Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/866 E. 2022/1584 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/866 Esas 2022/1584 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/866
KARAR NO : 2022/1584

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2021
NUMARASI : 2019/578 Esas 2021/881 Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA :Genel Kredi Sözleşmesi(Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ : 13/11/2019
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Banka ile … A.Ş. arasında 30.10.2006 tarihinde akdedilen Kredi Genel Sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine sözleşmede kefil olarak yer alan müvekkillerinin murisi babası …’a da hesap kat ihtarnamesinin 10.03.2009 tarihinde tebliğ edildiğini ve icra takibi başlatıldığını, icra dosyasında elinde bir süre işlem yapılmadığını, müvekkillerin murisi …un 04.12.2011 tarihinde vefat etmesinden sonra, 15.04.2019 tarihinde müteveffanın veraset ilamında görünen ve müvekkillerin de arasında bulunduğu mirasçılarına ve diğer borçlulara 1.228.575,20 TL bedelli borç ödeme muhtırası gönderildiğini, müvekkillerden … 06.05.2019 tarihinde dosyaya itirazlarını sunmasına rağmen, müvekkilleri hakkında haciz ve icrai işlem yapılması yönündeki alacaklı taleplerinin müdürlükçe haksız olarak kabul edildiğini ve müvekkillerin taşınmazlarına ve… Şubesi hesabına haciz şerhi işlendiğini, halbuki müvekkili …’un borca itirazına rağmen hakkında icrai işlemler uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, genel kredi sözleşmesinde müşterek ve müteselsil kefil olarak imzası bulunan müteveffa …’un 30.10.2006 ve 22.05.2007 tarihlerinde ilgili kredi sözleşmelerine imza attığını, TBK’nın 598.maddesine göre, kefilin (herhangi bir uzatma ve kefalet sözleşmesi yenileme durumu olmadıkça) en fazla 10 yıl süre ile takip edilebileceğinin düzenlendiğini, kefalet sözleşmesinin uzatılması veyahut yenilenmesi durumunun söz konusu olmadığını, dolayısıyla davalı bankaca, en son 2007 yılında verilen bir kefalet için murisin mirasçıları müvekkilleri … ve … hakkında aradan tam 12 sene geçtikten sonra 2019 yılında borç muhtırası gönderilerek müvekkillerin borçtan sorumlu tutulmasının hukuka ve kanunun amir hükmüne açıkça aykırı bulunduğunu, davalı bankanın asıl borçlu şirket … nezdinde hiçbir icrai işlem yapmadan, dosya kapsamında bulunan ipotekli ve rehinli mallar paraya çevrilmeden direkt olarak kefiller hakkında takibe geçtiğini, davalı bankanın bu şekilde de TBK madde 586. hükmünü açıkça ihlal ettiğini iddia ederek müvekkillerinin Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2011/1928 Esas sayılı dosyasında davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili bilahare 30.06.2020 tarihinde UYAP üzerinden gönderdiği dilekçesinde, her ne kadar dava değeri 93.868,00 TL olarak gösterilmiş ise de, davalı banka tarafından müvekkillerine gönderilen borç muhtırasındaki tutarın 1.228,575,20 TL olması sebebi ile bu miktar üzerinden eksik harcı tamamladıklarını beyan etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil Banka ile …. … A.Ş. arasında 30.10.2006 tarihinde genel kredi sözleşmesi akdedildiğini ve bu sözleşmeyi aynı zamanda şirketin yönetim kurulu üyesi de olan …’un müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, söz konusu şirketin kredi sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2011/1928 Esas (Eski Esas:2009/12390) sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını ve takibin tüm borçlular hakkında kesinleştiğini, borçlu …’un hakkındaki takibin kesinleşmesinden sonra takip devam ederken 04.12.2011 tarihinde vefat ettiğini, bunun üzerine Ankara 14. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/580 Esas sayılı dosyasından alınan mirasçılık belgesine istinaden söz konusu takibe mirasçılar … , … , …’un da dahil edildiğini, İ.İ.K. madde 53 gereğince, takipten sonra ölmüş olan borçlunun mirasçılarına takibin yöneltilmiş olması halinde bu takip ilk takibin devamı niteliğinde olduğundan mirasçılara yeniden ödeme emri çıkarılmayacağını, takibin kendilerine karşı alacaklı tarafından devam ettirildiği hususunun bildirilmesinin yeterli olduğunu, mirasçıların murisin ölümünden önceki işlemlere muris itiraz etmiş olmadıkça itiraz edemeyeceğini, üç aylık hak düşürücü süre geçmiş olmasına rağmen ilgili mirasçılar tarafından mirasın reddinin söz konusu olmadığını, gerek icra dosyasına gerek mahkemeye bu yönde sunulan bir evrakın da bulunmadığını, dolayısıyla alacaklı müvekkil bankanın, takibi borçlunun mirasçılarına yönlendirmesinde de herhangi bir hukuka aykırı durum söz konusu olmadığını, bu sebeple … tarafından icra dosyasına yapılan itirazının da hukuki dayanaktan yoksunluğu sebebi ile reddedildiğini, müvekkili banka tarafından 10 yıllık süreç içerisinde kefiller hakkında takip başlatıldığını, dosya kapsamında ipotekli veya rehinli mal bulunmadığını, davacıların dosya kapsamında yer alan ipotekli ve rehinli mallar paraya çevrilmeden kefillere karşı takibe geçildiği iddiasının tamamen asılsız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacıların murisi …’un kefaleti nedeniyle başlatılan ilamsız icra takibinin kesinleştiği, davacı mirasçılara muhtıra tebliğ edilmesinin borçtan sorumluluk için yeterli olduğu, davacı mirasçıların mirası reddetmedikleri, bilirkişi raporundan ipotek konusu taşınmazın haricen satış bedeli olan 560.000,00 TL tahsilat olarak borç tutarından tenzil edildiği halde davalı banka alacak tutarının daha fazla olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın son celsesinden önceki 11/11/2021 tarihli celsede HMK.nun 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılama yapılacağına dair herhangi bir karar alınmadığını, sonraki 23/12/2021 tarihli duruşma da sözlü yargılama için yeni bir gün verilmediğini, bu arada davalı tarafından verilen beyan dilekçesinin incelenme imkanının kaldırıldığını, bu suretle savunma haklarının kısıtlandığını, kefaletin üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmiş olup mahkemece TBK. 598 3. maddesi hükmünün gözetilmediğini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, takip konusu taşınmazın satıldığı hususunun değerlendirilmediğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı vekili süresinde vermiş olduğu istinaf başvuru dilekçesinden ve istinaf incelemesi için dava dosyası Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra 20/09/2022 tarihinde UYAP üzerinden sunduğu dilekçe ile istinaf isteminden vazgeçtiğini bildirmiştir. Feragat, 6100 Sayılı HMK’nın 307. maddesi ve genel hükümler uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Davacı vekilinin vekaletnamesinin incelenmesinde vekilin istinaftan feragat etme yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Başvuru hakkından feragati düzenleyen HMK’nın 349/2. maddesinde; “Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, dava dosyası istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra davacı vekilince istinaf başvurusundan feragat edilmiş olmakla davacı vekilinin istinaf isteminin feragat sebebiyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 349/2. maddesi gereği FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf yoluna başvuru harcı 220,70 TL ve 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/12/2022

Başkan- Üye – Üye Zabıt Katibi-

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.