Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/892 E. 2023/746 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/892 Esas 2023/746 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/892
KARAR NO : 2023/746

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2018
NUMARASI : 2017/156 Esas 2018/528 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : … – TC.NO:… – …
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 10/04/2017
KARAR TARİHİ : 23/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden kaldırılmasına, davanın reddine karar verildiği, verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda dosya Dairemize gönderilmiş ve celse açılmak suretiyle gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı şirketin bankadan kullandığı ticari krediye teminat olarak müvekkilinin maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, davalının dava dışı şirketin ortağı olduğunu ve sözleşmede kefil sıfatı bulunduğunu, kredi borcunun ödenmediğini, müvekkilinin taşınmazının satıldığını, şirketin kredi borcu ve diğer bir kısım borçlarının ödendiğini, kefalet ve ipotek hükümleri gereğince müvekkilinin davalıya rücu hakkının bulunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, müvekkilinin şirketteki hesaplardan para çekme ve gönderme yetkisinin bulunmadığını, ortaklar arasındaki ihtilaf nedeniyle davanın kötü niyetli olarak açıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla davalının dava dışı şirketin ortaklarından olduğu, şirketin banka ile imzaladığı kredi sözleşmesinde davacı ile davalının müteselsil kefil olarak imzalarının bulunduğu, davacının taşınmazı üzerinde ayrıca ipotek tesis edildiği, ipotekli taşınmazın satılarak banka kredisi ve şirketin borç tutarı toplamı olan 905.000,00 TL tutarındaki banka alacağının ödendiği, davacının şirket ortağı olan davalıdan hissesi oranında 285.789,47 TL tutarında sorumlu olduğu gerekçesiyle icra takibi başlattığı, ortakların şirket borçlarından dolayı sorumlu olmadıkları, sadece şirket adına dava açabileceği, davacının yaptığı ödemeyi lehine kredi çekilen dava dışı şirketten tahsil edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen kredi sözleşmesinde davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, müvekkilinin ipotekli taşınmazının satılarak borcun ödendiğini, davalının ödemeyi şahsen taahhüt ettiği kredi borcundan kurtulduğunu, kefalet ve ipotek hükümleri gereğince müvekkilinin kredi borçlusu ile ortakları dolayısıyla davalıya rücu hakkı bulunduğunu, kredinin müvekkili tarafından kullanılmadığını, halefiyet kuralı gereğince davalının borçtan sorumlu olduğunu, bilirkişi raporunun usule aykırı yöntem ile resmi içerikli müdürler kurulu kararının yok sayıldığını, bilirkişi raporunun eksik olduğunu, rapora yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmesi nedeniyle ipotek ve kefalet hükümleri kapsamında rücu alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dairemizce ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine 23/01/2020 tarih 2020/45 Esas 2020/121 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan karara karşı davacı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08/03/2022 tarih 2020/4529 Esas 2022/1630 Karar sayılı kararıyla “… Davacı, işbu davada yaptığı ödemenin kefilin yaptığı ödeme olduğunu, diğer kefillere rücu hakkı olduğunu iddia etmiş ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 587. maddesi kapsamında kefilin kefillere rücu hükümlerine dayalı olarak davalı kefili takip edebileceğini ileri sürmüşse de İlk Derece Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararını kaldıran Bölge Adliye Mahkemesi kararında davacının bu yöndeki savunmaları bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın sadece davacının borçtan şahsen sorumlu olması sebebiyle tesis edilen ipotek açısından 3. kişi olmadığı ve bu sebeple de kefile rücu hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına hükmedilmiştir. Bozma ilamı üzerine Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılama yapılmıştır.
Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2015/14468 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi sureti, ipotek resmi akit tablosu, kredi kullanım talimatı, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/42608 sr. sayılı soruşturma dosya sureti, yargılama aşamasında bankacı ve mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan 06/08/2018 tarihli bilirkişi raporu, dava dışı … Şirketinin ticaret sicil kaydı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 20. İcra Müdürlüğü’nün 2015/14468 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 285.789,47 TL asıl alacağın tahsili istemi ile bankaya ödenen borcun rücuuna dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 22/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 24/07/2015 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 10/04/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/417 Esas 2016/191 Karar sayılı kararıyla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiş, verilen karar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir. Anılan karar üzerine dosya kendisine tevzi edilen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonunda bu kez görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle 2016/630 Esas 2016/499 Karar sayılı kararı ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 2017/59 Esas 2017/59 Karar sayılı kararıyla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karar üzerine dosya kendisine tevzi edilen Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesince 2017/149 Esas 2017/80 sayılı karar ile iş bölümü nedeniyle dosyanın görevli ve yetkili Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği görülmüştür. Anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin 2017/159 Esas 2018/528 Karar sayılı karar tesis edilmiştir. Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş Dairemizin 2019/1685 Esas 2019/1356 Karar sayılı kararı ile, yukarıda belirtilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 24. Hukuk Dairesince verilen karar gereği asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu hususunun kesinleştiği gözetilmeden sehven bu kez görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli ve yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karar üzerine dosya kendisine tevzi edilen Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince 2019/682 Esas 2019/1283 Karar sayılı karar ile Dairemiz kararının maddi hata olup olmadığının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verildiği, Dairemizin 2019/1685 Esas 2019/1356 Karar sayılı ek kararıyla Dairemizin 07/11/2019 tarih ve 2019/1685 Esas 2019/1356 Karar sayılı kararının maddi hata niteliğinde olduğunun tespitine, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2018 tarih ve 2017/156 Esas 2018/528 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusu incelenmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna ilişkin 2017/59 Esas 2017/59 Karar sayılı kararı ile görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu kesinleşmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporuyla dava dışı asıl borçlu şirketin bankaya bulunan borcunun davacı tarafından ödendiği, TTK’nun 573.maddesi uyarınca ortakların şirket borçlarından sorumlu olmadığı, sadece şirket adına dava açılabileceği, davacının yaptığı ödemeyi dava dışı asıl borçlu şirketten tahsil edibileceği, şirket ortaklarından münferiden isteme hakkının bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmesi nedeniyle ipotek ve kefalet hükümleri kapsamında rücu alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının yaptığı ödemeyi lehine kredi çekilen dava dışı şirketten tahsil edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava dışı … şirketi ile dava dışı … arasında 16/04/2014 tarihli, 3.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacı ve davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, anılan kefaletlerin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu, davacının taşınmazı üzerinde … lehine dava dışı … şirketinin bankaya doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 21/04/2014 tarihinde 5.000.000,00 TL limit ile ipotek tesis edildiği, davacının ipotekli taşınmazının davacı tarafından satılarak dava dışı şirketin bankaya olan kredi borcunun ödendiği dosya içeriğiyle sabittir.
Uyuşmazlık, davacının dava dışı bankaya ödediği kredi borcu nedeniyle davalıdan rücu alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, davacı işbu davada yaptığı ödemenin kefilin yaptığı ödeme olduğunu, diğer kefillere rücu hakkı olduğunu iddia etmiş ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 587. maddesi kapsamında kefilin kefillere rücu hükümlerine dayalı olarak davalı kefili takip edebileceğini ileri sürmüştür.
Yukarıda açıklandığı üzere davacının dava dışı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzası yer almakta olup, kefaleti şekil koşullarına uygundur. Anılan kefaletin yanı sıra davacının taşınmazı üzerinde dava dışı asıl borçlu şirketin dava dışı bankaya doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere ipotek tesis edilmiştir.
Davacı dava dışı banka ile dava dışı şirket arasındaki kredi ilişkisinde hem ipotek veren hem de müteselsil kefil sıfatına sahiptir. Ödeme dekontlarında davacının kredi borcunu ipotek veren sıfatıyla mı yoksa müteselsil kefil sıfatıyla mı ödediğine ilişkin bir açıklık bulunmadığı gibi, banka kayıtlarında da ödemenin hangi sıfatla yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının dava konusu ödemeleri ipotek veren sıfatıyla yaptığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, davacının müteselsil kefil sıfatının da bulunduğu, yapılan ödemelerin müteselsil kefil sıfatıyla yapıldığı, işbu davanın ödeme yapan kefilin diğer kefile karşı açtığı rücuen alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu gözetilerek bu hukuki kabul çerçevesinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekir.
Açıklandığı üzere davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık kefilin kefile rücu ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davacı kefil olarak ödediği borcun diğer kefil davalıdan ve asıl borçludan tahsilini talep etmiştir.
Kefaletin fer’iliği niteliği itibarıyla kefilin sorumluluğu için öncelikle asıl borçlunun muaccel olmuş ve sorumlu olduğu bir borcun bulunması gerekmektedir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacının 07/07/2015 tarihinde 905.000,00 TL tutarındaki dava dışı bankanın ana para, ticari temerrüt faizi ve giderlere ilişkin alacağını ödeyerek kapattığı tespit edilmiştir.
Davacının ödediği kredi borcunun dayanağı 16/04/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi olup, anılan sözleşmede davacının yanı sıra davalı … ile dava dışı … müteselsil kefildir. Sözleşmenin sayfalarından birinde müteselsil kefil ibaresi ile dava dışı …’ın da isim ve imzası yer almakta ise de, kefalet tarihinin el yazısı ile yazılı bulunmadığı anlaşıldığından anılan kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olmadığı görülmüştür. Bu durumda davacının ödeme yaptığı kredi borcunun kendisi dahil 4 müteselsil kefili bulunmakta olup, tüm kefillerin kefalet limiti 3.000.000,00 TL’dir. Davacının kefil sıfatıyla dava dışı bankaya ödediği 905.000,00 TL kredi ödemesinden her bir kefil 1/4 hissesi oranında sorumlu olacağından her bir kefilin hissesine düşen miktar ayrı ayrı 226.250,00 TL olacaktır.
