Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/833 E. 2023/425 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/833 Esas 2023/425 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/833
KARAR NO : 2023/425

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2022
NUMARASI :2021/139 Esas 2022/132 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 03/03/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar ile dava dışı … A.Ş. … Şubesi ile …. A.Ş arasında 31.12.2015 tarihli 500.000,00 TL bedelli olarak akdedilen genel kredi sözleşmesine davalıların kefil olduğunu, sonradan bu sözleşme kapsamında kullanılan kredilerin kredi borçlusu şirket tarafından zamanında ödenmemesi üzerine müvekkili ile dava dışı banka arasında yapılan temlik sözleşmesi nedeniyle banka ile imzalanan 31.12.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın 50.000,00 TL’lik kısmının temlik alındığını, davalı tarafa gönderilen ihtarnamelere rağmen borcu ödenmediğini, borcun ödenmemesi üzerine Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2020/9140 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalıların takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalıların yapmış olduğu itirazın hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, takibi uzatmaya yönelik haksız itiraz yapıldığını iddia ederek davalıların yapmış olduğu itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş. … Şubesi ile …. A.Ş arasında 31.12.2015 tarihli 500.000,00.-TL bedelli olarak akdedilen genel kredi sözleşmesine davalı …, …, … ve …. A.Ş.’nin kefil olduğunu, akabinde alacaklı bankaca icra takibine geçilmesi nedeniyle ödemeler yapıldığını, davacının temlik aldığını iddia ettiği alacağın icra dosyaları ile haricen tahsil edilerek kapatıldığını, davacının dava dışı bankaya halef olamayacağını bildirerek davacı aleyhine tazminata hükmedilerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Brotaş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının temlik aldığını iddia ettiği alacağın icra dosyaları ile haricen tahsil edilerek kapatıldığını, davacının dava dışı bankaya halef olamayacağını bildirerek davacı aleyhine tazminata hükmedilerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; temlike konu icra dosyalarındaki borçların dava dışı bankanın harici tahsil yapıldığını bildirim tarihlerinden(08/01/2020) önce veya aynı gün ödendiği kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki dava dışı bankanın da haricen tahsil yapıldığını açıkça belirtttiği geçerli bir temlikten bahsedebilmek için temlik tarihinde doğmuş veya ilerde doğacak bir alacağın söz konusu olmadığı, bu nedenle dava dışı bankanın diğer davacıya yapmış olduğu temlik tarihinde mevcut bir alacak olmaması nedeniyle geçerli olmadığı, geçersiz temliknamenin alacak hakkı vermeyeceğinden davacının bu temliknameye dayalı başlatmış olduğu takibin de haksız olduğu, davacı vekili 16/06/2021 tarihli dilekçesi ile davasını alacak davasına çevirdiği ancak davacının alacak iddiasının temelinde de temlik sözleşmesinin olduğu, ancak davalı … söz konusu kredinin müteselsil kefili olup, borç miktarı ve ödemiş olduğu miktar nazara alındığında davalıya müracaat hakkının da bulunmadığı, davacının kötüniyetinin tespit ve ispat olunmadığı gerekçeleriyle davanın ve davalıların yasal koşulları bulunmayan tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece ıslah dilekçesini görmezden gelindiğini, bilirkişi raporunun geçerli olmadığını, kredi veren dava dışı bankanın ağır kusurunun müvekkilini mağdur ettiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, temliknameye dayalı başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmesi, taraflar arasındaki ihtarnameler, alacağın temliki sözleşmeleri, icra dosyaları, dava dışı … Bankasının cevabi yazıları, 03/01/2022 tarihli bilirkişi raporu vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının …, borçlularının …. A.Ş. , … ve …. A.Ş., …, olup, 07/09/2020 tarihli temlikname gereğince 50.000,00 TL alacak üzerinden takip yapıldığı, takibin davalıların süresinde itirazı üzerine durduğu, eldeki itirazın iptali davasının İİK.nun 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Ankara 32. Noterliğinin 26/06/2020 tarih ve … yevmiye nolu Alacak Temlik Sözleşmesi’nin incelenmesinde; temlik edenin … A.Ş.,temlik alanların … ve … olup, temlik borçlularının …. A.Ş. , … ve …. A.Ş., …, … ve … olduğu, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4137 ve 2018/4221 esas sayılı dosyalarına konu olan 162.000,00 TL’den TBK’nun 183.maddesi gereğince 112.000,00 TL’sinin …’e, 50.000,00 TL’sinin …’ye temlik edildiği anlaşılmıştır.
