaya konu usulsüz kredilerin kullandırılmasında kusurları ve sorumlulukları olmakla birlikte yargılama aşamasında dava dışı firmanın bankaya olan kredi borcunun finansal yeniden yapılanma sözleşmesi kapsamında tasfiye edilerek firmanın ibra edilmesi nedeniyle banka zararının ve davalıların sorumluluklarının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, itirazının karşılanmadığını, kararda davalıların dava konusu usulsüz kredilerin kullandırılmasında kusur ve sorumluluklarının bulunduğu açıkça kabul edilmesine rağmen, dava tarihinden sonra dava dışı firmanın müvekkiline olan kredi borcunun FYY sözleşmesi kapsamında tasfiye edilerek firmanın ibra edilmiş olmasının davalıların bu sorumluluklarını da ortadan kaldıracağı yönündeki tespitin yasaya uygun olmadığını, karardaki muhalefet şerhinin iddialarını doğruladığını, davalıların dava dışı firmaya usulsüz olarak kullandırdıkları krediler sebebiyle banka zararının hesaplanması, hesaplanan bu miktardan da dava dışı firmanın ibra edildiği sözleşmedeki miktar düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açıldığı tarihe göre davalıların sorumluluğuna hükmedilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde davalı sayısı 11 kişi iken, kararda … ve … mirasçılarının da ayrı davalı olarak gösterilmesinin hükmün infazında tereddüt yaratacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı firmaya tahsis edilen kredi riskinin tahsilat sağlanarak tasfiye edildiğini, firmanın kredi borcunun çok üzerinde ödeme yapıldığını, sağlanan tahsilat ve kapatılan dosya borcu karşısında firmanın ödeme gücü bulunmadığının kabul edilemeyeceğini, ödeme gücü bulunmayan bir firmanın finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi akdederek borcunu fazlasıyla kapatmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tahsil kabiliyeti olmayan, aciz vesikasına bağlanmış bir icra takibinden söz edilemeyeceğini, bu husus göz ardı edilerek dava konusu krediler bakımından davalıların sorumluluğunun bulunduğu, finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığına hükmedilmesinin dosya içeriğine aykırı olduğunu, kredinin kullandırılması sırasında bankacılık teamüllerine uygun hareket edildiğini, dava konusu kredilerin banka yönetim kurulunun yetki ve görev alanındaki krediler olduğunu, istisnai karar ile yönetim kurulunun, yönetim kurulunca yürürlüğe konulmuş olan mevcut yönetmeliklerin dışında karar verme yetkisinin buna bağlı sorumlulukları kendisinde toplamış, alt birimleri bir anlamda paypas ettiğini, tahsis talimatlarında müvekkilinin imzasının bulunmadığını, sadece süre uzatım işleminin yapıldığını, 1996 yılında birim müdürü olarak görevli olduğunu, kendisine kusur atfedilemeyeceğini, davacının dava dışı firmayla akdettiği yeniden yapılandırma sözleşmesini gizleyerek kötü niyetli olarak hareket ettiğini, davacının talebinin aşıldığını, aynı alacak için müvekkilinden ayrıca yargılama gideri tahsiline hükmedilmesinin yasaya aykırı bulunduğunu, davalılar aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu kredi işlem tarihlerinde görevde olmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, süre uzatım işleminin yapıldığı tarihte görevde olması nedeniyle bu işlem nedeniyle sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, dosyada yer alan finansal yeniden yapılandırma sözleşmesinde tüm takiplerin sonlandırılmasının öngörüldüğünü, tahsil kabiliyeti olmayan aciz vesikasına bağlanmış bir icra takibi bulunmadığını, davanın konusuz kaldığına hükmedilmesinin dosya içeriğine aykırı olduğunu, dosyada alınan ilk bilirkişi raporu raporunun isabetli tespitler içerdiğini, yeniden yapılandırma sözleşmesinin kötü niyetli olarak gizlendiğini, dava konusu kredi alacağının dava dışı firmadan faiz, masraf ve vekalet ücretiyle birlikte tahsil edilmesi karşısında davalılar aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıyla kredi borçlusu arasında anlaşma yapıldığını, davacının kredi borçlularını ibra ettiğini, kendisinden kredi alan kredi borçlusunu ibra ederken krediyi veren davalı memurları sorumlu tutmaya devam ettiğini, davacıyla anlaşma yapanın müvekkilleri olmadığını, bu nedenle davanın konusuz kalmayacağını, müvekkilleri lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, buna rağmen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulduğunu, disiplin kurulu kararında müvekkili …’in isminin