Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/880 E. 2022/857 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/880 Esas 2022/857 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/880
KARAR NO : 2022/857

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
NUMARASI : 2014/1078 Esas 2017/1083 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
VASİSİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/04/2014
KARAR TARİHİ : 21/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2022

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ile davalı şirket vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda dosyaya Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırılan paraların istenildiği her an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 24.005,15 Euro yatırdığını, ancak talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek, haksız fiil hükümleri gereğince paranın yatırıldığı tarihden itibaren işleyecek en yüksek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, davacıların iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın alacak davasının kısmen kabulü ile davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile davacının para isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket vekilinin 29/05/2017 tarihli dilekçe ekinde sunulan ve mahkemece müvekkili alacağından mahsup edilen tediye belgesinin taraflarınca dosyaya ibraz edilmiş olan davaya dayanak ortaklık durum belgesinden önceki tarihli bir belge olduğunu, ortaklık durum belgesinin 14/03/2000 tarihli olup, davalı şirket tarafından ibraz edilen belgenin ise 29/09/1997 tarihli olduğundan bu belgeye dayanılarak müvekkili alacağından düşüm yapılamayacağını, müvekkilinin bu belge nedeniyle herhangi bir ödeme kabul beyanın bulunmadığını, anılan belgenin davayla ilgisinin olmadığını, belgenin asıl yada onaylı örnek olmadığından mahkemece hükme esas alınamayacağını, … şirketine ait belgenin de gerçek bir devir evrakı olmadığını, kaldı ki … Şirketinin davalı tarafından kurulmuş paravan bir şirket olduğunu, … belgesinde belirtilen ödeme miktarının aynı tarihli ortaklık durum belgesinde de açıkça görüldüğünü, nitekim taleplerinin de söz konusu miktar düşüldükten sonra bakiye miktara ilişkin olduğunu, mahkemece bu belgenin kabul edilmemesi gerektiğini, ayrıca davalı şirket tarafından ödeme belgesi iddiasıyla dosyaya ibraz edilen ve belgenin süresinden çok sonra ibrazının usul ve yasaya aykırı olduğunu, muvafakatlerinin bulunmadığını mahkemeye bildirmelerine rağmen mahkemece itirazlarının dikkate alınmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı şirket vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalılarca geri alma taahhüdünün verildiğine dair somut bir delil sunulmadığını, aksine davacının kar ve zarar ortaklığı kurmak amacıyla ilişki kurulduğunu kabul ve ikrar ettiğini, aksi düşünülse bile ortaklık ilişkisinin yoksa geri alma taahhüdünün mü hükümsüz olduğu konusunda ayrım yapılmadığını, mahkemenin ortaklık ilişkisinin hükümsüz olduğuna dair kabulünün hukuka aykırı olduğunu, hükümsüzlük talebi ile buna bağlı tazminat talebinin zamanaşımı yönünden sonuçlarının aynı olmadığını, (haksız fiil) tazminat talebinde iyiniyete aykırılığın ortadan kalkmayacağına dair yaklaşımın hukuki olmadığını, dürüstlük kuralına aykırılık iddiasının somut hiçbir delile dayanmaksızın kabul edildiğini, davacı tarafından ihtar çekilmesi, ceza davası açılması, idari mercilere başvurulması, iyiniyete aykırılığı ortadan kaldırmayacağına dair kabulün davacının da dürüstülük kuralına uygun davranma yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğuracağını ve hukuka aykırı bir kabul olduğunu, haksız fiil kurallarında öngörülen zamanaşımı kurallarının yasaya aykırı bir şekilde ortadan kaldırıldığını, SPK listelerinin yanlış değerlendirilmesinin hükmün hatalı tesisine sebep olduğunun, mahkemenin davacının hile ve/veya kesin hükümsüzlük iddiasını ispat ettiğine yönelik kabulünün dosya mündericatına ve yasaya aykırı olduğunu, buna ilişkin delillerin gerekçeli kararda açıklanmadığını, mahkemece delillerinin değerlendirilmediğini, davacının iddialarını ispatlayacak delil ibraz etmediğini ve bu konuda davacıya yönelttikleri yeminin edasından yerel mahkemece vazgeçildiğini, mahkemenin taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik TTK’nın 329 ve 405.maddelerine aykırı olduğunu, mahkemece davalı tarafından SPK’ya sunulan CD ve üst yazı içeriklerinin yanlış değerlendirildiğini, mahkemece yemin delilini kullanma hakları engellendiği gibi isticvap istemininde gerekçesiz bir şekilde reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek davacının davalı …Ş’nin ortağı olmadığının tespitine dair ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davacının para isteminin reddine dair kararın onanmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı şirket vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun yasa nedeniyle kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3332 Sayılı Yasanın geçici 4.maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anılan karara karşı davacı vekilinin temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/03/2022 tarih ve 2022/350 Esas 2022/1532 Karar sayılı kararı ile;