Ankara 32. Noterliğinin 07.09.2020 tarih ve … yevmiye nolu Alacak Temlik Sözleşmesi’nin incelenmesinde; temlik edenin … A.Ş.,temlik alanların … ve … olup, temlik borçlularının …. A.Ş., … ve …. A.Ş., …, … ve … olduğu, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4137 ve 2018/4221 esas sayılı dosyalarına konu olan 162.000,00 TL’den TBK’nun 183.maddesi gereğince 112.000,00 TL’sinin …’e, 50.000,00 TL’sinin …’ye temlik edildiği anlaşılmıştır.
Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/04/2021 tarih 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyamız davalısı … tarafından dosyamız davacısı … ile dava dışı … ve … Bankasına karşı Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/8180 ve Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 dosyalarındaki takiplerin ve 07.09.2020 tarihli ve … yevmiye nolu temlik sözleşmesinin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucunda 15/03/2023 tarih 2021/1378 Esas 2023/368 Karar sayılı karar ile davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kötüniyet tazminatının davalılar … ve …’den tahsiline kesin olarak karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamından, davalı … A.Ş. … Şubesi ile dava dışı …. A.Ş. arasında 31.12.2015 tarihli 500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme kapsamında kullanılan kredilerin kredi borçlusu şirket tarafından zamanında ödenmemesi üzerine dava dışı banka ferileri ile toplam 267.956,67 TL alacağın tahsili için asıl borçlu ….A.Ş. ve müşterek müteselsil kefiller olan …, …, …. A.Ş., … aleyhinde Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4221 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatmış ve Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4137 sayılı dosyasında da; aynı alacağın tahsili amacıyla banka tarafından kredi kullanan şirket lehine ipotek veren … ve borçlu şirket aleyhine tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığı, dava dışı alacaklı … A.Ş. Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4221 sayılı dosyasında 13.01.2020 tarihinde, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4137 sayılı dosyasında 10.01.2021 tarihinde borcun haricen tahsil edildiğini bildirerek tüm hacizlerin fekki ve dosyanın işlemden kaldırılmasını talep ettiği, dava dışı bankaya yazılan yazı cevabına göre de Kefil … tarafından 112.000 TL, … tarafından 50.000 TL, … tarafından 18.165,00 TL, davacı tarafından 127.516 TL, … 7.368,18 TL ödeme yapıldığı ve söz konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun 08/01/2020 tarihinde tamamen tahsil ve tasfiye edilerek kapatılmış olduğunun belirtildiği, dava dışı banka tarafından Ankara 32. Noterliğinin 07.09.2020 tarih ve … yevmiye nolu alacak temlik sözleşmesi ile Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4221 ve Ankara 4. İcra Müdürlüğünün E:2018/4137 sayılı dosyalarında 162.000 TL alacak davalı … ve …’ye temlik edildiği, davacı … tarafından söz konusu temlik sözleşmesine dayanılarak eldeki davanın konusunu teşkil eden Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin davalıların itirazı üzerine durması nedeniyle 03/03/2021 tarihinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı, dosyamız davalısı … tarafından da Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı dosyasında 16/11/2020 tarihinde dosyamız davacısı … ile dava dışı … ve … Bankasına karşı Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/8180 ve Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 dosyalarındaki takiplerin ve 07.09.2020 tarihli ve … yevmiye nolu temlik sözleşmesinin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucunda 15/03/2023 tarih 2021/1378 Esas 2023/368 Karar sayılı karar ile davalılar vekillerinin istinaf başveurularınının ayrı ayrı esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kötüniyet tazminatının davalılar … ve …’den tahsiline kesin olarak karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda tarafları ve konusu dosyamız tarafları ve konusuyla aynı olan Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı dosyasının eldeki dava yönünden kesin hüküm ve kesin delil teşkil edip etmediğini öncelikle incelenmesi gereklidir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1 maddesi uyarınca “bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermekte olup, kesin hüküm HMK’nun 114/1-i maddesi gereğince olumsuz dava şartlarındandır.
Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de, davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de, “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Somut olaya gelince; dosyamız davacısı … tarafından Ankara 32. Noterliğinin 07/09/2020 tarih … yevmiye nolu temlik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe … ve … Şirketi’nin itirazları üzerine işbu itirazın iptali davası açıldığı, dosyamız davalısı … tarafından davacı … ile dava dışı … ve …’na karşı eldeki itirazın iptali davasının konusunu teşkil eden Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 Esas sayılı icra dosyası ve söz konusu icra takibinin dayanağını teşkil eden Ankara 32. Noterliğinin 07/09/2020 tarih … yevmiye nolu temlik sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve iptalleri talebiyle Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı kararıyla, icra takibinin dayanağını teşkil eden temlik sözleşmesine konu alacağın haricen tahsil edildiği, takip dosyalarından ötürü herhangi bir alacağın kalmadığı, bu nedenle temlik sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle söz konusu temlik sözleşmesi ve Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, temlik sözleşmesinin davacı yönünden iptaline karar verildiği, eldeki davanın konusunun Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/04/2021 tarih ve 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı kararı ile davalı … ‘un borçlu olmadığına karar verilen ve iptal edilen Ankara 30.İcra Müdürlüğü’nün 2020/9140 esas sayılı ilamsız takip dosyasına vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, böylelikle Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/587 Esas s2021/252 Karar sayılı dosyasında menfi tespit talebine konu edilen icra takibi ile takip dayanağı temlik sözleşmesinin dosyamızda itirazın iptali istemine konu edilen takip dosyası ile aynı olduğu, yine Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde dosyamız davacısı … ile dosyamız davalısı …’un davacı ve davalı konumunda oldukları, bu durumda Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/04/2021 tarih ve 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı dava dosyasının dava konusunun ve taraflarından … ve …’un aynı olduğu, menfi tespit davasında dosyamız davacısı …’nin itirazın iptali davasının konusunu teşkil eden icra dosyasına dayanak temlik sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle herhangi bir alacağının bulunmadığı kabul edildiği anlaşılmakla, davacı … tarafından davalı …’a karşı açılan eldeki itirazın iptali davasının kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı … Şirketi yönünden yapılan değerlendirmede ise;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.09.2020 tarih ve 2017/2-2297 Esas 2020/672 Karar sayılı ilamında; “….24.İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (HMK m.187/1). Kanunda açık şekilde bir ayrım yapılmamasına rağmen, hukukumuzda deliller; kesin ve takdiri delil ayrımı esas alınarak incelenmektedir. Kesin delil terimi takdiri delil teriminin karşıtıdır. Takdiri deliller; tanık (HMK m. 240-265), bilirkişi (HMK m. 266-287), keşif (HMK m. 288-292), senet dışında ki belgeler (HMK m.

199) ve kanunda düzenlenmemiş (HMK m. 192) deliller olup; bu deliller, koşullarını ve hükümlerini kanunun tayin etmediği, hâkimi bağlamayan, hâkimin üzerinde serbestçe takdir hakkını kullanabildiği delillerdir.
25. Kesin delil kavramı ise; şartlarını, hükümlerini ve sonuçlarını kanunun belirlediği ve bu şartların mevcut olması hâlinde hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillerdir. Kesin delile HMK’nın gerekçesinde yazdığı şekilde kanuni delil de denmektedir. İddia edilen vakıanın ispatı için kanunda kesin delil öngörülmüşse, hâkim başka delil inceleyemeyeceği gibi iddia edilen vakıa kesin delille ispatlandığı takdirde hâkim o vakıanın doğruluğunu kabul etmek ve uygun karar vermek zorundadır.
26. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İlamların ve remi senetlerin ispat gücü” başlıklı 204/1 maddesinin “İlamlar ile düzenleme şeklinde ki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar” hükmüyle, mahkeme ilamlarının sahte olduğu ispat olununcaya kadar kesin delil oluşturacağı açıkça kabul edilmiştir.