bulunmadığını, teftiş raporlarında da müvekkili sorumlu gösterilmemesine rağmen müvekkili aleyhine dava açıldığını, davacının 2003 yılı genel kurul kararında yönetim kurulu üyeleri hakkında banka yönetimine verilen yetkilendirme kararında yeniden yapılandırılan firma kredileri için bankaya dava açma yetkisi verilmediğini, bu kredi alacağının da yeniden yapılandırılarak tasfiye edilmiş üçüncü şahıs kredi borcu olduğunu, kredi borcunun tüm faiz ve masraflarıyla beraber tamamen ödenerek tasfiye edildiğini, bu durum karşısında davalıların davanın açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle vekalet ücreti ve masraflardan davada pasif durumda olan davalıların sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ve …
vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın 23/12/1993, …’in 15/04/1994 tarihinde görevinden ayrıldığını, bu tarihten sonraki işlemlerde imzalarının bulunmadığını, bankanın alacağını tahsil ettiğini, dava konusunun ortadan kalktığını, mesuliyet oranına göre bir ayrım yapılmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; olumsuz istihbarat ve değerlendirme raporlarına rağmen yeterli teminat alınmadan kredi kullandırılması nedeniyle bankanın uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dava Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olup mahkemece 2003/547 Esas 2004/354 Karar sayılı kararla iş bölümü itirazı kabul edilerek dosyanın Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Anılan karar üzerine dosyanın tevzi edildiği Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2004/377 Esas 2004/662 Karar sayılı kararıyla bankacılık işleminden kaynaklanan ihtilafta 4389 sayılı Bankalar Kanunun 14/d maddesi gereğince bankalar tarafından açılan davada davaya asliye ticaret mahkemeleri tarafından bakılacağı, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davaların bir veya iki numaralı asliye ticaret mahkemelerince görüleceğinin hükme bağlandığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içerisinde talep halinde dosyanın görevli Ankara 1 ve 2 no’lu asliye ticaret mahkemesine gönderilmek üzere tevzi bürosuna tevdine karar verilmiştir.
Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2004/377 Esas 2004/662 Karar sayılı kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince 2005/257 Esas 2005/422 Karar sayılı kararıyla uyuşmazlığın yapılan işlem sonucu banka yöneticisinin bankaya verdiği zarardan kaynaklandığı, TTK’nun 341. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, mahkemenin bankalar yasası uyarınca görevli olmadığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Anılan karara karşı davacı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2007 tarih 2005/13748 Esas 2007/526 Karar sayılı ilamı ile mahkemenin görevsizliği ibaresinden sonra gelmek üzere karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ibareleri eklenmek suretiyle karar düzeltilerek onanmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesince düzeltilerek onanmasına karar verilen görevsizlik kararı üzerine dosya kendisine gelen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 22/10/2020 tarih ve 2007/116 Esas 2020/558 Karar sayılı kararı ile konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemiz, önceki görevsizlik kararı Yargıtayca onanmak sureti ile kesinleştiğinden HMK’nun geçici 3. maddesi gereğince HUMK hükümlerinin uygulanamayacağı, HMK hükümlerine göre de 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararın istinaf incelemesine tabi olduğu görüşünde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/01/2020 gün ve 2019/20-229 Esas 2020/5 Karar sayılı kararı da bu yönde ise de;
İstinaf mahkemesi ile Yargıtay arasında olumlu/olumsuz görev uyuşmazlığı çıkması hukuken mümkün değildir. Yargıtay temyiz incelemesi sırasında başvuruyu temyiz başvurusu sayarak istinaf mahkemesi kararını kaldırarak temyiz incelemesi yapma yetkisine haizdir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 16/09/2015 tarih 2015/6839 E. 2015/9358 K. sayılı ilamı, Hukuk Genel Kurulunun kararından sonra Dairenin görüş değiştirip değiştirmediğine ilişkin nitelendirme de Yargıtay Dairesi tarafından yapılacaktır).
Açıklanan gerekçe ile temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE
2-HMK’nın 352. maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 30/06/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.