“…. Dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve 6.212,20 Euro’nun davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı taraflara tebliğ edilmiş olup davalılardan … vasisi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmamıştır. Davada davalı şirket ile davalı gerçek kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı … tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmaması nedeniyle … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiş bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılık halleri dışında, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Somut olayda kamu düzenine aykırılık da söz konusu olmadığından bölge adliye mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davalılar hakkında inceleme yapılması ve bir karar verilmesi gerekmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında davalı … tarafından istinaf başvurusu yapılmadığı gerekçesiyle bu davalı hakkında değerlendirme yapılmamış ise de, davalı … hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararının kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
…” gerekçesiyle bozularak dosya Dairemize gönderilmiş olup, Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda somut olaya gelince,
Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2. fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
İstinaf aşamasında yürürlüğe giren 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. Maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, 7194 sayılı yasanın 41. maddesinin Anayasanın birçok maddesine aykırı olduğunu iddia edilerek somut norm denetimi yolu ile Anayasaya aykırı yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş ise de, Dairemizce Anayasaya aykırılık iddiası uygun görülmemiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve 50/1475 sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiği, anlaşılmakla davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun Yasa nedeniyle kabulü ile davalı şirket hakkında açılan davada 3332 sayılı Yasanın geçici 4. maddesi gereğince davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı … hakkında verilen Konya 1 . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2014/1078 Esas 2017/1083 Karar sayılı kararının davalı … vasisi … istinaf kanun yoluna başvurmadığından kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 356/2.maddesi uyarınca Yasa nedeniyle ayrı ayrı KABULÜNE,
2-Konya 1 . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2014/1078 Esas 2017/1083 Karar sayılı kararının davalı şirket yönünden KALDIRILMASINA,
B)1-Davalı şirket hakkında açılan davada 3332 sayılı Yasanın geçici 4.maddesi gereğince KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davalı … hakkında verilen Konya 1 . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2014/1078 Esas 2017/1083 Karar sayılı kararının davalı … vasisi … istinaf kanun yoluna başvurmadığından kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
C-1Alınması gerekli olan 80,70 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından fazla yatırılan 1.132,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça yapılan 25,20 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 420,62 TL posta ve tebligat ve keşif gideri olmak üzere toplam 2.000,22 TL yargılama giderinin davalı ortaklıktan (şirketten) alınarak (İlk Derece Mahkemesince Davalı … dan tahsiline hükmedilen tutarla tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla ve müteselsilen) alınarak davacıya verilmesine,

3-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı ortaklıktan (şirketten) alınarak (İlk Derece Mahkemesince davalı … yönünden kurulan hükümde karar altına alınan tutar ile tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla ve müteselsilen) alınarak davacıya verilmesine,
4-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde yatırana iadesine,
D)1-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcı ile 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalı ortaklık (şirket) tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcı ile 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalı ortaklığa (şirkete) iadesine,
3-Davalı ortaklık (şirket) tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı ortaklıktan (şirketten) tahsili ile davacıya verilmesine,
5-İcra Müdürlüğü takip takip dosyasına sunulan teminatın İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/06/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.