27. Kesin deliller; ikrar (HMK m. 188), senet (HMK m. 200 vd), yemin (HMK m. 225 vd) ve kesin hüküm (HMK m. 303 ve 204/1) olmak üzere dört tane olduğu hususu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 tarihli ve 2014/17-1656 E., 2014/1099 K. sayılı kararında yaptığı tartışmada “….Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür,…” şeklindeki gerekçeyle kabul edilmiştir.
28. Ermenek Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 21.12.2010 tarihli ve 2010/1126 E. ve 2010/993 K. sayılı kararının incelenmesinde; kadın eş tarafından 23.08.2010 tarihinde erkek eş aleyhine TMK’nın 197. maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası davasının açılmış, yapılan yargılama sonucunda “…davacının, davalı ve ailesi tarafından darbedilmesi sonucu evden ayrılarak babasının evinde yaşamaya başladığı, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, ailesinin yardımı ile geçimini sağladığı,…” şeklindeki gerekçe ile kadının ayrı yaşamada haklı olduğunun kabulü ile dava kısmen kabul edilmiş, tarafların temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28.03.2011 tarihli, 2011/2910 E. ve 2011/4964 K. sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmış ve tarafların karar düzeltme isteminde bulunmaması üzerine 06.05.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
29. Böylelikle; Ermenek Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/1126 E. ve 2010/993 K. sayılı kararı ile eldeki dosyada, davacı-karşı davalı olarak yer alan erkeğin, davalı-karşı davacı olarak yer alan kadına “fiziksel şiddet uyguladığı” tespit edilmiş olup, hüküm Yargıtayın onama ilamı ile kesinleşmiştir.
30. Kesin hüküm adli gerçeği ifade eder. Kesin hükümle amaçlanan ise; aynı kişiler arasında, aynı dava konusu uyuşmazlık hakkında mahkemelerin sınırsız şekilde meşgul edilmesini engellemektir. Bu şekilde hem kişiler, hem de devlet için hukuki güvenlik sağlamaktır. HMK’nın 303. maddesine göre kesin hüküm hakkında; “1- Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. 2- Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder,…” şeklindeki düzenlemeyle, şekli anlamda kesinlik (yani o hükme karşı artık başvurulabilecek bir olağan kanun yolunun kalmaması ya da baştan beri hiç olmaması), maddi anlamda kesinliğin ön şartı olarak kabul edilmiştir. Maddenin devamında ise; bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesini, her iki davanın da taraflarının, dava sebeplerinin ve son olarak dava konularının aynı olması şeklinde belirlenen üç şarta bağlamıştır. Kesin hüküm, öncelikle hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Bir hüküm maddi anlamda kesinleştikten ve hangi tarafın ne yönde haklı olduğu tespiti yapıldıktan sonra artık tüm mahkemeler, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, aynı dava konusu hakkında verilmiş bulunan kesin hüküm ile bağlıdırlar. Bunun sonucunda; aynı dava yeniden incelenemeyeceği (kesin hüküm itirazı) gibi, aynı konuya ilişkin yeni dava, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdır (kesin delil). Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 tarihli ve 2014/17-1656 E., 2014/1099 K. ve 04.12.2013 tarihli ve 2013/20-300 E., 2013/1629 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir.
31. Kesin hükmün kesin delil teşkil etmesi ise; yine başka bir olayda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-287 E., 2010/305 K. sayılı kararında tartışılmış ve anılan kararda “…Taraf ve maddi sebep birliği olan ilk davadaki, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı yönündeki tespit kısmı, sonraki davada kesin delil oluşturur. Bu tespit, maddi olay bakımından kesinleşmiş olur. Bu hususun bir daha incelenmesi HUMK.nun 237.madde hükmü karşısında olanaklı değildir (Aynı yönde Prof Dr. Baki Kuru age. c. V, s. 5067 vd; YHGK 19.06.2002 gün ve 2002/2-484 E., 2002/544 K. sayılı ilamı). Hal böyle olunca, aynı taraflar arasında 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin geçerli olmadığı konusunda kesin hüküm oluştuğunun kabulü gerekir. Artık kesinleşen kararın içerisine girilerek; aynı hususlar yeni açılan bir davada yeniden tartışma konusu yapılamaz….” şeklinde gerekçeyle, bir davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada birinci davada kesin hükme bağlanmış olan talep (HMK m.303/2) hakkında, kesin delil teşkil edeceği açıklanmıştır. Kararın içeriğinde atıf yapılan kararla da “…aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukuki ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu birinci davadakinden farklı olsa bile, birinci davada verilmiş olan kesin hüküm iki davanın da temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında ikinci davada kesin delil teşkil,…” edeceği açıklanmıştır.
32. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eş tarafından, karşılıklı boşanma davalarından önce erkek eş aleyhine bağımsız tedbir nafakası davasında fiziksel şiddet vakıası kanıtlanarak ayrı yaşamada haklı olduğu sonucuna varılmış ve hüküm kesinleşmiştir. Tarafların bu dava tarihinden sonra bir araya gelmedikleri ve ortak hayatın yeniden kurulmadığı, sonrasında tarafların karşılıklı boşanma davası açtıkları, kadın eşin aynen bağımsız tedbir nafakası davasında olduğu gibi eldeki dava dosyasında da fiziksel şiddet vakıasına dayandığı, boşanma ile bağımsız tedbir nafakası dava konularının birbirinden farklı olmasına rağmen, her iki davanın temelinin de taraflar arasındaki evlilik birliğine dayalı hukuki ilişkiden kaynaklandığı, yukarıda da açıkça vurgulandığı üzere, aynı taraflar arasında, aynı hukuki ilişkinin temelini oluşturan sebebe dayalı olarak açılan ve sonuçlanan “kesin hüküm nedeniyle oluşan kesin delilin” tarafları ve hâkimi bağladığı, artık kesin delil ile kanıtlanan olayların hukuksal açıdan doğru olarak kabul edilmesinin zorunlu olduğu, hâkimin kesin delilleri takdir yetkisinin bulunmadığı, bu şekilde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorunda olduğu, kadın tarafından kanıtlanan fiziksel şiddet olgusunun ise kadının kişilik hakları arasında yer alan bedensel bütünlüğünü zedeleyici nitelikte olup, kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gözetilmeksizin yerel mahkemece fiziksel şiddet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
33. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiği, direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.
34. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ” olduğundan direnme kararı bozulmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/04/2021 tarih 2020/587 Esas 2021/252 karar sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında dosyamız davacısı …’nin, eldeki davanın konusunu teşkil eden Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/9140 Esas sayılı takip dosyasında takibin dayanağını teşkil eden Ankara 32. Noterliğinin 07/09/2020 tarih ve … yevmiye nolu temlik sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle alacaklı olmadığı sonucuna varılmış ve hüküm kesinleşmiştir. Bu itibarla, dosyamız davacısı … tarafından aynı hukuki ilişkinin temelini oluşturan sebepten ötürü açılan Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/587 Esas 2021/252 Karar sayılı kararı kesinleşmiş olmakla kesin hüküm nedeniyle temlik sözleşmesinin geçersiz olduğu ve bu nedenle davacının davalı şirketten de alacaklı olmadığına ilişkin kesin delil kabul edilmesi gerekmektedir. Kesin delilin de tarafları ve hâkimi bağlamasından ötürü artık kesin delil ile kanıtlanan olayların hukuksal açıdan doğru olarak kabul edilmesi zorunludur. Bu nedenle Hâkimin kesin delili takdir yetkisi bulunmadığından Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/04/2021 tarih 2020/587 Esas 2021/252 karar sayılı kararı ile ispatlanan hususları doğru kabul etmek zorunluluğu bulunduğundan davalı … Şirketi’ne karşı açılan davanın da kesin delil nedeniyle reddi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/03/2022 tarih 2021/139 Esas 2022/132 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince gerekçe yönünden KALDIRILMASINA,
B)1- Davalı … hakkındaki davanın kesin hüküm nedeniyle, dava şartı yokluğundan HMK 114-115.madde gereğince usulden REDDİNE, 2- Davalı şirket hakkında davanın ESASTAN REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 603,88 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 423,98 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödemesine,
6-Kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalılar tarafından yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ve 50,00 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 270,70 TL’nin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 22/03/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.