Somut olayda dava konusu icra takibi toplam 285.789,47 TL alacağın tahsili talebi ile başlatılmış ise de, davacı yan dava dilekçesinde harca esas değeri 95.789,47 TL olarak gösterdikten sonra, netice talepte davalının icra takibine itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yargılaması aşamasında 27/09/2022 tarihli celsede davacı vekili dava dilekçesinde 95.789,47 TL harca esas değer şeklinde belirtilmişse de talep sonucunda itirazın iptalinin talep edildiğini, davalının takibe yaptığı itirazın tümünün iptalini istediklerini, tamamlama harcı yönünden müvekkilini adli yardım talebi bulunduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekilinin anılan beyanı üzerine duruşma dışı 02/11/2022 tarihli 2022/892 Esas sayılı ara kararla davacı vekilinin adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, ret kararına karşı davacı vekilince itiraz edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 07/12/2022 tarih 2022/10 D. İş Esas 2022/10 D. İş Karar sayılı kararıyla adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Dairemizce verilen davacı vekilinin adli yardım talebinin reddine ilişkin kararının kesinleşmesi üzerine 22/12/2022 tarihli celsede davacı vekiline, davanın itirazın iptali davası olduğu gözetilerek eksik peşin harcı yatırmak üzere usulüne uygun ihtarat yapılarak 3 haftalık kesin süre verilmiştir.
Verilen kesin süre içerisinde davacı vekili tarafından eksik peşin harç ikmal edilmediğinden bu kez 17/01/2023 tarihli celsede verilen ara karar ile itirazın iptali davasının peşin harcı yatırılmayan 190.000,00 TL’lik kısmı yönünden Harçlar Kanununun 28, 30, 32. Maddeleri gereğince 1-3 aylık süre içerisinde harç ikmal edilinceye kadar işlemden kaldırılmasına, dava dilekçesinde belirtilen ve harcı yatırılan 95.789,47 TL kısım yönünden davanın devamına karar verilmiştir.
Yargılama sırasında işlemden kaldırılan 190.000,00 TL’lik kısım yönünden 3 aylık süre içerisinde harç ikmal edilmemiştir.
Bu durumda, davalı kefilin davacının kefil sıfatıyla ödediği bedelin 226.250,00 TL’sinden sorumlu olduğu, davacının kefil sıfatıyla ödediği miktarın anılan bedel yönünden davalı kefile rücu hakkı bulunduğu, harcı yatırılmayan 190.000,00 TL yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde harcın ikmal edilmediği, işbu itirazın iptali davasının harcı yatırılan 95.789,47 TL yönünden incelendiği, harcı yatırılan kısmın davacının davalıya rücu hakkı bulunan miktarın altında olduğu gözetilerek davanın kısmen kabulü ile davalının icra takip dosyasına yönelik itirazının 95.789,47 TL asıl alacak üzerinden iptaline, hüküm altına alınan asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin 190.000,00 TL asıl alacak yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, hüküm altına alınan alacak likit, bir başka anlatımla bilinebilir ve hesaplanabilir niteliktedir. Bu durumda, davacı vekilinin dava dilekçesindeki talebi de gözetilerek davacı lehine hüküm altına alınan miktar üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin 190.000,00 TL asıl alacak yönünden açılan davanın açılmamış sayılmasına, davacı yararına icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2018 gün 2017/156 Esas 2018/528 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalının Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2015/14468 sayılı takip dosyasına vaki itirazının 95.789,47 TL asıl alacak üzerinden iptaline, bu tutara takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına,
3-Fazlaya ilişkin 190.000,00 TL asıl alacak yönünden açılan davanın açılmamış sayılmasına,
4-Hükmedilen asıl alacak tutarı olan 95.789,47 TL’nin %20’si oranında hesaplanan 19.157,89 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Alınması gerekli 6.543,37 TL karar ilam harcından peşin alınan 206,90 TL ile icra takip dosyasında alınan 1.428,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.907,52 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 206,90 TL peşin harç ile icra takip dosyasında yatırılan 1.428,95 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 1.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 264,00 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 1.264,00 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı gözetilerek hesaplanan 423,66 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından posta ve tebligat gideri olarak yapılan 30,00 TL’nin davadaki haklılık durumu gözetilerek 19,94 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT hükümleri gereğince hesaplanan takdiren 15.326,32 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
10-Davanın açılmamış sayılan kısmı yönünden kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına AAÜT hükümleri gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
11-Arta kalan gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 193,55 TL yargılama masrafının davadaki haklılık durumu gözetilerek 64,87 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf incelemesi sırasında açılan duruşma bozma ilamı gereği olduğundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2021 tarih ve 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı emsal içtihadı da gözetilerek davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6-İstinaf incelemesi sırasında açılan duruşma bozma ilamı gereği olduğundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2021 tarih ve 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı emsal içtihadı da gözetilerek davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/05/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.